Erdoğan: İki bileziği hiç unutmadım
Recep Tayyip Erdoğan AKP'nin köşk adayı olarak ilk konuşmasını yaparken yeni bir dönem vurgusu yaptı.
cumhuriyet.com.trAKP Cumhurbaşkanı Adayı Tanıtım Toplantısı Ankara Ticaret Odası'nda (ATO) gerçekleştirilDİ. Cumhurbaşkanığı adaylığı Mehmet Ali Şahin tarafından açıklanan Recep Tayyip Erdoğan kürsüye çıktı.
İşte Erdoğan'ın adaylık konuşması:
- Mülkün sahibi Allah'tır. Bizi bu günlere eriştiren Rabbime sonsuz hamdolsun. Çıktığımız bu kutlu yolculukta Rabbim ayaklarımızı doğruluk üzre sabit kılsın. Ya Rab bizim göğsümüzü genişlet. Sen ki her şeye gücü yetensin. Bu mübarek günde dileğimiz odur ki bu milleti zaferle müjdele ya Rabbi. Amin amin amin...
- Her birinize sonsuz teşekkür ediyorum. Bu anlamlı günde heyecanımızı bizlerle paylaşan yol arkadaşlarımız yürekten selamlıyorum. Şahsımı 12. Cumhurbaşkanlığı için aday gösteren tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
İki bilezik
- 1994 yılıydı İstanbul'da yerel seçmler için koşturuyorduk. İstanbul'un her semtine her sokağına ulaşmaya çalışıyorduk. Tehdit telefonlarına aldırmıyorduk. İstanbul'un yoksul mahallelerinden birindeydik bir kız çocuğu yanıma geldi, elina uzattı. İki bileziği elime tutuşturdu, 'annem sakın seçilince bizi unutmasın dedi' diye de konuştu. O iki bilezik benim hep karşımda oldu ve ben o gözleri hiç unutamadım. Pınarhisar Cezaevi'nde yatarken hep o çocuğun bakışları gözümdeydi ve o iki bilezik. Başbakan olduğumda hep o gözler karşımdaydı. Gece yorgun başımı yastığa koyarken, sabah uyanancı o masum çocuğun gözündeki o umut hep karşımdaydı. Ne o gözleri ne de o gözlerin verdiği mesajı bir an olsun aklımdan çıkarmadım. Biz siyaseti işte o gözler için yaptık. Siyaseti onlarla beraber onlar için yaptık.
- İstanbul'un işgal edildiğini duyunca yiyecek ekmeği yokken bileziğini çıkarıp gönderen Pakistanlı kadını unutmadık.
- 12 Eylül'de Mamak'ın Diyarbakır'ın hesabını sormak için bu siyaseti yaptık. Okuyamayan başörtülü kızlarımız için, oğluyla Türkçe bilmediği için cezaevinde sadece bakışan analar için siyaset yaptık. Yoksul ama adam gibi adamlar için siyaset yaptık. Filsitin için Mısır için Suriye için Somali için siyaset yaptık.
- İmam hatipte okuyoruz diye bize 'sizden ancak ölü yıkayıcı olur' dediler. Namaz kılıyoruz diye aşağıladılar. eve girerken ayakkabılarımızı çıkartıyoruz diye bizi aşağıladılar. Mücadelemiz yükseldikçe saldırılarını daha da artırdılar. Hapsettiler, muhtar bile olamaz dediler. Bize demokrasiyi, eşitliği devlet nazarında eşit olmayı yakıştıramadılar. Biz başkalarının bize ne dediğine bizi nasıl tarif ettiğine bakmadık. Standart vatandaş olma derdine düşmedik. Diklenmeden dik durduk. Allah'ın yardımı ne zaman diye soruların sorulduğu dönemlerde, 'Allah'ın yardımı yakındır, sabredin' diyenlerden olduk. Onlar itelediler, biz daha da azmettik. Her darbeyle daha da güçlendik. Manşetlerle çarpışarak büyüdük. Kriterimiz her zaman Hak oldu. Milletin ne söylediğine baktık. Yunusun dediği gibi 'yaradıları severim yaradandan ötürü' dedik. Bizi sevmeyenleri de sevdik. Bize oy vermeyenlere de hizmet götürdük. Kürt demedik, Türk demedik, Musevi demedik, Hristiyan demedik.... Bu ülke bize oy verenlerin kadar bize oy vermeyenlerin de ülkesidir. Bu ülke bizi sevenlerin kadar sevmeyenlerin de ülkesidir.
- AK Parti her yerde var. Asimilasyonun peşinde olmadık. Onlar ayrıştırdılar, biz kardeşliğin mücadelesini verdik. Türkiye'ye kibirle parmak sallamak istediler. biz ise çekinmeden 'siz kimsiniz?' sorusunu sorduk. 'Bize kibirle bakma cürretini nerden buluyorsunuz?' diye sorduk. Biz Alparaslanların, Fatihlerin, Menderelerin, Necmettin Erbakan'ın mirasının temsilcisiyiz. Unutturulmak istenen bi rmedeniyeti yeniden inşa etmenin mücadelesini verdik.
- Bu ülkenin gençlerine özgüven aşıladık. Bu aziz millete hayal gibi görünen şeylerin gerçek olduğunu gösterdik.
