"Eşit yurttaşlık hiçbir zaman gerçekliğe kavuşamamıştır"

Abant Platformu'nun toplantısına katılan AKP İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay, eşit yurttaşlığın gayri müslim yurttaşlar için sorunsuz hale getirildiğini söylemenin mümkün oladığını belirtti.

DHA

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın alt kuruluşu olan Abant Platformu'nun 'Aleviler ve Sünniler: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak' konulu toplantısının ikinci gününde 'İnanç ve Vicdan Özgürlüğü, Hak ve Hürriyetlerde Eşitlik' konulu oturumda görüşler bildirildi.

Yazar Reha Çamuroğlu ile Prof. Dr. Cengiz Güleç'in katıldığı oturumun moderatörlüğünü Ertuğrul Günay yaptı. Ankara'dan geldiği için oturuma 15 dakika geç katılan Ertuğrul Günay, yurttaşların yasalar önünde eşitliğinin tüm anayasalarımızda istisnasız yer aldığını ifade ederek, "İnsanların doğuştan gelen hak ve özgürlükleri de eşitliği de tüm evrensel bildirgelerde, insan hakları bildirgesi başta olmak üzere yer almıştır, ama ne yazık ki yasalarda ve teoride ifade edilen bu vaat, insanlığın bu güzel öyküsü yeterince günlük hayat içerisinde gerçeklik kazanamamıştır. 

GERİYE DÖNÜP BAKTIĞIMIZ ZAMAN

Cumhuriyetin geride kalan 90 yılında en temel eksiklerden, en temel sorunlardan biri de bu noktada gözükmektedir. İnsanlar arasındaki eşitliğin bir türlü kuramsallıktan veya kağıt üzerinde yasallıktan hayatın içerisinde yeterince gerçekliğe kavuşamaması" dedi. Ertuğrul Günay eşit yurttaşlık, düşünce ve vicdan özgürlüğünün hiçbir zaman gerçekliğe kavuşmadığını söyledi.

Günay, "Lozan'ın belirleyici bir unsur olması nedeniyle öncelikle gayri müslimler hiçbir zaman için yurttaşlık haklarına ve uygulamasına kavuşamamışlardır ülkemizde. Ve onların bu sorunu 40'larda 50'lerde çok yakıcı biçimde gündeme gelmiştir ve bugün hala bu sorunun eşit yurttaşlık sorununun gayri müslim Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları için sorunsuz bir hale getirildiğini söylemek maalesef mümkün değildir. Onun dışında, laiklik 1930'larda anayasaya girmesine rağmen bu sorun devam etmiştir. Eşit yurttaşlık ve düşünce ve vicdan özgürlüğü hiçbir zaman gerçekliğe kavuşamamıştır" diye konuştu.

Eşit yurttaşlığın hayat içerisinde filizlenmesini umduklarını ifade eden Günay, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Devlet bir din yapısı tarif etmeye ve onun sınırları içerisinde herkesi davranmaya zorlamıştır. Son yıllarda bu alanda akıl almaz bazı uygulamalar ortadan kalkıyor gibi gözükse de, İslam içindeki daha ikinci unsurlar için de yani sayısal olarak kast ettiğim ikinci unsurlar için de bu devletin belirleyici tavrı, devletin yasakçı tavrı devletin bir anlamda onlara din tarif eden dayatan tavrı, 'bu formatta kalacaksınız, sizin inançlarınız ancak bu format içinde benim verdiğim sınırlar içinde, izin verdiğim sınırlar içinde yaşayabilirsiniz' tavrı ne yazık ki hala sürmektedir.

Bu etnik açıdan da inanç açısından da Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit yurttaşlık anlayışı, idari yasalarda bahsedilen bu hüküm hayat içerisinde bir gerçekliğe kavuşmamıştır. 21'inci yüzyılın başındayız, bu önemli idealin kağıt üzerinde kalmasından hayat içinde gerçekten filizlenmesine doğru yol yürürüz. Umudumuz budur, olması gereken de budur."

ÇÖZÜM TÜRKİYE'NİN DEMOKRATİK BİR ÜLKE OLMASI

Abant Platformu'nun 'İnanç ve Vicdan Özgürlüğü, Hak ve Hürriyetlerde Eşitlik' konulu oturumunda konuşan Reha Çamuroğlu, "Alevilikle ilgili sorunlara çözüm arıyoruz. Bence çözüm falan aramıyoruz. Çünkü çözüm belli. Çözüm tam anlamıyla Türkiye'nin demokratik bir ülke olması ve bunun gerekliliklerinin yerine getirilmesi. Senelerdir bu hep Kaf Dağı'nın ardındaki bir olay olarak ortaya konuldu ve bir türlü bir arpa boyu yol gidilemedi" dedi.

'RAPORDA APTAL YERİNE KONULUYORUZ'

Alevi Çalıştayları Nihai Raporu'na değinen Çamuroğlu, "Ben bugün neler yapılması gerektiği değil, neler yapılmaması gerektiği üzerine konuşmak istiyorum. Bu konuda bize neler yapılmaması gerektiğini madde madde gösteren bir kılavuz var. Bu kılavuz Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanlığı'nın 7 alevi çalıştayı sonrasında yayınladığı Alevi Çalıştayları Nihai Raporu'dur. 2010 yılında yayınlanan raporudur. Bir takım karar vericilerin zihninde muayyen bir takım sünniler var.

Alevilere tanınacak, alevilere sağlanacak belirli statü ve olanaklardan bu muayyen sünni kardeşlerimiz rahatsız oluyor. Bu muayyen sünni kardeşlerimizin muayyen olmayan temsilcileri var. Bunlar çeşitli yerlerde yazılar yazıyorlar, konuşuyorlar ve bir yerleri etkiliyorlar. Yani alevilerin karşısına çıkarılan zorlu yokuşlar alevilerin taleplerinin abestliği falan değil, başka vatandaşların direnci. Öyle bir noktaya geldik ki, öyle bir rapor, kılavuz var ki karşımızda bir diyalog nasıl yapılmaz onu anlatıyor bize. Çünkü medeni insanların diyaloğunda birinci koşul muhatabı geri zekalı zannetmemektir, aptal zannetmemektir. Oysa maalesef biz bu raporda aptal yerine konuluyoruz" diye konuştu.