Esra Özakça: Açlığı da paylaşıyoruz
Esra Özakça, “Birlikte gezmeyi, dolaşmayı, yemek yemeyi çok severdik. Eşimin hayati bir durumu varken başka bir şey yapmak benim açımdan düşünülemezdi” diyor.
Zehra ÖzdilekEsra Özakça (29) 4 yıllık öğretmen. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra görevinden ihraç edildi. Eşi Semih Özakça (28) da ihraç edildikten sonra Ankara Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde “İşimi istiyorum” diyerek açlık grevine başladı ve 75. günün sonunda tutuklandı. 109 gündür aşkın süredir açlık grevinde olan Nuriye Gülmen (34) ve eşinin taleplerinin karşılanması için bir ayı aşkın süredir Semih Özakça’nın annesi Sultan Özakça (50) ile açlık grevinde olan Esra Özakça gazetemize konuştu. Esra Özakça, “İyi günde kötü günde denir ya... Şimdi de açlığı paylaşıyoruz. Birlikte gezmeyi, dolaşmayı, yemek yemeyi çok severdik. Eşimin hayati bir durumu varken başka bir şey yapmak benim açımdan düşünülemezdi” diye konuştu. Özakça sorularımızı şöyle yanıtla:
-Kendinizi anlatır mısınız?
Ben 4. yılını çalışmakta olan bir öğretmendim. Önce eşimle birlikte açığa alındım. Daha sonra eşim ihraç edildi ve işimi geri istiyorum eylemine başladı, daha sonra da ben göreve iade edilmiştim, sonra ben de ihraç edildiğimi öğrendim. Ankara’ya geldim. Böyle bir mücadele içerisinde kendimizi bulduk.
Haksızlığı duyurmak için
-Eşiniz cezaevinde siz de dışarda açlık grevindesiniz. Neler hissediyorsunuz?
İyi günde kötü günde denir ya... Şimdi de açlığı paylaşıyoruz. Birlikte gezmeyi, dolaşmayı, yemek yemeyi çok severdik. Eşimin hayati bir durumu varken başka bir şey yapmak benim açımdan düşünülemezdi. Hem onun durumuna dikkat çekmek, hem de haksızlığı duyurmak için ben de açlık grevine başladım.
-Ne olursa açlık grevini bırakırız diyebilirsiniz?
Eşimin ve Nuriye Gülmen’in talebi var. Ben onların talebi üzerinden açlık grevindeyim. Çünkü onların açlık grevi artık hayati noktada. Eşim ve Gülmen de diyor ki ‘Ancak işimi geri aldığım zaman açlık grevini bitiririz.’ Ben de onlar işini alıp, açlık grevini bitirdiğinde, açlık grevimi bitiririm.
‘Oldukça zayıflamıştı’
-Eşinizin durumu nasıl?
Cezaevinde 2 kez gördüm. Biri kapalı, biri de açık görüşte. Çok moralli ve coşkuluydu. Oldukça zayıflamıştı. Kas ağrılarının ve ağız içi yaralarının kötü olduğunu biliyordum. Bir de bacağında yara var. Dedektör ile vurulmuş ilk hapishaneye gittiğinde... O yara kapanmıyor. Bunların dışında midesinden ve bağırsaklarından şikâyetleri vardı.
-Görüşme sırasında unutamadığınız bir anınız oldu mu?
Yüksel Caddesi’ndeki mücadele nasıl gidiyor diye sorduğumda eşim “Onlar vazgeçecek biz kazanacağız” demişti. Bunu unutamıyorum.
-15 Temmuz darbe girişiminden sonra hayatında neler değişti?
15 Temmuz’da eşimle tatile çıkmayı planlıyorduk ancak 15 Temmuz olunca biraz ertelemek zorunda kaldık. Bir darbe girişiminin olduğunu ancak bunun engellendiğini biliyorduk. Bize kadar ulaşacağını bilmiyorduk. Daha sonra ihraç edildik ve hayatımız tamamen değişmiş oldu. Şu anda işini geri alma mücadelesi içersindeyiz.
-Türkiye’yi bir cümle ile özetleyin dersek ne dersiniz?
Türkiye’de adalet yok.
‘İlk ayrı bayramımız’
-Bayram geldi ve siz ayrısınız. Neler hissediyorsunuz?
Üç yıllık evliyiz. Evliyken ayrı geçireceğimiz ilk bayram. Bir de tabii bu durumun özeli çok farklı, açlık grevinde kritik aşamada haksız yere tutuklu vs. Bayrama kadar bu işin artık çözülmesini ve sağlıklarına kavuşmalarını diliyorum, tek düşündüğüm bu. Aksi türlü bizim için bayram tadında geçmeyecek.
Tutuklanacakları önceden belliydi
Esra Özakça, tutuklama sürecinde yaşadıklarını ise şöyle anlattı: “Nuriye hocanın ve Semih’in tutuklandıkları akşam, o şekilde götürülmesi bizim için kabul edilemezdi. Daha o gün karakola gidip adli kontrol imzası vermişlerdi ve karakolda yeni bir soruşturma olduğu söylenebilirdi. Fakat ev basmak tercih edildi. Nuriye hocanın ve Semih’in bir yere kaçabilecek ne halleri, ne de niyetleri vardı. Kendimizin savcıya gidebileceğimizi de söyledik ama o akşam bizden savcının kim olduğu bile saklandı. Nuriye hoca ve Semih’in tutuklanacağı önceden belliydi ki annem ve beni de onlar tutuklanana kadar nezarethanede tuttular. Adliyede karşılaştırmamak için özel çaba harcadılar. Birleşmiş Milletler konuyla ilgili acil notu ile Türkiye’ye sormuş. Bizim nezarethanede tutulmamız dahi sorular arasında. Bir de Nuriye ve Semih’in niçin açlık grevinde olduğu, annemle benim niçin açlık grevinde olduğumuz, Kemal amcanın oğlunun cenazesinin niçin o kadar geç verildiği, Türkiye’de insanların niçin hak aramak için açlık grevi yapmak zorunda olduğu soruluyor. Biz de verecekleri cevapları bekliyoruz. Demokrat bir yaşama sahip olmak, sendikal bir mücadele yürütmek işten atılmanın bir gerekçesi olamaz, bunu biz kabul etmiyoruz. 15 Temmuz da binlerce kişinin işten atılmasına sebep olamaz. Bunu onurumuza yapılan bir saldırı olarak düşündük ve bundan dolayı eyleme başladık. Haklı olduğumuza inanıyoruz, işimizi geri alacağımıza inanıyoruz. Nuriye ve Semih’in sağlıkları daha fazla etkilenmeden bu taleplerinin bir an evvel karşılanmasını istiyoruz.”