Ergenekon'da 118. duruşma

Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin dava ile birleştirilen birinci Ergenekon davasının 118. duruşması görüldü.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, tutuklu sanıklardan Mehmet Fikri Karadağ, Sevgi Erenerol, Hayrettin Ertekin, Ümit Sayın ve Ergün Poyraz katılmadı. Duruşmada, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık hazır bulundu. Duruşmaya, tutuksuz yargılanan Güler Kömürcü Öztürk de geldi.

Duruşmada, çapraz sorgu sırasında üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu, tutuklu sanık Alparslan Arslan'a gizli tanık 9'un beyanlarıyla ilgili sorular yöneltti.

Bunun üzerine tutuklu sanıklardan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek söz alarak, ''Gizli tanık 9'un, Osman Yıldırım olduğunu herkes biliyor. Bu yüzden hem sanık hem de tanık olan Yıldırım ile ilgili beyanlara ilişkin soru sorulmaması yönünde heyetin karar alması gerekir'' dedi.

 

'Özellikle Ataşehir'de buluşalım diye bir şey olmadı'

Duruşmada çapraz sorgusuna devam edilen Arslan, üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu'nun ''diğer tutuklu sanık Osman Yıldırım'a, evine yakın olmamasına rağmen neden Ataşehir'de el bombalarını verdiği'' yönündeki sorusuna, burada hava teneffüsünün rahat yapılabildiğini söyledi. Arslan, caddelerin açık olduğunu, ağaçların bulunduğunu, Sincan Cezaevi gibi bir yer olmadığını ifade ederek, ''Recep Özkan ile üniversitedeki arkadaşlar vasıtasıyla tanıştık. Trabzonlu, Laz kökenli olduğu için sempatim arttı. Özkan'ın evi burada. Onun evine dinlenmek için gidiyordum. Öyle bir güne denk geldi. Özellikle Ataşehir'de buluşalım diye bir şey olmadı'' dedi.

Osman Yıldırım ile Recep Özkan'ın evine gitmediklerini anlatan Arslan, Yıldırım ile Ataşehir'de herhangi bir evde de buluşmadıklarını kaydetti. Özkan'ın evine yalnız gittiğini, diğer arkadaşları Orhan Kadı'nın da evde olduğunu belirten Arslan, kendisinin ayrı bir odaya çekildiğini söyledi. Haşıloğlu'nun, 15. 16 ve 17 Mayıs 2006 tarihli telefon kayıtlarına ilişkin yönelttiği sorulara da Arslan, Danıştay saldırısından bir gün önce, rahat konuşabildiği bir insan olduğu ve ''hal icabı'' Süleyman Esen'i aradığını ifade etti.

Ailesiyle ilgili sorunlar

Arslan, Haşıloğlu'nun ''Süleyman Esen'e önce liderim dediniz, sonra da bombaları ondan aldım dedeniz? Farklı beyanlarınızın sebebi nedir?'' şeklindeki sorusuna, ''İnsanın hareket, hal ve davranışlarıyla yaşamını bir sisteme oturtması lazım. Ben yaşamımı İslam'a oturtmaya çalışıyorum. Emniyet ifademde şahadet eksik. Süleyman ile Aykut Mete Şükre'nin ismini sevdiğim iki insan olduğu için, korumak amacıyla emniyetteki ifademde söylemedim'' diye konuştu.

Haşıloğlu'nun ''Şimdi niye verdiniz?'' sorusuna da Arslan, ''Şimdi Allah'ın huzurundayım. Her zaman Allah'ın huzurunda olunamaz. O zaman Allah'ın huzurunda değildim'' şeklinde cevap verdi.

Hakim Haşıloğlu, Arslan'a ''Duruşma sırasında babanız ve annenizle ilgili hakaretler içeren beyanlarda bulundunuz. 5-6 yıllık telefon dökümlerinize bakıldığında yakın zamana kadar birçok kez görüşme yapıyorsunuz, beyanlarınızla çelişen bir diyaloğunuz var. Anneniz ve babanıza öfkeniz ne zaman başladı?'' sorusunu yöneltti. Arslan da cezaevine girdikten sonra ailesiyle ilişkisinin bozulduğunu ifade ederek, ''Babalık müessesesi, evladını hapsetmek değildir. Babam suyu taşırdı. Ben Müslümanım. Karşımdaki insanı Müslüman gibi görmek isterim'' dedi.

