Fakirin ölüm oranı daha yüksek... Böbrek hastaları hastalığın farkında değil
Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy, dernek olarak yaptıkları bir çalışmanın sonuçlarına göre Türkiye'de ölüm oranının aylık geliri bin TL'nin altında olan kişilerde oldukça yüksek çıktığına dikkati çekti.
cumhuriyet.com.tr
'Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi Antalya'da yapıldı. Basın toplantısında kongre sonuçlarıyla ilgili ile bilgiler veren Dernek Başkanı Prof. Dr. Arınsoy, Son 10 yılda böbrek yetmezliği olan hasta sayısının 2.5 kattan fazla arttığına dikkat çekerek, "Kızılay'dan Çankaya'ya giden bir otobüs düşünün; 100 yolcu aldıysa 33'ünde hipertansiyon, yine 33'ünde obezite, 14'ünde şeker, 15'inde böbrek yetmezliği mevcut" dedi.
GELİR SEVİYESİ BİN TL ALTINDA OLANLARDA ÖLÜM RİSKİ YÜKSEK
ORGAN BAĞIŞLAMANIN ÖNEMİ
Türk Nefroloji Derneği 2'nci Başkanı Prof. Dr. Aydın Türkmen, Türkiye'de rakamların yılda 3 bine yaklaşmasına rağmen organ naklinde halen yeterli sayıda olmadığını söyledi. Türkiye'de yılda yaklaşık 10 bin civarında yeni diyaliz hastasının havuza eklendiğini belirten Prof.Dr. Türkmen, 3 bin organ naklinin dahi Türkiye'yi bu alanda ilk 5 ülke içine soktuğunu aktardı. Türkiye'nin en büyük sorununun organ kaynağı olduğunu belirten Prof.Dr. Türkmen, Sağlık Bakanlığı verilerine göre yılda 1500 beyin ölümü görülmesine rağmen ancak yüzde 25 oranında ailenin organ nakline olumlu yanıt verdiğini söyledi. Türkiye'de 2014 yılında toplam 2 bin 924 hastaya böbrek nakli yapıldığını belirten Prof.Dr. Türkmen, şöyle konuştu:
"Böbrek nakli sayısı 5-6 yıl öncesine göre belirgin olarak yüksek olmakla beraber, son üç yılda sayının 2 bin 900 - 3 bin arasına takıldığı gözlenmektedir. Önceki yıllarda olduğu gibi böbrek nakillerinin yüzde 80 gibi büyük bölümü canlı vericiden yapılmıştır. Kadavradan böbrek nakli sayısı yeterli değildir. Herhangi bir diyaliz tedavisine başlamadan da böbrek nakli yapılabilmektedir. 2014 yılında 741 kişi canlı ve kadavra nakil ile diyaliz tedavisi görmeden nakil olmuşlardır."
Hayatların kurtulması için organ bağışı için sürekli bilgilendirme yapılmasını isteyen Prof. Dr. Türkmen, 2013 yılı içinde yaklaşık 8 bin 500 diyaliz hastası hayatını kaybederken 2014'te ölüm sayısının 6 bin 955'e düştüğünü ekledi.
AKTAR ÜRÜNLERİNE DİKKAT
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Siren Sezer de böbrek hastalarının özellikle Akdeniz Diyetini önerdi. Aktarlardan alınan bitkisel ürünlere de dikkat çeken Sezer, “En sağlıklı diyeti Akdeniz diyeti olarak kabul ediyoruz. Aktarlara gittiğiniz zaman her işe yarayan bir sürü malzeme görüyoruz. Bir bitki aldık, o bitkiyi kökü yaprağı bize zararlı olabilir. Aktarlardan alınan bitki bütün olarak tüketildiğinde kesilmiş biçilmiş olarak besinlerle tüketilince organlara toksin almış oluyoruz. Ben direkt aktar ürünlerini önermiyorum. Böbreklerde alerjik reaksiyonlara neden oluyor. Bazı maddelerde ani böbrek bozulmalarına neden oluyor. Acile gelecek kadar kötü duruma gelenler oluyor. Aktar ürünleri konusunda özellikle dikkatli olmak gerekir. Protein tozları özellikle gençler spor yaparken kullanıyor. Egzersiz yaparken ağırlık kaldırıyor ve protein tozu kullanıyor kas yapmak için. Bu tozlar böbreği yorup protein kaçağı yaptırıyor. Sporun dahi sağlıklısı önemli. Kalp kası kitlesini de artırıyor ve kalbin ritmini de etkiliyor” dedi.
