‘Evrensel bir haktır ama kaygılarımız var’

Türkiye'deki Kürt siyasal oluşumları Erbil referandumuna bakışlarını Cumhuriyet'e değerlendirdi.

Mahmut Oral / Cumhuriyet

 

Ahmet Yıldırım - HDP Grup Başkanvekili 

Partimizin bu konuda MYK kararı var. İlkesel tutumumuz şudur: Biz Birleşmiş Milletler’in tüm milletlere tanıdığı ‘Self-determinasyon hakkını’ savunuyoruz. Ulusların kendi kaderini tayin etme hakkını tanıyoruz. Biz dünyadaki bütün ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkını tanırken, Kürt halkının bu hakkını kullanmamasını savunamayız. Bu eşyanın tabiatına aykırı. Ancak Irak Kürdistanı’ndaki Kürt siyasi partilerin kendi içinde problemleri var. Toplanamayan bir parlamento, yürütülemeyen bir hükümet gerçekliği var. Bu onları böyle bir kararı realize etme anlamında daha güçsüz kılacaktır. Bu anlamda ilkesel olarak karşısında olmadığımız bir süreci evrensel hak olarak tanıyoruz. Bu konuda Türkiye’nin karşı çıkmasını anlamakta güçlük çekiyorum. En fazla dış ticaret yaptığı federe devlettir bu. Bu bölge ile ticari ya da siyasi ilişkisi olmayan ülkeler, bağımsızlık referandumunu daha makul görüyorken, Türkiye’nin konjonktürel bir nedenle buna karşı çıkması, doğru değildir. Türkiye biraz daha gerçeklikle bağ kurarak hareket etmelidir. Bağımsız Kürdistan sürdürülebilir mi? Bu soru Bağdat ile ilişkiler düzeltilmedikçe gündemde olacaktır. Çünkü Bağdat ile 14 yıldır oturtulamamış bir ilişki var. Türkiye açısından ise aradaki ilişki bozulduğunda, 10 milyar dolarlık ticaret hacmini dikkate alırsak, bundan kim zarar görecektir? Türkiye buyurgan bir dille ‘zarar görürler’ diyor ama zarar karşılıklı olacaktır. O nedenle sağduyulu hareket edilmelidir. Bağımsızlığı sürdürmenin belli ölçüleri vardır. Birincisi evrensel hürriyetlere sahip olup olmama, ikincisi kendi halkının kahir ekseriyetinin rızasını alma ve üç olarak da dış ticaret ya da sınır ilişkileri gibi çevresel etkilerdir. Bize düşen halkların kararlarına saygı duymaktır. ABD’nin bu konudaki rolüne gelirsek. Bir erteleme olsun ya da olmasın, bu konuda karşı olmadığı anlaşılıyor. ABD bunu bir hak olarak görüyor ve sadece daha sağlıklı yürütülebilmesinin koşullarını arıyor. Bu kaygıyı biz de taşıyoruz. Oradaki Kürtlerin kendi içlerinde bütünleşmeleri ve dünyaya böyle bir mesaj vermeleri gerektiği gerçekliğinden hareket ediyor. Ancak Kürtlerin bağımsızlığına AKP, Türkiye, Tahran, Bağdat, Washington’dan ziyade, Hewler (Erbil), Süleymaniye, Duhok, Zaho gibi Kürtlerin kendi il ve ilçeleri karar vermelidir. Herkes de orada alınan karara saygı duymalıdır.

‘Ok yaydan çıktı...’

Mustafa Özçelik: Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) Genel Başkanı 

Bağdat’ın yarattığı tablodan dolayı bağımsızlık referandumuna gitmek dışında kendilerine başka bir yol bırakılmadı. Güney Kürdistan’da haritaların değiştiği, Irak diye bir devletin kalmadığı bir ortamda, Bağdat’la Kürtlerin ortak olmadığı bir süreçte, Kürtler açısından zaten meşru bir hak olan bağımsızlık dışında bir yol kalmadı. Kürtlerin bu konjonktürü iyi okuyarak, bu tarihi adımı atmaları gerekiyor. Bu anlamda izlenen referamdum ve bağımsızlık siyasetini destekliyoruz. İran çok rijit ve çok boyutlu, müdahaleci bir siyaset izliyor. Türkiye’nin siyasetinde ise daha çok iç siyasete ve kamuoyuna, tribünlere yönelik bir siyaset güdülüyor. Ve elbette ki her iki ülkede de Irak Kürdistanı’ndaki Kürtlerin bir domino etkisi yaratabileceği ve kendi Kürtlerini de etkileyebileceği endişesi taşınılıyor. Bu anlamda Türkiye’nin tutumu ile İran’ın tutumu da yanlış. Ok yaydan çıktı. Bizim Türkiye ve İran’a çağrımız bu anlamda çok net. Bağımsızlık referandumundan korkmak yerine bunu bir tarihsel fırsata ve şansa dönüştürmek mümkün. Sorunların diyalog yoluyla ve barışçıl yollarla çözümü için tarihsel bir kapı açılabilir. 