Haşıloğlu'nun da ''Saygı sınırlarını aşacak beyanlarda bulundunuz ailenizle ilgili'' demesi üzerine Arslan, ''Allah'a karşı saygısızlık yapanları parçalarım'' diye konuştu. Sanık Alparslan Arslan, ''İdris Arslan'ı bu şekilde bilmiyordum. Ortaokuldan sonra baskıdan dolayı evden koptum. İstanbul'a geldim. İletişimim, sadece İslami çerçevede onlara gösterdiğim saygıdan ibarettir. Annem namazını kılmaya çalışırdı. Büyük kız kardeşim kapalıydı. Küçüğü de sonradan kapandı. Müslüman aileye mensuptuk'' dedi.

Arslan, soru üzerine, Ankara Mamak'ta askerliğini yaptığını ve askeri mühimmat konusunda eğitim almadığını kaydetti. Danıştay Başkanı Mustafa Birden'i kısa ve tombul bir insan olarak tanıdığını ifade eden Arslan, Danıştay saldırısından bir gün önce binaya gittiğini, Birden'in odasını tespit ettiğini hatırlattı.

Danıştayda, Şemdinli iddianamesini hazırlayan eski savcı Ferhat Sarıkaya'ya benzeyen bir kişiyi de gördüğünü anlatan Arslan, ''İkinci gün Danıştay binasına gittim. Birden'in odası kapalıydı. Kapıyı zorladım. Çayçı geldi. 2-3 metre ötedeki odaya girdi. Ben de yürüyerek o tarafa gittim. İçeri girdim. Birden'i tespit ettim. Bismillahirahmanirahim diyerek ateş ettim'' dedi.

Arslan, sorular üzerine, ''Ergenekon'' iddianamesinde yer alan miting, gösteri, toplantı ve patrikhanedeki etkinliklere katılmadığını anlattı.

 

'Muzaffer Tekin'i parçalayabilirim'

Duruşmada Alparslan Arslan, soru üzerine sanıklardan Muhammet Yüce ile duruşmalarda tanıştığını söyleyerek, dosyanın Ergenekon davasına bağlanma nedenini bilmediğini ve buradan Sincan'daki cezaevine dönebileceğini kaydetti.

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün, ''Sanıkları burada mı tanıdın?'' sorusuna Arslan, ''Uzak durmak lazım, başka gideceğim yerim yok. Muzaffer Tekin'i parçalayabilirim. Dengeyi bulursam kafayı yiyebilir'' yanıtını verdi. İsminin geçmesi üzerine söz alan tutuklu sanıklardan Muhammet Yüce de Alparslan Arslan'ı tanımadığını belirterek, Arslan'a yönelik, ''Sen beni tanıyor musun?'' diye sorunca Arslan, ''Bilmiyorum, düşünmem lazım'' diye konuştu.

Alparslan Arslan, Muhammet Yüce'nin, ''Beni bu işe katmayın'' sözüne karşılık, ''Bombaları sen verdin. Böyle bir cümle kullanabilirim Muhammet Yüce için. Aramızda husumetin olmaması lazım. Ama bilmiyorum, daha sonra bilebilirim'' dedi. Üye hakim Haşıloğlu'nuca telefonundaki bazı e-mail adreslerinin sorulmasına karşılık, bilgi sahibi olmadığını ve hatırlamadığını anlatan Arslan, babası İdris Arslan'ın mahkemeye verdiği dilekçede, kendisiyle ilgili ''Başbakan'ın icraatlarını methettiği'' yönündeki beyanlarının hatırlatılması üzerine de ''Başbakan'ın Genelkurmay Başkanlığına karşı tavrı hoşuma gidiyordu. Bu kadarını söyleyebilirim'' ifadesini kullandı.

