Eski Emniyetçi Mehmet Faruk Çelebi, Mersin Limanı’ndaki kokain operasyonlarını yorumladı
Eski bir Emniyetçi olan Mehmet Faruk Çelebi, uyuşturucu ağında kaynak ülkelerin Türkiye ile yeterli bilgi paylaşmaması yapının tam deşifre olmamasında önemli bir engel oluşturduğuna dair dikkat çekti.
Abidin YağmurOrta Amerika ülkelerinden gelip Mersin Limanı’nda meyve indireceklerini beyan eden gemilerde önce 1 ton 300 kilo, ardından 463 kilo kokain yakalanması, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in çektiği videolarda bu konuyla ilgili imalarda bulunması kamuoyunun “Bu kokain nereye gidiyor, organizasyonda kimler var” sorularını sormasına neden oldu. Eski bir Emniyetçi olan, 1998 yılında Mersin Limanı’nda 750 kg kokainin ele geçirildiği operasyonu yöneten Mehmet Faruk Çelebi’ye, “Kokain ticareti için neden Mersin Limanı seçiliyor? Organizasyon nereye kadar uzanır” diye sorduk. Çelebi, hem meslek deneyimlerinden hem de son olaylarla ilgili gözlemlerinden yola çıkarak şu değerlendirmelerde bulundu:
ROTALAR DEĞİŞİR: Uyuşturucu kaçakçılığı yapan küresel çapta organizasyonlar zaman zaman rota değiştirirler. Çünkü sürekli aynı rotaya ağırlık verdiği zaman karşısındaki güvenlik kuvvetleri bu rotalara karşı tedbir alırlar, o rotalar tıkanır. Dolayısıyla çok dinamik yapılardır bu kaçakçılık organizasyonları. Derhal ya eski rotalarından birine dönerler ya da yeni bir rota oluştururlar. Aslında bu rota yeni bir rota değil. 1998’de, 1999’da kokain için denenmişti bu rota. O dönem bu olayı Amerikan Uyuşturucuyla Mücadele Birimi bize paslamıştı. Biz onu koordineli bir şekilde Türkiye’deki alıcılarını, nakil sevkıyatını, Hollanda’daki alıcılarına kadar deşifre edebilmiştik. Ama bu olayda sadece ortada gelen uyuşturucu var. Teslimat boyutuna götürecek yani Avrupa’da nereye gidecek, o bilgiyi kaynak ülke paylaşmamış benim anladığım kadarıyla. Oysa 1998’de tüm ayrıntıları deşifre edilmişti.
BİLGİ PAYLAŞMIYORLAR: Türk güvenlik birimleri, kaynak ülkelerin yeterli bilgi paylaşmamasından şikâyetçi. Şahsi görüşüm şu: Bu olaydan Türk güvenlik birimlerini haberdar eden birimin olayın yüzde 95’ini Türk güvenlik birimleriyle paylaşmadığını düşünüyorum. Çünkü çok daha büyük yakalamalara dönüşmesi lazımdı bu işin. Türk güvenlik birimleri, kaynak ülkenin yeterli bilgi vermemesinden yakınıyor. Dolayısıyla belli bir miktar yakalanıyor, birkaç kişi yakalanıyor ama tam deşifre edilmediği için köküne inilemiyor.