Erol Aksoy'un zimmet davası Yargıtay'da
El konulan İktisat Bankasının eski sahibi Erol Aksoy'un "zimmet" suçundan 12,5 yıl hapis cezasına çarptırıldığı davanın temyiz duruşması Yargıtay 7. Ceza Dairesinde gerçekleştirildi. Daire, Aksoy hakkındaki kararını 15 Ekim 2014 tarihinde açıklayacak.
ANKAEl konulan İktisat Bankasının eski sahibi Erol Aksoy'un "zimmet" suçundan 12,5 yıl hapis cezasına çarptırıldığı davanın temyiz duruşması Yargıtay 7. Ceza Dairesinde yapıldı. Duruşmaya İşadamı Erol Aksoy'un da aralarında bulunduğu bazı sakınlar ve avukatları katıldı. Aksoy'un avukatı Turgut Kazan, 6545 sayılı Yasa'nın Yargıtay'ın yapısında değişiklik öngördüğünü, dairelerin görev alanlarının, üyelerinin yeniden belirleneceğini anlattı.
Söz konusu değişiklikler henüz hayata geçirilmediğini, duruşmaya bu şekilde devam edilmesinin adil yargılama hakkını etkileyeceğini savunan Kazan, bu nedenle duruşmanın ertelenmesini istedi. Verilen aranın ardından ara karar okundu. Kazan'ın talebi, Dairenin görevinin devam ettiği, görev değişikliği söz konusu olsa bile duruşmanın yenilenebileceği gerekçesiyle reddedildi. Ara kararın ardından dava dosyasıyla ilgili savunmasını yapan Kazan, müvekkiline yönelik 59 sayfalık beraat mütalaası bulunmasına karşın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 4 sayfalık gerekçeyle onama istenmesini eleştirdi. Yerel mahkemenin hükmünü Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) raporlarına dayandırdığını belirten Kazan, TMSF'yi eleştirerek, 2 yıl önce 400 milyon TL bedel biçilen müvekkiline ait televizyonun TMSF tarafından 92 milyon TL'ye ihalesiz şekilde satıldığını iddia etti.
Avukat Kazan, bu kararın İstanbul 4. İdare Mahkemesince yürütmesinin durdurulduğunu söyledi. Davanın zamanaşımı süresinin dolduğunu da savunan Kazan, dava sürecindeki görevsizlik kararlarının zamanaşımı süresini kesintiye uğrattığı yönündeki yorumu eleştirdi.
DAVA AÇMADA KURUL KARARI YOK
Yasaya göre, müvekkiline isnat edilen bankacılıkta zimmet suçu hakkında dava açılması için BDDK ve TMSF'nin Kurul kararıyla başvuruda bulunması gerektiğini ifade eden Kazan, bunun ekonominin temelini oluşturan bankalarla ilgili olur olmaz dava açılmasının önüne geçmek için kuruma verilen bir yetki olduğunu belirtti. Sonradan çıkarılan bir yönetmelikle de bunun açıkça belirtildiğini dile getiren Kazan, BDDK ve TMSF'nin kurullarından bir karar almadan dava açtığını bu nedenle de düşme kararı verilmesi gerektiğini söyledi.
'MAHKEME BAŞKANI BOZULDU BDDK ÜYESİ OLDU'
Zimmet davasının yargılamasını yapan İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Akın'ın mahkeme başkanı olmadan önce yazdığı kitabında müvekkilini kötülediğini bu nedenle reddi hakim talebinde bulunduklarını anlatan Kazan, talebin reddedilmesi nedeniyle davanın Yargıtay tarafından bozulduğunu aktardı. Kazan, "Dava bozulup geri gelince, mahkeme başkanı bu duruma çok bozuldu, ardından da BDDK'ya üye oldu. Müdahil tarafın yöneticisi oldu. 52 yıllık meslek yaşamımda inanılmaz bir olaya tanık oldum" diye konuştu.
