Eşi Köşk’e girmedi
Evren’in eşi Sekine Evren, “Cumhurbaşkanı Eşleri” kitabını yazan Ayça Atikoğlu’na “Halk istemeden Çankaya’ya asla gitmem” demişti.
Ayça AtikoğluYalıkavak’ta konuşlanan Kenan Evren ‘devletin en yüksek risk alan kişisi’ bağlamında, diğer emekli cumhurbaşkanlarından farklı olarak çok sıkı güvenlik tedbiriyle korunuyordu. Kaleme aldığım “Cumhurbaşkanı Eşleri” kitabı için röportaja gittiğim sırada Evren Paşa, denize nazır, yüzme havuzlu villasının balkonunda, sportif bir şıklıkla bekliyordu. Gelmiş geçmiş tüm cumhurbaşkanlarımızın özelliği olan halk çocukluğu, dolayısıyla sınıfsız ilişki kurma özelliği Evren Paşa’da da hemen kendini belli ediyordu. Öyle karşısındakini tartma, mesafe belirleme, şık ikramlar falan yoktu.
Tahmin edeceğiniz gibi oraya telef edilmiş siyasi neslimin hesabını sormaya gitmemiştim, zaten “Sekine hanım bir anne olarak, gençliğe yönelik şiddetiniz yüzünden sizi hiç yargılamadı mı?” sorusuyla başlamama öyle bir şaşırarak “Ama neden? Zarar gören aşırı solcular dışında kim bana kızabilir ki?” dedi. Paşa’ya daha fazlasının sorulamayacağını, aynı mantıkla cevap vereceğini anladım. Sekine Hanım’ın anlatmasını bekledim.
Ama Sekine Hanım’a öyle kolay kolay gelemedik... Onu dinlemek için önce Evren’in mesleki hayatının kronolojisini dinlemem gerekti. Sekine Muslu ile üsteğmen Kenan Evren görücü usulü evlenmişler, birbirlerini ancak nişanda görebilmişler. Sinemaya nikâhtan sonra, yanlarında akrabaları ile gidebilmişler... Düğünden sonra, tam baş başa kalmayı hayal ederlerken, Evren’in görevli bulunduğu tümenin lağvedilmesi emri üzerine yine ayrı düşmüşler... Bu girizgâhtan da anlayabileceğiniz gibi Sekine Hanım’ın hiç de kolay bir yaşamı olmamış, hayatının büyük bir bölümünü taşınmalar, yokluklar geçirmiş. Hep yoktan var etmeye çalışmış, elbiselerini bile kendi dikmiş. Kıyıda köşede gelecek için para biriktirmeye çalışmış, kooperatif evlerinin taksitlerini ödemekle geçmiş ömrü. Biraz rahat etmesi ancak Evren’in Kurmay Başkanı olduğu Konya’da ve Kolordu Komutanı olduğu Trabzon’da olmuş. Ne var ki, meşakkatli yılların acısı biraz rahat ettiği zaman ortaya çıkmış. Önce şeker hastası olmuş, sonra da enfarktüs geçirmiş. Bunu felç geçirmesi izlemiş... Sonrası hep hastalıklarla boğuşmak olmuş.
Tutkulu bir CHP’li
Sekine Hanım tepkili biriymiş aynı zamanda. Tutkulu bir CHP’li olarak Paşa’nın DP’li ailesine karşı hep eleştirel olmuş ama en büyük tepkisini, kızı Şenay Gürvit’in anlatımıyla Çankaya’ya çıkmamak için vermiş. Şenay Hanım o süreci şöyle anlattı:
“12 Eylül olmuş, annem felçli, Genelkurmay Başkanlığı lojmanlarında kalıyorlar. Ev birkaç katlı olduğu için annem inemiyor, dolayısıyla odasından çıkamıyor. Babam ‘Sekine, Çankaya’ya taşınalım mı? Orası düz ayak’ diyecek oldu. Konuşamayan annemin boğazından çığlık gibi bir ‘Hayır!’ koptu ve ‘Darbe yapılıp gelindi, bizim taşınmamızın resmi olması gerekir. Referandum yapılmadan, halk istemeden asla gitmem’ dedi. Gururlu kadındı, laf söylenmesini kabul edemezdi. Referandumu göremedi, lojmanlarda öldü.’
Darbeci kocasının kolunda salınırken görmediğimiz Sekine Hanım’ı tanıyamamıştık, bu tavrıyla onu biraz tanımış olduk.