Erdoğan: Hocaefendi'nin aşüfte ile ne işi var?
Başbakan Erdoğan, TV'de isim vermeden Fethullah Güle'e yüklendi: Bir Hocaefendi'nin aşüfteyle ne işi var? Yanında bir de alüfte(iffetsiz, aşüfte, fahişe) varmış. Böyle bir şey olabilir mi? Ben bu ülkenin Başbakan'ı olarak bunlardan haya ediyorum.
cumhuriyet.com.tr
HOCAEFENDİNİN AŞÜFTE İLE NE İŞİ VAR?
Erdoğan, "Paralel yapıya, cemaat tarafından yapılan faaliyetlere, paralel devlete gereken hesabı soracağınızı söylediniz. Ancak, bir çok insan var ki yurtlar da kalıyor, gönüllü olmuş ve destek vermiş cemaate. Bu insanların kaygıları var, ne dersiniz bunlar için? Nasıl bir hesap sorulacak ve kimler bunun muhatabı olacak" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bizim hedefimiz karar verici durumda olanlardır. Yani bizim şu anda kalkıp da STK'lar içinde olanlarla ilk etapta herhangi bir şeyimiz olmaz. Ama STK içinde olup o da bu devletin yasalarını çiğneyen hareket yapıyorsa onlar için de gereği düşünülür. Ama bizim devletin içinde, karar mekanizmaları içinde yer alıp da burada yanlışa sevk edenler olursa, tabii öncelikle bizim bu karar mekanizmalarında yer alanlar noktasında atacağımız adımlar kesin.
Başbakanı dinleyen... Şimdi bunu tespit ettiğimiz zaman, gereği neyse onu yapacağız. Bunun dışında bizimle ilgili özel bazı mahrem diyebileceğimiz şeyleri araştıranlar varsa ve bunun uluslararası nitelikleri de varsa, herhalde bunlara biz, 'Yerinde kalabilirsin, devam et...' Bunu mu diyeceğiz?
Halkımın bir çok ilişkilerini kalkıp da gayri hukuki yollarla dinlemeye gidenler ki şimdi biliyorsunuz ona da yeni bir düzenleme getirdik. Artık bir savcının ya da tek hakimin verdiği bir kararla dinleme filan, bu devirler artık geride. Çünkü oralarda da siparişler vardı. Şimdi ne olacak? Ağır ceza ve oy birliği ile verecek. Oy birliği ile verdiği takdirde o dinleme yapılacak. Yani artık dinlemenin kolay olabileceği bir süreç, bundan sonra yok. Bu ne demektir gayri hukuki dinleme bundan sonra Türkiye'de olamayacak. Dinlenme paranoyasından bir defa halkımızı kurtarmamız lazım. Çünkü çok zorluklar çekti bu millet. Yani amirine itaat eden değil, abilerine itaat eden bir mantık vardı. Bunun ortadan kalkması lazım.
Düşünebiliyor musunuz? İşte bazı şeyler ortada, çıktı. Yayınlandı, siz de duydunuz biz de duyduk. Her türlü senaryoyu kalkıp Pensilvanya'ya soruyorlar. 'Şunun şöyle olması, bunun böyle olması...' Her türlü... Böyle bir devlet olabilir mi? Sen oraya nasıl sorarsın böyle bir şeyi? Yok yargı imamı, yok emniyet imamı, yok şuranın imamı, yok buranı imamı. Biz imamı camide tanıdık, bildik ama bu tür kurumların içinde bu tür şeyleri görmek yenilir yutulur şeyler değil.
Bakıyorsunuz, 'alüfte...'(iffetsiz, aşüfte, fahişe) Bir hocaefendinin alüfte ile malüfte ile ne işi var? Böyle bir şey olabilir mi? Toplum, 'Ha demek ki aşüftenin yanında bir de alüfte varmış...' Bunu da bu vesile ile öğrenmiş oldu. Böyle bir şey olabilir mi? Ben bir Başbakan olarak bunları konuşurken haya ediyorum. Biz bu hallere düşecek miydik? Bu milleti, bu toplumu bu hale nasıl getirdiniz? Nasıl bu adımları attınız? Hiç acımadınız mı bu millete? Çünkü bu adımlar, milletin parçalanmasına doğru yürüyor. Buna çanak tutan iş adamları da var. Buna çanak tutan sanatçısı da var gazetecisi de var hepsi var. Onlar zannettiler ki 'Hiç biz bu işten zarar görmeyeceğiz.' Biz de öyle düşünüyorduk. Ama işte zarar çıktı ortaya. İyi ki çıktı. Şu anda bu bir şer olarak görünüyor ama inşallah bundan sonra hayrolacak."
İŞTE BAŞBAKAN'IN AÇIKLAMALARI
Erdoğan'ın Siirt ve Mardin'deki mitinglerin ardından Ankara'ya gelerek programa katıldığını anımsatılması ve mitinglere ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Erdoğan, "Siirt, bizim için farklı, damadıyız. Oradan da artık büyükşehir olan Mardin'e geçtik. Siirt'te bugüne kadar olanın fevkinde bir katılım vardı, coşku gayet iyiydi. Mardin'i de ben bugüne kadar hiç böyle görmedim. Gecikmeli gittim, yaklaşık 2 saati buldu gecikme. Zaman zaman hava da yağışlıymış ama buna rağmen sağolsun hiç dağılmamışlar" diye konuştu.
Gezi Parkı olaylarından sonra miting katılımlarında belirgin bir artış gözlemlendiğinin, yerel seçimlerde bu kadar çok heyecan beklenmediğinin belirtilmesi ve nedenine ilişkin soruya Başbakan Erdoğan, "Gezi Parkı olaylarıyla şu anda yaptığımız mitingleri bağlantılı hale getirmek doğru değil" yanıtını verdi.
Gezi Parkı olaylarından sonra yapılan mitingleri anımsatan Erdoğan, Ankara'da yüz binler, İstanbul'da bir buçuk milyona yakın vatandaşın katıldığı mitingler düzenlendiğini ifade etti. "Orada çünkü milli iradeye karşı çok ciddi bir saldırı vardı. Milli iradeye karşı bu saldırı halkı ciddi manada rahatsız etmişti. Çünkü bu bir milli irade hırsızlığıydı. Buna tabii halk, çok ciddi bir cevap verdi" diyen Başbakan Erdoğan, Fas, Cezayir ve Tunus'a yaptığı ziyaretlerden dönüşünde Atatürk Havalimanı'nda yapılan karşılamayı hatırlattı. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tamamıyla anında bir toplantı. Çünkü ben oradan çıkarken ben böyle bir şeyi arkadaşlarıma söylemedim. Uçakta haberini aldım, Atatürk Havalimanı'nın önünde 100 bini aşkın insan toplandı. Sonra Ankara'ya gidişim öyle oldu. Sonra Ankara'da yapılan miting, arkasından İstanbul, bunlar art arda geldi. Hepsi birbirini ciddi manada tetiklemişti. Şimdi yerel seçime geldik ama bu yerel seçimin de Gezi olaylarına benzer 17 Aralık, 25 Aralık tetikleyicisi var. 17 Aralık'ı halkımız artık bir darbe olarak gördüğü gibi, biz de tabii aynı şekilde görüyoruz. Bir paralel yapı olayı. Ben bunu zaman zaman 'paralel devlet' olarak da değerlendirdim. 25 Aralık olayı ki bunlar daha henüz netleşmedi, daha netleşecek bunlar.
