Ergenekon'da bugün
Ergenekon davasının 12. duruşmasında sanıkların sorguları başladı. Davada tutuklu sanık Emekli Astsubay Oktay Yıldırım, Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçirilen el bombaları ile bir bağlantısının bulunmadığını belirterek, ''Ne avukatım ne ben o bombaları gördük. O bambaları imha kararı veren mahkeme de o bombaları görmedi'' dedi. Duruşmaya 13 Kasım perşembe günü devam edilecek.
cumhuriyet.com.tr''Ergenekon'' davasının bugün başlanan 12. duruşmasında sanıkların sorgularına geçildi. Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'nde kurulan mahkemede İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce yapılan yargılamanın bugün görülen 12'nci duruşmasında, tutuklu sanık Oktay Yıldırım'ın sorgusu yapıldı. Duruşma sonunda mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, tutuksuz sanıkların da bir sonraki duruşmada hazır edilmesi için yazı yazılmasına karar verdi.
Mahkeme heyeti, Yıldırım'ın sorgusunun ardından bazı sanıklar ile avukatların talep ve beyanlarını aldı. Daha sonra görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, bir kısım sanık ve avukatlarına istedikleri belgelerin verilmesine, tutuksuz sanıklardan mazeretsiz halde gelmeyenler hakkında ''yakalama emri'' çıkarılmasına ve tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti de taleplerle ilgili değerlendirme yapmak amacıyla duruşmaya ara verdi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, Mehmet Adnan Akfırat dışındaki diğer 45 tutuklu sanık ile başka suçtan tutuklu Semih Tufan Gülaltay ve tutuksuz sanıklardan Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Güler Kömürcü Öztürk, İbrahim Benli, Kemal Şahin, Mehmet Murat Yücel, Ferudun Refik Nuhoğlu, Ali Yiğit, İsmail Eksik, Emin Caner Yiğit, Murat Özkan ve Yaşar Arslanköylü katıldı. Sanık avukatlarının da hazır bulunduğu duruşmaya, başka suçtan hükümlü Sedat Peker ise raporlu olduğu için getirilmedi.
Yasak deliller klasörü oluşturması istemi
Duruşmada söz alan Kemal Kerinçsiz'in avukatı Mehmet Tolga Akalın da mahkemenin veya mümkünse Cumhuriyet savcılarının her sanığa somut iddiaları ve olay örgüsünü okuduktan sonra sorgu yapılmasını isteyerek şöyle konuştu:
''Daha önce de dile getirilen yasak deliller konusunda mahkemenin bir karar vermesi gerekir. Yasak delillerin avukatlara tek tek sorularak tespit edilmesi ve bu konuda bir karara varılması, ardından da bu delillerin sanıkların sorgulamasından ayrı tutulması gerekmektedir. Yasak deliller başlığı altında ayrı bir klasör de toplanmasını istiyorum. Yasak delilleri bugün tespit edemezsek, yasak delillere dayalı sorgu yaparsak ileride hukuki bir karmaşaya neden olacağız.''
Bu talep konusundaki görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın, ''Hukuka aykırı delil bulunduğunun sanık avukatının iddiası olduğunu ve soruşturmanın usule uygun yapıldığını'' belirterek, söz konusu talebin reddine karar verilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, duruşmaya verilen kısa aranın ardından talebi reddederek, sanıkların sorgularına geçti.
Emekli Astsubay Yıldırım sorgulanıyor
Davada tutuklu sanıklardan Emekli Astsubay Oktay Yıldırım'ın sorgusunun yapılmasına başlandı.
Mahkeme heyeti önünde hazırlanan kürsüye gelerek savunmasını yapan ve malulen astsubay emeklisi olduğunu ifade eden Yıldırım, iddiaların ''mesnetsiz ve siyasi amaçlı'' olduğunu ileri sürerek, ''Burada olduğum için gurur duyuyorum'' dedi.
Yıldırım, diğer sanıklardan Mahmut Öztürk ile daha önce birlikte çalıştıklarını, Muzaffer Tekin'le ise Öztürk ile Kadıköy'de gezerken tesadüfen tanıştığını anlatarak, ''Bugüne kadar ikisinden de zarar görmedim. Onlar da benden görmemiştir'' diye konuştu.
Danıştay saldırısı sırasında yaşanan olaylarda Tekin'e destek olmaya çalıştığını anlatan Yıldırım, bu konuda hata yaptığını da düşünmediğini kaydetti.
