Erdoğan ulusa seslendi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ortaya koydukları çağdaş ve küresel vizyonun, "Türkiye'yi bu vesayet çemberinin dışında düşünemeyen zihinler tarafından" bir türlü anlaşılamadığını iddia etti.

cumhuriyet.com.tr

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasına Balıkesir'in Dursunbey ilçesindeki madende meydana gelen kazada hayatını kaybeden 13 maden işçisine rahmet, ailelerine başsağlığı diledi. Kazanın ardından Çalışma Bakanı ve Enerji Bakanı ile milletvekillerinin olay yerinde incelemelerde bulunduklarını, kazayla ilgili soruşturmaların sürüdüğünü kaydeden Erdoğan, kazanın nedenlerinin en kısa zamanda netleşeceğini ve gerekenin yapılacağını bildirdi. Türkiye'nin ekonomisiyle, ticaretiyle, üretimiyle ve hizmet sektörleriyle ağır küresel kriz döneminde dünyanın en dinamik ekonomilerinden biri olarak dikkat çektiğini dile getiren Erdoğan, Türkiye, 21. yüzyılın yıldız ülkelerinden biri olmayı şimdiden garantilediğini söyledi.


"Vizyonumuz Türkiye'yi vesayet çemberinin dışında düşünemeyenler tarafından anlaşılamadı"

"Türkiye'nin değişimi" derken, hâkimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu, bu ilkenin lafta kalmadığı bir ülke olmaktan söz ettiğini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bizim ortaya koyduğumuz bu çağdaş ve küresel vizyon, ne yazık ki, Türkiye'yi bu vesayet çemberinin dışında düşünemeyen zihinler tarafından bir türlü anlaşılamadı. Ancak memnuniyetle ifade edeyim ki bu köhne anlayışlar, millet iradesinden doğan büyük değişim karşısında her geçen gün biraz daha marjinalleşti. Yakın geçmişimiz boyunca ülkeyi krizlerden krizlere sürükleyen bu zihniyet, kendi yanlışlarının faturasını daima milletimize ödetmiştir. Sizler bu acı tabloları gayet iyi biliyorsunuz, insanlarımız bu ağır yükü yıllarca taşımak zorunda kaldı. Ama gün geldi, bıçak kemiğe dayandı, milletimiz ülkesinin geleceğine büyük bir kararlılıkla sahip çıktı. Bu irade milletimizi yeniden tarih sahnesine çıkaran çok güçlü bir değişim iradesidir. Bugün herkes görmüştür ki, Türkiye, modern, özgür, ileri, aydınlık bir demokrasi hedefinden asla geri dönmeyecektir. Bu dava milletin davasıdır. Bu ideal milletin idealidir. Bu medeniyet sancağını taşıyan da yine bizzat milletin ta kendisidir. Biz de gücümüzü ve meşruiyetimizi aziz milletimizin işte bu hak ve özgürlük iradesinden alıyoruz. Bu yol, her alanda ileri, her alanda örnek, demokrasisiyle de, ekonomisiyle de güçlü bir Türkiye'ye çıkacaktır."


"Demokratik standartların yükseldiği her dönemde huzur arttı"

Türkiye gibi, her alanda dünyaya entegre olmuş, ekonomisini, dış politikasını, sosyal yaşamını dünya ile bütünleştirmekte olan bir ülkenin, demokrasi konusunda düşük standartlarda kalmasının düşünülemeyeceğine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, Türkiye'de demokrasinin standartlarının yükseldiği her dönemde refahın, huzurun arttığını, ekonominin atılıma geçtiğini, demokrasinin askıya alındığı, tartışıldığı, vesayet altında bırakıldığı her dönemde de Türkiye'nin gerilediğini belirtti.

Kararlılıkla, cesaretle, yılmadan, yorulmadan Türkiye'yi aydınlık yarınlara kavuşturma mücadelesini sürdüreceklerini bildiren Erdoğan, "Türkiye bütün sorunlarını sağduyuyla, aklıselimle, en önemlisi de hukukla çözecek güç ve birikime ziyadesiyle sahiptir. Bütün vatandaşlarımızın bu noktada tam bir gönül rahatlığı içinde olmalarını özellikle tavsiye ediyorum" diye konuştu.

