‘Erkek erkeğe kadınlar aleyhinde yasalar çıkaracaklar’
Feminist avukat Züleyha Gülüm kadın eylemlerinde flama taşırken, slogan atarken sık sık karşılaştığımız bir isim. HDP’nin kurucularından. Sıkı bir insan hakları savunucusu. Şimdi ise HDP İstanbul 3. Bölge milletvekili adayı.
Seyhan AvşarKadınların meclisteki sesi olmak için milletvekili adayı olduğunu söyleyen Feminist avukat Züleyha Gülüm, “HDP’nin baraj altında kalması durumunda Meclis’te yaklaşık 40 kadın eksik olacak. Kadınlar olmadığı için erkek erkeğe kadınlar aleyhinde yasalar çıkaracaklar. Bugüne kadar kadınların sokaklarda mücedele ederek kazandıkları bütün kazanımları geri çekmeye çalışılacak” diyor. HDP’nin önünde seçim barajı dışında birçok engelin bulunduğuna da dikkat çeken Gülüm, “Tüm seçmenimizi sandıklara sahip çıkmaya çağırıyoruz. Tüm seçimler önemlidir ama bu seçim çok kritik” diye konuşuyor.
Aday olmaya nasıl karar verdiniz?
Milletvekili olmanın özel bir yeri olduğunu düşünmüyorum. Partimizin her bir organında alınan görevlerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Milletvekilliğide mücadeleye katkı sunabildiğimiz bir pozisyon. Hepimiz farklı farklı yerlerde de olsak önemli olan sıfatımız değil, mücadeleye yaptığımız katkımızdır. Meclis’in vekil olmanın şöyle birşeyi var; sokağın, meydanların, kadınların sözünü taşıdığımız, daha görünür yaptığımız bir yer. Meclis ile sokağın bağını kurabilmek önemli. Maalesef bazen siz ne kadar sokakta olursanız olun kadının sesi duyulmuyor ya da hukuk alanında yasaların değişmesi sürecinde müdahele çok güçlü olmayabiliyor. Gerçi birçok konuda sokak yasaları değiştirdi, dönüştürdü. Sokağın talepleri kazanılmış haklarımıza yönelik geri çekmeleri durdurdu. Bu dönemde bir değişiklik oldu. Yeni görev alanım vekil adaylığı oldu.
Sokaktaki kadınlar, kendi hem cinslerinin aday olmasını nasıl karşılıyorlar?
Öncelikle kadınlar, kadın milletvekili adayları gördüklerinde büyük bir ilgi gösteriyorlar çünkü kendi hem cinslerinin aday olduğunu görmek onları mutlu ediyor. Hayatın bütün alanında kadınlar çalışmalarına, emeklerine ve hayatın bütün yükünü çekmelerine karşın gözükmüyorlar. Ne emekleri görülüyor, ne kimlikleri tanımlanıyor. Yok sayılıyorlar. Bazen kadın olmaktan, bazen Alevi olmaktan, bazen yoksul ezilen olmaktan, bazen Ermeni olmaktan kaynaklanan bir yok sayılma durumu var. Kadınlar kadın oldukları için zaten ezilirken, birde diğer kimlikleri tarafından ezilmeleri ekstra bir yük ve ekstra bir yok sayılmayı daha getiriyor. Biz kadınlar bütün emek süreçlerinde varız ancak, karar mekanizmalarına katılmayan katılmamıza izin verilmeyen, bir şekilde önümüze engel vurulan bir kitleyiz. Bu nedenle kadınlar kadın aday görünce kendilerinden olan birinin söz sahibi olması, onlarla yanyana durması çok güzel bir enerji yaratıyor.
Kadınların nabzı nasıl?
Kadınlar bu sürecin böyle gitmesi durumda karanlık dünya ile olacağının, kazanımlarının tümüyle yok edildiği bir gelecekle karşı karşıya kalacaklarının farkındalar. Şu anki iktidarın kadınları sadece aile olarak tanımlayan bir kadın anlayışı var. Kadınların bugüne kadar sokaklarda mücedele ederek kazandıkları bütün kazanımları geri çekmeye çalışıyorlar. Özellikle son süreçte bir sürü yasada geriye yönelik düzenlemeler yapmak istediler. Boşanma sırasında mülkiyetin ortak paylaşımı konusunu tartışmaya başladılar. Kadınlar çok nafaka alıyor diye laf ettiler. Şu an kadınların nafakasının süreli hale getirilmesi konusu tartışılıyor. Zaten verilen nafakalar çok düşük. Onu bile süreli hale getirmeye çalışıyorlar. Yine çocuk yaşta evlilikleri, tecavüzü meşrulaştıran ve sanığın ceza almaktan kurtaran bir takım yasaları önümüze getirmeye çalışıyorlar. Daha önceden kadın sağlığı ile ilgili kürtaj meselesinde tartışmalar oldu. Tüm bunlar kadınların tepkisi ile geri çekilmek zorunda kaldı ama seçimlerden sonra yeniden bu iktidar seçilirse tüm bu kazanımların geri gideceğini kadınlar çok iyi biliyor. Ayrıca kadınlar artık güvenli bir ortamda yaşamak istiyor. Demokrasinin olduğu, özgürlüğün olduğu, militarizmin savaşın olmadığı bir ortamda yaşamak istiyor. Militarizm ve savaş en çok kadınları vurduyor. Mesela kadınlar komşusuna güvenerek yaşamak istiyor. Herkesin birbirine düşman edildiği bir ortamdayız. İhbarcılığın yaygınlaştığı bir dönemdeyiz. Kutuplaştırma bizi öyle bir hale getirdiki herkes birbirine şüphe ile bakar oldu. Kadınlar artık birlikte yaşamın kurulabileceğini düşünüyor. Bununda toplumsal muhalefetin bu iktidarı aşağı indirmesiyle olacağını çok iyi biliyor.
HDP’nin baraj kaygısı var mı?
Normal koşullarda HDP’nin baraj kaygısı yok. Ama Türkiye’de hiçbir şey hukuka bağlı işlemediği için seçim de hukuka bağlı işlemiyor. Biz referandumda kendilerin trafolara girdiğini gördük, ışıkların söndüğünü sayım odalarının karanlık bir hale geldiğini gördük, sandıklarda kullanılmış oyların çöpe atıldığını gördük... Seçim sistemimiz güvenli bir seçim sistemi değil. Oyların sayılıp sisteme girildiği mekanizmanın aslında denetlenebilir ve şeffaf olması gerekir. Ancak Türkiye’de böyle değil. Sizin saydığınız oyların sonrasında nasıl değiştirilebileceğine dair bir açıklık var. Dolayısyla seçim sitemine seçim güvenliğine güvenemiyoruz. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki insanlar seçim güvenliği için platformlar, gruplar oluşturuyorlar. Sandıklara çağrılar yapılıyor. Ayrıca, HDP seçmenin oy kullanmasının önüne geçilmek istenen bir yaklaşım var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya çıkan videosunda, “Seçim sandıkta kazanılır” diyerek, hedeflerinin HDP’nin baraj altında kalması olduğunu belirtiyordu. Bu nedenle HDP’nin önünde sadece bir yüzde 10 barajı yok. HDP’nin önünde çok fazla engel var. Tüm seçmenimizi sandıklara sahip çıkmaya çağırıyoruz. Tüm seçimler önemlidir ama bu seçim çok kritik.