Erdoğan, TEKNOFEST'te konuştu: Ecdadımız liderliği ne yazık ki elinden kaçırmıştır

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TEKNOFEST İSTANBUL Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali'nin gerçekleştirildiği İstanbul Yeni Havalimanı'nda konuşma yaptı.

(DHA
<video:1090664>

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Teknoloji Takımı (T3) Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen TEKNOFEST İSTANBUL Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali'nin gerçekleştirildiği İstanbul Yeni Havalimanı'na uçakla geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı taşıyan uçağa, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da F-16 ile eşlik etti. Erdoğan, Milli Savunma Bakanı Akar'ı selamladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üzerinde Cumhurbaşkanlığı forsunun bulunduğu pilot üniforması giydiği görüldü.

Erdoğan'ın festivalde gerçekleştirildiği konuşmasından satır başları şöyle:

"Ecdadımız asırlar boyunca hep daha ileriyi, daha fazlasını hayal etmiş, bunun peşinden gitmiş, mücadelesini vermiş ve çoğunlukla da hedefine ulaşmıştır. 'Kızıl Elma' diye ifade ettiğimiz ufkun ötesindeki hedeflerimiz hep yenilenmiştir. Ne zaman hayal etmeyi bıraktıysak işte o zaman gerilemeye başladık. Biz de Türkiye'ye ne kazandırdıysak, hep hayallerimizin peşinden giderek başardık.

"Şu havalimanı bile ülkemizin teknoloji konusundaki vizyonunun en somut ifadesidir"

Ülkemizin 'Milli Teknoloji Hamlesi'nin başarıya ulaşması, teknoloji üreten bir toplum haline dönüşmemizle mümkündür. Festivalimize ülkemizin dört bir yanından gelen binlerce gencimizi ve diğer katılımcılarımızı işte buhedeflere ulaşmayı sağlayacak potansiyelimizin örnekleri olarak görüyorum. 'Milli Teknoloji Hamlesi' doğrultusundaki tüm çalışmaları, Cumhurbaşkanlığı ve ilgili tüm kurumlar olarak sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte desteklemekte kararlıyız. Sadece bu etkinliğin düzenlendiği şu havalimanı bile ülkemizin teknoloji konusundaki vizyonunun en somut ifadesidir. Hezarfen'in, Ali Kuşçu'nun, Uluğ Bey'in başlattıkları hamleyi işte bu gün burada yeni havalimanımızda çok farklı bir yere taşıyoruz. Yıllardır başka yerlerdeki gösterilerini hayranlıkla izlediğimiz pek çok etkinlik, artık ülkemizde düzenleniyor.

"Djital güvenliğiniz yoksa gerçek manada özgürlüğünüzü sağlayamazsınız"

Artık fiziki güvenliğinizi siber güvenlikle, dijital sanayiyle, yerli yazılımla, yapay zekayla tahkim etmiyorsanız kendi kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Günümüzde dijital güvenliğiniz yoksa istediğiniz kadar fiziki tedbir uygulayın, gerçek manada özgürlüğünüzü sağlayamazsınız. Esasen bizim ecdadımız, yıllarca kendi döneminin teknolojilerine öncülük etmiş, daha sonra liderliği ne yazık ki elinden kaçırmıştır. Osmanlı Devleti 17. yüzyıldan itibaren teknoloji konusundaki geriliğinin farkına varmıştır. Dönemin padişahları ve dirayetli yöneticileri bu sorunun çözümünü batının teknolojisini ülkemize taşımakta görmüştür. Bu tercihin tabii bir sonucu olarak teknolojiyi kullanacak insan kaynağı da yine batıda eğitilme yoluna gidilmiştir. Bugün geriye doğru baktığımızda bu tercihin çok da isabetli olmadığını anlıyoruz. Mühendislik öğrensin diye Batı'ya gönderdiğimiz öğrenciler çoğunlukla zihinleri bize yabancı fikirlerle iğfal edilmiş olarak ülkelerine dönmüşlerdir. Halbuki asıl olan hazır teknolojiyi almak ve onun kullanımını öğrenmek değil, teknolojiyi tasarlamak, geliştirmek ve öğretmektir. Osmanlı özellikle Sultan Abdülhamid-i Sani döneminde bu istikamette birtakım adımlar atmışsa da maalesef devletin ömrü bunları tamamlamaya yetmemiştir.

