Ergenekon'da 104. duruşma

Birinci Ergenekon davasının 104. duruşması bugün yapıldı. Duruşmaya; Veli Küçük, Muzaffer Tekin ile birleştirilen Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yapılan saldırılara ilişkin davanın tutuklu sanıklarının da arasında bulunduğu 27 tutuklu sanık katıldı. Duruşma yarına ertelendi.

cumhuriyet.com.tr

Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin 8 sanıklı dava dosyasının birleştirilmesiyle 94 sanıklı hale gelen birinci Ergenekon davasının 104'üncü duruşmasına başlandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya, Veli Küçük, Muzaffer Tekin ile birleştirilen Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yapılan saldırılara ilişkin davanın tutuklu sanıkları Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, Süleyman Esen, İsmail Sağır ve Tekin Irşi'nin de aralarında bulunduğu 27 tutuklu sanık katıldı. Duruşmada, tutuksuz sanıklar Kemal Alemdaroğlu, Ferit İlsever, Güler Kömürcü Öztürk, Aykut Metin Şükre de hazır bulundu.

Tutuklu sanık Alparslan Arslan, duruşmaya katılanların tespitinden sonra salondan ayrıldı. Bu arada, Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırıya ilişkin davanın sanıklarının tutuklu sanıkların bulunduğu bölümün arka sıralarında jandarma nezaretinde tutuldukları görüldü. Duruşma salonuna, 20 gün önceki duruşmanın ara kararında da yer aldığı üzere havaların çok sıcak olması nedeniyle 6 tane klima yerleştirildiği görüldü.

Duruşmaya, tutuksuz sanık Ferit İlsever'in kimlik tespiti ve savunmasıyla devam ediliyor. Duruşmayı, tutuklu Alparslan Arslan'ın babası İdris ve kız kardeşi Hilal Arslan da izliyor.

 

Ferit İlsever tanık olarak dinlendi

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarına ilişkin davanın tutuklu sanıklarından Osman Yıldırım'a dosyada ismi bulunan avukatların mahkemede bulunmadığını ifade ederek, ''Avukatınız yok mu?'' diye sordu. Tutuklu sanık Yıldırım da ''Avukatım yok. Korkuyorlar, kimse benim avukatım olmak istemiyor. Ben de avukat istemiyorum'' dedi. Bunun üzerine Şengün de ''Sizin istemenize bağlı değil, suçlandığınız konu avukatınızın olmasını gerektiriyor'' diye konuştu.

Duruşmada daha sonra tutuksuz yargılanan sanıklardan İP Genel Başkan Yardımcısı ve Talat Paşa Komitesi Genel Sekreteri Ferit İlsever'in kimlik tespiti yapıldı. Gazetecilikten emekli olarak, 700 lira emekli maaşı aldığını belirten İlsever, savunmasını yapmaya başladı. İlsever, 2455 sayfalık iddianamenin çöktüğünü, tertibin iflas ettiğini savunarak, operasyonun hedefinin TSK'yı teslim almak olduğunu ileri sürererek, bunu örnekleriyle kanıtlayacağını dile getirdi.

ABD'nin isteğiyle Talatpaşa Komitesi'ne operasyon yapıldığını, Ermenistan sınır kapısının açılmasının kararlaştırıldığını öne süren İlsever, İP ve Talat Paşa Komitesi'nin, ABD'nin çıkarına çomak soktukları her noktada baskıya uğradıklarını söyledi. İlsever, ''Lütfen, şu zamanlamaya dikkat edin: İki yıl boyunca 'Ergenekon' dalgalarıyla TSK yıpratıldıktan, başta üniversite ve yargı olmak üzere tüm devlet kurumları ve halk baskı altına alındıktan sonra AKP-PKK ittifakıyla 'Kürt açılımı' gündeme getiriliyor. Bunların açılımı milli birliğe değil, etnik bölünmeye hizmet eder'' dedi.

Ferit İlsever, emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün bu davanın baş tanıklarından olduğunu savundu. ''Ergenekon operasyonlarıyla, darbe uydurmalarıyla TSK'nın teslim alınması ve milli devletin değiştirilmesinin amaçlandığını'' ileri süren İlsever, terör örgütü PKK ile mücadele edenlerin cezalandırıldığını, intihara sürüklendiğini iddia etti. İlsever, Türkiye'nin Kıbrıs ve Irak'ın kuzeyindeki kırmızı çizgilerinin tamamen yok edildiğini öne sürdü.