Emekli olduktan sonra bazı internet sitelerinde yazılar yazmaya başladığını kaydeden Yıldırım, ''mücadelesini kalemiyle yazarak sürdürdüğünü'' belirterek, ''İddia edildiği gibi yasa dışı yollarla çeteler kurarak değil'' dedi. Oktay Yıldırım, yazılarından bazı kesimlerin rahatsız olduğunu ileri sürerek, ''Biz susturulmalıydık'' görüşünü dile getirdi.
Ümraniye'de ele geçirilen patlayıcılar
Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçirilen el bombaları ile ilgili olarak, ''bunların kendisine ya da evin sahibi olduğu iddia edilen Mehmet Demirtaş'a da ait olmayan bir evde bulunduğunu'' ifade eden Yıldırım, ''Demirtaş eskiden askerimdi. Bu kişiye ait LPG istasyonuna yolum düştükçe gider ve otomobilim için LPG alırdım. Bunun dışında herhangi bir örgütsel bağımız bulunmuyor'' dedi. Yıldırım, Demirtaş'ın yeğeni olduğunu sonradan öğrendiği tutuklu sanık Ali Yiğit'i ise ''göz aşinalığı'' dışında tanımadığını öne sürdü.
Demirtaş'ın, el bombaları ve patlayıcıların ele geçirildiği evde daha önce kiracı olduğunu, kendisinin de Demirtaş'ı ziyarete gittiğini anlatan Yıldırım, Demirtaş'ın gözaltına alınmadan 1,5 yıl önce bu evden taşındığını iddia etti.
Oktay Yıldırım, gözaltına alınırken kendi evindeki aramada ''hizmet anısı'' ve arkadaşlarınca verilen ya da satın aldığı bıçakların bir kısmına da el konulduğunu, ayrıca o an için ruhsatını bulamadığı beylik tabancasının da alınarak ruhsatsız kabul edildiğini öne sürerek, emniyete götürüldüğünde ruhsatın nerede olduğunu hatırladığını söylediğinde kendisine ''Artık çok geç'' yanıtının verildiğini anlattı.
''Bombaları görmedim"
Emniyete getirildiğinde bombalardan sorumlu tutulduğundan bahsedildiğini anlatan Yıldırım, ''Ne daha önce ne emniyet müdürlüğünde ne avukatım ne ben o bombaları gördük. O bombaları imha kararı veren mahkeme de o bombaları görmedi'' görüşünü savundu.
Yıldırım, tutuklandığı sırada mahkemenin 2 dakika kadar sürdüğünü, burada önce kendisine bombaların sorulmadığını, sadece evindeki bıçakların sorulduğunu öne sürerek, daha sonra avukatının ''sormayı unuttunuz'' diyerek hatırlatması üzerine mahkemenin el bombaları konusunu da sorduğunu iddia etti.
El bombaları ile kendisiyle ilişkilendiren tek iddianın ''ihbarcının ve polise göre bir başka sanığın ifadesi'' olduğunu savunan Yıldırım, sorgulamasında ayrıca kendisine Danıştay saldırısı ve sanık Muzaffer Tekin ile ilgili sorular sorulduğunu kaydetti.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, bir kısım sanık ve avukatlarına istedikleri belgelerin verilmesine, tutuksuz sanıklardan mazeretsiz halde gelmeyenler hakkında ''yakalama emri'' çıkarılmasına ve tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti de taleplerle ilgili değerlendirme yapmak amacıyla duruşmaya ara verdi.
'Bütün bu iddialar bir tane çarıklı senaristin iddialarıdır'
Davada yaklaşık 50 sayfalık yazılı savunmasını okuyan Yıldırım, gözaltı süresince özellikle Danıştay saldırısı ve arkadaşı olan emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin hakkında sorulara muhatap olduğunu söyledi.
Gözaltına alındığı ilk günden itibaren ''sohbet'' adı altında yapılan şifahi sorgularda Hurşit Tolon, Şener Eruygur, Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz, Tuncay Özkan gibi kişileri tanıyıp tanımadığı ve bu kişilerle olan ilişkilerinin sorulduğunu belirten Yıldırım, sanık Ali Yiğit'in ifadesine göre, bombaların ele geçirildiği sandığın yaklaşık 3 yıldır Ümraniye'deki gecekondunun çatı katında olması gerektiğini, bu nedenle de parmak izinin bulunduğu iddia edilen bantların sıcak, soğuk gibi pek çok dış etkiye maruz kaldığının düşünülmesi gerektiğini ifade etti.
Ali Yiğit'in ifadelerinde çok sayıda çelişkiler olduğunu ileri süren Yıldırım, örneğin Yiğit'in bombaların ele geçirilmesinden 3-4 ay önce sandığı açtığını, bantlı siyah bir kutuyu eline aldığını anlattığını hatırlatarak, bu kutuda Yiğit'e ait parmak izine neden rastlanmadığını sordu.
