Eşi, 89 gündür tutuklu Celalettin Can'ı anlattı: Düşünceleri hapsedilemez

78’liler Girişimi sözcüsü ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi üyesi Celalettin Can 89 gündür tutuklu. Nimet Tanrıkulu, eşi Celalettin Can’ı anlattı

SEYHAN AVŞAR

Celalettin Can, ömrünün 19 yıl 9 ayını cezaevinde geçirmiş bir insan hakları savunucusu. 78’liler Girişimi sözcüsü, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi üyesi. 2013 yılında ise akil insanlar grubunda yer alarak İç Anadolu’da “barışı” anlatmış bir isim. 7 Şubat 2018’de ise bir gece yarısı evine düzenlenen operasyonla gözaltına alındı. 14 günlük gözaltı sürecinin sonunda ise tutuklandı. 89 gündür Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde tutuklu. Sağlık sorunları yaşıyor. Tedavi hakkına ise erişemedi. Can’ın eşi Nimet Tanrıkulu, “Celalettin Can gibi insanları fiziken hapsedebilirsiniz ancak düşüncelerini hapsedemezsiniz. Onun gibi insanları hapsetmek, demokrasiyi daha da geriye götürür” diyor. Tanrıkulu ile Celalettin Can’ın bitmek tükenmek bilmeyen cezaevi günlerini konuştuk.

- Öncelikle Celalettin Can nasıl biridir?

12 Eylül Darbesi ile birlikte, hiç yaşanmamış sayılan, unutturulan yüz binlerce insandan, 78 kuşağından biri. Ömrünün 20 yılına yakın kısmını cezaevinde geçirmesi kendi deyişiyle “Eski kavramların kazandığı yeni boyutları da anlayan bir noktadan geleceğe bakmak gerektiğini” düşünen, zamanın siyaseti, dili ve yapılması gerekenler konusunda kendisiyle ve bulunduğu alandaki insanlarla da tartışan ve 78 kuşağını tarih sahnesine çıkarmada rol oynayan bir insan. Hiçbir şeyin boşuna yaşanmadığını, ödenen her bedelin eşitlikçi, özgürlükçü, gerçek bir adaletin egemen olduğu bir ülkede halklarla bir arada yaşamanın mümkün olduğunu savunan bir insan. Demokrasi, insan hakları, eşit ve adil bir yaşam için çalışan, mücadele eden birisi. Toprağın altındakilerine olan borcunu ve bu ülkedeki savaştaki payını düşünen bir insan. Sürekli hareket halinde, mücadele içinde olan, bu ülkenin bütün halkları ile kucaklaşma duygusu yaşayan bir insan. Hukukun işlemediği bir düzende bedel ödeyen biri.

Yaşamın içerisinde beraber varız

- Polislerin evinize operasyon düzenlediği akşam evde miydiniz?

Evet... Gece saat 02.30 civarlarıydı. Daha yeni uyku haline geçmiştik. Kapıyı nasıl çalarlar bilirsiniz. Yine öyle çaldılar. Şiddetle çalınan kapı sesi ile uyandık. Evi kısmen aradılar. Belirli bölümlerini de dağıttılar. Arama yaparken o evde benim de yaşadığımı bilmelerine rağmen kadın polis getirmemişlerdi. Özel eşyalarıma varana kadar baktılar. Ben ve Celalettin demokrasi ve insan hakları mücadelesinde ortak bir yaşamı paylaşıyoruz. Yaşamın içerisinde beraber varız. Yaşamı paylaştığınız bir insanın evden götürülüşü farklı bir şey yaşatıyor insana. O anı tarif etmek çok zor. Ama bunu gelenlere, özellikle de Celalettin’e belli etmek istemedim.

- Gözaltı süreci nasıl geçti?

Öncelikle Celalettin ile beraber 35 kişi gözaltına alındı. Celalettin bu kişilerden sadece birkaç kişiyi tanıyor. 14 günlük gözaltı süreci onun sağlığını olumsuz etkiledi. Havasız ve çok sıcak bir ortamda kaldı. Gözaltındayken ilaçlarının bir kısmını vermediler. Çok şikâyet eden biri değildir. Ama orada ortamın onun sağlığını olumsuz etkilediğini öğrendik.