İşte bu bilinçle Cumhuriyet döneminde Osmanlı'dan devralınan tecrübeler ve teknik birikimin üzerinde dönemin şartları itibarıyla asla küçümsenmeyecek birtakım teşebbüsler başlatılmıştır. Mesela 1925'te Haliç'te yerli sermaye ile gerçekten önemli bir savunma sanayi fabrikası kurulmuştur. Devlet de askeri fabrikalar kurarak, aynı yönde birtakım adımlar atmıştır. 2. Dünya Savaşı yıllarında bu çabalar hız kazanmıştır. Nuri Demirağ, kendi geliştirdiği uçakları, kendi kurduğu bir fabrikada üretmeye başlamıştır. İlk etapta çok sayıda eğitim uçağı ile küçük yolcu uçakları üreten bu fabrika, dönemin tek parti yöneticilerinin basiretsizliğinin kurbanı olmuştur. İngiltere ve Amerika'nın askeri yardımları bahane edilerek, bu fabrika atıl hale getirilmiştir. Öyle ki Nuri Demirağ'ın uçaklarını almayan dönemin Türk Hava Kurumu Başkanı kendisini, 'Amerika'nın verdiği bedava uçak dururken, fabrikanıza parayla sipariş verirsem yarın bu millet beni asar.' diyerek savunmuştur. Bununla da yetinilmemiş, Nuri Demirağ'ın uçak fabrikasının dışarıya ihracat yapmasına dahi izin verilmemiştir. Tüm hayatını uçmaya ve uçaklara adayan Vecihi Hürkuş'un gayretleri ve samimi çırpınışları görünmeyen engeller tarafından sürekli engellenmiş, sabote edilmiştir. Uçak bombaları ve motor üreten Şakir Zümre ise karşısına çıkartılan engeller sebebiyle işini önce tarım aletleri yapımına, orada da destek bulamayınca soba imalatına çevirmek zorunda kalmıştır.

Bundan 59 yıl önce Bandırma Füze Kulübü'nü kurarak füze denemeleri yapan Kirkor Divarcı ve ekibinden oluşan gençlerimizin başlarına gelmeyen kalmamıştır. Kamuya ait savunma sanayi fabrikaları da Makine Kimya Endüstrisi Kurumu altında toplanmış ama hiçbir zaman arzu edilen atılımları ne yazık ki gerçekleştirememiştir.

"Gereken adımlar uzun yıllar boyunca yeterli düzeyde atılamadı"

Kıbrıs Barış Harekatı'nda ülkemizin mühimmattan yedek parçaya ve tüm bunlarla birlikte telsiz muhaberesinde bile haberleşme sistemlerine kadar her alanda yaşadığı ambargo, durumun vehametini anlamaya başlamamıza vesile olmuştur. Buna rağmen gereken adımlar uzun yıllar boyunca yeterli düzeyde atılamadı. Benzer sıkıntıları otomobilden bilgisayara teknolojiyle ilgili kadar her alanda görmek mümkündür. Yerli otomobilimiz Devrim'in hikayesi malumunuzdur. Hazırcılığın cazibesi bir kez daha üretim iştiyakına galip gelmiştir. Rahmetli Özal bu gerçeği fark ettiği için bu alandaki projeleri bütüncül değerlendirme yoluna gitmiştir. Dönemin şartları ve imkanları çerçevesinde birtakım önemli çalışmalar başlatılmışsa da 2003'e geldiğimizde savunma sanayimizin ihtiyaçlarının ancak yüzde 20'si yerli imkanlarla karşılanabilir durumdaydı. Üstelik bu yüzde 20 içinde de yüksek teknolojiye dayalı maalesef pek bir şey göremiyorduk. Başbakanlığım döneminde bu alanı kişisel himayem altına alarak büyük bir atılım başlattık. Projelerin tasarımından finansmanına kadar her aşamasını bizzat takip ettim. Tank, helikopter, insansız hava aracı gibi pek çok ürünün hazır alım projelerini iptal ederek, tamamında milli ve özgün model geliştirme çalışmalarını başlattık. Bu sayede Türkiye, savunma sanayi ihtiyaçlarının yüzde 65'ini kendisi üretebilen bir ülke durumuna gelmiştir."

Halen ülkemizde 600'ün üzerinde savunma sanayi projesi yürütülüyor. Tanktan zırhlı araçlara, savaş gemisinden deniz altına, uçaktan helikoptere, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından milli piyade tüfeğine, uydulardan hava savunma sistemlerine, füzelerden lazer silahlarına kadar geniş bir ürün yelpazesine şu anda sahibiz. Açık konuşmak gerekirse şayet bu düzeye gelmemiş olsaydık, şu anda yürüttüğümüz sınır içi ve ötesi operasyonlarda çok büyük zorluklarla karşılaşırdık. Eğer Afrin'de başarı sağladıysak, Cerablus'ta sağladıysak,Cudi'de, Gabar'da arka arkaya başarılar geliyorsa, Kandil'de, Sincar'da başarılar geliyorsa, işte bütün bunların büyük bir kısmını artık ülkemizde üretir hale geldik.

Ülkeden giden bilim insanlarına davet

Savunma sanayimiz geliştikçe orta ve yüksek teknolojiye dayalı araştırma, geliştirme ve ticari ürün faaliyetleri de hızlanmaya başladı. Bunun yanında finans teknolojilerini sağlık, enerji ve diğer kritik teknolojileri yerli ve milli olarak geliştirerek bağımsızlığımızı perçinlemeye çalışıyoruz. 'Dünyanın en büyük ekonomisinden biri olacağız.' derken aynı zamanda işin bu boyutunu da kastediyoruz. Bu çerçevede bilim insanlarımızın yurda dönüş seferberliğini başlatıyor. Uluslararası lider araştırmacılar programı hazırlıyoruz. Buradan dünyanın her yerindeki bilim insanlarımızı, ülkemizde başlattığımız bilim ve teknoloji atılımımıza katılmaya davet ediyorum. Öte yandan 1930-1940'lardaki hamlelerimiz ne ise, şimdi yeniden bu hamleyi kazanmak ve bu adımı atmak durumundayız. O zaman engellendiler. Bu dönemde de elbette projelerimiz sabote edilmeye çalışıldı.

