Ermenilerin gözü Çankaya Köşkü'nde

Türkiye'den milyarlarca dolar tazminat talep eden Ermeniler şimdi de 5 önemli mülk üzerinde hak iddia etmeye hazırlanıyor.

cumhuriyet.com.tr

Ermenilerin Türkiye’de kalan mülkleriyle ilgili iddiaları araştıran yazar Nevzat Onaran, “Emval-i Metruke Olayı” adlı kitabında, üzerinde hak iddia edilen Erzurum Kongresi Binası ile 4 önemli eseri gündeme getirdi.

Bu mülkler arasında Çankaya Köşkü’nün arazisi de var. Arazinin Kasapyan Ailesi’nin bağı olduğu iddia ediliyor. Köşk’ün internet sitesinde ise, “Çankaya’daki bağ evi, Belediye’nin armağanıdır” deniliyor.

Amerikalı Ermeniler ‘1915 olayları’nda kaybettikleri malları için milyarlarca dolar talep ederken; konuyu araştıran yazar Nevzat Onaran, Çankaya Köşkü, Şişli’deki Mustafa Kemal Müzesi, Heybeliada Çarkçı Mektebi, Erzurum Kongresi’nin yapıldığı bina ile Surp Agop Mezarlığı’nın Ermenilere ait olduğunu ve Hazine tarafından el konulduğunu ileri sürdü. Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde, Çankaya Köşkü’nün Ankara Belediyesi’nce, 1921’de Mustafa Kemal’e armağan edildiği bilgisi veriliyor

Habertürk'ten Sibel Hürtaş ve Tülay Şubatlı'nın haberine göre ABD’de yaşayan Ermeniler’in 1915 olaylarında mülklerine el konulduğu iddiasıyla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Merkez Bankası ve Ziraat Bankası’na karşı milyarlarca doları bulabilecek davanın yankıları sürerken, konu hakkında araştırmalar yapan yazar Nevzat Onaran, dikkat çekici bir iddiada bulundu. Onaran, Ermenilerin el konulan toplam 276 milyon lirasının 1928 bütçesine gelir kaydedildiğini savundu. Onaran, Çankaya Köşkü, Şişli’deki Mustafa Kemal Müzesi, Heybeliada Çarkçı Mektebi ve tarihi Erzurum Kongresi’nin yapıldığı binanın da Ermeniler’e ait el konulan eserlerden olduğunu ileri sürdü.

Çankaya Köşkü’nün Ankara Belediyesi tarafından 30 Mayıs 1921’de Atatürk’e armağan edildiğini kaydetti. Onaran, Ermenilerin mallarının tasfiyesi için kurulan komisyonların tuttukları defterlerin ise açıklanmadığını belirterek, “Bunlar imhamı edildi? Yoksa devletin en derin kasalarında mı?” diye sordu.

Resmi bilgi:
Cumhurbaşkanlığı’nın resmi internet sitesinde, Çankaya Köşkü için, “Daha sakin ve huzurlu bir ortamda yaşamasını sağlamak amacıyla Bağlar bölgesi Çankaya’daki bağ evi, Ankara Şehremaneti (Belediyesi) tarafından 30 Mayıs 1921’de Mustafa Kemal’e armağan edilmiştir” bilgisi veriliyor.

Yazar Nevzat Onaran, bu iddiaları “Emvâl-i Metrûke Olayı” isimli kitabında aktardı ve 1915 olayları ardından gerçekleşen ekonomik gelişmelerin özetlendiği kitapta, şu iddialara yer verildi:

1915’ten sonra ne oldu: Resmen nakledilen ya da sürgün edilen, kaçan Ermeni ile Rumlar’ın taşınır ve taşınmaz mallarının tasfiyesiyle ilgili kanuni düzenleme 1930’ların başına kadar sürdü. Buna göre menkuller genel olarak” Emvâl-i metrûke” yani terkedilmiş taşınmaz mallar olarak tanımlandı.

Emvâl-i metrûke’yi tasfiye etmek amacıyla kurulan Tasfiye Komisyonları’nca mallar Hazine’ye kaydedildi. Hazine mevzuata göre ya dağıttı ya da sattı.