Devletin kurumlarını ele geçirme, işgal etme, buradaki art niyetin bir faturası ortaya çıktı. Bunu tabii ilk zamanlar belki vatandaşa yansıtılmadığı için hissetmiyor olabilirdi ama vatandaş, bu son olaylarla birlikte, özellikle de MİT Müsteşarıma yönelik olay, özellikle mayıs ayı olayları, haziran olayları hatta Gezi olaylarının içerisindeki gelişmeler, onlarla artık bunu bütünleştirmeye başladı. Bunları bütünleştirmeye başlayınca hakikaten, bu montaj bir çok görüntüler, bunun yanında çeşitli telefon dinlemeleri. Düşünün, ben bir başbakanım, benim telefonlarımı dinleyemezler. Böyle bir yetki yok. Cumhurbaşkanını dinleyemezsin. Mahkeme kararıyla da dinleyemez benim telefonumu."
"Teşhir olacak"
Kendisinin bakanlarla yaptığı konuşmaların, Adalet Bakanı ile yaptığı konuşmanın dinlendiğini ve servis edildiğini söyleyen Erdoğan, "Bunu servis edeni bulup çıkarmak bizim görevimiz değil mi? Görevimiz. Bundan rahatsız oluyorlar. Bunların hepsine biz şu anda ulaştık" değerlendirmesinde bulundu.
Karaalioğlu'nun "Henüz bir teşhir de yok ortada" sözleri üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Olacak. Burada da bizim sabrımız var, olacak. Çünkü şu anda eğer biz bazı şeyleri açıklamaya kalkarsak biz bir defa bu işi çözemeyiz. Bu işi yapacaksak, bunu tam kazımamız lazım. Bunu hukuk içinde yerli yerine oturtmamız lazım. Onun için de dikkatli olmaya mecburuz. Devletin kendi içindeki mekanizmalarının, çarklarının daha sağlıklı dönebilmesini veya döndüğünü görmemiz lazım. Bunun tam manasıyla sağlıklı döndüğünü gördüğümüz anda da o zaman bu işe müdahalenin vakti gelmiş demektir."
"Kapıların altından broşür dağıtıyorlar"
"Paralel yapı dediğiniz unsurlarla 10 yıl, 5 yıl önce bir politik çatışma düşünür müydünüz?" sorusunu yanıtlarken Erdoğan, böyle bir şeyi aklının ucundan geçirmediğini, hep iyi niyetle baktıklarını, art niyetleri olmadığını belirtti.
Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Dün çok dostça bir araya oturup yemek yediğiniz, dertleştiğiniz insanlar, bakıyorsunuz tamamıyla karşınıza geçmiş. İcabında onlar size, kendi köşelerinden, gazetelerinden salvo atışlar yapıyor. Bize zaten her türlüsünü şu anda yapıyorlar. Daha da öteye gitmek suretiyle mesela bu akşam aldım, 80 bin broşür bastırmışlar, çeşitli basın yayın organlarından elde etmek suretiyle. Bunları evlerin kapılarının altından filan dağıtıyorlarmış. Bunlar yakalandı. Aynı şekilde Siirt'te söylediler, iki gün önce bu şekilde hazırladıkları 5-6 sayfalık broşürleri evlerin altından atıyorlar. Orada da yine teşkilatımızın böyle bir şeyi söz konusu oldu. Bunu artık yaygınlaştırıyorlar. Seçime doğru veya seçim gününe kadar bunun bu şekilde devam edeceği ortada. Biz de tabii şu anda İçişleri Bakanlığımız, Emniyet teşkilatımız, istihbari olarak hepsi çalışmaya girerek gerekli müdahaleler, gerektiği anda yapılıyor.
Paralel yapının başındaki zat, Pensilvanya, biliyorsunuz kainatın imamıdır o, 'Bugüne kadar oy kullanmadım, kullanmayacağım' diyor. Ama yönlendiriyor. Yapılan nedir? Mesela Denizli'de sms'ler geçiliyor, 'AK Parti'nin dışında hangi partiye oy verirseniz verin, yeter ki AK Parti'ye oy vermeyin'. Bu nedir? 10 sene önce, Pensilvanya'daki zat, o zaman ya doğru yaptı ya yanlış yaptı. O zamanlar bizimle beraber hareket ediyorlardı. Biz aynı AK Partiyiz. Referandumda da keza. Şimdi ne oldu? Ya orada yanlış yaptı ya burada. Ya orada doğru yaptı, aynen devam etmediğine göre, veyahutta belki burada doğru yapmış olabilir."
Ergenekon davasındaki tahliyeler
Başbakan Erdoğan, Ergenekon Davası'ndaki tahliyelerin hatırlatılarak, bu süreçte İstanbul Özel Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesinin tutumuna yönelik bir soruyu yanıtlarken, "Bu paralel yapının nerelere ulaştığını gösteriyor. Bakın burada da HSYK ne yaptı? Şimdi devreye girdi" dedi.
Bundan öncede benzer şeylerin olması gerektiğini anlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Olmadı. Eğer bu tür mekanizmalar devreye girmezse, yani bu tür yerlerde olanlar, teftiş, kendileri üstündeki bir makamın bunları yarın hesaba çekeceğini düşünmezse, 'nasıl olsa orası da bendendir' mantığı ile hareket ederse, siz bu ülkede adaleti tesis edemezsiniz. Şimdi devran değişiyor. Şimdi adam kalkıp da 'ben yasama organını tanımıyorum' diyorsa, bunun bir defa bedelini ödemesi gerekir. Sen kimsin de yasama organını tanımıyorsun. Bir defa haddini bileceksin, sen bir defa şu anda kaldırılmış bir birimsin, seni bu yasama organı kaldırmış. Cumhurbaşkanı onamış artık özel yetkili mahkeme diye bir şey yok. Ha size verilecek olan görevler var. Sen şimdi yeni görevini bekle, ama sen yeni görevini beklemeden kalkıp açıklamalar yapıyorsun. Buna hakkın yok."
Bakanlarla ilgili fezlekeler
"Bakanlarla ilgili fezlekeler TBMM'ye geldi, bununla ilgili tavrınız ne olacak?" sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, "Bir defa bunların fezlekeler noktasındaki bu kadar telaşı, sadece seçim meydanlarına yönelik, kendilerine malzeme temin etmekten başka bir şey değildir" dedi.
"Benim ağzımdan bugüne kadar İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ile ilgili bir şey duydunuz mu?" sorusunu soran Başbakan Erdoğan, "Bakın siz şimdi bunu açtınız ben konuşacağım. Bakın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, şu anda 100 küsür yıl asgari, 300 yıl civarında da azami bir ceza ile yargılanmak üzere yargıda, bu açılmış bir dava, şu anda ve anamuhalefetin başındaki zat, kendi büyükşehir belediye başkanının bu durumuyla acaba hiç hemhal oluyor mu? Bunu hiç görüyor mu? Sıradan bir şey değil" diye konuştu.