Soru üzerine tutuklu sanıklar Osman Yıldırım ve Hüseyin Görüm'ün kendisinin Kadıköy'deki avukatlık ofisinde karşılaşmış olabileceklerini söyleyen Arslan'ın ifadesine karşılık söz alan Hüseyin Görüm, ''Alparslan doğru söylüyor. Osman Yıldırım'ı burada görünce ofiste karşılaştığım kişi olduğuna emin oldum. Alparslan'ın bürosunda karşılaşmış olabilirim'' diye konuştu.

Üye hakim Haşıloğlu'nun, ''Osman Yıldırım'ın, 'Danıştaya saldırıyı tahmin ettim, Sinan Berberoğlu ismi geçti' beyanları var, buna ne diyeceksin?'' diye sorduğu Arslan, ''Ben Osman'ı ve çevresini ATV ve bankalara yönlendirmeye çalışıyordum. ATV'ye girmeyi ve bankalardaki insanları görmemizi sağlayacak diyalog sahibi insanlar lazım. Bu konuda Sinan Berberoğlu ismi geçmiş olabilir'' dedi.

''Osman Yıldırım'a gönderdiği belirli aralıklı telefon mesajlarının Cumhuriyet gazetesine bomba atılması tarihiyle örtüştüğü'' şeklinde bilgi verilen Arslan, bomba attıktan sonra, 3-4 kez, Cumhuriyet gazetesi alıp okuduğunu ve gazetenin ''türbanlı domuz'' karikatürünü yayımladıktan sonra özür dilemediğini aktararak, ''Meselenin çözülmesi için inat ettim'' diye konuştu.

''Cumhuriyet gazetesine gün içinde 3. bombayı atarken, kafanda da Danıştaya saldırı planı olmasına rağmen deşifre olma kaygısı taşımadın mı?'' sorusu da yöneltilen Arslan, ''Takdir. Allah varsa, Danıştay'daki meselenin çözülmesi lazım. Bunu Müslümanların çözmesi lazım. Başörtüsü açmak anlamında demiyorum'' dedi. Arslan, ''Osman Yıldırım'ın 'Jitemci İsmail'in Alparslan Arslan ile görüştüğü'' yönündeki beyanlarının sorulması üzerine, Osman Yıldırım'ın bu tür insanlarla ilişkileri olduğunu, İsmail'i hatırlamadığını ifade etti.

Osman Yıldırım'ın, Bostancı sahilinde gezerlerken, kendisinin, ''Eczacıbaşı'dan 2 kişiyi öldüreceğine'' dair beyanda bulunduğunu söylediğinin anımsatılması üzerine Arslan, ''Öyle bir şey yok. Eczacıbaşıların yeni yapılan bir yerleri vardı. Onları roketleyecektim. Yahudileri sevmiyorum. Türkiye toprağı için laiklere giderim ama Yahudilere dayanamıyorum. Yahudi gördüm mü beynim dönüyor'' diye konuştu.
 

Gizli tanık 9'un beyanları

Üye hakim Haşıloğlu'nun, ''Gizli tanık 9 beyanında, 'Arslan'ın jitemci İsmail ile görüşmesinden sonra kendisine daha yoğun bir şekilde gidip geldiği ve devletin temizlik yapacağını söylediğini' anlatıyor. Ne diyorsun?'' diye sorduğu Arslan, ''Recep Tayyip Erdoğan ve avanesinin Türkiye'de bir şey oluşturabileceği kanaati oluştu çünkü ben de TSK'yı sevmiyorum. Erdoğan, TSK'yı doğru düzgün bir yere sokacak. Ben bunu anlatıyordum en basit ihtimalle. Yahudiler temizlenecek diye söylemiştim'' dedi. Arslan, Veli Küçük ile Ortaköy'de görüştüğüne yönelik beyanların hatırlatılması üzerine de ''Veli Küçük denen şahıs beyefendi. Kendisi, sevdiğim, saygı duymak istediğim bir insan'' diye konuştu.

