Felaketten sonra yaşamak! (30.06.2020)
Sophie’nin seçimi insanın kurban kılındığında bile yaşayıp yaşayamayacağıdır: Felaketten sonra yaşanabilir mi?
Mert TanaydınAmerikan
edebiyatı açısından Norman Mailer, Philip Roth, Saul Bellow, Bernard Malamud
gibi isimlerle birlikte anılan, 20. yüzyılın ikinci yarısının erkeksi, dilini
sansürlemeyen, tartışmalı konulara girmekten ve pot kırmaktan çekinmeden biri
William Styron...
Yazarın
insanları tedirgin edecek cüretkârlığına Sophie’nin Seçimi iyi bir örnek. Sophie’nin
Seçimi Styron’un ustalık yapıtı ve yazdığı son roman. ABD’de 1979’da yayımlandı.
Romanda
Styron, romanın anlatıcısı Stingo lakaplı genç yazar adayı karakterinde bir
bakıma kendini ele almış ve Stingo hakkında yazdığı her şey doğrudan Styron’un
hayatını anımsatır, Nat Turner referansları dahil.
II.
Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında, 1947’de yaşanır olaylar ama roman 1979’a
doğru kaleme alındığından pek çok ayrıntıyı tarihsel değişikliklerle bize aktaran
bir bilinç de söz konusudur. Bir zamanlar neler yaşandığını ve düşünüldüğünü
hatırlarken anlatıcı açıklamalar da yapar, düzeltmeler de getirir.
On
altı bölümlük romanın pek çok bölümü bağımsız roman olabilecek boyutta ve adeta
William Styron’un Amerikan edebiyatındaki komşularına nazire olarak yazılmış.
Parodisini
yaptığı ya da göndermede bulunduğu yazarlardan benim yakalayabildiklerim
arasında Truman Capote, Philip Roth, Thomas Wolfe, James Baldwin gibileri
bulunuyor. Ayrıca Freud’dan başlayan ve bir romanda görmeye pek alışık
olmadığımız çok kapsamlı bir psikanaliz dökümü de mevcut.
Romanın
başında New York’ta bir yayınevindeki çalışma hayatının bağnazlığına ve
sıkıcılığına uyamaması nedeniyle kovulan güneyli Stingo’nun Manhattan’dan
çoğunlukla Yahudilerin yaşadığı Brooklyn’e geçerek ilk romanını yazmak için
yalnız insanların kaldığı bir pansiyona yerleşmesini okuruz.
Yazar
adayı genç adam tüm roman boyunca bir benzerinin, dengesiz de olsa yüksek
enerjili Yahudi dehası Nathan’ın, pansiyondaki komşusu güzeller güzeli
Polonyalı Sophie’yle tutkulu ve fırtınalı bir ilişki sürdüren o cazip adamın
yerine geçmeye çalışır ama talih bu iki adamı farklı yönlere götürecek, Stingo
hayatı yaşamak yerine daha çok hayatı iyisiyle ve kötüsüyle yaşayanların
anlattıklarının kaydını tutan biri olabilecektir.
SOYKIRIM
ÇILGINLIĞINDA
Ama
bu hayat ne hayattır: Sophie Avrupa’yı kasıp kavuran Nazi çılgınlığına
kapılmış, soykırım kapsamında insanların imhasının sistematik olarak
gerçekleştirildiği kamplarda - üstelik Yahudi değil yüksek Alman kültürü almış
bir Katolik olmasına rağmen - mahkûm olmuş, tüm ailesini kaybetmiş güzel bir
kadın olarak, hayatını artık Amerikan hafifliğinde yaşamak isterken bir anda
dünyanın en cazip âşığıyla en sert sorgucusu arasında gidip gelen, ruh hali
durmadan değişen bir adam olan Nathan’a tutulmuştur.
Stingo
için yazılacak romanlar ve sevilecek kadınlar vardır ama sadece arkadaşlarının,
çılgınlığın pençesindeki Nathan’ın ve Avrupa’nın yıkımında bambaşka bir hayatı
geride bırakan Sophie’nin marazî ilişkisinin tanıklığını yapacaktır.
Styron’un
yazdığı bir New York romanıdır ama aynı zamanda bir soykırım romanıdır da. Bir
yazarın yazma mücadelesini de barındırır, bir yeniyetmenin fantezilerle dolu
aşk arayışını da.
Amerika’nın
damarlarındaki ırk ilişkilerini de irdeler, Avrupa’nın bağrında ortaya çıkmış
Nazi canavarlığını da. Avrupa’da olanların Amerika’da da olabileceğini gösterir
sanki.
Siyahlar,
Güneyliler, Yahudiler, Kadınlar, Katolikler, Naziler hakkındaki tüm önyargılar,
nefretler, küçümsemeler karakterlerin farklı ruh halleriyle dile getirdikleri
bölümlerde büyük bir iştahla canlanır ama kısa sürede yazarın maharetiyle
okurun dimağında eriyip gider.
Styron’un
romanı kolay lokma değildir, her okurun midesi kaldırmayabilir. Ahlakçı tüm
yaklaşımları tepetaklak eder, basit bir drama şeklinde insanlık suçlarını
vermek yerine dobra diliyle karakterlerinin bilinçlerinin neredeyse
psikanalizini yapar, tüm karmaşık yapısıyla ortaya koymaya çalışır.
Üstelik
her yeni bölümle bambaşka gerçekleri ortaya çıkararak okurun o ana kadar
düşündüğü her şeyi buruşturup çöpe atmasını sağlar: Okurun gözünde sadece bu
açıdan bile yazdığı roman çok büyük bir yapıt, kendisi de çok mahir bir yazar
olacaktır.
Sophie’nin
seçimi literatürde çok basit bir ikileme indirgenir ama bana kalırsa sorun
sadece Sophie’nin seçimi değildir, insanın kurban kılındığında bile yaşayıp
yaşayamayacağıdır: Felaketten sonra yaşanabilir mi?
Sophie'nin Seçimi / William Styron / Çeviren: Kerem Sanatel / Doğan Kitap / 736 s.