Faşizmin karşısında yürekli bir ses...

ABD’de 60 yıl kadar öncesinde komünist avı sırasında sorgulanan Lillian Hellman’ın hikâyesi “Güneyli Bayan” ismiyle yeniden tiyatro sahnesinde.

Orhun Atmış

Amerika’yı 1940’lı ve 50’li yıllarda etkisi altına alan “McCarthycilik” rüzgârı, ismini Joseph Raymond McCarthy’den alır. Tarihe dönüp baktığımızda net bir şekilde güç arzusunun insanı götürebileceği yerleri görürüz. McCarthy, 1950 yılında elinde Komünist Parti’ye üye olduklarını iddia ettiği 200’den fazla kişinin listesini kamuoyuna duyurmuştur. Bu yoz politikacının başlattığı cadı avı, birçok sanatçının ve aydının “Amerikanizme Karşı Çalışmalar Kurulu” tarafından sorgulanmasına neden olur. Hollywood ünlüleri, büyük sanatçılar ve aydınlar bir bir işlerinden olur, bazıları hapse düşer, bazıları paçayı kurtarmak için başkalarının isimlerini kurula verir ve işlerine kaldığı yerden devam ederler. Charlie Chaplin, Arthur Miller, Orson Welles faşizmden nasibini alan isimlerden bazıları. Bir de bu isimler arasında oyun ve senaryo yazarı Lillian Hellman var. Hellman da kurul tarafından sorgulandı ve sonucunda “Yönetime onurla karşı koyuşunun” sonucunda bir kahraman haline geldi. 

Bilgesu Erenus’un yazdığı, Hellman’ın sorgulanmak üzere bu komite önüne yaptığı savunmayı anlatan “Güneyli Bayan” isimli oyunu 10 Ocak’ta Trump Sahne’deki prömiyerinde izledik. Oyun yaklaşık 80 dakikalık süresinin sonunda ayakta alkışlandı. 

Erenus’un ilk gösterimini 1982 yılında Rutkay Aziz’le birlikte Ankara Sanat Tiyatrosu’nda (AST) yaptığı oyunda yine Rutkay Aziz’le birlikte bu kez Dolunay Soysert yer alıyor. Hellman’ı canlandıran Soysert, uzun ve zorlu metni kusursuz bir şekilde kotarıyor. Rutkay Aziz ise Lillian’ın “Gökkuşağı Prensi”. Oyunda kişilikten kişiliğe giriyor Rutkay Aziz, Lillian’ın bize aktardığı sorgulama sürecinde bazen ona yalan söyleyen, bazen hapse girmemesi için yapması gerekenleri sıralayan veya kurulun sorgu hâkimini canlandırıyor. Oyunda baskı, sansüre uğrayan sanat, yoz politikacıların tehditlerine boyun eğen şirketler, ve sözde aydınlar gözler önüne seriliyor. Bütün bunların tanıdık geldiğini ister istemez hissediyorsunuz. Bir de işkenceden, hapisteki farelerden içten içe korkmasına rağmen faşizme karşı duran onurlu Hellman’ın sahneden seslenişini duyuyorsunuz. 

Rutkay Aziz, oyunun aynı zamanda yönetmeni. Dramaturji Taner Barlas’a ait. Yönetmen yardımcılığını Andaç Sayın yaparken, dekor tasarımında Yücel Tanyeri’nin imzası var. İzleyenleri 1950’li yıllara yolculuğa çıkaran kostüm tasarımını ise Sadık Kızılağaç yaptı. Oyunun başarılı ışık kullanımnda ise Mahmut Özdemir’in ismini görüyoruz. 

“Güneyli Bayan”, 21 Ocak Salı günü Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi, 25 Ocak Cumartesi günü Caddebostan Kültür Merkezi (20.30), 26 Ocak Pazar günü ise saat 18.00’de Kenter Tiyatrosu'nda perde açacak.

‘BUGÜN ÇOK ÖNEMLİ’

Rutkay Aziz ve Dolunay Soysert’le oyunu konuştuk. Rutkay Aziz, “Ben genelde aynı oyunları tekrar tekrar oynamaktan sıkılırım. Aydın sorunsalını tartışmak, ahlaklı, dürüst, ilkeli olmak, onurlu duruş; bunlar bugünün Türkiyesi için çok önemli gibi geldi bana. Oyunda döneklik var, ihbar var, her şey var. Ergenekon yok belki ama başka biçimde var. McCarthy yaşamıyor belki ama birileri yaşıyor” diye konuştu. 

‘HELLMAN’A HAYRANIM’


Dolunay Soysert, “Lillian Hellman hayran olduğum bir kadın. Büyümüş olduğu ortam itibarıyla ayrımcılığı çok hissetmiş, buna hep karşı durmuş, ilerleyen yaşamında da bu işin sözcülüğüne soyunmuş bir kişi. Ben kalemini de çok beğeniyorum... Hâlâ bunları tartışıyor olmamız çok üzücü. Bu oyunu bu çağlarda ortaya koyduktan sonra insanların, ‘Çok demode kalmadı mı yahu’ ya da ‘Ne nostaljik bir hikâye, artık böyle davalar görülmüyor’ demesini isterdim” dedi.