Yiğit'in ifadelerinde Muzaffer Tekin ve Mahmut Öztürk'ten ayrıntılı olarak bahsetmesine rağmen Bayrampaşa Cezaevi'nde Tekin ve Öztürk'ü ayırt edemediğini öne süren Yıldırım, davada ''ihbarcı'' olarak yer alan Ali Yiğit'in babası Şevki Yiğit'in ifadelerininde de tutarsızlıklar olduğunu savundu.
Ali Yiğit'in bombaları ele geçirilmelerinden 3-4 ay önce bulduğunu söylediğini tekrarlayan Yıldırım, bu durumda kendisinin o bombaları derhal oradan alması gerektiğini, aksi bir davranışın söz konusu olamayacağını belirterek, şunları kaydetti:
''Aklı evvelin biri benim bombalarımı bulacak, ben de bir daha oraya adım atmayacağım, oradan bakınca zeka zafiyeti olan biri gibi mi görünüyorum? Bütün bu iddialar bir tane çarıklı senaristin iddialarıdır ya da paranoya hezeyanlarıdır. Bu tertibi mahkeme heyeti görmelidir ve bu çarıklı senaristlerin başka senaryolarla başkalarına zarar vermeleri engellenmelidir.''
Sanık Yiğit'in bir ifadesinde, suça konu el bombalarını kendisinin Şemdinli'den getirdiğini söylediğini ileri süren Yıldırım, ''Bu en talihsiz yalandır. Ben Şemdinli'den 2 koltuk değneği ile zorla hareket edecek şekilde sedyeyle getirildim. Eşyalarım da daha sonra gönderildi'' dedi.
El bombalarının imha edilmesine eleştiri
Ele geçirilen bombaların imha edilmesini eleştiren Yıldırım, ''Patlayıcı özellik taşıyan tüm mühimmatlar içerisinde en güvenli olanları el bombalarıdır. Hiçbir depolama koşulunda patlamaz. Yapısı buna müsait değildir'' diye konuştu.
Bombaların imhasıyla ilgili raporları da eleştiren Yıldırım, ''Birbirlerine 'Abdüleyh, Bozok, Memati, Polat' diye hitap eden birkaç polisin dışında kimsenin görmediği bir el bombası efsanesiyle karşı karşıyayız'' dedi.
Her bombanın binlerce ikizi vardır
Aradan sonra savunmasına devam eden Yıldırım, konuya ilişkin raporda bahsedilen olaylarda ele geçen bombalar ile bu davanın konusu olan bombalar arasında maşalarında bulunan model ve kafile numaralarındaki harf ve rakam benzerlikleri üzerinden irtibat kurulmaya çalışıldığını söyleyerek, ''Bu irtibat olaylarının olduğu yerler ve zamanlar benim görev yaptığım yerler ve zamanlarla çakıştırılarak açık bir zorlama ile bir suçla ilişkilendirilmeye çalışılmaktayım'' dedi.
El bombalarının üzerindeki numaraların, ateşli silahlarda olduğu gibi her birinin ayrı bir bombaya özel numara olmadığını, her numaranın bazen 8 bin, bazen 9 bin, bazen 10 bin bombanın üzerinde bulunan kafile numaraları olduğunu anlatan Yıldırım, ''Başka bir deyişle her bombanın binlerce, on binlerce ikizi vardır. Bundan birkaç yıl sonra herhangi bir yerde benzer bir olayda bu binlerce numaradan taşıyan bir el bombası bulunursa onlar da bu bombalarla mı ilişkilendirilecek?'' diye konuştu.
Ümraniye'de ele geçirilen bombalara ilişkin uzmanların tuttuğu tutanağın saatinin 20.30 olduğunu, onların verdiği cins ve miktar bilgilerine istinaden emniyette tutulan rapora ise saatin 19.40 olarak yazıldığını söyleyen Yıldırım, bu saatlerin tam tersi olması gerektiğini anlatarak, ''Neresinden tutsak elimizde kalan 18 aylık sürecin en alt tuğlasıdır bu. Bütün süreç, bu tuğla üzerine bina edilmiştir'' dedi.
'Lobi-Ergenekon' belgesi, PKK orijinli siteden alındı
İddianamede, kendisi ve diğer bazı kişilerin çeşitli gazete, internet sitesi ve televizyonlarda örgütün amacı doğrultusunda yazı, yayın ve propaganda faaliyetleri yaptıklarının anlaşıldığı yönünde ifade bulunduğunu söyleyen Yıldırım, ''Lobi-Ergenekon'' belgesinin, PKK orijinli bir internet sitesinde 2001 yılından beri yayımlandığını öne sürdü.
