Ergenekon'da tahliye (19.03.2010)

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Kurmay Albay Mustafa Koç'un tahliyesine karar verildi.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, sanık avukatlarının taleplerine ilişkin alınan ara kararlar, üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından açıklandı.

Buna göre, mahkeme heyeti, tutuklu sanık Hasan Atilla Uğur'un kendisine verilmesini istediği Türk Silahlı Kuvvetleri İstihbarat Yönergesi'nin içeriği dikkate alınarak, bu talebin reddine karar verdi. Uğur'un, ilgili yönergede incelenmesini istediği hususları bildirmesi halinde, mahkeme tarafından yönerge üzerinde inceleme yapılmasına hükmedildi.

Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu'nun avukatının talebiyle ilgili olarak, hastanede tedavi altında olan Hilmioğlu'na savunmasını hazırlayabilmesi için bilgisayar temini konusunda cezaevi idaresine yazı yazılmasını kararlaştırdı.

Avukatlarının talebi üzerine, hastanede bulunan tutuklu sanık Mehmet Haberal'ın savunmasının alınması amacıyla video konferans yapılabilmesi ve görüntü ile seslerin tutanağa geçirilmesi konusunda, duruşma salonundaki ses sisteminin teknik ekip tarafından henüz denenmediğini belirten mahkeme heyeti, bu işlem tamamlandıktan sonra savunmanın öne alınmasıyla ilgili karar verilmesine hükmetti.

Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Mehmet Koral'ın Adli Tıp Kurumuna sevk edilerek, cezaevinde kalmasının hayati tehlike teşkil edip etmeyeceği konusunda rapor alınmasını kararlaştırdı.

Karargah Evleri ile ilgili MİT raporunda söz edilen ve bu bilgilerin elde edildiği belirtilen hassas kaynak hakkında, kimlik bilgileri bu aşamada belirtilmemek suretiyle ayrıntılı bilginin verilmemesine, bu kaynağın ne şekilde bu bilgilere vakıf olduğunun kontrollü olarak bildirilmesinin istenmesine karar verildi.

Mahkeme heyeti, sanık Gürbüz Çapan'ın emniyet sorgusunda kendisine okunan Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının istihbari nitelikteki bilgi notunun dayanaklarıyla birlikte gönderilmesinin istenmesini kararlaştırdı.

Mahkeme, sanık Mesut Özcan hakkındaki adli kontrol uygulamasının kaldırılması yönündeki talebin, sanığın savunması tespit edilmediğinden bu aşamada reddini kararlaştırırken Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün, tanınmış bir doktor olan Özcan'ın yurt dışında kongrelere katılmasının ülke yönünden yararlı olacağı dikkate alınıp, hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması yönünde oy kullandığı görüldü.

Tutuklu sanık Mustafa Koç'un tahliyesine, diğer 40 sanığın tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı 5 Nisan Pazartesi günü saat 09.00'a erteledi.
Bu arada, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün, Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın da aralarında bulunduğu 19 tutuklu sanığın tahliye edilmesi yönünde oy kullandığı görüldü. Başkan Şengün, bazı sanıkların resmi görevli olmasını tahliye gerekçeleri arasında gösterdi.

 

'Gerçekleri dikkatinize sunuyorum'

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada konuşan tutuklu sanık Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'nin yeni çıkan ''İçimizdeki Gladyo İle Yüzleşmek'' adlı kitabına değindi. Bu kitapta, haklarındaki iddiaların aynen kesinleşmiş gibi yer aldığını belirten Balbay, ''Selvi, Cumhurbaşkanı ile görüşmelerimi de kitapta yazmış. İddia makamı da çapraz sorgusu sırasında bu iddiasından vazgeçti ama konu medyada devam etmekte'' dedi. Yine kendisi gibi Ankara temsilcisi olan bazı gazetecilerin de ''Ergenekon'' ve gizli belgelerle ilgili kitapları olduğunu ifade eden Balbay, meslektaşlarını yadırgamadığını ancak bu kitaplardaki yazılanların, haklarında hüküm verilmiş gibi yer aldığını dile getirdi.
Ankara gazetecilerinin çalışma prensiplerinde, gündem dışında olmanın söz konusu bile olamayacağını belirten Balbay, cezaevi ortamında fazla imkanı olmamasına rağmen gündeme ilişkin yazılar yazıp, cezaevi yönetimi aracılığıyla bu yazıları gazetesine ulaştırmaya çalıştığını kaydetti. Darbeye ortam hazırlamak ve halkı hükümete karşı silahlı isyana teşvik etmekle de suçlandığını anımsatan Balbay, bu suçlamalarla kendisini hiçbir şekilde bağdaştırmadığı için savunmasında bu suçlamalara fazla değinmediğini anlattı.

