Etnik Gruplar Nedir Ne Değildir?
cumhuriyet.com.trSon yıllarda etnisite, etnik köken, etnik ayrımcılık gibi deyimler çeşitli ülkelerin gündeminde. Yanıltıcı ve/veya abartılı anlayış ve yaklaşımlar dolduruyor ortamı. Aslında bilimsel bakımdan deyim, köken yerine grup’tur. Etnik deyimi, eski Yunanca ethnikos kelimesinden geliyor ve müşterek kültürel bağlar ve değerleri paylaşan (dinsel, ulusal… vb.) ve bazen de fiziksel karakteristikleri içeren sosyal gruplar anlamında kullanılıyor. Ancak antropoloji ve son yıllarda özellikle genetik biliminin verilerine göre insan toplumlarında etnik veya etno-linguistik denilen grupların oluşması, tarihsel / biyolojik (genetik) bir olgu ve de giderek sosyal içerikli bir tanımlama olup uzun zamanlar süresinde gelişen bir farklılaşma sürecini yansıtır. Bu farklılaşma ve genetik değişimler (varyasyonlar) bazen az ve bazen de nispeten daha belirgin olabiliyor. İnsan toplumlarında küçük, dağınık ve başlıca coğrafi yerleşim ve de varyasyonlar gösteren ve de genetik yapıları öne çıkabilen bu gruplara etnik grup deniliyor (Genetics in Medicine, Thomson&Thomson 2001).
Yaklaşık 300.000 yıl önce ilk kez Afrika’da beliren (zuhur eden) bugünkü insan türü (homosapiens), 200.000 yıllık bir süreyi Afrika’da yerleşip çoğalarak ve de yayılarak geçirmiş ve sonra dünyanın öteki bölgelerine dağılarak gruplar (diasporalar) oluşmuştur antropoloji incelemelerine göre (Nature Reviews Nephrology, December 2009). Afrika dışındaki yerleşme 100.000 yılık geçmişi kapsamaktadır. Bu bilgilere göre homosapiens’te, 300.000 yıllık macerası süresinde sürekli olarak ve değişik oranlarda genetik varyasyonlar oluştuğu gösterilebildi. Halen Afrika’daki etnik grup sayısı 2000’den fazladır fakat 2000 ulus veya devlet değil. Uluslaşma kolay değil. Bir isim takmakla olmuyor. Esasen tarih süresince nispeten geç bir olay, bir organizasyondur uluslaşma ve de pek çok öğeyi içermesi (fikirsel, tarihsel, sosyal vb.) gerekmektedir.
Dolayısıyla öteden beri kişilerin ve bazen de siyasetçilerin zaman zaman söylediği gibi yaratıcının (Tanrı’nın) özellikle oluşturduğu (yarattığı?) etnik kökenler olduğu kabul edilir gözükmüyor. Fakat oluşturucu güçler, etkenler 300.000 yıllık süre içinde insanın iç dinamikleri (genetik ve epigenetik) ve dış çevresel faktörlerin ve de koşulların etkisiyle oluşup gelişen değişimlere (varyasyon) uğramış ve de uğramaya devam etmektedir.
Bu biyolojik, tarihsel ve de çevresel faktörlerle oluşan ve etnik denilen grup’ların birbirlerine göre üstünlüğünü veya aşağılığını ileri sürmek, ayrım yapmak olası değildir. Gruplar ve bu gruplara ait kişiler doğarlarken bir kimlikle doğmazlar veya kimlikle doğmaları hedeflenmez, genetik bilimine göre. Herkes, her grup ve gruptakiler insan olarak doğar ve sonra toplum içinde sosyal kimliğini kazanır, edinirler ve de bu gruplar sosyal yaşamları içinde ve süresinde kültürel düzey veya üstünlük gibi değerlere sonradan ulaşabilirler.
Bu bakımlardan “etnik kimlikçilik” veya “etnik kimliğe odaklanma” da denilebilecek olan etnosentrizm’in biyolojik ve de evrim süreci bakımından bir dayanağı vardır denilemez. Günümüzde çeşitli toplumlarda gözlenen etnosentrizm; aşırı, abartılı, duygusal ve çok kez siyasal bir saplantı haline dönüşebiliyor. Etnosentrizmi reddedenler çok olup hatta bazıları buna günah dahi derler.
Önemli olan ve değerli olan sadece insandır. Büyük halk şairimiz Yunus Emre’nin dediği gibi:
“Sen sana ne sanırsan ayruğa da anı san
Dört kitabın manası budur eğer var ise.”