"İktidarın bir girişimi olarak görüyor" denmesi üzerine ise Erdoğan, şöyle devam etti:
"Onu öyle bir girişim olarak görüyorsa ki bu yargı madem sen ona o kadar güveniyordun, işte bu yargının savcının, vesairenin şeyi. Aynı olan Edirne'de vardı, aynı olay Aydın'da. Bunların hepsi var. Bakın biz bunları konuşmuyoruz, benzer şeyler benim partimin belediye başkanları için de geçerlidir, yani bir suç sabit olmadıktan sonra bunların üzerine bu şekilde giderek, ordan bir siyasi rant elde etme siyasetçiye yakışmıyor. Şimdi bakan arkadaşlarımızla ilgili, sabit olan bir suç mu varda sen kalkıyorsun bunu sürekli olarak ekranlara getiriyorsun. İşte bu paralel yapıyla paslaşma. İşte biliyorsunuz bu ara, montaj, dublaj, bütün bunların hepsi artık moda oldu. İşte Bahçeli'nin konuşmaları malum, Öcalan'a nasıl methiyeler düzüyor gördünüz. Aynı şekilde Kılıçdaroğlu'nun konuşmaları o da Sarıgül'e ve bana ne gibi methiyeler düzüyor, malum. Bu artık bu teknoloji o kadar ileri gitmiş tamamen sulamış, sen bunu alıyorsun, Anayasa'ya ve yasalara aykırı olduğu halde grup salonunda gelenlere dinletiyorsun, oradan kendine göre Türkiye'ye bunu dinletmenin gayreti içine giriyorsun. Biraz bi defa usul, adap, bir de 'edep yahu' denilen bir şey var. Bunu görmek lazım. Burada seçim öncesi malzeme. Otururuz, değerlendirmesini yaparız, daha biz değerlendirmesini dahi yapmadık, değerlendirir atılması gereken adım neyse ona göre adımımızı atarız. Bunların şeyi 'acaba biz burdan da bir şey elde edebilir miyiz?' Çünkü sandıkta bir şey elde edemeyeceklerini gördüler. Değerlendireceğiz, ordan da herhangi bir şey çıkacağına inanmıyorum."
Başbakan Erdoğan, başka bir soru üzerine de müracaatın yapıldıktan sonra bir hafta içerisinde Meclis Başkanının bunu okuması gerektiği yönünde bilgi aldığını belirterek, "Okunur, Meclis'te reddedilir veya açılır neyse" değerlendirmesini yaptı.
"Milli gelir 850 milyar dolara yükseldi"
"Yolsuzlukla mücadele konusunda yeni bir yaklaşım kamuoyuna sunma düşünceniz var mı?" sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, bu durumun şeffaflıkla alakalı ve ayrı bir konu olduğunu söyledi.
Yola çıktıklarında "3Y" diye bir başlıkları olduğunu hatırlatan Erdoğan, bunun, "Yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk" olduğunu anımsattı.
"Biz bunlarla mücadele ederek bugünlere geldik, eğer bunlarda başarılı olamasaydık bugün buralara gelemezdik" ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan, "Buralara geliş bizim öyle durup dururken olmadı. Göreve geldiğimizde Türkiye'nin milli geliri 230 milyar dolardı, şu anda Türkiye'nin milli geliri geldi 850 milyar dolara, böyle bir durumla başbaşayız" dedi.
Erdoğan, şunları söyledi:
"Yolsuzluklarla ilgili attığımız adımlara baktığımızda ortada şöyle bir durum var; bakın ben burada size İngiltere merkezli Uluslararası Şeffaflık Örgütü var, bu örgütün 2002'de 102 ülkede Türkiye'nin durumu neydi biliyor musunuz? Yolsuzlukta biz 65'inci sıradaydık. 2013'te 177 ülkede bunu yapmışlar şimdi biz 53'üncü sıradayız. Nereden nereye geldik, şimdi böyle bir Türkiye var, bunu biz yapmadık. İngiltere'deki Uluslararası Şeffaflık Örgütü yaptı. 2002'de biz görevi devraldığımızda MHP'den, DSP'den, ANAP'tan devraldığımızda 65. sıradayız yolsuzlukta, 102 ülkede üstelik. 2013'te 177 ülkede 53'üncü sıradayız. Yolsuzlukta ciddi manada biz artık işi minimize ediyoruz, onun için de 230 milyar dolar olan milli gelirimiz, 820 milyar dolar. Kamu net borç stokuna baktığımız zaman yüz liranın 73 lirası borçtu, şimdi yüz liranın 35 lirası borç. Faize bakıyorsun faizde devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü şimdi tek haneli rakamlara geldik. Enflasyon yüzde 30 iken, şu anda yüzde 8'e buralara geldik. Bütün bunların yanında IMF'ye olan borç 23,5 milyar dolardı. İşte MHP iktidardı, DSP yanında biz bunu sıfırladık, 14 Mayıs'ta bitti şimdi onlar bizden borç talep ediyorlar."
"Belli mahfilleri rahatsız etti..."
Merkez Bankasının döviz rezervinin altın dahil 27,5 milyar dolar iken şu anda bu rezervin 128 milyar dolara yükseldiğini belirten Başbakan Erdoğan, "Yolsuzlukların olduğu bir ülkede bunlar olabilir mi? 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıyorsun, biz burda 11 senede 17 bin kilometre bölünmüş yol yapıyoruz, 26 tane havalimanı vardı, şu anda 52 tane havalimanı var. Cumhuriyet tarihinde yapılmış olan tüm dersliklerin yarıdan fazlasını ki 205 bin derslik yaptık. Eğitimde bunu kendi dönemimizde yaptık. 76 üniversite vardı, 99 üniversite ilave ettik şu anda 81 vilayetin tamamında üniversite var. Yolsuzların olduğu bir ülkede bunları yapabilir misiniz?" açıklamasında bulundu.
Üçüncü Havalimanı olayının belli mahfilleri rahatsız ettiğini de bildiren Erdoğan, "46 milyar dolara mal olacak olan bir havalimanı. Burayla ilgili devletin cebinden bir kuruş para çıkmıyor. Yirmi yıl süreyle bunlar yapacaklar, işletecekler ondan sonra bunu devlete bırakacaklar. Bu mu yolsuzluk?" dedi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Üçüncü köprü 2,5 milyar dolara malolacak. 15 yıl işletecek, ondan sonra bu köprüyü devlete bırakacaklar. Burada mı yolsuzluktan bahsedecekler. Aklınıza ne gelirse şimdi hastaneler yapıyoruz şehir hastaneleri dev hastaneler, biz bunlara para vermiyoruz. Bunlar yapacaklar ondan sonra biz bunu kiralayacağız. 25 yıllık anlaşmalar şeklinde. Türkiye bu hastaneleri hayatında görmedi. Hele hele bu CHP'nin Genel Müdürü hiç görmedi. O SSK'nın Genel Müdürü olduğu zaman onun hastaneleri, sağlamı hasta yapan yerlerdi. İlaç almaya indiğimiz zaman doktorun verdiği ilaçları dahi o hastaneden alamazdık. Ama şimdi otel konforunda hastanelerde benim halkım tedavi oluyor. Yolsuzlukların olduğu ülke bu mu? Anadan doğma kör iki kafadar birlikte aynı tabaktan bunlar sarma yiyorlar. Birlikte yerken biri diğerine 'oğlum sarmaları çift çift yeme' diyor. Arkadaş, o da diyor ki 'ben kör, sen kör benim çift çift yediğimi sen nereden anladın' diyor. Cevabı zok enteresan, 'çünkü ben öyle yapıyorum da ondan' diyor."
"Türkiye o işleri aştı"
Hatırlatılan ekonomik rakamlara işaretle, "Bir kırılganlık endişesi taşıyor musunuz?" sorusunun sorulması üzerine ise Başbakan Erdoğan, "Türkiye o işleri aştı" yanıtını verdi.
Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Bunlar ani rüzgar gibidir, gelir geçerler. Mayısta, haziranda da aynı şeyleri yaptılar, piyasa kendini tekrar toparladı. Öyle kaçış falan söz konusu değil. Bugün de sabah, öyle biraz olumsuzluklar oldu, akşama doğru borsa tekrar yükselmeye başladı, faiz yine kendi rayına oturmaya başladı. Böyle bir şey söz konusu değil, tekrar aynı şekilde devam eder. Çünkü Türkiye'nin zemini artık sert, sağlam. Burada artık herhangi bir oynama olmayacak. Bundan sonraki süreçte çok daha iyi olacak. Şimdi bakın ocak, şubat ihracata bakıyorsunuz tüm zamanların rekoru kırıldı. Sanayideki üretime bakıyorsunuz aynı şekilde 7,3. Bunlar hep devamlı artıyor, hele hele şu anda AB'de toparlanmalar var, AB üyesi ülkelerdeki toparlanmayla Avrupa'ya olan ihracatımızın da artacağını düşünüyorum. Dünya piyasalarında da toparlanma oldukça, Türkiye'nin... Türkiye'de istikrar var, güven var? Nereden kaynaklanıyor? Türkiye'de istikrarın teminatı olan bir hükümet var. Kendi içinde birbirine düşün bir hükümet değil. Eğer bu hükümet bir koalisyon hükümeti olsaydı, MHP, DSP onların olduğu gibi 5 yılla geldiler 3,5 yılda bırakıp kaçtılar. Onların açıklarını biz ödedik, bugünkü duruma öyle geldik."
Şu anda da büyük hedeflere oynadıklarını belirten Başbakan Erdoğan, "Bütün yatırımlarımızla, ulaşımda, sağlıkta... Şimdi Marmaray'ın güneyinden bir tüp geçit daha yapıyoruz" dedi.
Yapılanların çoğu kişi tarafından bilinmediğini ifade eden Erdoğan, Marmaray'ın geçtiğimiz günlerde yaşanan sis olayında günde 300 bin kişi taşıdığını aktardı.
Dershanelerin kapatılması konusu
"Dershaneleri kapatma kararı verirken doğrudan cemaati bitirme, geriletme, yok etme, silme veya tasfiye etme gibi bir amaç mı güttünüz?" sorusuna Erdoğan, "Böyle bir şey söz konusu olamaz" karşılığını verdi.
Başbakan olduktan kısa bir süre sonra hükümeti kurduklarını ve dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e, "Ben bu dershane sistemine karşıyım. Bu konuda hazırlıklarını yap. Bu dershaneleri reforme edelim. Bunlarla bizim yürütmemiz mümkün değil" dediğini aktaran Erdoğan, Anadolu'daki halkın her zaman "Bizi ne zaman bunlardan kurtaracaksınız" diye sorduğunu söyledi.. Başbakan Erdoğan, "Devletin okulları bir şey veremiyor, dershane mi veriyor? Siz alacaksınız, ilkokul, ortaokul, lise yetiştireceksiniz, orada bir ara üç, altı, dokuz ay neyse bir dershaneye gidecek, diğerini tamamen silip atıyorsun. 'Hiçbir şey veremedi devletin okulları veya özel okullar ama bu dershane verdi.' Böyle bir mantık olamaz. Bundan sıyrılmamız lazım" ifadesini kullandı.
Bugün Mardin'de bir kadının yanına gelerek, "Ben, ortaokulu kendi gayretlerimle okudum, liseyi dışarıdan okudum, ardından da hukuk fakültesini bitirdim. Ben, dershaneye falan gitmedim Başbakanım. Şu anda da partide çalışan biriyim" dediğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu hanımı dinlediğim zaman ben işin gerçeğini gördüm. Davarını satacak, bileziklerini satacak çocuğunu okutacak. Peki, bunun yüzde yüz istediği üniversiteye girme diye bir teminatı var mı? Yok. Şimdi biz burada dershaneler olayını reforme edelim, bunu kaldıralım derken diyorduk ki okulla dönüştürelim. Bununda ilk adımını hatırlarsanız, biz hizmet alımı yoluyla yapmak istedik. Dedik ki bu tür kurulmuş okullara biz öğrenci verelim, bu maliyet üzerinde ödemeleri yaparız onlar da bize bu hizmeti verirler. Çünkü biz de okul yatırımını minimuma indirmiş oluruz. O zaman Danıştay bizim attığımız adımı biliyorsunuz bozdu, reddetti. O zaman ki gazeteleri hatırlayın 'Cemaate destek olsun diye hükümet bunu yaptı' diyorlardı. Kim bize hizmet verirse, ondan bu tür alımı yapacaktık."
"Burada ulusal güvenliği bir tehdit var"
Kendisinin ve bakanlarının cemaatin değişik ülkelerindeki okullarını davet üzerine ziyaret ettiğini anımsatan Erdoğan, "Oraların devlet başkanları, hükümet başkanları adeta biz onlar refere olduk. Onların da onlara bakışı, bizim bu bakışımız sebebiyle farklıydı, değişikti. Şimdi bu yaklaşımı ortaya koyan bir iktidar, kalkıp da burada niçin böyle bir şeyle uğraşsın ki? Biz, nasıl sağlıkta reform yaptıysak, nasıl değişik birçok konularda reform yaptıysak, yani biz hükümetin idari yapısında bile bir reform yaptık. 35, 36 tane bakanla aldık biz bu iktidarı, 25’e indirdik" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, usulsüz dinlemelerle ilgili bir soru üzerine, dinlemede bulunan yapının devlette 30-35 yıllık mazisinin bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Yani 30-35 yıl böyle bir hazırlığı yaptılar ve bu hazırlıkla da devletin belli kurumlarına, hele hele hassas kurumlarına sızmayı başladılar. Bu niyet samimi değildi. Art niyetliydi ve bir de 'biz bu devleti bu yollarla nasıl ele geçireceğiz.' Ben, mesela bu son gelişmelerin en hayırlı boyutunu, bu gelişmeler olarak görüyorum. Bu, iyi ki oldu. Dolayısıyla şimdi burada bizi düşen ciddi manada devleti bu virüslerden temizlemek. Bunu yapmamız gerekiyor. Şimdi atılacak adım budur. Tabii nerelere kadar nüfuz ettiği görünmüyor. Önümüze tabii bilgiler akmaya başladı. Havuz bu noktada zenginleşiyor. Son Milli Güvenlik Kurulu'nda da yaptığımız basın açıklamasında da söylendiği gibi, burada ulusal güvenliği bir tehdit var. Ulusal güvenliğe olan bu tehdidi biz görmemezlikten gelemeyiz. O bildiriden de ifade edildiği gibi biz burada gerekli olan tedbirleri almak zorundayız. Şimdi bizim attığımız adım bu gerekli tedbirleri almak istikametindedir. Şimdi benim, yani Enerji Bakanım ile yaptığım görüşme, diyelim ki uluslararası bir tahkim kurulu var. Bu tahkim kuruluyla ilgili atması gereken adım veya bu adımla ilgili bana verilen bilgiler. Sen bunu dinliyorsun. Bu ne demekti? Tamamen casusluk. Böyle bir casusluğu yapacak kadar bunlar, istikametini şaşırmış durumda. Bunların olayı sıradan olay değil. Yani bir basit ajanlık olayı da değil. Casusluk bu."