Mustafa Balbay, iddia makamı tarafından, tanıştığı kişilerle örgütsel ilişki içerisinde bulunduklarının, tanımadığı kişilerle de hissettirmeden örgütsel ilişki içinde olduklarının ileri sürüldüğünü kaydetti. Balbay, ''Birilerini tanısak da tanımasak da örgütsel ilişki içinde olduğumuz iddia edilebiliyor. Kaldı ki yan yana olamayacağımız, farklı görüşten insanlarla örgütsel ilişki içerisinde olduğumuz ifade ediliyor. Bu gerçekleri dikkatinize sunuyorum'' şeklinde konuştu. Laik, demokratik hukuk devletine inanmış bir kişi olduğunu ifade eden Balbay, tutukluluğunun devam etmesi nedeniyle dışarıda hakkında yapılan konulara da cevap veremediğini, tutuksuz ve adil yargılanma istediğini vurguladı. Tutuklu sanık Hasan Atilla Uğur da devletin kendisine verdiği en özel görevler içerisinde bulunduğunu belirterek, ''Ben iddianamede isnat edilen kişi değilim. Ben hukuku sizde arıyorum. Başka arayacak yerim yok'' dedi.
 

Özel Kuvvetler anlattı

Tutuklu sanık Mustafa Levent Göktaş da bir yüzbaşının yaptığı ''Levent Albay 7 kişilik timle Gaffar Okkan cinayetini işlediğini bana söylemişti'' şeklindeki ihbarı üzerine geçen Çarşamba günü Beşiktaş'taki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine ifadesinin alındığını hatırlattı. Bu yüzbaşının, 16 yaşındaki kızı kaçırdığı gerekçesiyle gözaltına alındığını, askerin parasını almaktan da görevden uzaklaştırıldığını ifade eden Göktaş, bu yüzbaşının, yüz kızartıcı suçlar nedeniyle de ordudan atıldığını söyledi.

Göktaş, ''Bu yüzbaşının çirkin, ahlaksız, mesnetsiz iftirası nedeniyle Gaffar Okkan cinayetinden dolayı savcıya 7 dakika ifade verdim. 7 Dakikalık ifade, 1 saat sürdü şeklinde basına yansıtılarak kamuoyunda yargısız infaz devam etmektedir. Bu yüzbaşı, Özel Kuvvetler Komutanlığında hiç bulunmadığı halde, Irak'taki Türkmenlerin yardıma ihtiyacı olduğu gerekçesiyle de para toplamış. Gaffar Okkan'ın öldürüldüğü 24 Ocak 2001'de ben Ankara'da öğretmen olarak görev yapıyordum. Bununla ilgili belgelerimi savcıya sundum'' diye konuştu. TSK ve Özel Kuvvetler Komutanlığını karalamaya yönelik bu şekilde haberler çıktığını belirten Göktaş, bu bölüm hakkında bilgi verirken, burada görevlendirilen insanların, seçilmişlerin de seçilmişi olduğunu, çok iyi eğitimden geçtiklerini, bu komutanlığın, alanında dünyanın en iyi birliği olduğunu dile getirdi. Kendisinin ise vasat bir özel kuvvetçi olduğunu belirten Göktaş, ''Özel kuvvetler sanki bir terör örgütüymüş, kendi polisine kurşun sıkıyormuş gibi gösterilmeye başlandı son günlerde. Bu şekilde algılanmasına içim yanıyor. Özel Kuvvetlerin amacı, terör yaratmak değil, halka hizmet etmektir. Devletin güvenliğini sağlamaktır'' dedi. Göktaş, özel kuvvetlere başladıkları 60 kişilik bir gruptan şu anda 15 kişinin sağ kaldığını ifade ederek, bunların bir kısmının kolunun, bir kısmının da bacağının olmadığını, en sağlamalarının ise kendisi ve birinci davanın sanığı Fikret Emek'in olduğunu anlattı.

