Evren’le yolu askerde kesişti
Demirel, 36 yaşında 50. Dönem Ordonat Okulu’nda askerliğini yaparken okulun kurmay başkanı Evren’di.
Rıdvan Akarİstanbul Teknik Üniversitesi’nin 1948 yılı mezunları için hazırladığı yıllıkta Demirel yaşamının belki de tek bıyıklı fotoğrafı ile gülümsüyordu. Yıllıkta arkadaşları şöyle yazmıştı:
“Daimi ve metodik çalışması ile iyi işleyen kafası ile, herkese yardıma koşmayı vazife addetmesi ile Süleyman makine şubesinin inşaat şubesine muazzam hediyesidir.” (İlk yıl makine bölümünden inşaat bölümüne geçmişti)
Barajlar kralı
İlk görev yeri İstanbul Sular İdaresi’ydi. Ardından “barajlar kralı” olarak ünlenmesini sağlayacak bir süreç başladı. Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nde görevlendirildi. Baraj inşaatlarında proje mühendisi olarak çalışıyordu. Demirel Amerika’da su havzaları ve barajlarda yapılan çalışmaları inceledi. Giderek Su Mühendisi olarak şekillenecek bir formasyon ediniyordu. İngilizcesini geliştirmiş ve Amerika’daki gelişmeleri Türkiye’ye taşıyacak bir heves ve birikim edinmişti.
Özal ile mesai
Tarihin önemli bir kırılma döneminde ülkesine döndü. Çalıştığı daireye yeni gelen ve okuldan tanıştığı Turgut Özal ile birlikte çalışmaya başladı. Demokrat Parti iktidara gelmişti. 1951’de o yıllarda Ankara’nın varoşu sayılan Kavaklıdere’de bir ev kiralamışlardı. Bu dönemde Nazmiye hanımın yaşadığı ağır bir hastalık sonucu artık çocuklarının olamayacağını öğrendiler.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne atandığında henüz 30 yaşındaydı. Artık doğrudan başvekil Adnan Menderes ile görüşebiliyordu. Bir toplantı sonrasında Menderes yanındaki vekillere “Bu çocuğa dikkat edin, geleceğin başvekilidir” diyecekti.
Eşiyle birlikte İspanya’da bir toplantıda iken 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi’nin gerçekleştiğini öğrendi. 10 haziranda ülkeye döndüler. Askeri yönetimin bayındırlık bakanı Özel Harp Dairesi’nin kurucularından Daniş Koper’di. Demirel bakanı ziyaret etti ve istifasını verdi. Artık 36 yaşındaydı ve askerlik görevini yapmaya karar vermişti.
6 saatlik savunma
50. Dönem Ordonat Okulu’nda yedek subay olarak göreve başladığında ne ilginçtir ki okulun kurmay başkanı sonraki yıllarda yolları darbe ile kesişecek olan Kurmay Albay Kenan Evren’di. Askeri okuldaki eğitim döneminde DP Soruşturma Komisyonu’nda ifade verdi. Yapılan alımlarda usulsüzlük olduğu gerekçesi ile 15 dakikalık ifade ile yetinmek yerine 6 saat süren bir siyasi savunma yaptı. DP iktidarını üzerindeki askeri üniforma olmasına rağmen savundu. Türkiye bıçak sırtı bir dönemden geçiyordu. Darbenin ardından yargılanan DP önderleri açıklanan kararla 15 idam, 31 müebbed ve 408 farklı hapis cezasına çarptırılmıştı.Ragıp Gümüşpala tarafından kurulan Adalet Partisi yapılan yargılamalara tepki olarak bu adı almıştı. Partinin ilk sembolü sayfaları açılan bir kitap ve ardından doğan güneşti. Bu dönemde Demirel giderek siyasete ısınıyor, AP içinde çalışmalarını sürdürüyordu.
Sol dünyadan sert esen rüzgâra
Şimdi yepyeni bir dönem başlıyordu. Artık eski ayrışmaların yerini sağ ve sol kavramları almıştı. 1960’ların Türkiyesi’nde sol dünya görüşü giderek sert esen bir rüzgara dönüşüyordu. 1961 Anayasası’nın örgütlenme üzerindeki olumlu etkisi sendikalar, dernekler ve gençlikte özgürleşme süreci başlatmıştı. Demirel sağ partilerin en önemli avantajı olan kalkınmacı, projeci bir programla iktidar koltuğundaydı.
Ancak eşitsiz, adaletsiz, sınıflar arası çelişkilerin büyüdüğü kent gerçeğinde sokaklar ve alanlar hareketlendikçe Demirel de giderek sertleşiyordu. Günümüz toplumsal olaylarına yapılan yorumun bir benzerini 1965 sonrası gelişen gençlik eylemliliği için yapıyordu. “Öğrenci hareketleri seçimle gelmiş bir iktidarları devirmeye sebep olmamalıdır” diyordu.