Tutuklu sanık Ferit İlsever, bölücülükle mücadele etmenin suç olduğunu, terör örgütü PKK ayaklanmasını önledikleri için yargılandıklarını ileri sürerek, şöyle konuştu: ''İddianame, Doğu Perinçek ve beni, Abdullah Öcalan ile görüşmekle suçluyor. Kaderin cilvesine bakın... Ferit İlsever'i Öcalan ile görüşmekle suçlayan kafalar bugün, onun her sözcüğünde bir keramet bularak manşetlere taşıyorlar. Medya, Öcalan ile görüşmek için sıraya girmiş. Yetkililer 'gizli mi görüşmeli, açık mı görüşmeli' diye tartışma yapıyorlar. Apo, bugün Türkiye'nin en makbul kişilerinden biridir bugün... ABD'nin bölücülüğüne hizmet edersen makbuldur. Ama Ferit İlsever gibi Doğu Perinçek gibi PKK ayaklanmasını bastırmaya ve ayrı bir hükümet kurulmasını önlemeye soyundun mu? En büyük suçlusun.''

İlsever, ''Milli Kuvvetler-Turuncu Kuvvetler Çarpışması ve Ergenekon tertibi'' başlıklı bir CD'nin gösterilmesini istedi. Sunumda 2007-2009 yılları arasında Türkiye'deki gelişmelerle Ergenekon operasyonları arasında ilişki kurulmaya çalışıldığı görüldü. İP Genel Başkan Yardımcısı İlsever, yaklaşık 1,5 saat sonra savunmasını, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün izniyle oturarak yapmaya devam etti. ''Ergenekon tertibinin İP'i bastırmayı, TSK'yı teslim almayı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni çökertmeyi hedeflediğini'' öne süren İlsever, darbeyi değil, Atatürk devrimini savundukları için yargılandıklarını iddia etti.
 

'Çiçek ile 4 kez görüştük'

İlsever, Talat Paşa Komitesi'nin Cenevre'de yapacağı konferansla ilgili dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile 3 kez görüştüklerini, daha sonra Çiçek'in de dönemin İsviçre Adalet Bakanı ile irtibat kurduğunu ve ihtiyat önerilerinde bulunduğunu anlattı. Cemil Çiçek'in Talat Paşa Komitesi'nin yurt dışındaki çalışmalarının aydınlatılması açısından tanıklığının davanın seyri açısından önemli olduğunu belirten İlsever, Çiçek'in tanık olarak dinlenilmesini istedi.

Ferit İlsever, savunmasına öğle arasından sonra devam edecek. Bu arada, tutuksuz sanıklardan Cumhuriyet gazetesi Başyazarı ve imtiyaz sahibi İlhan Selçuk'un avukatlarının, Selçuk'a ''beyin embolisi'' teşhisi konulduğu ve hastaneden ne zaman çıkacağının bilinmediğine ilişkin belgeyi mahkemeye sunduğu öğrenildi.

 

İdris Arslan: Acaba ilaç mı verildi?

Birinci ''Ergenekon'' davası ile birleştirilen Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin davanın tutuklu sanıklarından Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan, oğlunun yaşadığı sağlık sorunlarıyla ilgili olarak, ''Bu işin içinde 'Ergenekon'un parmağı var' diye düşünüyorum. Acaba ilaç mı verildi?'' dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya eşi Hatice ve kızı Hilal ile katılan İdris Arslan, oğlunun duruşmanın öğlenden sonraki bölümüne de katılmaması üzerine salondan ayrıldı.

Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki duruşma salonundan ayrılırken gazetecilere açıklamalarda bulunan İdris Arslan, Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin davanın, 17 Mayıs 2006 tarihinden beri devam ettiğini anımsattı.
''Sabırla bekliyorum. Devletimiz inşallah bu olayı aydınlatacak. Konu açığa çıkacaktır diye bekliyorum'' diyen Arslan, oğlu Alparslan Arslan ile en son 21 Nisan 2008 tarihinde görüştüklerini ve yaklaşık 17 aydır oğlu ile açık veya kapalı görüş, telefon ve mektupla hiçbir görüşmeleri olmadığını ileri sürdü.