Tutuklu sanık Mehmet Koral da hakkında herhangi bir delil olmadan 15 aydır tutuklu olarak yargılandığını belirterek, aşırı derecede sağlığının bozulduğunu, cezaevinde tedavi edilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle tahliye edilmesini istedi.

 
Sanıkların talepleri alındı

Duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan Ankara Zir Vadisi'nde bulunan mühimmatla ilgili Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde de yargılanan ve TSK'den ihraç edilen Mustafa Dönmez, Zir Vadisi'ne ait kendisinde bulunduğu iddia edilen kroki sonucu ele geçirilen mühimmatı polislerin koyduğunu savundu.

Zir Vadisi ve Gölbaşı'nda kullanılmış, boşaltılmış mühimmat bulunmasına rağmen dolu gibi rapor düzenlendiğini ileri süren Dönmez, ekspertiz raporunun da polisi haklı çıkarabilmek için düzenlendiğini, mühimmat kullanılmış ve kayıttan silinmiş olmasına rağmen sağlam raporu verildiğini öne sürdü.

Mühimmatla ilgili verilen kriminal raporların incelenmesini talep eden Dönmez, kendisine ait olduğu iddia edilen kroki üzerindeki parmak izlerinin de araştırılmasını istedi.
Eski Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek de 1960 yılında işçi olduğunu, 12 Mart'ta sendikacı olduğunu belirterek, 1975'te genel başkanı olduğu sendikada demokrat sendikacılık için yoğun çalışmaları olduğunu kaydetti. ''İddia var, delil yok. 15 aydır tutukluyum'' diyen Özbek, tahliyesini istedi.

Tutuklu sanık Tuncay Özkan da siyaset yasağı olmadığını ancak tutuklu olduğu için engellendiğini ifade ederek, kaçma ve delilleri karartma gerekçesiyle 19 aydır tutuklu olduğunu, bunun makul ve doğal karşılanamayacağını dile getirdi. Suçunun ve delillerin ne olduğunun söylenmediğini ancak tutukluluğunun halen devam ettiğini dile getiren Özkan, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun bu şekilde uygulanmasının toplumda büyük yaralar açacağını anlattı.


Açıklamalar

Bu arada, duruşmayı izlemek için gelen DSP İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert ve eski milletvekili Uluç Gürkan, duruşma salonun dışında basın mensuplarına açıklama yaptı.
DSP adına duruşmaya geldiklerini belirten Uluç Gürkan, ''Sayın Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın siyasi partilere çağrısı DSP kurullarında görüşülerek gerekli dayanışmanın gösterilmesi kararı alındı'' diye konuştu.

DSP'nin 1999-2002 yılları arasında adil yargılanma ve hukuk alanında yasalarda, çağdaş devlete ulaşılması için birçok değişiklikler yaptığını anımsatan Gürkan, bunun sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde de (AİHM) Türkiye'nin sicilinde gelişme kaydedildiğini ancak bu düzenlemelerin uygulanmasında ciddi sorunların olduğunu söyledi.

Bunun kanıtının ise son AİHM raporu olduğunu ifade eden Gürkan, ''AİHM raporuna göre Türkiye adil yargılanma hakkının ihlalinde birinci sırada yer aldı. Bu bizi kaygılandırıyor'' dedi.

Duruşmayı izlediklerini ve hemen bir değerlendirme yapmanın önyargılı olacağını ifade eden Gürkan, kamuoyunda tutukluluğun cezaya dönüştüğü inancının olduğunu, sanıklarda da tutuklu yargılamanın kırgınlığı ve küskünlüğünün bulunduğunu söyledi.
Yine duruşmaya izleyici olarak katılan sümerolog Muazzez İlmiye Çığ da özellikle Özkan ve Balbay'ı dinlemek için geldiklerini belirterek, günümüzde devleti, Atatürk'ü savunmanın suç olarak algılandığını savundu.

Hukukun önemine değinen Çığ, demokrasinin temelinin hukuk olduğunu dile getirdi.
TEMA Vakfı'nın kurucusu Hayrettin Karaca da ''moral olsun'' diye duruşmaya geldiğini ifade etti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, gazeteci Tuncay Özkan ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu 36 tutuklu sanık ile tutuksuz sanıklardan Noyan Çalıkuşu katıldı.

Tutuklu yargılanan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Fatih Hilmioğlu, emekli TuğgeneralLevent Ersöz, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ve İbrahim Özcan ile davanın diğer tutuksuz sanıkları ise duruşmaya gelmedi.