Tutuklu sanıklardan Doğu Perinçek söz alarak, beyanları sorulan Gizli Tanık 9'un, aynı zamanda davanın sanığı olan Osman Yıldırım olduğunu ve bir insanın hem sanık hem tanık olamayacağını belirterek, ''Siz onun Osman Yıldırım olduğunu biliyorsunuz. Bildiğiniz halde tanık beyanlarını sorarak, kanunları ayaklar altına alıyorsunuz. Heyet olarak lütfen gidip görüşün, karar alın ve bir daha da sormayın'' dedi.

Üye hakim Haşıloğlu'nun ''Gizli Tanık 9'un aleyhinize beyanı var mı?'' diye sorduğu Perinçek, bunun önemli olmadığını ve basit bir insan olmadığı için sadece kendisini düşünmediğini belirterek, ''Türkiyemizi bölünmeye, parçalanmaya götürüyorsunuz'' şeklinde konuştu. Perinçek'in ''iddianameyi kabul ederek hata yaptınız'' sözüne müdahale eden Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, ''Onlar konuşuldu bitti. Savunma sınırları içinde her şeyi konuşun. Bu kadar açık ve her şeyin konuşulduğu bir yargılama gördünüz mü?'' diye konuştu.

Perinçek ise ''Böyle bir dava görmediğim için korkuyorum. Bu dava Abdullah Öcalan'ı temize çıkarmak için üretilmiş bir davadır'' diyerek Şengün'e cevap verdi. Doğu Perinçek'in, ''Osman Yıldırım'ın gizli tanıklığı kalmadı. Daha karar vermediniz bu konuda. Çekilin içeri karar verin ve bilelim mahkemeyi. Mahkeme mi Silopi çadırı mı bilelim'' şeklindeki sözleri üzerine Başkan Şengün, usulü tartışmaya açmayacağını ve hakimin soru sormasının normal olduğunu ifade etti.

Bu sırada, söz alan Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz ise birleştirilen Danıştay davası hakimlerinin, bütün konuları araştırdıklarını ve bu mahkemede Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin yargılamasının yok sayıldığını ileri sürerek, ''Türkiye'nin tek yargıçları siz misiniz?'' diye sordu.
 

'Hiç kimseye ön yargılı değiliz'

Danıştay'a saldırı olayının, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince araştırıldığını savunan Cengiz'in sözlerine karşılık, duruşmadaki izleyiciler arasında bulunan Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan ise ''Hayır. Araştırılmadı'' diye bağırdı. Danıştay'a saldırı olayının örgütle bir bağı ve irtibatının olup olmadığının araştırılması sırasında çeşitli sorular sorulmasının çok doğal olduğunu belirten Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Perinçek'in avukatı Cengiz'e yönelik, ''Hukuku en az biz de sizin kadar biliyoruz. Hiç kimseye, asla ve kata ön yargılı değiliz. Öyle şey olur mu? 35 yıldır hukukun içindeyiz. Kişileri suçlamak mahkemeye yakışır mı? Bunu hukukçu bir kişi olarak nasıl söylersiniz? Böyle olduğu aklımın köşesine girerse 1 saniye bile durmam. Hakime, 'Şunu sorarsın, bunu soramazsın' diyemezsin'' şeklinde konuştu.

Tutuklu sanıklardan Muzaffer Tekin ise Osman Yıldırım'ın ifadelerinin bu örgüt davasıyla ilgili herkesi ilgilendirdiğini ve sevk maddelerinin herkesi bağladığını ifade etti. Hakim üye Haşıloğlu'nun Arslan'a yeniden gizli tanık 9'un beyanlarını sorması üzerine Doğu Perinçek ve tutuklu sanıklardan Zekeriya Öztürk, Mahkeme Başkanı'na itiraz etti. Arslan'ın avukatı Oğuz Kayıran'ın da ''mahkemeye ara verilsin'' talebini değerlendiren heyet, duruşmaya ara verdi.

 

'Davanın amacı tüm gerçekleri ortaya çıkartmaktır'

Birinci Ergenekon davasında, mahkeme heyeti, tutuklu sanık Osman Yıldırım'ın, ''Tanık olarak mı, sanık olarak mı?'' dinleneceğinin belirlenmesi yönündeki talebi, ''Yasada sanık olan kişilerin tanık olarak dinlenmesine aykırı bir düzenleme bulunmadığı'' gerekçesiyle reddetti. Duruşmada, savcı Pekgüzel, öğleden önceki oturumda tutuklu sanık Yıldırım'ın sanık ya da tanık olup olmadığına ilişkin mahkemenin karar vermesine yönelik yapılan taleplerle ilgili görüşünü açıkladı. Pekgüzel, avukatların, gizli tanığın kimliğini ortaya çıkartmak, deşifre etmek yoluna girdiklerini belirterek, bunun hukuken doğru olmadığını söyledi.
 