"Milli İstihbarat Teşkilatı'na güvenemezsem, nereye güveneceğim?"
Dinlemelerin yurt dışına sızdırıldığı yönünde bir endişelerinin olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, "Biz, kışa göre tedbirimizi alalım, yaz olursa bahtımıza" karşılığını verdi.
"Bu kadar itimat fazla değil mi, kendinizi eleştiriyor musunuz? sorusunu ise Erdoğan, şöyle yanıtladı:
"Devletin kurumları içerisinde olan hiç kimse için kalkıp böyle bir şey düşünemeyiz ki. Devletin kurumlarına girerken, bunların bütün güvenlik gibi, bütün şeyleri yapılıyor. Bu, kavun değil ki insan. Memur alıyorsun, alırken bunun bütün iş güvenlik araştırmaları yapılır, bununla da devlete girer. Ama bunlar oralara sızmışlar, istihbarat teşkilatına sızmışlar. Eğer sen ona güvenmezsen demek ki sen art niyetli davranıyorsun. Böyle bir şeyle de karşı karşıyasın. Eğer ben emniyet teşkilatının istihbaratına güvenemezsem, Milli İstihbarat Teşkilatı'na güvenemezsem, nereye güveneceğim? Bunu ben kurmadım ki veya biz kurmadık ki. Bunu biz elimizde bulduk ve bununla çalışıyorsunuz. İstediğiniz kadar denetleyin, denetleme görevini verdiğiniz kişi de o. Bu denli bu iş şirazesinden çıkmış."
Erdoğan, 17 Aralık'ın ardından yaşanan olaylardan sonra bazı tespitler yaptıklarını belirterek, "Bunların bir defa üç tane önemli hasleti var. Bunlarda takiye var, bunlarda yalan var, bunlarda iftira var. Üçünün neticesi fitne var, fesat var. Yani böyle çok rahat takiye yapıyorlar. Şiayı falan geçmiş vaziyetteler. Şia, bunların eline su dökemez. O denli ileriler. Yalan ha keza. Biz onlara ya bunlar yalan söyleyecek insanlar değil öyle de bakmadık. Ama şimdi ağzıyla kuş tutsa bitti bu iş. Öbür tarafta iftira da var. Biz şimdi artık tabii bu işler bitti. Şimdi hamdolsun bu tür bir şeyi tespit etmek, delillendirmek, bunların ortaya çıkması bundan sonraki atacağımız adımlarda inanıyorum ki çok daha süratle bir neticeye ulaştırılacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
İş dünyasının da tehdit edildiğinin anımsatılması ve bu kişilere güvence verilmesi konusunda devletin tavrının ne olacağının sorulması üzerine Erdoğan, "Ben, şimdi meydanlarda bir şey anlatıyorum. İş adamları falan filan diyorum. Şimdi bazı iş adamları bunlarla özel ilişkiler içerisine girerse, açığı da varsa ben nasıl çözeceğim o işi. Böyle bir tehdit altındaysa ve kendi bu noktada 'ben dürüstüm, dürüst bir iş adamıyım' diyorsa ve böyle de bir tehdit altındaysa, bunların bize güvenmesi lazım. Ama hala bize güvenmiyor da oraya güveniyorsa, işte bu paralel devlettir" ifadesini kullandı.
Tehdit edilenlerden kendilerine güvenmelerini isteyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ya, sen bize güven ya. Bu ülkenin hükümeti biz değil miyiz, devleti biz yönetmiyor muyuz? Geleceksin, bunu bize söyleyeceksin ki biz bu şifreleri çözelim. Burada ister istemez kullanmak isteyeceğim, namuslular namussuzlar kadar cesur olmazsa bu iş çözülmez. İstediği kadar tehdit olsun. Koruma altın alınmaksa biz, seni koruma altına alırız."
"Gayri hukuki dinleme bundan sonra Türkiye'de olamayacak"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, getirilen düzenlemelerle artık telefon dinlemelerinin kolay bir şekilde yapılamayacağını belirterek, "Gayri hukuki dinleme bundan sonra Türkiye'de olamayacak. Dinlenme paranoyasından bir defa halkımızı kurtarmamız lazım" dedi.
Erdoğan, CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül'ün, halen eski İstanbul'dan bahsettiğini, oysa eski İstanbul'da susuzluk, çöp, hava kirliliği olduğunu ifade etti. Erdoğan, "Ondan sonra gidiyor, köprünün üzerinde balık tutuyor. Orada balık tutuyorsan, şu andaki iktidarın yüzüsuyu hürmetine tutuyorsun. Orası çamurdu, bataktı; oralarda balık malık yoktu" diye konuştu.
Sarıgül'ün, Haliç Metro Geçiş Köprüsü'nün İstanbul'un silüetini bozduğunu söylediğini anımsatan Erdoğan, "Herhalde silüet dediği, takım elbiseden bahsediyor. Neresi bozuyor İstanbul'un silüetini?" dedi.
Söz konusu köprünün İstanbul'a farklı bir zenginlik kattığına dikkati çeken Erdoğan, ayrıca Haliç'in içinde şu anda mikrobiyolojik hareketlenmenin başladığını, artık temiz bir Haliç'in olduğunu vurguladı.
"Cemaat değil örgüt"
Erdoğan, Mustafa Karaalioğlu'nun, "Hiç endişelenmiyor musunuz? Seçime giderken size oy vermeyeceğini söyleyen bir cemaat var" sorusuna karşılık, "Bir daha şu cemaat ifadesini de lütfen kullanmayın. Niye korkuyorsun? Örgüt var. Bir hareket olamaz, örgüt var. Cemaat de diyemezsin. Bu ülkede cemaatler var. Onlar hayırlı işler yapıyorlar. Bu hayır işi değil. Çünkü, siz yurtlarınızda, evlerinizde kalan öğrencileri, paralarını da almak suretiyle evlerinize alacaksınız, yurtlarınıza alacaksınız, orada gece seanslarıyla bu ülkenin Başbakanına, bakanlarına beddua ettireceksiniz. Aralarında üç beş tane öğrenci çıkıp da 'Neden böyle yapıyorsunuz, biz Başbakanımızdan memnunuz' deyince de kapıya koyacaksınız. Bu mu cemaat? Örgüt." diye yanıt verdi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Beddua dediğiniz şey nedir? Burada densizlik, her türlü şey var. Çok enteresandır, sadece bugün, Kredi ve Yurtlar Kurumu olarak yurtlarımıza aldığımız, bu tür öğrencilerden 811 kişi.
Ben her gittiğim yerde de açıklıyorum. 'Eğer buralarda huzursuz, rahatsızsanız, ayrılmak istiyorsanız, Kredi Yurtlar Kurumu'ndaki, o ilimizdeki yurtta yer varsa biz sizi oralara alacağız, yoksa devletin oradaki sosyal tesislerinde sizleri misafir edeceğiz. O da yoksa biz sizi otellerde misafir edeceğiz. Biz sizi sokakta bırakmayız. Çünkü bunların o acımasız ellerine biz yavrularımızı bırakamayız. Bizim şu anda 27 bin 473 boş kontenjanımız var. Bunları değerlendiririz. Şu anda özel sektörün öğrenci kapasitesi ortalama 234 bin. Barınan öğrenci sayısı 116 bin. Yüzde 50. Kredi Yurtlar'da yüzde 92. Biz şu anda yoğun bir şekilde yurt yapımlarına, aynı zamanda kiralamayı da devam ettiriyoruz. Ama bizim yurtlarımızda filan, bunlar gibi ikna odaları yok. Bunlarda ikna odaları filan da var.
