Evrensel şiirin kalbinden...
Emel İrtem şiirlerini okuduğunuzda “ormanda kaybolma cesareti” ediniyor, “gerçekleşmesi olanaksız olanı” arıyorsunuz. Nesnelerle konuşabiliyor, kimi nesnelere akraba gözüyle bakabiliyor ve birer yaşantı sıcaklığıyla yaklaşarak nesnelerin elinden tutuyor. Kendi dilini oluşturmuş bir şair. Muzip, güleç, ironik, lirik bir tavırla yazıyor.
Engin TurgutEmel İrtem şiirlerini, kafasına, aklına, gönlüne göre yazdığı ama hep bir gözü kısık, şiir olana hınzırca ve aşkla baktığı için çok seviyorum. Bazen zarif bazen acımasız yazıyor ama hoyrat yazmıyor. Sevecen bir dil kullanıyor. Bir “Şık Katil Amca ve Üşümez Hafiye” şiiri meselâ... Güneşle yazıyor postallara kafa tutarak!
Şiirlerinde merak uyandıran ve şaşırtan bir şair. Şiirini özgün sesiyle yazıyor. Şiir yazarak dünyanın kırılan iyilik kapılarını tamir ediyor.
Latin dili ve edebiyat mezunu olunca Latin dilini de iyi biliyor, doğayı koruma altına almak istemesi bundandır. Çok “zehirli rüya” görmüşlüğü vardır. “Toprak dünyanın aklıdır” der, delirmiş bir çağa karşı ayak diretir.
YAŞAMIN TIPIRTI SESLERİ...
Sadece Hu! kitabı değil, bütün şiirleri yaşamın “tıpırtı”larına kadar uzanır. Kuşlara, böceklere, sineklere, balıklara, yosunlara, kurbağalara, yapraklara, suya, yapraklara bakar ve “muhteşem bir şey varoluş” diyerek mırıldanır.
Soluğu konuşur: “Dünyanın ilk yaradılışına dönüyorum/ nehirde…” diyerek “varlık ve yokluk” arasındaki ince teraziye lirik dokunuşlar yapar. O yüzden “Çöp ve Bilgi” şiirini çok sevdim çünkü hâlâ “filbahri çiçeğinin kokusuna âşık” ve sevgilisini balık sanıyor!
Emel İrtem şiirlerini okuyunuz. Şiirlerinde yağmur yağıyorsa sesini duyarsınız, yol ikiye ayrılıyorsa hangi yolda olduğunuzu görürsünüz.
Dostluğu ertelemez, şiirin arkadaşlığına yüz çevirmez bir şair. Şakacı kurbağa taklitleri yapar ama “deniz kabuklarına sıkışmış rüyaların” da rüyasını bir film gibi seyredebilir.
Büyük hüzünlerin manevi şairidir. Gittiği her yere şiirin sesini, porsuk çayında yüzen kuğuların esenliğini bırakır. Dünya ve düş bilgisiyle hemhal kardeş şairlerimdendir. Şiir komşumdur.
Deli divane yazarak okuru şaşırtmasına şaşırmamak gerektir. Sokakları evi bilecek kadar, bahçeden evlere akar şiirleri.
MELEK VE MASAL DİLİNİN UZAĞINDA!
Kendine özgü bir şiir dili var. Deneyimli bir sokak dili bu! İnsan kalbini hem öpen, hem ısıran bir dil, melek ve masal dilinin uzağında kendine ait, kendi yaptığı barakada yaşıyor.
Ataerkil bir düzene pas vermeyen bir şairdir Emel İrtem! Sevgili Gülten Akın’a nasıl ‘kadın şair’ demiyor, diyemiyorsak aynı duyarlılığı diğer kadın şairlerimize de göstermemiz gerektiğini düşünenlerdenim.
Onların birikimleri göz ardı edilemez. Estirdikleri poetik rüzgâr eşsizdir. Şiirdeki olanakların sınırlarını sonsuz olana açtılar. Puslu ve çok sisli bir şiirin perdesini kaldırmakla yetinmeyip bu perdeyi çoktan yırtıp attılar. Bize de onları sevgiyle okumak ve anlamak kalıyor.
Bir gün bir “dönüş yolunda”, evrensel şiirin kalbine tırmanan, “kibar bir martı”yla yarenlik eden bu şaire rastladığınızda sizlere şunu söylüyorsa şaşırmayın ve şiirlerinin tadını çıkarın isterim:
“Geçtim dünya hallerinden ve yetmiş bin sırattan/ Ama geçemedim dolaylarından bari fezada gezdir/ Hep güzel bir rüyanın başında doğuyorum/ Sonra ölüyorum kâbusunda sevgisiz birinin…”
Hu! / Emel İrtem / Yitik Ülke Yayınları / 63 s.