‘ABD barış istiyorsa Kürtleri desteklemeli’

Refik Karakoç: Hak ve Özgürlükler Partisi (HAKPAR) Genel Başkanı 

Biz referandumu, bu halkın kendi geleceği ile ilgili karar vermesi nedeniyle destekliyoruz. Bunun başarılı olması için hem Kürdistan’da hem de Türkiye’de ve özellikle de bölgede çalışmalar yapıyoruz. Ancak bölgedeki çalışmalarımız OHAL nedeniyle engelleniyor. Salon toplantıları yapamıyoruz, afiş asamıyoruz. Biz de il ve ilçe kongrelerimizde bu konuyla ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Çünkü bu bir halkın kendi özgür iradesinin açığa çıkarılmasıdır. Bu irade açığa çıktıktan ve bağımsızlık ilan edilmesinden sonra birtakım sorunlar olabilir. Sadece İran ve Türkiye için değil, tüm Ortadoğu için Kürt sorunu birincil sorun. Artık bu sorunun çözümü gerekiyor. Bunun için de herkes daha duyarlı ve geniş çerçeveden bakmalıdır. Bütün dünyadaki Kürtler bu süreci canı gönülden destekliyor. ABD’nin desteği konusunda ise Amerika kendi projesini uyguluyor ve diplomatik mesajlar veriyor ama ABD, Ortadoğu’da barışı tesis etmek istiyorsa Kürtleri açıktan desteklemelidir. 

‘Barış kazanacak şiddet kaybedecek’ 

Sertaç Bucak: Kürdistan Demokrat Partisi (PDK) Genel Başkanı 

Bu referandum yapılacak. İran ve Türkiye bundan rahatsız. Amerika ise ertelenmesini istiyor. Referandumun ertelenmesini istemekle, yapılmamasını istemek arasında fark var. Bu referandum Irak Kürdistanı’ndaki halkın irade beyanıdır. Biz eğer dünyanın diğer halklarının iradelerini destekliyorsak, bunu da destekleyeceğiz. Üstelik de buradaki insanlar komşularımız ve akrabalarımız ise onların haklarını daha çok gözetmemiz gerekiyor. Referandum sonucunda yüzde 90’ın üzerinde destek çıkması halinde bağımsızlığın ilanının çok yakında olabileceği kanaatindeyim. Bu bağımsızlık sürecinin de çok barışçıl olarak yürütüleceğini düşünüyorum. Bu karar Kürt siyasetini çok etkileyecek. Ancak PKK tabanını değil de daha çok PKK’nin yönetimini etkileyecek. Bu karar alındığında bir defa Kürtlerin özgüvenleri yükselecek. İkincisi de Kürtlerde siyasetin şiddetle değil, konuşarak, karşısındakini ikna ederek yapılabileceği gündeme gelecek. Bu açıdan Kürdistan’da demokratik, barışçıl siyaset kazanacak, şiddet kaybedecek. 

‘Komşu ülkelerin korkmasına gerek yok' 

Sinan Çiftyürek: Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) Genel Başkanı 

Baas iktidarı döneminde Irak’ta halklara, mezheplere tek tip bir gömlek giydirilmişti. Şimdi de Şii Irak hükümeti aynı giysiyi giydirmeye çalışıyor. Bu Kürtlere bağımsızlıktan başka seçenek bırakmıyor. Biz hem Türkiye’de hem de dünyada sivil toplum kuruluşlarına çağrı yapıyoruz, referandum ile ilgili heyetler oluşturup gelip oylamayı izlesinler. Orada Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin, Ermenilerin, Ezidilerin, Asurilerin, her etnik ve ulusal kesimlerin referanduma nasıl gönüllü katıldığını, evet ile hayır arasında bir ayrım yapılıp yapılmadığını, baskı olup olmadığı yerinde görüp öyle karar versinler. Bu dayatma ile olmuyor. Komşu ülkelerin bu referandumun sonucundan korkmalarına da gerek yok. Kürdistan yönetimi defalarca açıkladı. Türkiye’nin ya da çevre ülkelerin güvenliğini tehdit etmediklerini aksine onların güvenliği için bu referandumu yaptıklarını bildirdi. 

Egemenler eskiden verdikleri toprakları geri alıyor

Ayetullah Aşiti: Azadi Hareketi Sözcüsü 

Ulusların kendilerini yönetmesi dönemi başladı. Ama maalesef Osmanlı İmparatorluğu’nun lağvedilmesi sonrasında, İngilizlerin Ortadoğu’ya hâkimiyet kurmasını sağlamak için Kürt halkına kendi ulus devletlerini vermediler. Tabii emperyalistler Kürdistan’ı böldükleri zaman, Kürtlerin dindar kardeşlerine verdiler. İşin en acı tarafı da bu. Biz Kürtler olarak Müslüman kardeşlerimiz tarafından yüz yıldır sömürülüyoruz. Ben şöyle diyorum: Kürtler, İslam ümmetinin kölesidirler. Ama tabii Kürdistan bunlara pay edildiği için Kürdistan kurulduğunda bunlardan alınacak. Osmanlı sonrasında Irak diye bir devlet mi vardı? Kürdistan’ın büyük çoğunluğu verildi ve Irak kuruldu. Suriye hakeza, Türkiye hakeza. Şimdi egemenler, eskiden verdikleri toprağı geri alıyorlar. Alırken İslam adınaydı, hoşlarına gidiyordu. Verirken ümmet bölünür diyorlar. Kürt halkının hangi açıdan bakarsanız bakın, bağımsızlık analarının sütü gibi helaldir. Şu anda İslam ümmeti de Kürtlerin hakları karşısında bir sınavdadır.