'Danıştay eylemi akıl almaz bir eylemdir'

Tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün avukatı Zeynep Küçük'ün daha önceki bir duruşmada verdiği beyanında, ''Danıştay dosyasının iyi incelenmediğini'' söylediğini anımsatan Pekgüzel, ''Bizim de katıldığımız eksikliklere, aydınlatılmamış konulara değinmiştir. Danıştay eylemi Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş neredeyse akıl almaz bir eylemdir. Kamuoyunu derinden yaralamış bir olaydır ve ayrıntıları ile ortaya çıkartılması gerekmektedir. Oluşan çelişkilerin giderilmesine ihtiyaç vardır'' dedi. Savcı Pekgüzel, ''Gizli Tanık 9'' olduğu iddia edilen ''Osman Yıldırım'ın tanık mı sanık mı'' olduğu konusunda mahkemenin karar vermesi yönündeki talebin reddini istedi.

Söz alan avukat Zeynep Küçük de kendisinin söylediği konunun farklı olduğunu belirterek, Danıştay sanıklarının kendi aralarında yaptıkları görüşmelere ait baz istasyonu kayıtlarının dosyada olmadığını, mahkemenin bunu araştırmadığını söylediğini kaydetti. Küçük, henüz ''Ergenekon'' diye bir şey olmadığı için Alparslan Arslan'a yönelik aramalarda elde edilen ''Ergenekon'' belgesinin araştırılmasına gerek görülmediğini öne sürerek, 3 gündür çapraz sorgusu yapılan Arslan'ın yıldırılmaya, ağzından çelişkili beyanlar alınmaya çalışıldığını savundu. Avukat Küçük, ''Osman Yıldırım sanık sandalyesine oturtulduğu için mahkemede tanık olarak dinlenemeyeceğini'' ileri sürdü.

Avukat Vural Ergül de ''Gizli tanık üzerinden yargının ahlaksızlaştırılmasına engel olun'' demesi üzerine Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, bunun ne demek olduğunu sordu. Ergül de ''Gizli tanığa Osman'ım diyerek sırtını sıvazlamak ahlaksızlıktır'' diye cevap verdi.

Başkan Şengün de ''Mahkemeye hitaben söylendiğini'' belirterek avukat Ergül'ü uyardı.
Ergül de ''Çakma bir gizli tanığın beyanı yargıya esas alınırsa bu bir ahlaksızlıktır'' şeklinde konuşunca, Mahkeme Başkanı Şengün, ''Mahkeme, ahlakın ne olduğunu sizden kat kat daha iyi bilir bunu hiç unutmayın'' diyerek Ergül'ün yerine oturmasını istedi.

Mahkeme Başkanı'nın talepleri değerlendirmek için ara verdiği sırada, salondan çıkarılmakta olan Osman Yıldırım, avukat Ergül'e hitaben ''Kelleni alırım ulan...'' diye bağırdı. Verilen aranın ardından kararı açıklayan Mahkeme Heyeti, tutuklu sanık Osman Yıldırım'ın tanık olarak mı, sanık olarak mı, dinleneceğinin belirlenmesi yönündeki talebi, ''Yasada sanık olan kişilerin tanık olarak dinlenmesine aykırı bir düzenleme olmadığı'' gerekçesiyle reddetti.
 

Arslan salondan çıkmak istedi

Alparslan Arslan, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün sorularına din çerçevesinde cevap verirken, duruşma salonundan çıkmak istedi.

Başkan Şengün'ün ''Avukatlık yaptın, cübbe giydin. Anlattığın kadarıyla da tefecilik işlerini de yaptın. Tahsilat yaptın. Bu, dinle bağdaşıyor mu?'' sorusu üzerine Arslan, tahsilat yapmadığını, edep ölçüsünde hareket ettiğini söyledi.

