Evin yalnızlık hali...
Bahadır Baruter, Galeri x-ist’teki “Evim, Evim, Güzel Evim” sergisinde, ev içlerindeki yaşamı sorguluyor.
Aslı Uluşahin/CumhuriyetBahadır Baruter’in “Evim, Evim, Güzel Evim” sergisindeki, üst/orta sınıfı yansıttığı resimlerinde, güzel mobilyalı fonlarda, odakta kadınlar var. Bazen de çocuklar.
Kocaman gözlerinde türlü ifadelerle, göz göze geldikleri izleyiciye soruyorlar: O bildik eşiğin ardındaki yaşam, sahiden güzel mi?
“Belki de güzel değildir” diyor Baruter: “İlişkinin aileye dönüşmesi, evlilik, çocuk sahibi olmak, konforlu yaşam... Reklamlarda, dizilerde bunların pozitif olduğu gösterilir. Ama o konforun içinde, can acıtıcı, evhamlı, depresif, tedirgin, hatta tekinsiz bir hal vardır. Çünkü o her an kırılabilir. Adam başka bir yere gidebilir, kadın yorulabilir, manevi olarak ev yıkılabilir. Çocuk oradan ‘büyük adam’ olarak çıkmayabilir. Bütün bunların sebebi de yine o evdir.”
Odakta kadınların olmasının iki nedeni var. Baruter’e göre, huzur, güven, kendini koruma arayışı ve daha güzel olmaya yönelik kişilik dünyasıyla, evin ruhunu kadınlar temsil ediyor.
Diğer tarafta “Kadın, büyük bir mutluluğa, başarıya, özgüvene ulaştığını düşündüğü noktada; genç kızlığından beri yönetildiği o finale gelinliğiyle vardığında ve bir evin kadını, bir kocanın eşi, bir çocuğun annesi olduğunda, aslında bizim bilmediğimiz büyük bir yükün, sorumluluğun, endişenin de sahibi oluyor.”
Ev içlerindeki yaşamın artık pek güzel olmamasının sorumlusu yaşadığımız çağ. Bahadır Baruter, evlerin artık ihtiyaçlarla değil, özlemlerle süslendiğini söylüyor: “Yapay çiçekler arasında, zoraki bir tabiilik arayışı. Manzarayla avunuyoruz. Manzara bizim için ancak parayla satın alınabilecek bir özlem. En güzel yerlerde bile aslında hapishanedeyiz. Dolayısıyla ev azap, ev yalnızlık.”
Bu çağ, elbette, mutsuzluğu bastıracak önlemler de geliştiriyor: “Antidepresanlar, alışveriş merkezleri, şahane bir araba... Yaralarımızı örtecek olağanüstü dev plasterler var. Biz bunları birbirimiz için üretiyor ve birbirimizin üzerinde çok beğeniyoruz.”
Bahadır Baruter eserlerini günde 15 saat çalışarak kerelerce çizilen ayrıntılı eskizlerden son haline gelene kadar, uzun bir süreçte tamamlıyor. İsteği, “Düşten alınmış fotoğraflar yaratmak. Hem masalsı, hem rüyalı, hem de bir tiyatro sahnesiyle karşı karşıya kalınmış gibi sahici.”
Belli ki, resimlerindeki psikanalitik boyut, hikâyeyi aktarırken düş ile gerçek arasında kurduğu bu bağla oluşuyor.
Anlatım tonunu ise “yumuşak ve zarif” diye tarif ediyor ressam. Ne ki, “Michael Haneke filmlerindeki gibi sinsi bir gerilim” tablolardaki o bakışlardan taşıp karşısındakinin içine işliyor.
“Evim, Evim, Güzel Evim” sergisi, 24 Mayıs’a kadar İstanbul Nişantaşı’nda Galeri x-ist’te.
http://www.artxist.com