AP iktidarının son döneminde giderek protestolar artıyordu. Demirel bir yandan 1961 Anayası’nın getirdiği özgürlük ortamını “yürürlükteki Anayasa ile memleket idare edilemez” diye sorguluyor bir yandan da anti- komünist bir söylemle iktidarını İslamcı ve milliyetçi kadrolara dayandırmaya çalışıyordu. 6 Şubat’ta öğrencilerin yaptığı yürüyüşe saldıran gerici topluluk, polis desteğiyle iki öğrencinin ölümüne sebep oluyordu. Demirel ise bu süreci bütünüyle soğuk savaş diliyle yorumluyordu. “Türk devleti hakları kötüye kullananların yakasına hiç bir zaman yapışmamıştı.” Bu tesbitine verdiği örnek ise Deniz Gezmiş’ti.
Bu kez askerler perdeyi kapattı
İşte o yıl 9 Kasım 1969’da Demirel o ünlü sözünü söyledi. “Yollar yürümekle aşınmaz.” Demire şöyle diyordu:
“Bu söz bana göre demokrasinin kilometre taşıdır. İyi ki o sözü söylemişim.”
Demirel böyle diyordu ancak sokaklarda aynı dil konuşulmuyordu. Sağ ve sol arasında başlayan çatışmalar can kayıplarına neden oluyordu. Ancak Demirel’in Anadolu’da kurduğu kalkınmacı siyaset halkta karşılık bulmuştu. Solun öcüleştirildiği bu süreçte seçimin galibi bir kez daha Demirel oldu. 12 Ekim 1969’da tek başına iktidar olmuştu. İktidarın yeniden kazanılması AP iktidarının cüretini artırmıştı.
DİSK’in çağrısı ile 150 bine yakın işçi fabrikalardan bir çığ gibi İstanbul’un kalbine doğru aktığında yaşanan çatışmalarda 5 kişi yaşamını yitiriyordu. Gariptir ki askerlerin darbe tehdidi altında bir iktidar geçiren AP, askeri yeniden siyasete ortak eden sıkıyönetim kararını kendi elleriyle açıklıyordu.
Ancak sıkıyönetim çare olmamıştı. Giderek “Türk milliyetçiliğinin elini sıkmak isteyen” Adalet Partisi iktidarı muhalif olanlara dönük sert tutumuyla sokakları hareketlendiriyordu. Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç ilk olarak DP’li eski siyasilerin affı sürecinde telaffuz ettiği “altımı tutamıyorum” açıklamasını yineliyordu.
Artık darbe söylentileri ayyuka çıkmış, askerlerin yaptığı toplantılar alenileşmişti. Sonunda Demirel’in dikte ettirdiği istifa mektubu kaleme alındı. “Bu bir Anayasa ihlalidir” diye başlayan istifa mektubunu teamüllerin aksine bütün kabine imzaladı. Süleyman Demirel’in “şapkasını alıp gidişinde” bu kez askerler perdeyi kapatmıştı.
Hevesle değil, sürüklenerek siyasete...
Demirel, 1962 yılının başında girdiği partide yıl sonunda genel başkan yardımcısı makamına gelmişti. Bu süreci “Ben siyasete atılmadım, sürüklendim. Aslında benim için siyaset heves ettiğim bir şey değildi. Bir mücadele, bir emr-i vaki, bir emr-i zaruri olarak girdim” diye tanımlayacaktı.
1963 yılının mart ayında yaşananlar siyasi yaşamına ara vermesine neden oldu. Celal Bayar sürgünde olduğu Kayseri’den Ankara’ya geldi. Yapılan büyük karşılama töreninin faturası Adalet Partisi’ne kesilmişti. Zira karşılayanlar arasında 50’ye yakın AP vekili de vardı. Parti genel merkezi taşlanmıştı. Parti içinde kusuru yönetimde arayanlar olunca Demirel de 9 arkadaşıyla istifa etti. Diğerleri istifalarını geri çektiğinde sadece o geri dönmedi.
1964’te AP’nin kurucu genel başkanı Gümüşpala öldü. Şimdi AP yeni bir lider arayışındaydı. Demirel “partinin kuruluşunda askerde olmasaydım başında ben olurdum” diye düşündüğü AP’nin 40 yaşında genel başkanlığına yürüyordu.
Demirel, en yakın rakibi Saadettin Bilgiç’in neredeyse iki misli oy alarak Adalet Partisi’nin genel başkanı oldu. Demirel’in ilk hedefi İsmet İnönü başbakanlığındaki koalisyon hükümetini devirmekti
1965’te Yeni Türkiye Partisi’nin katkısıyla İnönü hükümeti 197’ye karşı 225 oyla devrildi. Suat Hayri Ürgüplü koalisyon hükümetine başbakan yardımcısı olarak girdi. CHP muhalefete geçmişti. AP tarihi bir eşiği geçmişti ancak DP geleneğinin hortladığını düşünen askerler alesta bekliyordu.
Demirel birleşik oy pusulasında AP’nin çabuk bulunması ve DP geleneğine sahip çıkmasından hareketle o yıllarda halkın Demokrat Parti’ye “Demirkırat” deyişinden hareketle partinin amblemini kırata çevirmeye karar verdi.10 Ekim 1965 günü yapılan seçimlerde oyların yüzde 53’ünü alan AP tek başına iktidara geliyordu.
YARIN: 12 MART’TAN 12 EYLÜL’E