Eski Dışişleri Bakanı Gürel: ‘Türkiye kıskaca çekilmiş durumda’

Eski Bakan Şükrü Sina Gürel, AB’nin yumuşak yaptırımlarla Türkiye’yi sıkıştırmaya başlayacağını söyledi: “Doğu Akdeniz’i Yunanistan’la görüşmek yanlış.” Gürel, ABD yaptırımları için de “ülkeyi yönetenlerin kişisel zaaflarına” dikkat çekti.

Hüseyin Hayatsever

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin attığı adımlar nedeniyle Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Ankara’ya yönelik yaptırım çağrılarının da görüşüleceği AB Liderler Zirvesi, bugün toplanıyor. Daha önce Türkiye’ye yönelik yaptırımlara karşı çıkan Almanya’nın Dışişleri Bakanı Heiko Maas, zirve öncesi yapılan AB Dışişleri Bakanları Toplantısı öncesi ilk kez Türkiye’ye yönelik yaptırım sinyali vermiş ve “Türkiye’yle diyalog çabalarından sonuç alamadıklarını” söylemişti. 

Yaptırım konusunda AB içinde ortak bir söylem bulunmazken, diplomatik çevrelerde Türkiye’ye yönelik “sınırlı ve yumuşak” yaptırımların gündemde olduğu konuşuluyor. 

Zirveden çıkabilecek kararlar ve Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği konusunda Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan eski Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel, “AB, birtakım koşullar öne sürerek ve yumuşak yaptırımlarla Türkiye’yi sıkıştırmaya başlayacaktır. Türkiye’nin buna karşı koyacak araçları var mıdır, bunu hükümet bilir. Fakat buna yönelik bir güç kalmadığı yönünde genel bir kanı var” dedi. 

AB’nin, bir kez daha Türkiye ile ilişkilerini Yunanistan’ın tutumuna göre düzenleme niyetinde olduğunu söyleyen Gürel, “AB, aslında başka nedenlerle Türkiye’yle üyelik müzakerelerini sulandırmak ve genişletilmiş bir Gümrük Birliği çerçevesini engellemek için büyük ölçüde Yunanistan’ın arkasında duracaktır ve Türkiye’ye birtakım yumuşak yaptırımlar uygulayabileceğini göstermeye çalışacaktır” ifadelerini kullandı. 

Gürel, “Fakat ilişkilerde gelgitler büyük ölçüde iktidarın kararlılık gösteremeyen haliyle böyle devam edecektir. Bir de ABD’den gelecek yaptırım kıskacı var. Dolayısıyla Türkiye tam bir yaptırımlar kıskacına çekilmiş durumdadır. Diğer taraftan bizi yönetenlerin kişisel zaafları ve açıkları Türkiye’nin açıkları haline dönüştürülmeye çalışılıyor, bu son derece tehlikelidir” diye konuştu.

‘DURUMU KURTARMA ÇABASI’

Hükümetin AB’ye yönelik reform söylemleriyle “durumu kurtarmaya” çalıştığını belirten Gürel, “Gelinen noktada AB’den yeni yaptırımlar gelmesin diye yeni reform paketleri hazırladıklarını söylüyorlar ve böylece AB’yi yumuşatabileceklerini zannediyorlar. Bunlar zaten samimi söylemler değil. AB’nin yumuşayacağı varsa zaten yumuşayacaktır, böyle sözde reform çabalarına kanacak değillerdir” dedi.

‘EGE’YLE SINIRLI TUTULMALI’

Doğu Akdeniz konusunun Yunanistan ve AB ile bir pazarlık konusu olamayacağını söyleyen Gürel, “Türkiye’nin kendi kıta sahanlığı üzerinde araştırma yapmasını engelleyebilecek herhangi bir uluslararası hüküm yok, zaten en başında bundan bir ödün vermemek gerekirdi” değerlendirmesinde bulundu. “Yunanistan’la Doğu Akdeniz konusunda görüşülecek bir husus da olmadığını, Yunanistan’ın sadece Meis Adası’nın egemenliğiyle Türkiye’nin kıyıları karşısında söz sahibi olamayacağını” dile getirdi. 

Türkiye’nin bunu açıkça vurgulaması gerekirken çok yanlış bir adım atılarak Yunanistan’la Doğu Akdeniz meselesinin görüşülebileceğinin açıklandığına, istikşafi görüşmelere Doğu Akdeniz’in dahil edilebileceği mesajı verildiğine dikkat çekti. “Yunanistan’la istikşafi görüşmeler devam edecekse burada ele alınacak konular Ege’yle ilgilidir. Bunlar kararlılıkla belirtilmediğinde Türkiye’nin ödün vermeye hazır olduğu varsayılıyor” dedi. 

AB Parlamentosu’na sunulan 2020 Türkiye Raporu’nda “müzakerelerin resmen sonlandırılarak ilişkilerin yeniden tanımlanması” yönünde bir tavsiye bulunduğunu kaydetti. Gürel, “Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden tanımlanmasına yönelik çabalar görebiliriz. Fakat hükümetler ilişkileri yüzeysel de olsa eskisi gibi sürdürmeyi yeğleyeceklerdir, genelde onların tavrı daha pratiğe yöneliktir. Ama Türkiye’nin ‘Görüşmeler kendi rayında devam edebiliyorsa etsin ama Gümrük Birliği’nin genişletilmesini ele alalım, Gümrük Birliği’ne sınai ürünlerin yanı sıra hizmetleri ekleyelim, tarım alanını eklemek için de görüşelim’ mesajını vermesinde fayda var” dedi. 

Eski Dışişleri Bakanı, son dönemde AB’nin Türkiye’yi göçmenleri tutması için bir araç olarak gördüğünü kaydederek, “AB, güvenliği bakımından Türkiye’ye muhtaç haldedir. Ama Türkiye de sadece güvenlik satarak var olmaktan vazgeçmeli. Kendi içinde bütün ileri ekonomik, siyasal, hukuki, insan hakları standartlarına kavuşabilmek için işin ucunda AB üyeliği olmasa da çaba gösterilmesi gerekiyor” dedi.