Ev Sineması: Gökyüzünde dehşet ve gerilim “7500”
Joseph-Gordon Levitt’in başrolünü üstlendiği “7500” Amazon Prime’da izleyiciyle buluştu. Yönetmenliğini Patrick Vollrath’ın üstlendiği filmde Türk kökenli oyuncular da oynuyor.
Emrah KolukısaUluslararası havacılıkta ‘7500’, kaçırılan uçak anlamına gelen bir kod. Bunu elbette bilmeniz gerekmiyor, eğer bir pilot ya da hava trafik kontrolörü değilseniz. Ama Joseph-Gordon Levitt’in bir pilotu canlandırdığı ve yönetmenliğini Patrick Vollrath’ın üstlendiği “7500”ü izledikten sonra artık kolay kolay unutmayacağınız bir sayıya dönüşeceğini tahmin etmek zor değil. Şöyle söyleyelim, filmi zaman içinde unutsanız dahi muhtemelen her uçağa bindiğinizde tam kokpitin önünden geçip yerinize doğru yürürken ‘7500’ sayısı aklınıza bir an için bile olsa gelecektir.
FİLMİN EN BÜYÜK KOZU…
En son “Snowden” adlı filmde çağımızın meşum kahramanlarından, kimilerinin hain olarak nitelediği ama birçoklarının da gıpta ve hayranlıkla andığı Edward Snowden’i canlandıran Joseph-Gordon Levitt’i yaklaşık 4 yıl sonra yeniden bir filmde izlemek güzel doğrusu. Üstelik bu kez bir hayli zor bir rolde; neredeyse tamamı küçücük bir kokpitte geçen bir filmin başrolünde… 90 dakikalık filmin neredeyse her planında (bir kaç plan hariç ama onlarda da varlığını bir an için bile unutmuyorsunuz) yer alan Levitt, ilk uzun metrajlı filmini çeken Alman sinema Vollrath’ın idaresinde kariyerinin en iyi performanslarından birine imza atıyor. 39 yaşındaki Amerikalı oyuncunun filmin en büyük kozu olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Filmde rol alan oyunculardan biri de Aylin Tezel
Berlin’den Paris’e gitmekte olan uçağın ikinci pilotu Tobias Ellis, aynı uçakta hostes olarak görev yapan Türk asıllı Gökçe ile bir ilişki yaşamaktadır. Evli değillerdir ama birlikte Deniz adında küçük bir çocukları vardır. Filmin hemen başlarında, daha uçak kalkışa hazırlanırken bu bilgileri veriyor bize Vollrath (senaryo da kendisine ait) ve çok uzun uzadıya süründürmeden 15. dakika itibarıyla aksiyona geçihyor: Pilotlara yemek getrimek için kokpite giren bir hostesin arkasından iki adam saldırıya geçiyor ve bir uçak kaçırma vakasıyla karşı karşıya olduğumuz anlıyoruz. Filmin bundan sonrası gerilimin yer yer iyice tırmandığı, asap bozucu gelişmelerin yaşandığı, klostrofobik bir atmosferin yardımıyla da (ne de olsa küçücük bir kokpitteyiz) izleyicinin de belli bir ölçüde çaresizlik hissini tattığı bir maceraya dönüşüyor.
TERÖRİST TÜRKLER!
Bu arada… Teröristlerden ikisinin Türk olduğunu söylemiş miydim? Kenan ve Vedat adındaki bu iki terörist uçağı İslam adına kaçırdıklarını söylüyorlar ve öldürülen kardeşlerinin intikamını almak için bu eylemi yaptıklarını belirtiyorlar. Gerçi filmin asıl kötü adamı, teröristlerin lideri gibi bir konumdaki bir Alman. İşin bu kısmı çok iyi tasarlanmamış açıkçası; yani İslam adına yapılan bu eylemde neden Alman bir terörist de var, belli değil. Bir açıklama yapmaya gerek duymamış Vollrath. Ayrıca Kreuzberg’de yaşayan ve Türk bir kadınla ilişki yaşadığı halde hiç Almanca konuşamayan Amerikalı bir pilot da biraz düşününce tuhaf kaçıyor ama fazla düşünmek gerektirmeyen bir film neyse ki “7500”. Başlıyor, hızla konuya giriyor, “Speed” ya da “Die Hard” gibi bir hedefi tutturmaya çalışıp kısa düşüyor. Joseph-Gordon Levitt’in yüzü suyu hürmetine izlenir mi, izlenir. Patrick Vollrath’dan iyi bir aksiyon yönetmeni çıkar mı, bir ihtimal çıkar. Filmin Türk asıllı oyuncuları Aylin Tezel ve Murathan Muslu’yu başka filmlerde izler miyiz, umarım izleriz, küçük rolleri onlara fazla imkan tanımasa da görevlerini layıkıyla yerine getirmişler zira.
Son olarak şunu da belirtelim, merak eden, izlemeden de olsa tepki duyanlar olabilir: "7500" Türkleri ya da müslümanları toptan kötü gösteren bir film değil. Aksine, filmdeki Türk karakterlerden biri vicdani olarak bir karar veriyor ve kahramanca bir edimde bulunuyor. Öte yandan filmin alttan alta İslamofobik olduğu da ileri sürülebilir, ama bu mesele de tartışılır doğrusu.
“7500” Amazon Prime’da izlenebilir.
FİLMİN NOTU: 6/10