''Tehdit edildiğimiz anlar dahi oldu''

Bu projelere ön açan bir iktidar var. Ne diyorlardı bize? 'Boş verin. Ne yapacaksınız yeni teknolojiyi geliştirmeyi? Size en gelişmiş teknolojiyi verelim.' teklifleriyle karşılaştık. Sürekli daha iyisini, daha ucuza verme vaadiyle kandırılmak istendik. Şu insansız hava araçları... Vermediler. Bizzat oturduk, konuştuk. Vermediler. İki gün, üç gün, 48 saat... Paramızla vermediler. Ama terör örgütlerine görüyorsunuz 19 bin TIR silah ve mühimmat gönderiyorlar, 3 bin kargo uçağıyla silah ve mühimmat gönderiyorlar. Bunlar, bize dost görünenler, stratejik ortak görünenler. Bize bunlar bunu yapıyor. Hatta ima yoluyla Nuri Demirağ'ların, Nuri Killigil'lerin akıbetiyle tehdit edildiğimiz anlar dahi oldu" ifadelerini kullandı.

"Tayyip Erdoğan sizin yaşlarınızdayken ilk karşılaştığı zorluk karşısında pes edip evine dönseydi bugün burada olamazdı"

Devletlerin ve milletlerin hayatında tesadüflere yer yoktur. Allah bize çalıştığımız kadarını vadediyor. Eğer teknolojide ileri bir düzeye gelmek ve şöyle aşırı bir sıçrama hareketini gerçekleştirmek istiyorsak bunun tek yolu çalışmaktır, çalışmaktır, çalışmaktır. Bugün ülkemizde neredeyse her üniversitemizde mühendislik fakültemiz var ama hala mühendis sayımız yeterli değil. Daha bu okullardaki eğitimin kalitesini konuşmuyorum bile. Yazılımdan donanıma kadar her alanda katetmemiz gereken çok mesafe bulunduğunun farkındayız. Geldiğimiz yeri küçümsemiyoruz ama önümüzdeki yolun uzunluğunu da inkar etmiyoruz. Buradan tüm gençlerimize sesleniyorum. Lütfen hayallerinizin peşinden gidin. Siz bu yola girdiğinizde yanınızda üniversiteleriyle, araştırma geliştirme destekleriyle, teşvik programlarıyla, hibe uygulamalarıyla, tüm imkanlarıyla devletinizi bulacaksınız. Şair ne diyor, 'Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.' Bugün dünyanın en zengin insanları arasında yer alan Asya kökenli bir girişimcinin kurduğu internet alışveriş sitesine gelinceye kadar yaşadıklarının hikayesi de azimle hedefinize yürüdüğünüzde nereye ulaşabileceğinizin örneklerinden biridir. Ülkemizdeki pek çok iş adamından da kendi benzer hikayelerini dinledim. Hatta kendi hayat hikayem de aynı şekilde gelişmiştir. Sizlerden isteğim, karşılaştığınız zorluklardan, hayal kırıklıklarından asla yılmadan yolunuza devam etmenizdir. Eğer Tayyip Erdoğan sizin yaşlarınızdayken ilk karşılaştığı zorluk karşısında pes edip evine dönseydi bugün burada olamazdı.

Sofuoğlu'na ödül

Erdoğan,TEKNOFEST'te ilk günkü yarışı kazanan Dünya Süpersport şampiyonu motosikletçi ve AKP Milletvekili Kenan Sofuoğlu ile daha önce yapılan roket yarışması ve model uydu ile robotaksi yarışmasında dereceye giren öğrencilere ödüllerini verdi.

 

 

Hulusi Akar, F-16 ile alana geldi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TEKNOFEST festivalinin gerçekleştirildiği İstanbul Yeni Havalimanı'na F-16'lar eşliğinde geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bulunduğu ATA uçağı, 3 F-16 eşliğinde İstanbul Yeni Havalimanı üzerinde selamlama uçuşu yaptı. Erdoğan'ın uçağından önce F-16'lar alana indi. Uçaklardan birinde ikinci pilot olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, diğerinde ise Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz yer aldı. Daha sonra ATA uçağı havalimanı pistine indi.

'Dolar molar aşar geçeriz'

Erdoğan, konuşmasının ardından gerçekleştirilen ödül töreninin sonunda ise 'Dolar molar aşar geçeriz. Buradan AVM'cilere bir daha sesleniyorum. Türk lirası dururken hala dolarla hareket edecek olursanız kusura bakmayın. Takkeleri değişiriz. Burası Türkiye, buranın parası Türk lirası.' açıklamasında bulundu.