Dünyadaki büyük ekonomik krizin başından bu yana gösterdikleri dikkatli ve aktif yönetim anlayışının yavaş yavaş meyvelerini vermeye başladığını kaydeden Erdoğan, 40'ın üzerinde ülkenin kredi notu düşürülürken 4 ayrı uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye'nin kredi notunu yükseltmesine işaret etti. Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin açıkladığı Ocak ayı ihracat rakamlarına göre, geçen yılın aynı dönemine göre ihracatın yüzde 12.5 oranında arttığını ve 7 milyar 912 milyon Dolar olduğunu kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin gerek özel sektörün yatırımlarıyla, gerek kamu yatırımlarıyla dinamik büyüme performansını sürdürdüğünü ifade etti.

"Laf üretmiyoruz, iş üretiyoruz" diyen Başbakan Erdoğan, "Bir ülkede ekonomik güven ve istikrar yoksa ne özel sektör bu yatırımları yapabilir, ne devlet bu yatırımlara kaynak ayırabilir" diye konuştu.


"GAP, DAP ve KOP terörün zeminini ortadan kaldıracak"

Türkiye'nin kalkınmasından belli bölgelerin, belli şehirlerin değil, Türkiye'nin doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle topyekûn kalkınmasını kastettiklerini bildiren Erdoğan, Türkiye'nin kalkınmada geri kalmış bölgelerini de ileri seviyelere taşımak istediklerini, bunun için devam etmekte olan bölgesel projelere büyük önem verdiklerini, bu kapsamda GAP ve DAP kapsamında bulunan bölgelerin kalkınması için önemli projeleri hızlandırdıklarını açıkladı.

2008 yılı başında GAP yatırımları için 1 milyar 63 milyon lira tahsis ettiklerini, bu rakamın, 2009 yılında 2 milyar 700 milyon lira ve 2010 yılında da 3 milyar 100 milyon lira seviyesine ulaştığını belirten Başbakan Erdoğan, "GAP, DAP ve KOP Projeleri sadece bulundukları bölgelere hizmet verecek, sadece bulundukları bölgelerin kaderini değiştirecek projeler değildir. Bu projeler tamamlandığında, Doğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu'yla birlikte tüm Türkiye'nin kaderi ve çehresi değişecektir. Tüm dünyada gıda krizinin baş gösterdiği bir dönemde, bizim bu dev projelerimiz Türkiye'yi dünyada ayrıcalıklı bir konuma yükseltecektir. Ayrıca bu projeler, terörün zeminini de ortadan kaldıracak, işsizlik ve göç sorununa getireceği etkin çözüm sayesinde bölge insanımızın istismar edilmesinin önüne geçecektir" diye konuştu.


"Nükleer silahlanmaya karşıyız ama çifte standart olmamalı"

Şubat ayının diplomatik temasları yoğun olduğu bir ay olduğunu, Katar ve İspanya'ya iki önemli seyahat gerçekleştirdiklerini anımsatan Erdoğan, Katar seyahati sırasında bu ülkede bulunan birçok ülke temsilcisiyle çok yararlı geçen temaslarda bulunduklarını, ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton ile başta Türkiye-ABD ilişkileri olmak üzere, bölge ve dünya meseleleri hakkında detaylı görüşmeler yaptıklarını kaydedetti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu buluşmada Ortadoğu barışı, Afganistan meselesi, uluslararası terörle mücadele, küresel ekonomik kriz gibi birçok mesele gündeme geldi. Yine dünya gündeminde canlılığını sürdürmekte olan nükleer silahlanma konusunda da ülke olarak taşıdığımız hassasiyeti ve sorunun diyalogla çözümü için Türkiye'nin üstlenebileceği rolü Sayın Clinton'a ilettik. Türkiye'nin nükleer silahlanma konusundaki tutumu öteden beri aynıdır, biz ilkesel olarak nükleer silahlanmaya karşıyız, bunu insanlığın lehine görmüyoruz. Ancak uluslararası camianın böylesine önemli bir konuda meseleye çifte standartla yaklaşmasına da karşıyız. Bugün başta Ortadoğu sorunu olmak üzere bölgesel ve küresel bütün anlaşmazlıklarda problemin kaynağı, tutarlı ve hakkaniyetli çözüm önerilerinin ortaya konmaması, bu doğrultuda güçlü bir iradenin ve ortak siyasi tavrın gösterilmemesidir.

