Esad niye saldırdı?
Türkiye, Pazartesi'ye, İdlib’deki gözlem noktalarını takviye olarak gönderdiği askerlerine saldırı haberiyle uyandı. Şehit ve yaralılarımız var. Olayın sıcağı sıcağına aklımıza ilk olarak, “Esad niye saldırdı?” sorusu geliyor.
Sertaç EşEsad, topraklarını “terörden arındırmak” gerekçesiyle İdlib bölgesine saldırıyor. Ancak saldırılar, bölgeyi insansızlaştırıyor ve 3 milyona varan insanı topluca Türkiye sınırına sürüyor. Bu eylem Rusya’nın da desteğiyle gerçekleşiyor.
Geçtiğimiz hafta Türkiye destekli grupların El Bab’dan Esad rejimi bölgesine saldırısı, Rus askerlerinin yaşamını yitirdiği iddiası ve Rus uçaklarının bölgeyi bombalaması sorunun ilk işaretleriydi. Saldırılar, diplomasinin ötelendiğinin işaretleriydi.
Rusya desteğindeki Esad güçlerinin bu sabah İdlib’de Türk askeri konvoyuna yönelik göz göre göre saldırısı, Türkiye’ye kabaca, “bölgeden çekil” anlamı taşıyor. Tüm bu tutumların nedeni de Astana sürecinde varılan anlaşma gereğince Türkiye’nin terör gruplarını etkisiz hale getirememesi olarak gösteriliyor.
Rusya ve Esad’ın Türkiye’den beklentilerinde önemli sorunlar var. Suriye’de hesabı olan tüm devletlerin farklı unsurlarıyla her türlü eylemi tetiklediği İdlib’de, terör gruplarının Türkiye tarafından elimine edilmesi beklentisi ciddi bir haksızlık. Türkiye bu konuda her ne kadar söz vermişse de, etkin olarak bu işlemi başlatması, kendisine yönelik saldırıları gündeme getirebilir. Bir anlamda, “Tüm dünyanın Suriye’ye yönelik hesaplarının Türkiye tarafından bozulmasını” istemenin mantıksızlığını, bunu isteyenler de biliyor ve bahane olarak kullanıyor.
Ülkesinde temsil ettiği kitlesi yüzde 50’lerin çok altında olan Esad’ın diğer unsurlardan ülkesini boşaltma, Türkiye’ye sürme yaklaşımı kabul edilebilir olmaktan çok uzak.
Esad güçlerinin saldırısına Türkiye’nin verdiği karşılıkla yükselen kriz, İdlib’de yeni statükonun nasıl olacağı konusunda yapılan tartışmanın sertleşmesidir. Türkiye bir anlamda, İdlib’de yaşayan 3 milyon insanın Türkiye’ye toplu sürgününe izin vermeyeceğini göstermeye çalışıyor.
Gelişen durumun önemli aktörü Rusya’nın saldırıdan haberinin olmaması mümkün olmadığı gibi, zamanlamasının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna ziyaretine denk getirilmesi de dikkatlerden kaçırılmamalı.
Suriye’yi bu duruma getiren büyük aktörlerin takındıkları umursamaz tutum, son dönemde Türk dış politikasındaki öngörü eksikliğini net olarak ortaya koyuyor.
İdlib’deki statükonun çatışmayla belirlenmek istenmesi hiç kimsenin işine gelmiyor. Beklenti, mantığın askeri değil, diplomatik yöntemlerle kurulması yönünde.
Şehitleriyle canı yanan Türkiye’nin başı sağolsun…