Kredilere ilişkin geri ödeme konusuna da değinen Kazan, her kredide risk unsuru bulunduğunu, banka tarafından verilen kredilerin bankacılık teamüllerine uygun olduğunun kaydetti. Kredi verilen şirketlerin başka bankalardan 60 milyon dolar kredi aldığını ifade eden Kazan, bunun bu şirketlerin kredibilitesinin olduğunu gösterdiğini anlattı. TMSF'nin Aksoy'a ait televizyonlara daha iyi yöneteceği gerekçesiyle el koyduğunu ancak bu kararla akıl almaz yolsuzlukların önünün açıldığını savunan Kazan, TMSF tarafından göreve getirilen teknik koordinatör tarafından satın alınmamış mal ve hizmetlere inanılmaz ödemeler yapıldığını iddia etti. Kazan, teknik koordinatörün mahkemede ödemeleri kendisine verilen talimatla yaptığını söylediğini ve bununla ilgili mahkemeye diskler verdiğini aktardı.
'BİR GECEDE FAİZLER YÜZDE 70 ARTTI'
Müvekkiline ait Boğazköy'deki taşınmazların tahsilatının da TMSF tarafından gizlendiğini iddia eden Kazan, 3. Köprü ve 3. Havalimanı arazisinin altında bulunan bu taşınmazın satışının idare mahkemesince durdurulduğunu söyledi. Kazan, "Türkiye'de o dönemde 70 banka vardı. İktisat Bankası piyasa yapıcı 17 banka arasında yer alıyordu. Bir sabah bir kriz patladı, faizler bir gecede yüzde 70 arttı. Krizin nedeni de müvekkilim değildi. O günlerde 10 günlük resmi tatil vardı. Kemal Derviş yeni gelmişti, BDDK Başkanı Zekeriya Temizel ve Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel istifa etmişti. 10 günlük tatilin ardından 12 Mart sabahı bankanın önünde binlerce kişi 70 milyon TL'lik parasını çekmek istiyordu. 35 milyon TL banka mevduatından Banka, Merkez Bankası'nda bulanan teminatlarının bir kısmını istedi ama başkan istifa ettiği için alamadı. Müvekkilimin bankasına ve tüm mal varlığına el konuldu. Bu davanın her durumu bozma nedenidir" dedi.
'BİR TANE PARAVAN ŞİRKETİM YOKTUR'
Sanık Erol Aksoy ise BDDK VE TMSF tarafından lehlerine olan bazı yazıların kendilerinden gizlendiğini savunarak, çok ağır bir hapis kararıyla karşı karşıya olduğunu ifade etti. Aksoy bütün şirketleri zimmetle suçlanan ancak o şirketler kendisine iade edilen bir işadamı olduğunun altını çizerek, "Zimmetle suçlanan ben, şirketlerimde 49 milyon doları hesaplarda bırakmışım. Zimmet kastı bulunan bir kişinin 49 milyon doları bankasında bıraktığı düşünülemez" dedi. Aksoy, İktisat Bankasının hazinenin izniyle Fransa ve ABD'de bankacılık yapma izni alan bir banka olduğunu ifade ederek, yargılama sırasında lehlerine olan bir çok belgenin, iç yazışmanın BDDK ve TMSF tarafından gizlendiğini de öne sürdü. Aksoy, "Bankamızın kredi verdikleri arasında bir tane paravan şirket, bir tane hizmetçi adına açılmış, bir tane şoför adına açılmış şirket yoktur. Hepsi 20 senedir çalışan şirkettir. Halen çalışmaktadırlar. Bu şirketlerin parayı ne yaptıklarına dair tek tek rapor sunduk. 50 bin dolara kadar her bir TL'nin nereden alınıp nereye harcandığını bankaya el konur konmaz beyan ettik.
İstanbul'da yargılanırken bilirkişilerden herhangi birinden parasal menfaat temin etsem ve tespit edilse ben bugün hapisteydim. Ancak TMSF maddi şekilde bilirkişilerle ilişkiye girmiştir ve bizden gizlemiştir. Ancak Danıştay 10. Dairesinin kararıyla bilirkişilerle olan ilişki itiraf edilmiştir" dedi. Yerel mahkeme hükmünün bilirkişi raporlarından bile esinlenmediğini savunan Aksoy, "Bu raporların ne kadar çürük olduğunu heyet de biliyordu. Murakıp raporlarından alınmış hükümdür. Murakıplar bağımsız olmadığı için hükmün bozulmasını talep ediyorum" dedi. Savunmaların tamamlanmasının ardından duruşma karar için 15 Ekim 2014 tarihine ertelendi.