Biz malum üniversitelerde başörtülü yavrularımıza neler yapıldığını, o ikna odalarında neler yapıldığını sizler yazdınız, çizdiniz bizler de hep konuştuk. Şimdi aynısını bunlar yapıyor."
"Oy vermeyin" çağrısı konusunda endişesi olup olmadığı yönündeki soru üzerine Erdoğan, o noktada halka güveninin tam olduğunu belirtti. Meydanların dilinin bunu söylediğini ifade eden Erdoğan, meydanların artık bunu aştığını, artık eski Türkiye değil yeni Türkiye olduğunu vurguladı.
"Niye Pensilvanya'dan?"
Yeni Türkiye'nin, milli iradesine saygı istediğine işaret eden Erdoğan, "Kendilerine güç vehmedenler, 30 Mart'ta zaten bunun cevabını alacaklar. Böyle güçlü olmadıklarını görecekler. Böyle güç vehmeden başka gruplar da oldu geçmişte. Bazıları hatta parti kurdular. Ben bunlara da söylüyorum, 'Bu kadar güçlüyseniz, hadi partinizi kurun.' Nasıl olsa şu anda sizin lideriniz de var. Liderinizi de çağırın, Türkiye'ye girmesinde bir sakınca var mı? Pensilvanya'dan çıksın gelsin Türkiye'ye, Türkiye'den yapsın bu çalışmalarını. Niye Pensilvanya'dan? Burada yürütsün bu işleri" diye konuştu.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çünkü zaten cami imamlığı diye böyle bir şey yok. Her şey ortada. Bakıyorsunuz, 'Cebrail parti kursa ona bile oy vermem' diyor. Ben burayı anlamakta zorlanıyorum. İmam hatip mezunuyum da biraz bir şeyler biliyorum. Yani Pensilvanya kadar bilmesem de... Orada biz meleklere imanın itikadi olduğunu biliyoruz. Hazreti Cebrail'in zaten parti kurmak vesaire, böyle bir derdi yok. Onun görevleri, görev alanları belli. Ama öyle bir benzetme yapılıyor ki 'O bile kursa, ona, (kusura bakma oy vermem) derim' diyor. Öbür tarafta bakıyorsun, Miraç'tan Sevgili Peygamberimizi indiriyorlar, kamyonete bindirip... Bu kadar çirkin, insanı adeta şirke götüren böyle bir tabloyu kendi televizyonlarında, kendi dizilerinde oynatıyorlar.
Bunların, bu toplumu ciddi manada rahatsız ettiğini görüyorum. Çünkü gittiğim yerlerde bunlarla şu anda karşı karşıyayım. Diğer siyasi partilerin böyle bir sorunu olmayabilir. Onlara bu tür şeyleri sormayabilirler. Ama bize şimdi, 'Bunların çözümüne yönelik ne yapacaksınız?'diye soruluyor. Çünkü icra makamında biziz."
"Bu seçimden birinci parti olarak çıkacağız"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Şunu söyleyebilirim, 'Biz bu seçimden birinci parti olarak çıkacağız'. Ve şunu da söylerim, daha iddialı bir şey, 'Eğer birinci parti olarak çıkmazsak ben genel başkanlık koltuğunda oturmam, buradan çekilirim'. Aynı şeyi CHP Genel Başkanı söyleyebilir mi? Ya sen niye geldin oraya, partini birinci parti yapmak için gelmedin mi? Peki dört yıldır oradasın, partin nerede?" dedi.
Yerel seçimlerin genel seçim havasına dönüştüğü hatırlatılarak özellikle Ankara, İstanbul gibi şehirlerin anketlerde nasıl göründüğüne ilişkin bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, 30 Mart seçimlerinin adeta yerel seçim havasından çıktığının söylenebileceğini dile getirdi.
Erdoğan, "Bir genel seçim havası var, yani işi buna zaten bu mevcut gelişmeler götürdü ve partimiz şu anda 45-50 aralığında bir yeri koruyor. Biz biliyorsunuz 4 tane bizim şu anda bir araştırma şirketiyle çalışmamız var ve bir beşinci de ayrıca onu da yine onunla check edelim diye yapıyoruz ve bütün bunlara baktığımızda da şu anda gelinen nokta 45-50 aralığında bir yerde partimiz durumu götürüyor" dedi.
"Hizmet gereklidir ama yeterli değildir"
Erdoğan, bu oy oranlarının yerel seçimler için yüksek bir oy olup olmadığının sorulması üzerine de şunları söyledi:
"Yerel seçim için tabi böyle bir oy çok çok ideal bir oy. Çünkü yerel seçimi partinin kendi siyaseti, kendi ilkelerinden öte kişiler de etkiliyor, adaylarınız etkiliyor. Eğer aday tespitlerinde başarılı olabildiyseniz bu oyunuzu artırır ama başarılı olamadıysanız ki bu mümkün orada da tabi o ismin oraya bir şey verip vermeyeceği önemli değil, oraya bakmıyor vatandaş. O kişiye bakıyor, 'O kişi iyidir' filan falan. Ama buraya hizmet verebilir mi belediye olarak bunu düşünmüyor ve ona maalesef gidiyor oyunu veriyor. Bunu dolaştığım yerlerde de görüyorum. hiçbir şey yapmamış belediyecilik adına ama bakıyorsun yine de orada bir karşılığı var. Niye, ya güleryüzlüdür, ikili ilişkilerinde iyidir. Yani tam aksi olan yerler var mesela partili belediye başkanlarımızın içinde çok başarılı hizmeti olanlar var ama vatandaşla ikili ilişkilerinde zayıf olduğu için oradan puan kaybına girmiş. Onun için benim her zaman bir sözüm var, hizmet gereklidir ama yeterli değildir. Yeterli olan ikili ilişkileri kurabilmektir."
Erdoğan, 30 Mart yerel seçimlerinin bir başka yönünün daha bulunduğunu ifade ederek bu seçimde 16 olan büyükşehir sayısının 30'a çıkarıldığını hatırlattı. Erdoğan, şöyle devam etti:
"30 büyükşehir Türkiye'deki seçmen sayısının yüzde 75'ini oluşturuyor. Yani diğer 51 vilayet sadece yüzde 25, dolayısıyla bu işin kaderini belirleyecek olan bu 30 tane büyükşehir. Şimdi bu 30 büyükşehirden bu dağılım çok önemli, AK Parti'nin ne alacağı önemli, diğerlerinin ne alacağı önemli. Biz tabi bu anketler içerisinde şu anda İstanbul, Ankara'ya baktığımızda gayet iyi bir noktadayız. İzmir'de yani şu anda Binali Bey orada başa baş oynuyor diyebilirim. Ve her an orada Allah'ın izniyle Binali Bey de İzmir'den gelecek umudunu taşıyorum çünkü Binali Beyin karşılığı oluştu. Belediyecilik eğer hizmetse orada CHP'nin adayı Binali Beyle asla yarışamaz. Binali Bey merkezi yönetimin zaten İzmir'e verdiği hizmetin yanında şimdi yerelde projeleriyle konuşuyor. Ama CHP adayının orada belediye başkanlığı yaptığı halde ortada doğru dürüst eseri yok.
