Ev bahane sohbet şahane

Magazin programlarının bir köşesine sıkışan bir konseptti, ünlü evlerine konuk olmak. Evrim Akın, Ev Kuşu isimli yapımla bu konsepti bambaşka bir çehreye büründürdü. Artık her pazar, onu bir şarkıcının, oyuncunun ya da başka bir ünlünün evine konuk olurken görüyoruz. Televizyondaki yeni kimliğinden de bir hayli memnun başarılı oyuncu.

Deniz Ülkütekin/Cumhuriyet

Evrim Akın “Ev Kuşu” programıyla yepyeni bir televizyon konseptini hayatımıza soktu. Ünlü isimlerin ev hallerine onun aracılığıyla konuk oluyoruz. Fakat bakmayın siz onun sıradışı göründüğüne. Evrim Akın misafirlikte görgü kurallarına bir hayli dikkat ediyor.

"ANNEMİN ODASINA BİLE KAPIYI ÇALIP GİRERİM"

Televizyona bu sezon dahil olan bir konsept ünlülerle ev sohbeti. İşin öncüsü de Evrim Akın. Dizilerde uçarı, kendine has ve çılgın rollerde izlediğimiz Akın, enerjisini “Ev Kuşu” programına da taşıdı. Ancak kişisel hayatında misafirlik kurallarını fazlasıyla gözeten biri olarak, konuk olduğu isimlerin kuralarına bir hayli dikkat ediyor.

-Ev kuşu projesiyle başlayalım. Televizyon tarihimizde hep evlere girmeye çalışan televizyon ekibi oldu. Kimi inşaat, kimi yemek için. En son sohbet için girilmeye başlandı. Nerden çıktı bu proje?

Bir haftasonu C Yapım Genel müdürü Suavi Doğan'la görüştük. Zaten her sene bir proje için görüşürüz ama olmaz. “Ne olur gel” dedi. Hemen de anlaştık. Ben de Armağan Çağlayan'ı aradım fikir almak için. Bir yandan da televizyonu seviyorum aslında, çalışan olarak tabii.

-İzlemez misiniz?

Çok az. Kendi oyadığım yapımları izliyorum, çünkü dozumu ayarlamak için kendimi izlemek zorundayım. Ne kadar şımarmışım, ne kadar abartmışım, ne kadar enerjim düşük görmem lazım. Armağan çok yakın arkadaşım, "bence yapmalısın, yeter evde oturduğun” dedi. Menajerim de şaşrıdı, “hayırdır o kadar proje geldi kabul etmedin” dedi. “Bilmem, program yapasım gelmiş” dedim. Başladık.

-Nasıl bir şey düşünülüyordu? Sizin fikirleriniz nasıldı?

Başta sizin dediğiniz gibi, daha önceden yapılmış işler gibiydi. Çekmeceyi aç, onu çıkar, gizli noktalara gir. Fakat kişisel olarak bu benim tarzıma uymuyor. Şöyle ki, ben hala annem çantadan birşey istediğinde çantayı götürürüm. Odasına girerken dahi kapıyı çalarım. Böyle yetiştirildiğim için sanatçıyla konuşarak, “nereye kadar izin veriyorsunuz” diye sorarak hareket ediyorum. Bazısı yatak odasının görülmesini istemiyor. “Bazıları buyrun yatak odamdan başlayalım” diyor. Bunların sonucunda programımız sohbet ve eğlenceye dönüşmeye başladı.

-Yani siz adab-ı muaşeret kurallarını gözeterek oturmaya gidiyorsunuz.

Aynen öyle. Çok güzel söylediniz. Ev bahane, sohbet şahane şeklinde ilerliyoruz. Elimizden geliyorsa ne mutlu bize. Reytinglerimiz de bunu gösteriyor. Biraz şımarığım da bu ara. Çok mütevazi oldum bu yaşıma kadar, biraz tadını çıkarayım diyorum.

-Benim için mahsuru yok.