TROPİKAL MEYVELERİN BÖBREĞE ETKİSİ
Vücudun alışkın olmadığı besinlerin de böbreğe ciddi etkilerinin olacağından söz eden Sezer, özellikle tropikal meyvelere dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bizim kendi doğal çevremizde yediğimiz besinler bize alerji yapmayan besinlerdir. Yurt dışındaki ülkelerden gelen hangi besin olursa olsun vücudumuz böyle bir besini tükettiğinde tanımadığı için alerji riski yüksek. Buna örnek olarak tropikal bitkileri verebilirim. Daha önce hiç tüketmemiş kişi ciddi alerjiyle karışılabilir. Hiç tatmadığımız bir bitki ne kadar riskliyse hiç gitmediğimiz bir yerin besini de alerjik için etkili olabilir. Avokado ve Mango ile karşılaştım bu gibi durumlarda” diye konuştu.
KAYA, DENİZ VE SOFRA TUZU AYNI ETKİYE SAHİP
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun ise tuz kullanımı ve tuzun böbreklere etkisini değerlendirdi. Halk arasında özellikle deniz ve kaya tuzunun sofra tuzundan farkının olmadığını belirten Altun, “Tuz yoğun tüketildiğinde böbrek hastalığına neden oluyor. Önemli olan tuzun içeriğidir. Doğada deniz suyu, kaya tuzu ve masalarımıza gelen sofra tuzu var. Bunların içerikleri birbirine benzer. Birini tercih edip yoğun tüketmek kan basıncını hiç etkilemez demek doğru değil. Halkımız buna dikkat etmelidir. Tuzu hangisi olursa olsun yoğun tüketmek kan basıncını yükseltir. Tuzla şişmanlık arasında bir takım benzerlikler oldu. Son bilimsel yayınlarda ilginç bir bilgi var. Kişinin tükettiği tuzdan aldığı enerjiden bağımsız olarak tuz tüketimi yüksek olanlarda karın yağı artıyor. Şişmanlık daha sık görülüyor. Tuz şişmanlığa neden olan bir takım etkilere sebep oluyor. Çok tuz tüketenler şişmanlıyor. Ekmeği çok tüketiyoruz ve aldığımız tuzun yarısını oradan alıyoruz. Kalan kısım ise tencereye annelerimizin koyduğu tuz. Hazır kahvaltılıklar özellikle zeytin önemli bir tuz kaynağı. Ekmeği mümkün olduğunca az tüketerek tuz ve kalori tüketimini azaltabiliriz. Ev salçaları kullanırken ayrıca yemeğe tuz kullanmayınız. Sıvı alımında yoğun sıvı almak su alınımına eşit. Değişik kaynaklardan alabilirsiniz. Mesela çorba, yoğurt gibi. Yaz aylarında ve kış aylarında tüm sıvı için 2 ya da 2 buçuk litre denilebilir” ifadelerini kullandı.
Türk toplumunda ölüm riski kimlerde yüksek?
Türkiye’de ölüm oranı aylık geliri 1000 TL’nin altında olan kişilerde oldukça yüksek çıktığı bulundu.
• Beklenildiği gibi yaş ilerledikçe ölüm riski belirgin olarak artıyor.
• Erkeklerde ölüm riski kadınlardan 2.4 kat daha yüksek.
• Kırsal kesimde yaşayanlarda ölüm riski kentlerde yaşayanlardan 2.8 kat daha yüksek.
• Coğrafik bölgeler arasında en yüksek ölüm oranı Güneydoğu Anadolu, en düşük ölüm oranı ise Marmara Bölgesinde.
• Ölüm riski eğitim düzeyi ile anlamlı olarak ilişkili. Yüksek okul ve lise mezunlarında % 0.5 olan ölüm oranı okur-yazar olmayanlarda % 6.5’e yükseliyor.
• Düzenli egzersiz yapanlarda ve balık tüketenlerde ölüm oranı anlamlı olarak düşük.
• Sigarayı bırakmış olanlarda ölüm oranı, aktif içicilerden daha yüksek. Bu durum, yaşanan sağlık sorunları nedeniyle sigaranın bırakılması ile ilişkili olabilir.
• Hipertansiyonu olanlarda ölüm riski olmayanlardan 4.2 kat daha yüksek. Üstelik, kan basıncı arttıkça ölüm riski belirgin olarak artıyor.
• Diyabeti olanlarda ölüm riski 2.3 kat daha yüksek.
• Obezlerde ölüm riskinde artış yok.
• Ölüm riski anemisi olanlarda 3.3 kat, kolesterol yüksekliği olanlarda 2 kat artıyor.
• Ölüm riskini en belirgin olarak artıran faktör kronik böbrek hastalığı. Kronik böbrek hastalığı olanlarda ölüm riski 4.5 kat, böbreğin süzme işlevinde kayıp olanlarda ise 9.2 kat artıyor.
Not: Yukarıda bulunan verilerin yer aldığı CREDİT çalışmasının ikinci aşamasında, ilk aşamaya alınan 10.750 erişkinden 7395’ine ulaşıldı ve akibeti hakkında bilgi alındı. Çalışma örnekleminde 5 yıllık süredeki ölüm sıklığı % 2.3 bulundu.