İdris Arslan, bir gazetecinin, ''Oğlunuzun durumunu nasıl yorumluyorsunuz?'' sorusu üzerine, şunları söyledi. ''F tipi cezaevlerinde durum farklı. Alparslan, 4 yıldır bir odada yalnız başına kalmakta. Acaba o yalnız başına kaldığı odanın verdiği sıkıntıdan dolayı rahatsızlık mı geçiriyor? Yoksa farklı bir şey mi var? Bugün duruşmada kendisiyle hiç yüz yüze gelmedik. Bizim anladığımız kadarıyla görüşmek istemiyor. Ankara Sincan F Tipi Cezaevine gittiğimiz zaman oradaki yetkili arkadaşlara durumu açıkladığımızda, Alparslan'ın görüşmeye çıkmadığını söylediler defalarca. Ankara'dayken yetkili mercilere Alparslan'ın doktora götürülmesi konusunda defalarca dilekçe yazdım. Ama bu talebimiz hiç dikkate alınmadı. 17 Mayıs 2006 tarihinden itibaren bütün görüşmelerimizde Alparslan'ın rahatsız olduğunu gözlemledim. Ama bu rahatsızlığının nasıl bir rahatsızlık olduğuna bir anlam veremedim.''

İdris Arslan, ''Oğlunuzun baskı altında olduğunu düşünüyor musunuz?'' soruna karşılık, ''Acaba Alparslan bir baskı altında mı? Yoksa kendisine ilaç mı veriliyor? Yoksa zihin yönlendirmesi mi var? Böyle durumlarda insanın aklına her türlü ihtimal gelebiliyor'' dedi. Oğlunun, Danıştay saldırısından yaklaşık 2 ay önce Elazığ'a geldiğinde rahatsız olduğunu gözlemlediklerini, telefon konuşmalarında da ses tonunun iyi olmadığını, çok rahatsız ve gergin olduğunu hissettiklerini anlatan Arslan, ''(Bırak gel memlekete dinlen) dedim. (Tamam babacığım geleceğim) dedi. Daha sonra İstanbul'a geldiğimizde özel eşyaları arasında, 17 Mayıs 2006 tarihine bir rezervasyon notunu gördüm. Uçakta Elazığ'a yer ayırtılmış. Bana 2 gün önce (Elazığ'a geliyorum) dediği halde gelmedi. Ankara'da çıktı. Bu da beni düşündürüyor'' diye konuştu.

Ergenekon savcılarına başvurdu

Bir gazetecinin, ''Danıştay davası Ergenekon davasıyla birleştirildikten sonra farklı bir mecraya girdi. Siz bu aşamadan sonra oğlunuzu birileri tarafından yönlendirilme ihtimalini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda Ergenekon savcılarına bir başvurunuz oldu mu?'' sorusu üzerine İdris Arslan, Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz ile bizzat görüşmek istediğini telefonla bildirdiğini, mahkeme heyetine defalarca dilekçe yazdığını, ancak bu dilekçenin dikkate alınmadığını iddia etti. Davanın, soruşturulmayan, incelenmeyen bazı yönleri bulunduğunu ileri süren Arslan, bunun için Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini Adalet Bakanlığına şikayet ettiğini, mahkeme heyetinin de bunun üzerine soruşturma geçirdiğini bildirdi.

Bir gazetecinin, İdris Arslan, ''Danıştay saldırısından sonra (Oğlum bunu türban için yaptı) dediniz. Şimdi ise daha farklı değerlendiriyorsunuz'' sözleri üzerine ise şunları kaydetti:
''Olayı, ilk etapta, Danıştay baskını şeklinde duydum. Cumhuriyet gazetesi ile ilgili bilgim yoktu. Araştırdım, inceledim, bir de baktım olay farklı. O zamanlar öyle düşünüyordum. Bu işin içinde 'Ergenekon'un parmağı var' diye düşünüyorum. Acaba ilaç mı verildi? Uzmanlar, zihin yönlendirmesinden bahsederler. Hüseyin Görüm, Alparslan'ın bir gece fabrikada kaldığından söz ediyor. Alparslan'ın kaldığı fabrika acaba 'Ergenekon'a ait bir fabrika mı? Acaba o uyku sırasında Alparslan üzerinde bir operasyon mu yapıldı? Babası olarak tabii her şeyden şüphelenmek durumundayım. Her şeyi dikkate almak durumundayız.''