Düşünebiliyor musunuz, İzmir gibi bir şehirde hala çöp konusunda vahşi depolama yapılıyorsa benim İzmirli vatandaşım da hala İzmir'e bir modern depolamayı getirememiş bir belediye başkanına oy verecekse benim söyleyecek bir şeyim yok. Ve İzmir'in bakıyorsunuz en görkemli yerlerinde gecekondular ve oradaki görüntüler İzmir'e yakışmıyor. Yani bir kentsel dönüşüm değişim nedir İzmir Büyükşehir Belediyesi daha bunu öğrenememiş."
AKP'li belediyelerin olduğu yerlerde kentsel dönüşüm ve değişim başlattıklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, Ankara'da kuzey Ankara yolundaki gecekondu bölgesinde modern binalar yapıldığın ve vatandaşların yerleşmeye devam ettiğini hatırlattı.
Çayyolu metrosunun açılışını gerçekleştireceklerini anlatan Erdoğan, "Biz hizmet getiriyoruz. Büyükşehir belediyemiz buna başladı, biz bunları tamamladık, İzmir'de de Binali Bey, gerek bu dediğim çöp olayıydı, gerek oradaki ulaşımla ilgili atılması gereken adımlardı, bütün bunlara yönelik olarak çok kararlı projeler, çok sayıda projelerle şu anda İzmir halkının karşısında. Ben inanıyorum ki İzmir eğer hakikaten kendisine layık olan hizmeti alacaksa 30 Mart'ta Binali Beye 'Burada seninle beraber yürüyeceğiz' deme kararını vermelidir diye düşünüyorum İzmir için" diye konuştu.
Erdoğan, sadece belediye başkanının İzmir'i kalkındıramayacağı, hükümet olarak taahhütlerinin olup olmadığının sorulması üzerine, belediye başkanının farklı bir partiden olmasına bakmadan çevreyolu ve tüneller yaptıklarını hatırlattı. Erdoğan, "Hele hele biz orada şimdi Çandarlı Limanı'nı yapıyoruz ki, dünyanın sayılı limanlarından bir tanesi olacak, dev bir liman yapıyoruz. İnşaatı şu anda hala devam ediyor" dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesinin raylı sistemi bitiremediğini söyleyen Başbakan Erdoğan, "Onu biz ulaştırma bakanımıza yani Binali Beye talimat verdik, Binali Bey bitirdi. Mesela su getirmek büyükşehir belediyesinin işidir, ama İzmir Büyükşehir su sorununu çözemedi İzmir'de. Biz Devlet Su İşlerini devreye soktuk ve barajlardan İzmir'e suyu getirdik ve İzmir şu anda bizim getirdiğimiz o suyu kullanıyor" diye konuştu.
"Üçüncü dönemin ortalarını geçtiniz, son döneminiz milletvekili olarak sizin ve bir çok arkadaşınızın. Yüzde kaç canınızı sıkacak, ya da hangi sonuç canınızı sıkacak" şeklindeki soru üzerine Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Benim onları konuşmam doğru olmaz. Ben şu anda, halkın takdirine biz saygı duyan partiyiz. Ben bu noktada sadece bir şey söylerim, siyaset niye yapılır, insani hizmet için. Peki siyasetçi niye yapar, birinci olmak için. Değil mi? Ben bu partinin lideriyim bize taban böyle bir görev verdi ve şu anda şunu söyleyebilirim, 'Biz bu seçimden birinci parti olarak çıkacağız'. Ve şunu da söylerim, daha iddialı bir şey, 'Eğer birinci parti olarak çıkmazsak ben genel başkanlık koltuğunda oturmam, buradan çekilirim'. Aynı şeyi CHP Genel Başkanı söyleyebilir mi? Ya sen niye geldin oraya, partini birinci parti yapmak için gelmedin mi? Peki dört yıldır oradasın, partin nerede? MHP, yıllar yılı işin başındasın. Sen yani hep böyle üçüncü parti olmaya mı talim ediyorsun. Birinci parti olmak gibi bir derdin var mı, yok mu? Yine üçüncü parti olarak mı kalacaksın."
Gelişmiş ülkelere bakıldığında başarısız olan siyasetçilerin görevi bıraktığına dikkati çeken Erdoğan, Almanya eski Başbakanı Schröder'in birinci parti olamadığı için koltuğunu bıraktığını hatırlattı. Erdoğan, "Türkiye buna alışmalıdır. Yani birileri 'Ben bu seçimde başında olduğum parti birinci parti olmadı artık ben çekiliyorum, bunu başka arkadaşlar alsın yürütsün', diğerleri aynı şekilde 'Başkaları alsın yürütsün' bunu diyebilmeli. Bu siyasi kültürü yakalamaları lazım ama bu siyasi kültürü yakalayamıyorlar sıkıntı burada. Biz şu anda bu seçimin Allah'ın izniyle birinci partisiyiz" diye konuştu.
Erdoğan, yerel seçimlerle birlikte sekizinci kez sandığa gideceklerini hatırlatarak, "Burada tabi CHP 5 yıl içerisinde üç seçim kaybetti. Ama bu Erzurumlu Teyo Pehlivan gibi, yenile yenile doymuyor" dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "(Cumhurbaşkanlığı seçimi) Benim şu anda bütün hafıza kaydımın içinde birici derecede 30 Mart var. 30 Mart'ı bir defa tam manasıyla herşeyiyle görmemiz lazım. Gördükten sonra oturacağız, konuşacağız ve bu konuyu gerekirse Cumhurbaşkanımızla da oturur değerlendiririz, ondan sonra da nihai kararımızı verir, adımımızı atarız" dedi.
AK Parti'deki 3 dönem konusuna ilişkin soru üzerine Erdoğan, "Biz faniyiz. Bir defa baki hareketler faniler üzerine bina edilmez. Faniler baki hareketlere sadece hizmetkar olur. Bu olayın aslı budur. Bugün varız yarın yokuz. Biz partimizi kurarken bu tüzüğü bu şekilde arkadaşlarımızla hazırladık. Arkadaşlarıma o zamanki teklifim 3 dönem milletvekilliği yapan bir kişi bir dönem ara versin. Siyasetten kopsun, ayrılsın demiyoruz. Bir dönem ara versin ondan sonra tekrar devam etme şansı olabilir. Tabii bu yaşıyla başıyla da alakalıdır" diye konuştu.
Bunun "taze hücrelerin" partilerde yer bulmasını sağladığını belirten Erdoğan, AK Parti'de bir çok kişinin değiştiğini, genç, dinamik kişilerin geldiğini söyledi. Bu yenilenmeyi alttan gelen güçlü tabanın tetiklediğini ifade eden Erdoğan, bu seçimde gerek belediye başkanları, gerek meclis üyeleri olarak yerel yönetimde kadınların yerinin çok fazla olacağını söyledi.
"Çok farklı bir sıçrama başlayacak"
Yine de bu konuda istedikleri düzeyde olmadıklarını dile getiren Erdoğan, "Maalesef teşkilatımız bunu kıramadı. Bundan dolayı da çok üzgünüm. Nedense bayanlara karşı teşkilatın bakışında hala o tutuculuk var. Çünkü siz herşeyi A'dan Z'ye takip edemiyorsunuz. Takip ettiğim yerlerde çok müdahalelerim oldu ama teşkilat orada, hatta hatta bazı yerlerde kadın kollarımız bile tamam diyor. Ben tamam değil diyorum. Kadın noktasında hassasiyetimizi koruyoruz ve bu seçimde bayan belediye başkanlarıyla inşallah atacağımız adımlar ki özellikle Gaziantep'i çok önemsiyorum. İnşallah Fatma Hanımla bir büyükşehir belediye başkanını ilk defa Türkiye'ye biz getireceğiz. Bu bir farklılığı da inşallah ortaya koymuş olacak. Çok ilçelerde, büyük ilçelerde bayan belediye başkan adaylarımız var. İnşallah onlardan gelecek müjdeli haberlerle yerelde çok farklı bir sıçrama başlayacak" değerlendirmesinde bulundu.