Emanet hesabı: Menkul ve gayrimenkulun kiralanması ve satışıyla oluşan paramal sahibi adına önce Mal Sandığı’na yatırılacaktı. Bu hüküm 1928’de “bütçeye gelir olarak aktarılması” şeklinde değiştirildi. TBMM’de kabul edilen yasanın 2.maddesine göre 1928 gelir bütçesinin 300 bin lirası “sürgün edilen veya kaybolan ya da kaçan, uzaklaşan” kişiye ait malın bedeli olarak emanet hesabında kalan bütçeden karşılanacaktı.

Paranın toplamı ne kadardı: 1928’de bütçe 222 milyondu. 1928-2008 döneminde gelir bütçesinin 921.5 misli artarak 222 milyon liradan 204 milyar liraya yükseldiği dikkate alınacak olursa, bu basit hesapla 300 bin liranın 2008 itibarıyla değeri 276.4 milyon liradır. TL’de 6 sıfır atıldığı dikkate alınırsa artış 921.5 milyon misli olup miktar da 276.4 trilyon liradır.
 

'Defterler nedere?'

Nevzat Onaran, söz konusu iddiaları ve Ermenilerin el konulduğu ileri sürülen mallarıyla ilgili bilgilerin yer aldığı “defter”lere ilişkin olarak da kitabında şu bilgileri verdi: “Anadolu’da sürgün edilenin mallarının tasfiyesi amacıyla Erzurum, Edirne, İstanbul ve daha pek çok vilayette toplam 33 Tasfiye Komisyonu kuruldu. Bugün itibariyle resmi olarak bu mevzuat gereği sürgün edilen insanların ne kadar olduğu ve bunların ne kadar malının kayda alındığı tüm tartışmaya rağmen resmen açıklanmış değil. Bu insanlar adına Mal Sandıkları’na ne kadar para yatırıldığı ve bundan kaç kişiye ödeme yapıldığı da bilinmiyor. 33 Tasfiye Komisyonunun iki esas ve cari olarak tutacağı iki defter kaydı dikkate alındığında en az 66 defterin olması gerekiyor. Bugüne kadar defterlerden bir tanesi bile açıklanmadı. Bunlar imha mı edildi? Yoksa devletin en derin kasalarında mı? Bilmiyoruz.”
 

İşte, Ermenilerin ‘bizim’ dediği 5 önemli mülk

Çankaya Köşkü

29 Ekim 1923’ten bugüne Cumhurbaşkanı’nın resmi ikametgâhı olan Çankaya Köşkü’nün arazisi de el konulan gayri menkullerden. Köşk’ün yeri, Ermeni Ailesi ‘Kasapyanlar’ın Bağı’dır. (Onaran, bu iddiasını Kasapyan’ın torunu E.J. Çuhacı’nın AGOS Gazetesi’nde yayımlanan açıklamasına dayandırdı.)
 

Erzurum Kongresi binası

Erzurum Kongresi 23 Temmuz 1919’da Ermeni Sansaryan Mektebi’nde toplanır. Bu okul vakfının, İstanbul’daki gelir sağlamak için kurduğu ünlü Sansaryan Han da, bir zamanlar İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü binasıydı. Cumhuriyetin temellerinin atıldığı bu bina, müze olarak kullanılıyor.


Mustafa Kemal Müzesi

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmadan önce kaldığı Rauf Orbay, İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve daha pek çok kişiyle görüşmeyi sürdürdüğü ve Kurtuluş Savaşı planlarını hazırladığı ev olarak bilinen, bugün de Atatürk Müzesi olan Şişli’deki binanın da Kasapyan ailesine ait olduğu belirtiliyor.
 

Çarkçı mektebi

Birinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı 1917-1918 yıllarında, Heybeli Ada Rum Ticaret Mektebi’ne Hazine tarafından el konur. Mektebe el konulduktan sonra da, ilave 100 bin liralık bir harcama yapılarak tamir edilir. Ardından da Heybeliada Bahriye Çarkçı Mektebi’ne dönüştürülür.
 