İdris Arslan, bir başka soru üzerine de, oğlunun söylemeyeceği şeyler bulunabileceğini ifade ederek, ''Belki de başkası yaptı. Alparslan, kendisinin yaptığı yanılgısı içerisine girdi'' dedi. Bir gazetecinin, ''Siz oğlunuzun Ergenekon tarafından yönlendirilmesiyle böyle bir olaya alet olduğunu mu düşünüyorsunuz?'' sorusuna, ''Zihin yönlendirmesi belki. İlaç, kimyasal ilaç... Alparslan idealist bir insandı'' yanıtını verdi.

 

Duruşma yarına ertelendi

Birinci Ergenekon davasının bugün görülen duruşması yarın saat 09.30'a ertelendi. Ferit İlsever, yarınki duruşmada savunmasını yapmayı sürdürecek.

 

İlsever: Hepimizin aklına zamanına yazık değil mi?

Birinci Ergenekon davasının tutuksuz yargılanan sanıklarında İP Genel Başkan Yardımcısı, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever, ''Hepimizin aklına, zamanına yazık değil mi? Burada oturmuşuz, haham bozuntusu bir şizofrenin saçmalıklarını çözmeye çalışıyoruz'' dedi.

Duruşmada savunmasını yapan İlsever, terör örgütleri arasında ''kuryelik'' yapmaktan suçlandığını belirterek, ''İddia makamı bu suçlamayı benim 1992 yılında Bekaa'da Abdullah Öcalan ile görüşmeme dayandırmaktadır. Öncelikle, PKK kamplarında çekilmiş fotoğraflarımızı, 18 yıl sonra bir yerlerde görünce üzerine atlamak huyundan vazgeçin. Biz o fotoğrafları daha Bekaa'ya gittiğimiz günlerde 2000'e Doğru dergisinde yaptığımız söyleşiyle beraber yayımlamışız'' diye konuştu.

''Örgüt kamplarına her gazetecinin gidemeyeceği'' görüşünün, ''iddianamenin uydurması olduğunu'' ifade eden İlsever, ''Çünkü isteyen gitmiş ve Öcalan'la görüşmüştür'' dedi. Terör örgütü PKK kamplarına Doğu Perinçek ve kendisinin yaptığı ziyaretler kadar anlamlısının yapılmadığını dile getiren İlsever, ''terör örgütleri arasında kuryelik'' iddiasını ''şerefsizlik'' saydığını ve nefretle reddettiğini söyledi.

İlsever, gerek emniyet, gerekse savcılık sorgusuna yöneltilen soruların neredeyse tamamının telefon görüşmeleri ile ilgili olduğuna işaret ederek, ''Emniyet'te sorulan soruların yüzde 90'ı Ulusal Kanal ve İP çalışmalarıma ait konulardaydı. Toplam 49 sorunun 18'i Ulusal Kanal çalışmalarımla ilgiliydi'' dedi. İlsever, 2001-2008 yılları arasında telefonlarının dinlenildiğini, ancak sadece 2008 şubat ayına ilişkin dinleme kararı bulunduğunu belirterek, ''Yaklaşık 7,5 yıl izinsiz dinlenmişim. Avukatlarım aracılığıyla gerekli müracaatları yapacağım'' diye konuştu.

Ulusal Kanal'ın haberciliğinin soruşturulduğunu ileri süren İlsever, şunları söyledi:
''Değerli yargıçlar, şunu samimiyetle soruyorum; Hepimizin aklına, zamanına yazık değil mi? Burada oturmuşuz, haham bozuntusu bir şizofrenin saçmalıklarını çözmeye çalışıyoruz. Bir ruh hastası bütün Türkiye'yi makaraya sarıyor. Adam ruh hastası ama bunu hastalığı dolayısıyla yapmıyor. CIA'nın ve Eymür'ün talimatlarını işte bu ruhla, bu kafayla uyguluyor. Vahim olan iddia makamının, bu saçmalıkları geldikleri adresi bildiği için iddianameye aynen koymasıdır.''

''Cumhuriyet gazetesini satın almak'' ve ''medya grubu kurmak'' iddialarının doğru olmadığını savunan Ferit İlsever, ''Ayrıca temel gerçek; Cumhuriyet'i niye satın alayım, Cumhuriyet gazetesi zaten bizimdir'' dedi.