Evime girme, yeter...
Oscar ödüllü oyuncu Regina King’in yönetmen olarak imzasını attığı ilk uzun metrajlı filmi “One Night In Miami” her biri kendi alanında önemli işlere imza atmış dört siyah Amerikalının 1964 yılında geçirdikleri bir geceyi anlatıyor.
Emrah KolukısaAmerikan futbolunun 1960’lı yıllardaki en büyük yıldızlarından Jim Brown’ın “One Night In Miami”nin hemen başlarında çarpıcı bir sahnesi var. Siyahi bir sporcu olan Brown yeni taşındığı kentte bir akrabalarının ahbabını ziyaret eder ve sahnenin büyük bölümünde beyaz ve kendisinden bir hayli yaşlı ev sahibinin onun hakkında söylediği güzel sözleri, iltifatları dinler. Sahnenin sonunda Jim Brown bir konuda kendisine yardım etmek üzere ayağa kalktığında ise ev sahibinden aldığı cevap acı bir tokat gibi yapışacaktır suratına: “Çok düşüncelisin Jimmy, ama eve zencileri sokmuyoruz biliyorsun”. Bu kısacık sahne (ki burada Beau Bridges müthiş oynamış) tüm dünyada yaşanan ayrımcılığın, ırkçılığın ve ötekileştirmenin son derece etkileyici bir özeti aslında. Aklıma bundan birkaç yıl önce ülkemizde yapılan bir kamuoyu araştırması geldi işin doğrusu. Sorulardan biri “Kimi komşunuz olarak görmek istemezsiniz” idi ve verilen yanıtlar içinde “Kürtler”, “Eşcinseller”, “Yahudiler” özellikle öne çıkıyordu. Şimdilerde bu listeye Suriyelileri de eklemek mümkün elbette. Demem o ki, ABD’de siyahlara yapılan ırkçılıktan hareketle “Bizde ırkçılık yoktur” (sanki ırkçılık sadece siyahlara yapılıyormuş gibi) diyenlere hiç kulak asmayın, var, hem de en âlâsı.
Muhammed Ali, Malcolm X, Jim Brown ve Sam Cooke. Bu dört kişinin 25 Şubat 1964’te bir motel odasında bir araya geldiğine dair herhangi bir kayıt yok aslında ama tiyatro yazarı Kemp Powers 2013 yılında yazdığı bir oyunda bu saydığım isimleri bir araya getirmiş ve onların diyalogları üzerinden ırkçılığı, özellikle de siyahlara uygulanan ayrımcılığı anlatmış. İşin tarihi gerçekler kısmı söz konusu olduğunda sözü edilen motelde, sözü edilen günlerde hem Muhammed Ali’nin hem de Malcolm X’in kaldığı biliniyor. Tam da Cassius Clay’in ağır sıklet boks şampiyonluğu unvan maçı için ringe çıktığı günlerden bahsediyoruz ve o sıralarda Malcolm X’in onun ruhani rehberi olduğu herkesin bildiği bir gerçek. Ama futbol yıldızı Jim Brown ve soul müziğin o yıllardaki en parlak seslerinden Sam Cooke’un da orada olduğuna dair bir bilgi yok (varsa da ben bulamadım). Regina King’in oyunculara mümkün olduğunca alan açtığı ustalıklı bir rejiyle kotardığı filmde bir yandan dönemin sosyal dinamikleri, bir yandan da bu dört karakter arasındaki ilişkiler derinlemesine işlenmiş ve ortaya dramatik yönü güçlü, teatral özellikleri ustaca sinemaya uyarlanmış bir bütün çıkmış.
Çok fazla detaya girip izleme keyfini öldürmek istemem, o yüzden kısaca geçeceğim ama adı geçen dört karakterin de gerçek hayatlarındaki çelişki ve mücadelelerinin filmde izleyiciye son derece doğru biçimde verildiğini söyleyebilirim. Hem bu gerçek karakterlerin hayatları hakkında bazı elzem bilgilere sahip oluyorsunuz hem de yaşadıkları haksızlıkların onları nasıl şekillendirdiğini, hayatlarının bu geceden önceki ve sonraki aşamalarının nasıl geliştiğini görüyorsunuz. Muhammed Ali’nin tam da İslam’ı kabul ettiği; Jim Brown’ın futbolu bırakıp sinema kariyerine geçmeyi planladığı ve Malcolm X’in de Elijah Muhammed liderliğindeki Nation of Islam (İslam Ulusu) adlı hareketten ayrılmayı düşündüğü zamanlar... Bu anlamda özellikle Sam Cooke’un hikayesinin izleyiciyi en çok etkileyecek hikaye olduğunu söylemem gerek. Kısacık yaşamında (bu filmin geçtiği 1964 onun öldüğü yıl aynı zamanda) nereden nereye nasıl geldiğine dair filmin önerdiği aşamalar çok yerinde ve gerçekçi bana sorarsanız (muhtemelen hakkında anlatılanlar da doğru zaten). Onu müthiş bir enerji ve beceriyle canlandıran Leslie Odom Jr.’ın (filmdeki şarkıları da olağanüstü bir şekilde söylemiş doğrusu) diğer oyuncuların bir adım önüne çıktığını belirtmek yanlış olmaz.
Amazon Prime’ın 2021 sürprizi olan “One Night In Miami” sadece ABD’deki ırkçılığa dair bir film değil; bromance (erkekler arası dostluk, romantizm hatta) türüne de göz kırpan, güç, eşitlik ve değişim gibi kavramları ele alan, ayrımcılığın farklı yüzlerini cüretli bir şekilde önümüze atan özel bir yapım. Başrollerini Kingsley Ben-Adir, Eli Goree, Aldis Hodge ve Leslie Odom Jr.’ın paylaştığı bu özel filmi kaçırmayın derim.
FİLMİN NOTU: 8/10