Ey Erdoğan, nefret etmek sevmekten kolay
Aydın Boysan’ın şahane manzaralı bir balkonu olan evine konuk olduk. Boysan, o balkondan siyasilere balkon konuşması yapmaktan geri kalmadı.
Ceren Çıplak- Bugün fotoğraf çekmeye çıksak mesela bir konu bulup neyi çekmek istersiniz?
Önce güzel kadınları çekerim, çünkü güzel kadınların dünyanın gidişatını etkiler, dünyanın gidişatında doğru yolu gösteren etkileri var.
- Nasıl? Çirkin kadın yanlış yol mudur?
Her şeyin ters tarafı doğru değildir.
- Güzel kadın kimdir?
Güzellik, çirkinlik kadının ruhuna bağlı, ama dünyaya güzel kadınların etkisi büyük, ancak hanımları sadece göz ile değerlendirecek güzellik değerlendirmelerinden kaçınmalı.
- Aşk? Bu dünyada aşk zulüm mü acaba?
Aşk belirli yaşlarda belirli zamanlarda yapılacak, beklenecek bir şey değil. Aşk beklenmedik bir şey. Aşk, aşkı başarma yeteneği oldukça var. Farklı cinsler aşk kapılarını denemeden ölürse boşuna yaşamış olur. Madem dünya dedin, aslında aşk bu dünyayı birbirine anlatmak değil mi?
- Bir mimar olarak bugünkü İstanbul’u nasıl görüyorsunuz?
Toplum terbiyesinin yansımadığı bir kargaşa. İstanbul’da yoldan çıkan, ahlak bozan faktör şehirleşmenin çıkara dayalı sonuçlar doğurmasıdır. İstanbul kıta gibi bir yer, çıkarlara dayalı büyüyor.
- İstanbul, rakı, kadın... Hangisi gözdeniz?
Bunları birbirinden ayırmak alçaklıktır.
- O zaman rakıyla devam edelim. Rakınızı nasıl alırsınız efendim?
Buzsuz. Kadehe rakı, rakı kadar da su...
- Ülkemizdeki yöneticiler alkolü de alkol içeni de pek sevmiyor... Alkol yasaklanabilen bir şey midir?
Rakı, viski, votka hepsi birbirinin aynısıdır. Farklılıklar yaratıp bunlar üzerinden hükümler vermek yanlış. İçkiyi yasak etme kafası budalalık. Teşvik etmek de budalalık. Rakı içmesini bilmeyeni kepaze eder. İnsanın, insani bir değeri yoksa ister rakı olsun ister şarap bütün içkiler zarar getirir.
‘Alkol değil, ahlak’
- Alkol toplumu bozar mı?
Toplumu bozan alkol değil ahlaktır, hatta ahlak zafiyetidir. Sahtekâr, zihinsel dolandırıcılık yapmaktan çekinmeyen politikacıların rezilce ifadesi bunlar.
- ‘İçki içen cehenneme gider’e ne diyorsunuz?
Bunu söyleyen zihniyet cennete gidiyorsa ben cehenneme gitmek isterim. Cennet sadece içki içmeyenlere mahsus bir yer ise ben cehenneme giderim.
- Türkiye’deki siyaset anlayışına katlanabiliyor musunuz?
Türkiye’de siyasete katlanabilen insanlar ruhsal olarak fevkalede dayanıklı tiplerdir. Ülkemizdeki siyasetçilerin başarılı olduklarına dair bilgim yok.
Türkiye’deki siyasetçilere dayanmıyorum, dayanmayacağım da...
- Sanırım bir dönem size de siyasete katılmanız için teklif gelmişti...
Siyasete katılmayı reddettiğim için pişman değilim, ama şu anda siyasetin dışında olmakla da kurtulunmuyor ki, ama içinde olsaydım vicdan azabı çekerdim.
- AKP ile CHP koalisyon hükümeti kuramadı...