Ermeni mezarlığı

Surp Agop Ermeni Mezarlığı, Ermeni Patrikhanesi ile İstanbul Belediyesi arasında dava konusudur. Belediye, metruk mezarlık olduğu, Şurayı Devletçe tasdik edilen yeni nizamnameye göre bütün mezarlıkların belediyeye ait olduğu iddiasındadır. 1930’ların ortasında davayı belediye kazanır.
 

Adanalı Samuel Ağa’nın torunu Türkiye’deki mallarının peşinde

1915’teki tehcirde başka yerlere sevk edilen Ermenilerin torunlarının açtığı dava geçtiğimiz günlerde büyük yankı uyandırdı. Ermeni kökenli Garbis Davouyan ve Hrayr Turabian açtıkları dava ile “Hani bunun ilk sahibi?” dercesine Anadolu’da dedelerinden kalan mirasa sahip çıkıp, haklarını istedi. Dava dilekçesinde 1915’te tehcirle başka bölgelere sevk edilen Ermenilerin mallarının idaresi ve tasfiyesinin çıkarılan bir kanunla “Emval-i Metruke Tasifye Komisyonları” tarafından yürütüldüğü, ancak bu malların geri verilmediği gibi, gelirinin de sahiplerine teslim edilmediği anlatıldı.

Avukat konuştu

İşte, Turabian ve Davouyan şimdi dedelerinden kalan mirastan elde edilen geliri talep ediyor. Davayı Türkiye aleyhtarlığıyla tanınan Mark Geragos’un da aralarında bulunduğu 4 avukat temsil ediyor. Avukatlardan biri olan Berj Boyajian HABERTÜRK’e davayla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Los Angeles’ta avukatlık yapan Berj Boyajian’ın ailesi de tehcirle sevk edilenlerden. Annesi Urfalı, babası Antepli olan Avukat Boyajian, öncelikle davanın sözde “soykırım” iddialarıyla ilgisi olmadığını söyledi. “Bu dava Türkler soykırım yapmıştır ya da yapmamıştırı ispatlamaya yönelik bir dava değil” diyen Boyajian şunları söyledi: “Osmanlı 1915’te tehcir kararı aldı ve Ermeniler’i başka yerlere sevk etti. Bu sırada bir kanun çıkardı ve gidenlerin bankalardaki parasını ve tarlalarını, fabrikalarını Ermeniler geri dönene kadar devlet güvencesi altına aldı. Tam 95 sene bumalların gelirinden faydalandı. Biz malları geri istemiyoruz. Diyoruz ki, bu mallardan elde edilen geliri iade edin. Çok basit bir dava.” Milyon dolarlık davada ortaya nasıl bir rakamın ortaya çıkacağı isemeçhul. Tapu sayılarını vermekten özellikle kaçınan Avukat Boyajian, Türkiye ile bir pazarlık sürecine de hazır olduklarını belirtti ve “Türk hükümeti önce davaya yanıt verecek. Sonra tapuları ve kayıtları karşılaştıracağız. Ve her tapu için o gayrimenkule ilişkin oturup kullanım hakkından doğan gelirin hesaplamasını yapacağız. Gayrimenkullerden elde edilen gelirle ilgili oturur bir rakam üzerinde anlaşma sağlanırsa davanın devam etmesine gerek kalmaz. Ama eğer anlaşma sağlanamazsa dava devam eder ve mahkemenin vereceği karara da her iki taraf uyar” diye konuştu.

Turabian, Adanalı Samuel Ağa’nın torunu

Türkiye aleyhine dava açan iki Ermeni’den biri olan Hrayr Turabian’ın dedesi Adana’da Samuel Ağa olarak tanınıyordu. 1915’teki tehcirde geride ev, tarla, bağ-bahçe ve fabrikalarını bırakarak Lübnan’a gönderilen Samuel Ağa’nın torunu Turabian bugün 63 yaşında emekli bir mühendis. Turabian, neden dava açtığını ise şu cümleyle açıklıyor: “Ben artık barış olsun istiyorum. Ailemin yaşadığı acılar tekrarlanmasın, başka insanlar aynı acıları yaşamasın diye bu davayı açtım. Ortak kültürümüz var. Aynı müziği dinliyor, aynı yemeği yiyoruz.”