‘Erdoğan ülkene böyle huzur getiremezsin’

Dış İlişkiler Komitesi’nde konuşan Cumhuriyetçi Dana Rohrabacher, Türkiye’nin yanlış yolda ilerlediğini ve bunun alarm verici olduğunu söyledi. Milletvekili Ciciline ise “Türkiye artık iyileşemeyecek kadar demokrasi yolundan kaydı” eleştirisinde bulundu.

İlhan Tanır

Amerikan Kongresinin Dışilişkiler Komitesinin “Avrupa, Avrasya ve Yeni Tehditler” Alt Komisyonu’nda Türkiye’deki gelişmeler tartışıldı. Cumhuriyetçi Parti Kaliforniya Eyaleti Kongre üyesi Dana Rohrabacher’in başkanlığını yaptığı toplantı sonunda “Türkiye’nin yanlış yolda ilerlediğini” kaydetti ve bu durumun “alarm verici” olduğunu söyledi. Türkiye’de siyasi gücü elde bulunduranların bunu yanlış kullandığı yönündeki haberlere dikkat edilmesi gerektiğini söyleyerek, “Şimdiden Türkiye’deki demokrasi doğasının uzun zamandır gücü elde tutanlar nedeniyle (negatif olarak) etkilendi” dedi. Kürtlere karşı yeniden şiddet ve askeri yollarla müdahaleye başlandığını söyleyen toplantı başkanı, “Ülkene huzur ve barışı askeri yollarla getiremezsiniz” diye ekledi.

Toplantıya ABD merkezli bir insan hakları gözlemevi olan “Freedom House”dan Nate Schenkkan, Ortadoğu Enstitüsü Türkiye uzmanı Gönül Tol ve Washington’da yakın geçmişte açılan Turkish Heritage Organization adlı kurumun Başkan Yardımcısı Ali Çınar tanık olarak katıldı.

Yolsuzluk başlıyor

Rohrabacher toplantıyı “Bize açıkça görünüyor ki Türkiye yanlış yolda gidiyor. Endişe sahibi olanlarımız, cumhurbaşkanının kuralları değiştirerek, görev süresini uzatmaya çalıştığını görüyor... ABD başkanları iki dönemde karar kıldılar. 8 yıl. Bunda sonra yolsuzluk başlıyor, ve şimdi biz görüyoruz ki ya yolsuzluk var, ya da gücün yozlaştırması, veya ikisi de var” diyerek kapattı. Aynı komisyonda kıdemli Demokrat Parti üyesi Gregory Meeks, “Biz, ABD Kongresi’nde Türkiye’nin demokrasinin gelişimi hakkında endişeliyiz. Biz Türkiye’de akademik özgürlüğü, basın özgürlüğünü, zor olsa da bireylerin devleti eleştirme haklarını, halkın bu endişelerini seslendirebilmesini destekliyoruz. İnsanlar bunları korku duymadan yapabilmeli. Amerika’dan biliyoruz ki bu sesleri bastırmaya çalışmak sonuçta şiddete götürür, demokrasiye zarar verir” dedi.

Komisyon üyesi Milletvekili David Ciciline, Barış Sürecinin terk edilmesinin Erdoğan’ın kararı olduğunu belirterek “Siviller de dahil olmak üzere Kürtlere yapılan baskıların aşırı derecede rahatsız edici” dedi. Türk ordusunun, Kürtlerin yaşadığı Türkiye’nin güneydoğusunu “savaş alanı” haline getirdiğini ifade eden Ciciline “Kürt siyasi liderleri adil yargılama olmadan toplanıp, hapise atıldılar, medya ve sivil gruplar üstüne saldırılar arttı. Türkiye bir zamanlar sağlam bir şekilde demokrasi yolunda iken korkarım artık iyileşemeyecek kadar (demokrasi) yolundan kaydılar. Türkiye’nin Kürtlere ve diğer azınlıklara, Erdoğan’ı eleştirenlere karşı anti-demokratik taktikler uygulamasından hepimiz alarma geçmeliyiz” şeklinde konuştu.

‘Siyasi olmamalı’

Konuşmacılardan biri olan Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanı Ali Çınar, toplantıda mevcut hükümetin politikalarını savundu, 1128 akademisyenin attıkları imza nedeniyle uğradığı baskıların meşru olduğu iddia etti. Çınar, “Akademik özgürlük siyasi hedefler için kullanılmamalı” dedi.

Ortadoğu Enstitüsü’nden Gönül Tol ise konuşmasında Türkiye’de temel hak ve özgürlükler konularında ciddi eksiklikler yaşandığını belirterek, “Türkiye, demokratik olmadıkça istikrarlı bir ülke olamaz” dedi.

‘KÜRTLERDEN OY ÇIKMAYINCA TAKTİK DEĞİŞTİ

Şubat ayı sonunda ortak bir anlaşma ile yol haritası ortaya konması HDP ve AKP yetkilileri ile beraberce ilan edildiğini hatırlatan Nate Schenkkan ise “Mart ayında ise Erdoğan’ın bu yol haritasını reddetti, bu planlardan habersiz olduğunu söyledi ki bunun olması mümkün değildi. Bülent Arınç bu hafta Erdoğan’ın bu planlardan haberi olduğunu söyledi. Erdoğan’ın bu yol haritasını reddetmesinin nedeni kilit önemde aslında. Mart 2015’te ne olmuştu? İnanıyorum ki Erdoğan, Kürt partilerle müzakere ederek anayasayı değiştiremeyeceğini ve başkanlık sistemini elde edemeyeceğini anladı. Türkiye’de Kürtler yerine isteğini alabileceği sadece bir grup daha vardı onlar da milliyetçilerdi. Kendisi de bu yolu takip etti. Önce aziran sonra da kasım ayı öncesi. Ve o şekilde Kürtler yerine miliyetçilerden oy alması gerektiğini anladı. Böylece müzakereler bozuldu, şiddet ve baskı birbirini getirdi.’’