Fazıl Say'dan Görkemli Yanıt
Üst üste üç akşam Fazıl Say'ın -sekizi yeni, ikisi eski- on yapıtını dinledikten konser sonraları ve ertesi günler Say'ın müziği, dünyası ve savaşımı üzerine düşündükten sonra, bu üç akşamı ve dinlediğim müziği nasıl anlatacağımı, Fazıl Say'ın bize -üç akşam da 1800 kişilik salonu tümüyle dolduran müzikseverlere- yaşattığı bu olağanüstü müzik saatlerini nasıl tanımlayacağımı bulmaya çalıştım ve sonunda başlıktaki sözcüklerde karar kıldım: 'Görkemli yanıt' Fazıl'ın da bu tanımlamama katılacağını, en azından 'Değmez ama evet' diyeceğini sanıyorum.
cumhuriyet.com.trFazıl Say’ın müziğinde bu toprağın, Anadolu’nun seslerini kendinde damıtıp kendi sesine dönüştürdüğünü, kimi yapıtlarının halk müziğimizin, kimi yapıtlarının makam müziğimizin üzerinde yükseldiğini bilmeyenlere, bilseler de bilmezden gelenlere, halktan saklayanlara olduğunu tüm Cumhuriyet okurlarının kuşkusuz çok iyi bildiği bu yanıt nasıl görkemli olmasın! Üç konserde seslendirilen on yapıtın sekizi değişik müzik kurumlarınca ısmarlanmış. Bu yapıtların yedisini ısmarlayanlar Avrupa’nın saygın müzik kurumları. Ney Konçertosu “Hezarfen”i Mannheim Orkestrası, Nefesli Sazlar Beşlisi “Alevi Dedeler Rakı Masasında”yı Berlin Konser Salonu, Yaylı Çalgılar Dörtlüsü “Boşanma” ile Lirik Soprano ve Orkestra için Lied “Panter”i Dortmund Konser Salonu, Viyolonsel ve Piyano Sonatı “4 Şehir”i BBC, Piyano Konçertosu “Anadolu’nun Sessizliği”ni Radio France, Üçüncü Senfoni’si “Universe”i Salzburg Mozarteum Orkestrası için bestelemiş Fazıl Say. İlkçalınışları da bu kurumlarca gerçekleştirilmiş. İstanbul Kültür Sanat Vakfı için bestelediği İkinci Senfonisi “Mezopotamya” ise ilk kez bu yıl İstanbul Müzik Festivali’nde Borusan Filarmoni Orkestrası’nca seslendirildi, bilindiği gibi.
Bu sekiz yapıtı, Fazıl Say’ın kendi deyişiyle her yerde ve kolayca seslendirilebilecek bir yapıt oluşturma isteğiyle bestelediği -Sivas kıyımının acısını seslendirdiği- Vurmasazlar, Piyano ve Üç Soprano için “Ses”i ve ilk kez 1995’te Boston’da seslendirilen Piyano Konçertosu “İpekyolu”nu bir bütün olarak ele alıp hepsine birlikte baktığımızda Fazıl Say’ın yalnızca bir müzik insanı değil, ülke, dünya ve hatta evrenle yakından ilgili; merak eden, düşünen ve değerlendiren bir insan, bir “aydın” olduğunu görüyoruz. Sivas kıyımından Mezopotamya’ya, Hezarfen Ahmet Çelebi söylencesinden Alevi dedelere, evrenin oluşumuna, Nâzım Hikmet’ten Metin Altıok’a, Rilke’ye uzanan ilgi ve konu yelpazesi de bunu gösteriyor.
Fazıl Say’ın merak eden, arayan, aydın kimliğinin müzikçiliğine yansıyan yanı, yapıtlarında kullandığı, alışılmamış çalgılarda da kendini gösteriyor. Çoksesli evrensel müzik kalıpları içinde yaptığı bestelerinde Türk müziği çalgılarının yanı sıra orkestralarda kullanılmayan yöresel ya da çok yeni, elektronik çalgılara yer veriyor örneğin, istediği müziği elde edebilmek için.
Sonuçta, dinlediğim yapıtların tümünü düşünüp bir arada değerlendirdiğimde, arkalarında gittikçe büyüyen, olgunlaşan bir müzik yaratıcılığı olduğunu görüyorum. Üç konserin de bitmek bilmeyen alkışlar ve Say’a büyük sevgi gösterileriyle sona ermesi de beni doğruluyor kanısındayım.
Şimdi, kaydedildiğini öğrendiğim konserlerin yoğunçalarlarını bekliyorum heyecanla.