Teşekkür ederim. Aslında sanatçıların sahne kostümlerini çocukluğumdan beri merak ederim. Normalimizde olmayan şeyler, pullu payetli, abartılı tuvaletler filan.

-”Evde de mi böyle dolaşıyorlar acaba” diye düşünmüşüzdür hep.

Bir de o elbiseler elektrikli, düğmesine basınca ışık çıkıyor sanıyordum. Onlara bakıyorum genelde, giymeye çalışıyorum. Sanatçının görülmeyen taraflarını göstermeye çalışıyoruz. Yemek mesela, öyle bir intiba vardır ya, sanki sanatçılar yemek yapmaz. Yemezler, içmezler, ihtiyaçlarını karşılamazlar. Aileleri de katılıyor bize. Çünkü biz magazin programı değiliz. Daha önce eşini hiç kamera karşısına çıkarmamış, assolistler, türkücüler onları da programa dahil ediyor.

-İzlediğim kadarıyla çok ilginç insanlar olduğu gibi bazısından da birşey çıkmıyor. Bir de deplasmandasınız. Nasıl izlenir birşey çıkarıyorsunuz oradan?

Başkasının evinde, eğlenmek, şımarmak çok zor, ama şansıma belki on insandan ikisi ya da üçü dediğiniz gibi çıkmıştır. Elektriğimin tuttuğu insanlara konuk oldum genelde. Çoğunu da tanımıyorum. Hiç karşı karşıya gelmemişim. Fakat samimiyetime inanıyorlar. Dizilerden de tanıyıp yaptığım işleri sevdiklerini söylüyorlar. Bir şekilde kaynaşıyoruz.

-”Adab-ı muaşerete dikkat eden biriyim” dediniz. Oynadıınız rollerden farklı bir izlenim edinmiş olabilirler. Bu açıdan bir sıkınıtnız oluyor mu?

Valla gariptir, olmuyor. Heralde o benim enerjimle alakalı. Bir anda tanıyan insan da o roldeki tavırla yaklaşmaz bana.

-Yetiştitrilme meselesine dönersek nasıl yetiştirildiniz?

Rahmetli babamın öğrettiği kurallar vardı, yemeğe birlikte oturmak gibi. Babam da bizim kapımızı çalmadan odamıza girmezdi. Öte yandan, dünyanın da en rahat özgürlükten yana insanlarından biriydi. Sadece insan saygısı ve sevgisiyle alakalıydı bu kuralları.

-1979 doğumluymuşsunuz, ben sizi daha küçük sanıyordum.

Araf çocuklarıyız biz. Hem sokak külütürnü biliyorum hem de Play Station'lara, I-Pad'lere hakimim. Aynı Türkiye gibiyiz, bir tarafımız batı, bir tarafımız doğu. Bazen herşeyi bırakıp tamamen izole bir hayat yaşamak, tüm teknolojik nimetlerden muaf olmak istiyorum. Bazen de “yok olmaz artık internet var, cep telefonu bağımlısıyım” diyorum.

-Evine Konuk olmayı hayal ettiğiniz biri var mı?

Tarkan, çok seviyorum onu. Bir de Şener Şen. Demin aşağıdaydı sordum, gülüyor, politik cevaplar veriyor. Görüştüğüm yıldız isimlere şaka yollu "size de geleyim mi" diye soruyorum. Hayır da demiyrolar, evet asla demiyorlar.

TEK RAKİBİ NAZLI ILICAK

-Günün birinde televizyonda Nazlı Ilıcak'la rakip olacağınız aklınıza gelir miydi?

Düşünmezdim. Çok şaşırdım onun böyle bir program yapmasına. Evet rakibiz, karşımdaydı ama erkene aldılar onun programını işte. Artık birşey dememyeyim.

-Bir avantajı da var. Program yaptığı kişilerin çoğunu tanıyor.

Tabii, o gücünü kullanıyor. Gittiğiniz sanatçının çok büyük oluşu veya, -yanlış anlaşılmasın- bir miktar güncelliğini yitirmiş olması, farketmiyor. Esas olan sohbet ve sanatçının kattıkları.