Şengün, ''Kişilere silah çekiyor, kendine göre hak arıyorsun. Bir de yoğun bir din düşüncesindesin. Bunlar bağdaşıyor mu?'' deyince Arslan, tahsilat sırasında silah çekmediğini kaydetti.
 

Başkan Şengün'ün, ''Hak hak diyorsun. Ne zamandan beri hak arıyorsun?'' sorusuna karşılık Arslan, bunun parayla ilişkilendirilecek bir şey olmadığını, edepli bir şekilde parasını ödemeyenden gidip parasını tahsil ettiğini söyledi.

Şengün'ün ''Dini duygularınızın yoğunluğu ne zaman başladı ki seni insan öldürmeye kadar götürdü?'' demesi üzerine de Arslan, çocukken rüyasında peygamberi gördüğünü ifade ederek, o tarihten beri, 1980 yılından bugüne kadar din konularının kendisinde devam ettiğini anlattı.

Başkan Şengün'ün, Danıştayın türban kararının Kasım 2005'te çıktığını, bunun Şubat 2006'da Vakit gazetesinde haber olduğunu hatırlatması üzerine Arslan, gazetede yayınlanmadan önce türban yasağına ilişkin bir karardan haberi olmadığını söyledi.
Şengün'ün ''Seni şartlandıran o gazete mi?'' şeklindeki sorusuna karşılık da Arslan, Türkiye'de başörtüsü yasaklanamaz diye bir şey olmadığını belirtti.

Başkan Şengün'ün ''Türban kararını kafana taktın, Danıştay saldırısından 1 ay önce tabanca temin ettin. Sonra da ikinci tabancayı ve el bombalarını temin ettin. Bu kadar büyük hazırlığı 1 ayda mı yaptın?. Hazırlığın kavga boyutunu aşan bir hazırlık. Neden o kadar kişiyi yanına topladın'' sorularına Arslan, ''hala bakacaksın'' ve ''ordu kuracaktım'' şeklinde yanıtlar verdi.

''Yukarya bağlıyım"

Şengün'ün, ''Bedava ordu kurulur mu? Bulduğun kişileri barlardan toplamışsın. Kafa yapına uygun değiller. Bu adamlar senin peşinden bedava gelmezler. Niçin peşine takıldılar, bomba attılar?'' sorusunu Arslan, ''Efendim yukarıya bağlıyım, sizlerle uğraşamıyorum. Yemeğimi yiyip yatacağım'' diye yanıtladı.

Başkan Şengün'ün ''Bu adamlara ne teklif ettin?'' sorusuna Arslan, ''(Kardeşim gelir misiniz?) dedim. Erhan Timuroğlu'na (gelir misin?) dedim, galaksileri anlattım. Bunu duyan adam uçuşa geçer'' yanıtını verdi.

Şengün'ün ''Neden bu adamlar senden para istiyorlar?'' sorusuna karşılık Arslan, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Tekin Irşi'nin kendi imkanlarıyla geçinemeyecek kişiler olduğunu kaydetti.

Başkan Şengün de ''Onların istediği senin ödeyeceğin 100-200 liradan fazla'' dedi.
Şengün'ün ''Ankara'ya, Danıştaya gidiyorsun. Onlar biliyorlar mı Danıştayı?'' sorusu üzerine de Arslan, ''Danıştay olayının konuşulduğu vardı. Silahları gördüler diye bir bilgi var kafamda'' diye konuştu.

 

''Buradan çıkartın, sahile gidelim"

Şengün, Arslan'a, bombaları aldığı kişilerle ilgili çelişkili beyanları olduğunu hatırlatarak, ''Süleyman Esen sana parayla sattı bombayı, bedava olmaz, bomba ticareti mi yapıyor?'' diye sordu.

Arslan da Süleyman Esen'in bombaları avucuna bıraktığını söyledi. Başkan Şengün'ün, ''Bombalar sana Üsküdar'daki evinde teslim edildi. Neden Osman Yıldırım'ı Ataşehir'e çağırıp, orada verdin. Evine çağır daha kolay'' demesi üzerine Arslan, Yıldırım'ın geleceği yerin Ataşehir'e daha yakın olduğunu söyledi.