Bu noktada herkesin bir özeleştiri yapması lazım. Bir diyalog zemini oluşması isteniyorsa, öncelikle bütün tarafların samimi, dürüst ve kararlı davranması gerekiyor. Bu değerler üzerine yükselmeyen bir uluslararası siyasetin, barış ve adalet üretmesi mümkün değildir. Türkiye'nin dış politikası, değer-merkezli bir politikadır. Biz, insanlığın ortak mirasından, tarihimizden, kültürümüzden, coğrafyamızdan aldığımız değerleri dış politikamıza yansıtmaya çalışıyoruz. Bu alanda aldığımız mesafe artık herkes tarafından takdir edilmektedir."


"Türkiye dünyaya, dünya da Türkiye'ye yakınlaşıyor"

Türkiye-İspanya Zirvesi'nin ikincisine katılmak üzere İspanya'ya gittiğini anımsatan Başbakan Erdoğan, bu zirvede verimli görüşmeler gerçekleştirildiğini, iki ülkenin dostane ilişkilerini çok daha iyi seviyelere taşımak için pek çok konuda ortak bakış açıları geliştirdiklerini kaydederek "Nitekim bunun somut bir sonucu olarak, bundan böyle İspanya'ya gidecek işadamlarımıza, akademisyenlerimize, sanatçılarımıza ve Erasmus kapsamındaki öğrencilerimize gerekli vize kolaylığı sağlanacak. 5 yıllık vize ama çok girişli olarak bu seyahatimiz esnasında gerçekleştirildi" dedi.

Bu ay yine dünyanın dört bir tarafından çok önemli misafirleri Türkiye'de ağırladıklarını bildiren Erdoğan, Kosova Cumhurbaşkanı Seydiyu, Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kikwete ve Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Haris Sladziç'in bu ay içinde Türkiye'yi ziyaret ettiğini, Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan üçlü danışma toplantılarının beşincisinin de Ankara'da gerçekleştirildiğini anımsattı. İran Dışişleri Bakanı, ABD Savunma Bakanı, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve Almanya Federal Eğitim-Araştırma Bakanı'nın da Türkiye'yi ziyaret edenler arasında olduğunu kaydeden Erdoğan, "Kısacası, Türkiye dünyaya yaklaşırken, dünya da Türkiye'ye yakınlaşıyor. Ülkemiz ile dünya arasına kurulan eski, anlamsız duvarlar her gün birer birer yıkılıyor" diye konuştu.


"Çeşitli kesimlerle buluşmaları sürdüreceğiz"

Ulusa Sesleniş konuşmasında sanatçılarla biraraya geldiği 'açılım' toplantısına da değinen Başbakan Erdoğan, "Çeşitli toplum kesimleriyle bu buluşmaları bundan sonra da gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Türkiye ancak sorunlarıyla yüzleşme cesaretini göstererek meselelerini çözebilir. Burada her insanımıza büyük sorumluluk düşüyor. Kurumlarımıza büyük sorumluluk düşüyor. En çok da biz siyasetçilerle birlikte aydınlarımıza, fikir adamlarımıza, sanatçılarımıza, medya temsilcilerine ve toplum önderlerine görev düşüyor.

Bu vesileyle Türkiye için aklıyla, fikriyle, emeğiyle, gayretiyle çalışıp çabalayan her insanımıza ben bir kez daha şükranlarımı ifade ediyorum" diye konuştu.