Geri ülkelerde demokrasi zordur, ne olursa olsun demokrasi adına ciddi sonuçlar alınamaz, çünkü siyasetçiler arasında hatta toplumda anlaşma yeteneği yoktur. Anlaşmak yetenek ister, ne istediğini bilmenin dışında ne istenebileceğini de bilmek şarttır. Bunu bilmediğimiz için bugünkü anlaşmazlıklar doğuyor. Toplumlar gelişmedikçe demokratik yönetimler aksamak akıbetinden kurtulamazlar. Tıpkı bizde olduğu gibi.
‘Başbakan şair Çapan’
- Erken seçim için ne diyorsunuz?
Halk oy vermesini bilmeli onu da bilmiyorlar. Halkın seçme yeteneği zayıf.
- Siz başbakan olsaydınız hükümeti kimlerle kurardınız?
Ömür boyu tanıdığım insanlar içinde saygı ve sevgi duyduğum kişileri ayırır onlarla hükümet kurardım. Cevat Çapan’ı (şair, yazar, çevirmen) başbakan yapardım. Hasan Pulur’u da kültür bakanı.
- Siyasetçilere sesleniş konuşması yapmak ister misiniz? Bu şahane balkonda biz bu kez siyasiler için balkon konuşması yapalım mı? Buyrun...
Ey politikacılar! Eğer topluma hayırlı bir iş yapmak isterseniz halka sanatı sevdirme görevini alın mutlaka.
Ey politikacılar! Unutmayınız ki halk için hiçbir şey yapmasanız bu yanınızla asla unutulmazsınız. Halk zaten ışık bekliyor. Halkın kafalarını aydınlatacak ışıkları çakma çabasından vazgeçmeyin. Toplumda bugün bulduğunuz ne kadar kusur varsa o kusurlara sizde katkıda bulunmuş olacaksınız.
Ey Erdoğan! Nefret etmek sevmekten kolaydır. Kendinizi hangi konuda olursa olsun ona yaklaşmaktan koparacak olan nefret duygularından mutlaka kaçınınız. Bunun yolu da sevmeseniz bile kolaylıkla nefret etme hafifliğinden uzaklaşarak olur.
Ey Erdoğan! Halkı aydınlatacak çabalara çırpınarak girmezseniz sonuçları sizin gelecek kuşaklarınızı kafasızlığa sürüklemenize neden olur.
‘Erdoğan’ı sevmem’
- Erdoğan için “kendinizi sevin” diyecekseniz sandım bir an.
Erdoğan’a neden kendisini sevmesi gerektiğini anlatmam için önce onu sevmem gerekiyor. Erdoğan’ı sevmiyorum ki...
- Neden?
Çünkü sevgi duymak başlangıçta mutlaka beğeni duymakla başlar.
- Ataol Behramoğlu şiirindeki gibi “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var” diyecek olursanız ne söylersiniz?
Küçümsemeyin, nefret etmeyin. Küçümsemek ve nefret etmek en kolay duygulanmalardır. İnsanlar arasında sevgi duymaya yetenekli kişileri ayırıp onları ruh köşelerinde uygun yerlere yerleştirin, bu yerleştirme duygusu mutlaka akıl da kullanarak canlandırılmalıdır.
'Fikret Otyam makbul bir insandı'
Makbul insandı. Kendisini de resimlerini de severdim. Yakın dostumdu. Onunla sevgi ve saygı dolu bir ilişkim oldu. Fikret Otyam kendi ihtisas bilgileri dışında toplumla ilgili neyi seçeceğini neye yaklaşacağını da iyi bilirdi. Esprili, dengeli, akıllı ve zevkli bir adamdı. Röportajlarını da okurdum. Yaşamın içinde mutlu olmak da bulunur, mutsuz ve karamsar olmak da. Hiçbirisinden kaçınılamaz. O da hiçbirisinden kaçmazdı. İnsanlararası ilişkileri özellikle Anadolu insanını anlattı. İnsanların uygar ilişkileri hırpalandı, hırpalanmaya da devam ediyor. Toplumun terbiyesi için gerekli şartlar ortadan kayboldu. Eskiden bir toplum terbiyesi vardı, mahalle, sokak ilişkileri vardı. Bunlar yok oldu. Fikret Otyam, bu ilişkilerin olduğu dönemi çok iyi anlattı, yazdı, çizdi.