Ermenistan saatli bomba gibi

Türkiye sınırına 16 km. uzaklıktaki Ermenistan Metsamor Nükleer Reaktörü saatli bomba gibi. Büyük depremde hasar gören daha sonra onarılarak devreye alınan reaktörde meydana gelebilecek kazaya karşı Türkiye'nin aldığı hiçbir önlem yok. Yıllardır bu konuda yetkilileri uyaran bilim insanları Japonya'daki kazadan yola çıkarak Türkiye'nin dikkatini bu tehlikeye çekmeye çalışıyor.

cumhuriyet.com.tr

Nükleer karşıtı nükleer fizikçi Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, santralde kaza olması halinde ilk 24 saate çıkan radyoaktif bulutun Aras Nehri’ni geçip Iğdır Ovası üzearinden Türkiye’ye dağılacağı konusunda uyarıda bulunuyor. 1988’de Ermenistan’da meydana gelen depremde çalışan Rus tipi iki reaktörün yerle bir olduğunu anımsatan Kılıç, “AB ve ABD’nin yardımı ile birini tamir ettiler diğerini kapattılar. Metsamor’daki ise yılda sadece 6-7 ay çalışabiliyor. Bu santral bir saatli bomba. Her an çok ciddi kaza olabilir” diye konuşuyor. Birkaç yıl önce katıldığı Kars Kurultayı’nda santarlin yöneticileri ile yaptığı görüşmeyi anlatan Kılıç “Kaza olması halinde ne boşaltma planları vardı, ne de hastanelerde akut radyasyona müdahale edecek araç gereç ve doktorları.. Kaza halinde hamilelere ve diğer yurttaşlara dağıtılacak potasyum hapının duymamışlar bile..”

 

Akkuyu’da aynısı kullanılacak

Kuzey Doğa Derneği Başkanı Utah Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu da aynı tehlikeye vurgu yapıyor. Şekercioğlu, “1973’te inşaatına başlanılan nükleer santral Ermenistan’ın enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını karşılıyor. 1995’te nükleer santralin ikinci reaktörü tekrar faaliyete geçti. Aynı tip reaktörün 1200 Megawatt üreten modeli olan VVER-1200 de, planlanan Akkuyu Nükleer Santrali’nde kullanılacak. Metsamor’un birinci reaktörünün deprem direnç sistemi yok” diyor.

Ermenistan’ın da 1. derece deprem bölgesinde olduğuna dikkat çeken Şekercioğlu “Depremin Sovyet teknolojisiyle yapılmış Metsamor Nükleer Santrali’nde bir radyasyon sızıntısına sebep olması işten bile değil. Başta Erivan, Iğdır ve Kars olmak üzere en az 1.5 milyon insanın, onbinlerce dönüm verimli tarım arazisinin, bölgenin zengin kuş, bitki ve memeli hayvan çeşitliliğinin kalıcı şekilde zarar görmesiyle sonuçlanabilir. Santralin kapatılmamasıyla Ermenistan ve Türkiye hükümetlerinin aldığı risk korkunç boyutlarda” yorumunu yapıyor. Şekercioğlu şu noktalara dikkat çekiyor:

“ABD Jeoloji Enstitüsü’nün deprem risk haritasına baktığımızda, Metsamor’un deprem riskinin ve olabilecek depremin boyutunun, İstanbul-Gebze bölgesiyle aynı kategoride olduğunu görüyoruz. Ermenistan vatandaşlarının dahi karşı çıktığı bu nükleer santralin bir an önce kapatılması gerek. Yoksa tüm bölge ülkeleri depremle tetiklenen yeni bir nükleer felaketle karşı karşıya kalabilir. Metsamor’un birinci reaktörünün bir deprem direnç sistemi yok. İkinci reaktör ise Richter ölçeğinde 8 şiddetinde bir depreme dayanacak şekilde yapılmış. Fakat en tehlikelisi, Japonya’da patlayan reaktörlerin aksine, Metsamor’un nükleer yakıtını koruyacak bir koruma havzasının dış koruma zırhı olmamasıdır. Japonya’daki tsunami, Fukushima Daichii nükleer reaktörlerinin soğutma pompalarını devre dışı bıraktı. Reaktörlerin nükleer yakıtını acilen soğutmak için kullanılan deniz suyunun buharlaşması sonucunda ise reaktörlerin dış cephesi patlamıştı. Ama reaktörün iç çekirdeğini koruyan havza dış koruma zırhı, şu ana kadar görevini yapmış ve merkezdeki nükleer yakıt Çernobil’deki gibi eriyerek büyük bir nükleer sızıntı yaratmadı. Benzer bir durumun Metsamor’da yaşanması durumunda, nükleer yakıt havayla temas ederek reaksiyona girecek, çekirdek erimesi hatta patlaması yaşanacak ve yeni bir Çernobil vakası tüm Doğu Anadolu’yu ve çevre ülkeleri etkileyecektir.”