Fantastik dizi: Kalp Yarası
Bir drama izlediğimi zannederken fantastik bir macerayla karşılaşmıştım. Yeni dizimiz Tomris Giritlioğlu'nun Teklif adlı hikayesinden uyarlanan Kalp Yarası.
Elif AktuğBiri bana şunu açıklasın, Hatay İstanbul benim bildiğim ve internetten de doğruladığım kadarıyla bin 100 kilometre. Arabayla gidilirse, şahane bir arabanız bile olsa on saatten fazla sürer. Eh o kadar uzun yolda acıkır insan mola verir, ayrıca İstanbul tabelasından sonra şehre varmak en az 1,5 saat sürer. Şimdi, olay Hatay'da başladı, kahramanımız sabah saatlerinde nişanlısının kendisini aldattığını gördü ve arabaya atladığı gibi İstanbul'a ışınlandı. Evet ışınlandı diyorum zira kaba bir hesapla sabah 9'da yola çıksa, akşam 8'de varması gereken şehre, bir de baktık öğlen olmadan varmış. Bir drama izlediğimi zannederken fantastik bir macerayla karşılaşmıştım, şaşkınlığımı mazur görün. Yeni dizimiz Tomris Giritlioğlu'nun Teklif adlı hikayesinden uyarlanan Kalp Yarası.
TOMRİS GİRİTLİOĞLU: Kuşkusuz sinema tarihimizin en önemli isimlerinden, dizi başlayınca "susma hakkımı kullanıyorum çünkü hikaye benim olmaktan çıktı" benzeri bir açıklama yaptı. Açıklamaya çok sevindim çünkü Teklif'i okumamıştım ve dizideki bunca absürdlüğe imza atmayacağına emindim. İçim rahatladı, esinlenilmiştir falan denseydi daha iyiydi en baştan.
BAŞROLLER: Ben seviyorum yeni nesil oyuncuları, bir kere hepsi çok güzel. Ne kadar iyi oyuncu olduklarını zaman gösterecek. Yağmur Tanrısevsin, bir minik Özgü Namal, eminim yürüyüp gidecek bu yolda. Çok eleştiri var sosyal medyada oyunculuğuyla alakalı, haksız buldum eleştirenleri. Gökhan Alkan sakin oyunu ve sesiyle hiç fena değil, hayranları "Diziyi Gökhan için izliyoruz" diyor, eh bu hiç küçümsenecek bir şey değil, Gökhan'ın da Yağmur'un da sıkı bir takipçi kitlesi var.
YAN ROLLER: Dizilerin en güzel yanı yan rolleri izlemek. Şenay Gürler, Mahir Günşıray izlemek büyük keyif, henüz rolleri gereği pek öne çıkmasalar da Nail Kırmızıgül, İnanç Konukçu, Yonca Şahinbaş'ı izlemek de öyle.
KLİŞE: Didişme, çekişme eksik değil elbette. Merve Çağıran'ın canlandırdığı bahtsız gelin daha ne kadar savaşacak, seyisin oğlu Yaman (Toprak Can Adıgüzel) nasıl entrikalar çevirecek izleyeceğiz. Seyirci seviyor bu numaraları. Ben değil. Sert otoriter anne, her ne kadar Galler Prensesi gibi giyinse de, tek derdi evde ve hayatta herkesi ezmek olan hanımağa, klişe ötesi. Kendini ezik gören seyisin oğlunun aslında, zengin adamın oğlu olduğu gerçeği, klişenin klişesi. Yine burun buruna sahneler var, vazgeçemiyor bizim yönetmenler.
ÖYKÜ: Asmalı Konak, Hercai, Hanımın Çiftliği, İstanbullu Gelin; hepsi aynı değil mi ve çok sıkıcı değil mi? Aynı tıpatıp benzer işler izlenir mi; görünen o ki, seyirci bildiği konu ve karakterleri daha çok seviyor. Zahmetsiz özensiz...
Bir de elbette yazının girişinde bahsettiğim, ışınlanma meselesi. Hatay diyorum, İstanbul diyorum, hooppp gitti diyorum!
GÖRSELLİK: Bak bu konuda diziler istisnasız çok iyi, ilk bölüm ilk sahne, deniz kıyısında ata binenler falan, Hatay zaten büyülü bir coğrafyaya sahip. Dış mekan çekimler çok başarılı. At binmekte ısrar edeceklerse, keşke ders falan alsa oyuncular, öyle ayak bilekleri iki yana açık at binmek olmuyor, üzengide ayak yana açılmaz, burun ucu basılır, ayak bileği kontrollü olur, at koşarken arkaya kaykılmak olmuyor ayrıca.
ARKA PENCERE NOTU: Oyuncuların güzel hatırına; 6,5