'Statükonun soğuk yüzünü bulduk'
- 2007 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı'nı seçmeye kalkarken statükonun soğuk yüzünü bulduk. Veseyat partileri bu kriz sürecine destek verdiler. Hemen anayasa değişikilği yaptık, halk oylamasına götürdük. Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesi demokrasimiz adına çok büyük bir dönüm noktasıdır. Bu bir tarihin kapatılmasıdır. 11 Kasım 1938'de askerler TBMM'yi kuşattılar. İsmet İnönü tehdit altındaki bir meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçildi. Sonra Celal Bayar'ı seçtiler ve idama mahkum ettiler ancak yaşı büyük olduğu için idam edemediler.
- İsmet İnönü ardından 60 darbesini yapanlar Cumhurbaşkanığı makamını halkın karşısına ceberrut devlet olarak koydular. Türkiye'de her cumhurbaşkanlığı seçimi olay olur. Sivil siyasetin cumhurbaşkanı seçmesine hiçbir zaman iyi gözle bakılmadı. Özal'a yapılanları çok iyi hatırlıyoruz. 367 krizini yaşattılar.
Çatı aday
- Şimdi geliyoruz 10 Ağustos'a. Sadece cumhurbaşkanı seçilmeyecek. Kara bir dönem kapanmış olacak. Halka karşı devleti temsil edecek bir cumhurbaşkanı seçmiyoruz. Halktan biri göreve gelecek. Çatı ne diyor? Cumhurbaşkanı siyaset dışı olmalı. İşte bu zihniyet eski Türkiye'nin ruhunu geri çağırıcaklarını sanıyorlar. Cumhurbaşkanı tarafsız olsun derken, halka karşı olsun diyorlar.
- Eğer seçilirsem, devletle milleti kucaklaştıran milletin tarafını tutan bir Cumhurbaşkanı o makamda oturacak. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı yetkilerini halk için kullanır. devletin bütünlüğünü sağlamak cumhurbaşkanının görevidir. Erkler arasında daha sağlıklı bir denetim imkanı kurulacak. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı ve başbakan her anlamda devleti uçuracaktır.
Parelel yapı
- Eğer seçilirsem her kesimi kucaklayacak bir cumhurbaşkanı olacağımdan kimsenin şüphesi olmasın. Asla bir kesimin cumhurbaşkanı olmayacağım. Ekonomiyi büyütmek, Avrupa Birilği'ne tam üye olmak için daha fazla çalışacağım. Çözüm sürecini bedeli ne olursa olsun sürdüreceğim.
- Paralel devletle mücadele cumhurbaşkanlığı döneminizde çok daha kararlı bir şekilde süreceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Bu maşa örgütle en üst düzeyle mücadele edeceğiz ve zerre taviz vermeyeceğiz. Bu mücadele devletin bütünlüğünün teminatıdır.
- Siyasi iktidarın karşısında duracak, halka karşı devleti temsil edecek bir cumhurbaşkanı seçmiyoruz, halkın seçtiği, halktan bir cumhurbaşkanı göreve gelecek, fark bu. Eğer milletim takdir eder Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. cumhurbaşkanlığına bu kardeşinizi getirirse, şunu herkesin bilmesini istiyorum, devletle milleti kucaklaştıran, milletinin çıkarlarını gözeten, milletin ve demokrasinin tarafını tutan bir cumhurbaşkanı seçilmiş olacaktır. 10 Ağustos'ta eğer seçilirsek, herkes bilsin ki, asla bir kesimin, bir partinin değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olacağız. Bize oy versin ya da vermesin herkesin cumhurbaşkanı olacağımdan kimsenin endişesi olmasın. Milletin birliğinin yanında, ulusal güvenliğimizi tehdit eden tüm girişimlere karşı cumhurbaşkanının birincil derecede görevi vardır. Paralel devlet yapılanmasına asla müsamaha göstermeyeceğiz. Ülkemizin bağımsızlığını hedef alan bu maşa örgütle en üst düzeyde mücadele etmeye devam edecek ve bu mücadeleden zerre kadar taviz vermeyeceğiz. Bu kirli yapıyı hukuk içinde tamamıyla ve hızlıca tasfiye edeceğiz.
- Bugüne kadar Türkiye'ye, aziz milletimize, istiklalimize, istikbalimize yapılan her türlü saldırıya karşı dik durduk, göğüs gerdik, asla taviz vermedik. Bu mücadelenin aynı şekilde, aynı kararlılıkla, hatta daha da güçlü bir şekilde süreceğinden kimsenin bir endişesi, şüphesi olmasın. Bizim için cumhurbaşkanlığı makamına çıktığımız zaman orası bir dinlenme makamı asla olamaz, olmayacaktır. Çözüm sürecini bedeli her ne olursa olsun sürdüreceğimizi defaatle ifade ettim. Allah nasip ederse, cumhurbaşkanlığımızda da çözüm sürecinin sekteye uğramasına asla müsaade etmeyiz, edemeyiz. Türkiye'nin çözümden, barıştan ve kardeşlikten başka hiçbir seçeneği yoktur.
- Bizim büyük davamız, fani isimler, fani şahsiyetler üzerine değil, baki hakikatler üzerine inşa edilmiş, bugüne böyle gelmiştir ve böyle de gidecektir. Recep Tayyip Erdoğan olmadığında AK Parti'nin olmayacağını düşünen varsa, o bu davayı anlayamamıştır.
Gözümüz arkada değil ve olmayacak. Arkada güçlü bir geleneğin olduğunu biliyorum. Arkada bu davayı omuzlayacak kahramanların olduğunu biliyorum.