Eşit eğitim hakkınız ama kullanırsanız

Kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmeleri, meslek sahibi olabilmeleri, toplumsal cinsiyet eşitliğini tam anlamıyla sağlayabilmek için yine çok geleneksel hatta replik haline gelmiş sözü yineleyeceğiz: Eğitim şart.

Olcay Büyüktaş

“Bir toplum, cinsinden yalnız birinin asrî gerekleri elde etmesiyle yetinirse o toplum yarıdan fazla zaaf içinde kalır. Bir millet gelişmek isterse bilhassa bu noktayı esas olarak kabul etmek mecburiyetindedir... Binaenaleyh bizim toplumumuz için ilim ve fen lâzım ise bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın elde etmeleri lâzımdır...” Yani bugünün moda deyimiyle tek kanatla uçamazsınız... Bu kadar özlü ve doğru sözleri niye ettiğimize gelelim.. Eğitimden söz etmek için...

Kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmeleri, meslek sahibi olabilmeleri, istedikleri alanda uzmanlaşabilmeleri, toplumsal cinsiyet eşitliğini tam anlamıyla sağlayabilmek için yine çok geleneksel hatta replik haline gelmiş sözü yineleyeceğiz: Eğitim şart... Ve eğitim tüm kadınların hakkı. Yazının sonunda tekrarlayacağımız sözü bir kez de başından söyleyelim: Eşit eğitim hakkınız ama kullanırsanız. Lütfen kullanın, kullandırın!

100 YILLIK HAK

Neredeyse 100 yıla varan bir kazanım. Ülkede, Cumhuriyetle birlikte en hızlı atılan adımlardan biri eşit eğitim adımı. 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu (öğrenim birliği) eğitimi laikleştirerek tüm eğitim kurumlarını Millî Eğitim Bakanlığı’na bağladı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı. Bu yetmedi, 1931 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen 29 Mart 1931 tarih ve 1778 sayılı kanun ile zorunlu ilköğretim süresi beş yıl olarak belirlendi.

Ardından 1973 yılında 1739 sayılı yasa ile sekiz yıla çıkarılması öngörüldü. Zorunlu eğitimin süresi uzatılmak istendi ancak ne hikmetse bu yasa yaklaşık 25 yıl sonra 18 Ağustos 1997'de Resmi Gazete’de yayınlanan 4306 sayılı kanunla hayata geçirildi. Bu kanunla ilköğretim kurumları sekiz yıllık okullardan oluşmuştu.

KIZLARDA SIÇRAMA

Zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarımasıyla ciddi bir sıçrama görüldü. MEB’in kayıtlarına göre 1997/98 eğitim yılında Türkiye'de yüzde 84.74 olan ilköğretimde net okullaşma oranı 2010/11 eğitim yılında yüzde 98.41'e, orta öğretimdeki net okullaşma oranı ise yüzde 37.87'den yüzde 66.07'ye yükseldi.

Bu çarpıcı iyileşmenin kökeninde okullaşma oranlarındaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin azaltılmasının payı büyük oldu, kız çocuklarının eğitime erişimi görece kolaylaşarak erkek çocuklarla aralarındaki büyük açık kısmen kapandı.

1997/98 eğitim yılında ilköğretime devam eden kızların oranı yüzde 78.97 iken aynı yıl erkeklerde bu oran yüzde 90.25'ti. 2010/11 yılında yüzde 98.22'ye sıçrayarak erkeklerin yüzde 98.59’lik oranını yakaldı.

Benzer eğilim ortaöğretimde de gözlendi. 1997/98 eğitim yılında ortaöğretime devam eden kızların oranı yüzde 34.16'dan ki bu oran erkeklerde yüzde 41.39'du, 2010/11 yılında yaklaşık yüzde 64'e, erkeklerin yaklaşık yüzde 68 olan oranına ulaştı. Ve bu verilerin MEB’in verileri olduğu unutulmasın.

ŞİMDİ NELER OLUYOR?

Sonra ne oldu, 1997’de gelen sekiz yıllık zorunlu eğitim 3 kademe halinde 12 yıllık kesintili eğitime dönüştürüldü. Bu sistem “zorunlu eğitim 12 yıla çıktı” diye pazarlandı. Ama öyle olmadı, olmayacağı da belli idi. Kesintili eğitim demek ilk dört yıldan sonra, çocukların meslek liselerine yönelmesi demekti. 10 yaşındaki çocuk hangi bilinçle meslek lisesine yönelecekse... Ya da açık liselerde okuyabilecekti. Yani asıl olarak kız çocukları imam hatiplere gidecek ya da açık okul diye okuldan uzaklaşacak, erkek çocukları da erkenden çalışma yaşamına atılacaktı. Sistem 2012-2013 eğitim-öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlandı. Sonrasında olanları eğitim sendikaları hazırladıkları raporlarda şöyle özetledi;

* 2013-2014 öğretim yılında okullaşma oranı ilkokullarda yüzde 99.57 iken, 2018’de bu oran yüzde 91.5’e düştü.

* 2013-2014 döneminde yüzde 99.61 olarak gerçekleşen kız çocuklarının okullaşma oranı da yüzde 91.7’ye geriledi.

* Ortaokulda net okullaşma oranı 2017’de yüzde 95.7 iken 2018’de yüzde 94.5’e geriledi.

* Mesleki açıköğretim lisesi de dahil olmak üzere açıköğretim lisesinde okuyan toplam öğrenci sayısı 1 milyon 586 bin 823 oldu.

*  4+4+4 düzenlemesinin ardından açık lisede okuyan öğrenci sayısı yüzde 60 oranında arttı.

*  699 bin 765 kız öğrenci açıköğretim liselerinde okuyor.

 *2019-2020 MEB İstatistikleri’ne göre; 2012-2013 eğitim öğretim yılında kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 98, 92 iken, 2019-2020' de bu oran yüzde 93’e ardından yüzde 49'a düştü.

 *2007-2017 yılları arasında 482 bin 908 kız çocuğu devletin izniyle evlendirildi. Son 6 yılda 142 bin 298 çocuk anne oldu ve bu çocukların büyük kısmı dini nikâh ile evlendirildi.

* Türkiye’de halen 2 milyon 17 bin kadının okuma yazma bilmiyor. Bir okul bitirmeyen kadınların sayısı 7 milyon 342 bine çıktı. İlkokul mezunu kadınların sayısı 8 milyon 627 bin.

* Kız öğrenciler 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte örgün eğitim dışına itildi. Ortaya çıkan tablo zorunlu eğitimin fiilen 4 yıla indirildiğinin göstergesi.

Bu veriler Türkiye’de kadınların eğitim hakkını gereken şekilde kullanmadığını ortaya koyuyor. Yani uzun sözün kısası ey kadınlar, çocuklarınızı okutun ama kız çocuklarınızı mutlaka ve mutlaka okutun. Eşit eğitim hakkınız ama kullanırsanız.