Faruk Bildirici'den 'Günahlarımızda Yıkandık'

Faruk Bildirici “Günahlarımızda Yıkandık”ta, meslek ahlakına, gazeteciliğin ne olduğuna ve ne olmadığına, nasıl yapılması ve yapılmaması gerektiğine ilişkin görüşlerini sıralarken Türkiye’nin geçirdiği siyasi ve toplumsal dönüşümü anlatıyor.

Hakan Bora

‘Gazeteci tarafsız taraftır’

Türkiye’de Bab-ı Âlî’den plazalardaki medyaya evrilen gazetecilik; son dönemde iktidarların ve basın patronlarının ticari ilişkilerine, siyasi rüzgârlara göre şekillendi. Estetik tamamdı ama meslek ahlakı yara aldı. Okur ve izleyici, büyük oranda bu “estetik” kısmına bakar oldu, medya büyüdü, haber verme biçimi değişti. Kimi zaman verilen “haberde” haber yoktu!

Derken bir denetim şart dendi, okur ile gazete (ya da medya kuruluşu) arasında köprü oluşturuldu, “ombusdman” veya bunun yanlış çevirisiyle “okur temsilcileri” basında boy göstermeye başladı. Editoryal kadroyla okur arasında mekik dokuyan bu isimlerden biri de 1980’lerin başından beri gazetecilik yapan Faruk Bildirici.

Bildirici, haberlere yöneltilen eleştirilere yanıtlar verdi, arkadaşlarına eleştiriler yöneltti, yanlışları ifade etti. Yeri geldi kendi hatalarını da açıkladı; anlayacağınız meslek ahlakı neyi gerektiriyorsa onu yaptı.

Kaleme aldığı Günahlarımızda Yıkandık’ta Bildirici, bu süreçleri anlatırken meslek ahlakına dair örnekler vererek gazeteciliğin ne olduğuna ve ne olmadığına, nasıl yapıldığına ve yapılmaması gerektiğine ilişkin görüşlerini sıralıyor.

Gazetecilik ve medya arasındaki ayrımı cepte tutup bir haberin kaynağından okura ulaşma aşamasındaki süreçleri anlatan Bildirici; herhangi bir felaketin, ölümün, nefret söyleminin, şiddet eyleminin, ayrımcılığın, terörün, spor karşılaşmasının, fotoğrafın, sosyal medyadaki bir paylaşımın ve siyasetin haberleştirilmesiyle ilgili ilkelerden bahsediyor. Haberin nasıl yazılamayacağını, bugün en büyük sorunlardan biri olan Türkçe kullanımıyla ilgili satırlarla pekiştirip yakın ve uzak geçmiş ile günümüzden örnekler veriyor.

Yalnızca habercilik mi?.. Gazetecilerin çalışma koşulları, özellikle medyalaşma aşamasından sonra işverenin onlarla kurduğu ve hakların tırpanlanmasına dayanan ilişki örnekleri de var kitapta. Bununla birlikte soru soramayan (sordurulmayan), haber yapma ve eleştiri özgürlüğü kısıtlanan, 2002’den sonra cendereye alınan gazetecileri ve gazeteciliği de anlatan Bildirici, “seçme gazeteci” uygulamasını hatırlatıyor: “Seçilmiş gazeteciler, siysetçiyle arasındaki mesafeyi koruyamaz. Siyasetçiyle içli dışlı olan bu tip gazeteciler, siyasetçinin yerine düşünmeye başlar, asıl işlevinin toplumun çıkarkarını korumak olduğunu unutur, ‘misyon gazetecisi’ne dönüşür.”
 
HAPSEDİLEN BASIN

Türkiye’de gazeteciliğin geçirdiği evrimi ortaya koyan bu satırlarda Bildirici, aslında meslektaşlarının kaybolan reflekslerini ve bağımsızlığını vurgularken yitip giden soru ve eleştirel bakışın yerini onaylamanın nasıl aldığını aktarıyor bir bakıma.

Toplumun çıkarını gözetme, soru sorma ve eleştirel habercilik gibi gazeteciliğin yapı taşlarının Türkiye’de yerinden nasıl oynatıldığını (hatta söküldüğünü), örnek “haber” ve “sorularla” anlatan Bildirici, siyasetçi-”gazeteci” makasının hızla kapanışına, “gazeteci tarafsız taraftır” ilkesinin sumen altı edilişine dikkat çekmiş.

Meslek ahlakının bir kenara bırakılmasının, medyayı hizaya getirmeyi kolaylaştırdığını söylerken iktidarların, gazetecileri baskı altına alarak bağımlı medya yaratıp sansürü olağan kıldığını ve bugünlere geldiğimizi; “AKP gazeteciliğinin” doğuşunu ve basın özgürlüğünün hapsedilişini anlatıyor.
Bir bütün olarak baktığımızda Günahlarımızda Yıkandık; Türkiye’de basından medyaya geçişin öyküsü. Öte yandan, bugün unutulmaya yüz tutan meslek ahlakını hatırlatan bir kitap ve bu anlamda Bildirici’nin, deneyimlerini genç meslektaşlarına aktardığı bir kılavuz. Diğer yönüyle Türkiye’nin geçirdiği siyasi ve toplumsal dönüşümün gazetecilik penceresinden görünüşü.
 
Günahlarımızda Yıkandık / Faruk Bildirici / Ayrıntı Yayınları / 430 s.