Şengün'ün ''Arabanla Osman'a yakın yere gidip niye vermedin'' sorusu üzerine de Arslan, ''Osman kopuk. Kopuk olmazsa çağırmam'' dedi.

Başkan Şengün, ''Ne alakası var kopuklukla sorunun. Ataşehir'de kopuk olan Üsküdar'da kopuk olmaz mı?'' diye sorunca Arslan, ''Başkan Bey, ben burada oturmak istemiyorum. Buradan çıkartın, sahile gidelim'' diye konuştu.

Şengün'ün, ''Çamlıca tepesine çıksan, orası daha güzel, orada ver bombaları'' demesi üzerine Arslan, ''Rahat bir yerde buluşmak lazımdı. Sürekli camide buluşamazsın'' dedi.
Arslan, bir soru üzerine de el bombalarını çantasında taşıdığını söyledi.

 

Küfür ve tartışma

Şengün'ün ''Eylemi tek başına yaptığını söyledin. Kapıda bıraktığın arabada ne vardı?'' sorusu üzerine Arslan, 2 silah ve şiirler bulunduğunu, kapıların kilitli olduğunu söyledi.
Arslan, yakalanıp emniyete götürüldüğünde meselenin başörtüsü olduğunu söylediğini ifade etti.

Arslan, Başkan Şengün'ün, ''Danıştay saldırısının ardından Muzaffer Tekin'in kendi beyanları doğrultusunda mı gözaltına alındığı'' sorusuna, ''Hayır. Yakalanmasına üzüldüm. Bunların bu meselelerle bir alakaları yok. Ayıp, bu konuyu defalarca anlattım. Kaliteli emniyetçiler olsa, gider 5 dakikada olayı çözerler'' yanıtını verdi.

Başkan Şengün'ün ''Kur'an'a bağlıyım diyorsun, ama Kur'an'da en büyük suç adam öldürmektir'' demesi üzerine Arslan, ''Yok, o yazmıyor. Ben üç defa hatim ettim. Arapça yazıyor'' dedi.

Bu sırada tutuklu sanık Hüseyin Görüm ayağa kalkarak bağırdı. Arslan da küfürlü konuşarak, Allah'a ve peygambere yanlış yapanların öldürülmesi gerektiğini öne sürdü.
Bu arada kızarak, kürsüyü de tekmeleyen ve küfürler savuran Arslan, Başkan Şengün'ün ''Sakin ol. Müslüman adam böyle mi yapar'' uyarısına karşılık ayağa kalkarak, ''Ben seni öldürürüm burada. Bırak, sen kimsin'' diye bağırdı.

Yerine oturtulan Arslan, babası İdris Arslan'ın bu sırada konuşma talebinde bulunması üzerine babasına kızarak tepki gösterdi.

Arslan'ın avukatı Oğuz Kayıran, müvekkilinin inanç ve kanaatinin sorgulanmasının tahrik özelliği taşıdığını ifade etti. Başkan Şengün de mahkemenin böyle bir amacı olmadığını söyledi.

Arslan, bir soru üzerine, gazeteci Fehmi Koru'yu takip ettiğini ve onun Ergenekon ile ilgili yazdıklarını okuduğunu belirterek, Ergenekon oluşumuna inanmadığını, bu nedenle de okumayı bıraktığını söyledi.

Duruşmada söz alan Osman Yıldırım'ın avukatı Murat Eken'in, ''Danıştay saldırısının ardından neden delikanlılık yapmayıp kaçtığını'' sorması üzerine Arslan, ''Ne delikanlılığı, Müslümanım ben. Git buradan. Korkağım, alçağım ben'' diyerek, avukata küfür etti.

Avukat Eken, Türkiye'de tehlikeli bir durum olmamasına rağmen Arslan'ın insanlara gidip vatan ve milletin tehlikede olduğu yönünde konuşmasının amacını sordu.

Arslan da yine küfür ederek, Türkiye'nin o zaman tehlikede olduğunu savundu.