Her çağırdığımızda geliyorsun

- Tutuklanmasını bekliyor muydunuz?

Beklemiyordum. Celalettin bir şey olduğunda Terörle Mücadele’ye (TEM) çağrılıp, ifade veriyordu. Oradaki polisler kendisine, “Her çağırdığımızda geliyorsun, seni tutuklamamızdan korkmuyor musun?” demişlerdi. Celalettin ise “Bu ülkede yaşamak istiyorum. Tabii ki gelip ifade vereceğim. Doğru bir mücadele verdiğimi biliyorum” demişti. Tutuklanmadan bir hafta önce ise polisler yine eve gelmişlerdi. Biz evde yoktuk. Güvenlik görevlisine TEM’e gelmesi söylenmiş. Celalettin avukatıyla TEM’e gidip yaklaşık beş saat ifade verdi. Belki de bir sinyal vermek istediler. Celalettin’in bu ülke dışında yaşaması mümkün değil, bu ülkede ona kaybettirilen yıllar var. Yapmak, yaşamak istedikleri var. Kendisi bu topraklara sevdalı bir insan. Arkadaşlarını, yoldaşları ile olan bağlarını bırakıp gidecek bir insan değil. Tutuklandığında ilk olarak Silivri 5 No’luya götürüldü. Cezaevinin hiçbir olumlu yanının olmadığını biliyoruz. Ancak Celalettin 5 No’luda kendini daha iyi hissettiğini, kimi koşulların daha iyi olduğunu söyledi. Bir süre sonra 9 No’luya götürdüler. Üç gün tek başına kaldı. Bu duruma sürekli itiraz etti. Daha sonra Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bekir Kaya ile aynı koğuşa verildi. Bu süreçte Celalettin’e yedi mektup yazdım. Mektuplarımda dışardaki hayatı uzun uzun yazıyorum. Merak ediyor. Mektuplarım ancak kendisine geçen pazartesi verilmiş. Mektupları aldığına çok mutlu olmuş, kendisine çok iyi geldiğini söyledi.

KELEPÇELİ MU AYENE

- Cezaevi koşulları eşinizin sağlığını nasıl etkiledi?

Evden alındığı gün yapılması gereken kontrolleri vardı. Cezaevinde bu kontroller yapılmadı. Celalettin bir kalp ameliyatı geçirdiği için sürekli kontrole gidiyordu. Biyopsi olması gerekiyordu. Kan tahlili vermişti. 3 Mart’ta da biyopsisi yapılacaktı. Ancak tutuklandı ve uzun bir süre cezaevi yönetimi biyopsi yapılması için bir adım atmadı. Adalet Bakanlığı’na, cezaevi yönetimine bu durumu sürekli olarak yazılı olarak bildirdik. Kimi milletvekili dostlarımız da bu konuda büyük duyarlılık gösterdiler. Daha sonra Kampüs Hastanesi’ne götürüldü. Kontroller yaptıktan sonra, ‘Böyle devam edilebilir. Biyopsiye gerek yok’ denildi. Bu yanıt üzerine ısrarlarımız devam etti. En son iki hafta önce kaldığı hücreye gelinip, ‘Senden biyopsi isteniyormuş’ denilerek hastaneye götürülüyor. Götürüldüğü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde ise biyopsi için 31 Mayıs’a randevu verildi. Hastaneye de elleri kelepçeli olarak götürülüyor. Muayenesi ise askerlerin yanında kelepçesi çözülmeden yapılıyor. Cezaevine girip çıkarken de tekrar tekrar aranıyor.

- Sizin için günler nasıl geçiyor?

Ev ortamında Celalettin’le birlikte müzik dinlerken, kitap okurken, bir şeyler izlerken sürekli birbirimizle paylaşırdık. Bazen akşamüstleri birlikte türkü dinlerdik. Böyle ortamlarımız olurdu. Bütün bunlar hayatımızdan eksildi tabii.