Yıldırım, ''Çok gizli örgüt belgesi diye nitelenen ve üzerinden yüzlerce komplo teorisi üretilen belgeler, PKK orijinli bir siteden alınmıştır. Buna itibar edilerek aynı belgeyi yasal bir şekilde internetten indirdiğim için ben de örgütün üyesi olarak gösterilmekteyim'' dedi.
Değişik tarihlerde, çeşitli internet sitelerinde yayımlanan yazılarından örnekler veren Yıldırım, hiçbir yazısında örgüt propagandası yapmadığını, bütün yazılarında ve konuşmalarında birlik ve beraberliği, Cumhuriyet değerlerini ve mevcut anayasal rejimi savunduğunu söyledi.
''Lobi'' isimli dokümanın örgütsel bağın ispatı olduğunun iddia edildiğini hatırlatan Yıldırım, 2001 yılından beri internet ortamında yer alan bu belgenin yüz binlerce kişi tarafından ''tıklandığını'' öne sürerek, bu belgeyi hasbelkader internetten indiren ve şu anda gözaltına alınmamış olan belki binlerce insanın da bu mantığa göre bu sözde örgütün üyesi durumunda olduğunu savundu.
Yıldırım, evindeki çalışma masasından alınan diğer 2 dosya gibi bu dosyayı da hakkında yazı yazmak için indirdiğini anlatarak, diğer dosyalardan biri olan mayınlı sahalarla ilgili dokümandan da yararlanarak, Suriye sınırındaki mayınlı sahalar hakkında 2 yazı yazdığını anlattı.
Bu yazıların ''Mayın Sahalar Dosyası-1'' ve ''Mayın Tarlasında Yetişen Hıyarlar ve Suriye Hududumuz'' başlıklarıyla çeşitli internet sitelerinde yayımlandığını anlatan Yıldırım, bu yazılardan birinin kaçak et yolsuzluğuyla ilgili olduğunu, diğerinin ise ''Lobi-Ergenekon'' dosyasını okumaya fırsat bulamadığı ve hakkında yazı yazmak için beklettiği dosyalar olduğunu ileri sürdü.
Tüm gösteri ve açıklamalar izinli
İddianamede, ''Gerçekleştirdikleri gösteri, yürüyüş ve eylemlere bakıldığında bir taraftan örgütün propagandasını yaptıkları, böylelikle yeni açılımlar sağlayarak örgüte güç sağlamayı, diğer taraftan da örgütün amaçları doğrultusunda ülkede darbe zemini oluşturacak eylemler yapmayı planladıkları anlaşılmaktadır'' ifadesiyle bir tespitte bulunulduğunu söyleyen Yıldırım, ''Kafamdan geçtiği ifade edilmesine rağmen benim o plandan haberim yok ama savcılık makamının bir şekilde haberi olmuş'' dedi.
Yıldırım, darbe ortamı hazırlamakla itham edilen gösterilere ilişkin ise yapılan tüm basın açıklamaları ve gösteri yürüyüşlerinin, valiliğin verdiği yasal izin çerçevesinde olduğunu söyledi.
Katıldığı basın açıklamaları ve gösterilerden bahseden Yıldırım, Fransa Konsolosluğu önünde 17 Mayıs 2006 tarihinde yapılan sözde ''Ermeni Soykırımı'' yasa tasarısını telin için yapılan basın açıklamasına katıldığını söyleyerek, ''Ben bu basın açıklamasının darbe ortamını nasıl hazırladığını 18 aydır düşünüyorum, anlayamadım'' diye konuştu.
Savcılığın iddianameye aynı sebeple koyduğu bir diğer olayın 28 Temmuz 2006 tarihinde Şişli'de yazar Orhan Pamuk'un yargılandığı davaya müdahil olarak gitmesi olduğunu söyleyen Yıldırım, hayatının neredeyse 10 yılını terörle mücadele ile geçirmiş ve bu uğurda sakat kalmış birisi olarak davaya müdahale talebini ve hakarete uğradığı gerekçesiyle şikayetçi olduğunu o zaman mahkemeye arz ettiğini söyledi.
Yıldırım, terörle mücadele konusuna ilişkin ''Biz 18 ay boyunca F tipinde karşılaştığımız muamelenin yüzlerce kat daha iyisini yapıyoruz'' dedi.
Yıldırım, katıldığı gösteri yürüyüşleri ve basın açıklamalarında hiçbir taşkınlık ve yasa dışı ortam oluşmadığını da ileri sürdü.