"3 dönem kuralı konusunda şey değilsiniz diyebilir miyiz, değişmesi..." denilmesi üzerine Erdoğan, "Bunu birinci derecede biliyorsunuz MKYK'mız şeydir, ondan sonra da genel kuruldur" dedi.
Erdoğan, "2007'de Cumhurbaşkanlığı için adınız gündeme geldi fakat, dendi ki daha çok hizmet etmesi lazım Tayyip Erdoğan'ın, daha yolun başında, ikinci dönem başladı. İsabetli bir analizdi, şüphesiz siz de fedakarlık yaptınız. Bugün şartlar değişmiş görünüyor mu sizin için" sorusuna, "Benim şu anda bütün hafıza kaydımın içinde birici derecede 30 Mart var. 30 Mart'ı bir defa tam manasıyla herşeyiyle görmemiz lazım. Gördükten sonra oturacağız, konuşacağız ve bu konuyu gerekirse Cumhurbaşkanımızla da oturur değerlendiririz, ondan sonra da nihai kararımızı verir, adımımızı atarız" yanıtını verdi.
"Kafanızda tartıyor musunuz" sorusuna karşılık Erdoğan, "Şu anda 30 Mart'ı tartıyorum. 30 Mart benim için çok çok önemli. Arkadaşlarımla sürekli oturup, bunun değerlendirmesini yapıyoruz. 30 Mart'tan sonra da ona göre adımlarımızı atarız" diye konuştu.
"Paralel medyadır"
"Şu beklenti 17 Aralık'tan sonra tekrar gündeme geldi. Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında gerilim potansiyeli işlendi, yazılar çıktı" sorusunun ardından Başbakan Erdoğan'ın "Nerede çıktı" sorusuna "medyada çıktı" denilmesi üzerine Erdoğan, "Paralel medyadır o" dedi.
"Böyle bir senaryoya prim verir misiniz" sorusu üzerine Erdoğan, "Ben bugüne kadar vermedim bundan sonra da kolay kolay vermem. Böyle birşey söz konusu değil. O özlem içerisinde olanların yazılarıdır onlar, o gayret içerisinde olanların yazılarıdır onlar. Bunu hep yazdılar. Eşlerimiz arasında sıkıntıdan bahsettiler. Biz bugüne kadar öyle zaman olmuş ki, asgari haftada bir bir defa görüşüyoruz. Seçim sebebiyle arazideyim, sabah çıkıyoruz gece geç saat geliyoruz. Buna rağmen gerekirse muhakkak hemen çıkar görüşürüz böyle bir şey asla söz konusu olamaz, zaten yok ama o özlem içinde olanlar var" ifadelerini kullandı.
"10 yıldır çok gündeme geldi ama çok gülüp geçme imkanınız oldu herhalde buna" denilmesi üzerine Erdoğan "aynen" karşılığını verdi.
"Mücadelemizi geri çekme anlamında böyle bir şey düşünülemez"
Tutukluluğun 5 yılla sınırlandırılması ve Ergenekon Davası'nda bazı sanıkların tahliyesi hatırlatılarak, "Bu tahliyeler sizin darbelerle çetelerle Ergenekon'la mücadele perspektifinizde bir değişiklik ifade eder mi" sorusu üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bir defa bu mücadelemizi geri çekme anlamında böyle bir şey düşünülemez. Bizim burada önce tutukluluk süresinden olaya girersek. Bir defa haksız yere insanların içeride 5-10 yıl gibi tutuklu kalmasının adil olmadığı, olmayacağını, kaldı ki 5 yıl bile bu noktada sıkıntılı. Burada yargının bana göre suçu var. Niye? Sen 5 yılda niye karar vermiyorsun. 5 yılda kararını ver, işi bitir ve ona göre o da mahkum olacaksa mahkum olur, tahliye olacaksa veya beraat edecekse beraat eder. Siz bir taraftan diyelim ki 5 yıl yatırdınız, 6 yıl, 7 yıl, 8 yıl yatırdınız, o insan beraat etti. Peki bunun hakkını neyle vereceksiniz. Bu zulüm değil mi. Biz bu zulmü hiç olmazsa minimize edelim dedik. Bu cezaevlerinde çünkü 10 yılı bile bulan bu şekilde yatan insanlar var. Bunu nasıl minimize ederiz, hiç olmazsa 5 yıla indirelim dedik. Hükümet olarak biz yaptık. Aramızda ilgili arkadaşlarımızı topladık onlarla beraber bu kararı verdik."
Bireysel başvuru hakkını da AK Parti iktidarının getirdiğini anımsatan Erdoğan, "Bu referanduma karşı olanlar o haktan istifade etti" denilmesi üzerine, şöyle konuştu:
"Ona geleceğim, şu anda bireysel başvurudan istifade ederek çıkanların hiçbirisinin AK Parti Hükümeti'ne teşekkürünü duymadım. Önemli değil, biz insani görevimizi yaptık. CHP buna karşı çıktı, MHP buna karşı çıktı, BDP buna karşı çıktı. Yüzde 58 ile gerçi meydanlarda koşturduk, dağ taş demeden o 26 maddelik değişimi hallettik ve bunu çıkardık. Şimdi bu bireysel başvurudan istifadeyle 5 yıl altında olduğu halde Sayın Başbuğ çıkmış oldu. Benzer olaylar da olabilir. Bunlar arkası gelebilir, buna mani bir hal yok. Ama şu anda bu bir defa şu anlama gelmiyor, 'artık işleri bitti beraat ettiler' hayır beraat diye bir şey yok. Tutuksuz olarak yargılanma süreci içindeler."
İlker Başbuğ ile başından beri düşüncesinin bilindiğini ifade eden Erdoğan, "Bu ülkede Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir insanın ki kaçma maçma böyle bir şeyi olmayacak bir insan tutuksuz yargılanma yerine tutuklanmasının yanlış olduğunu, hatta Yüce Divan'da yargılanması gerektiğini savundum. Hatta konuyla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu mealde bir açıklaması oldu. Biz bunları savunmuş insanız. Dolayısıyla buradan çıkan netice benim için geç de olsa gecikmiş adalet oldu ama gecikmiş adalet de tabii adalet değil" dedi.
"7 ay niçin gerekçeli kararı yazmıyorsun"
"İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararı yazmış olsaydı içeride kalmaya devam edeceklerdi aslında, ağır bir ihmal" denilmesi üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"7 ay bir defa kararı yazmıyorsun, 7 ay bu gecikiyor, zaten Anayasa Mahkemesi ona atıfta bulunmak suretiyle bu kararını verdi. Sen şimdi 7 ay niçin bu gerekçeli kararı yazmıyorsun? İşte paralel yapı. Geçenlerde bir televizyon programında da söyledim, maalesef kusura bakmasınlar adeta intikam timleri oluştu. Devletin kurumları içinde intikam timleri. Bunu kendileri için yapıyorlar. Böyle bir şey olamaz. İçeride bu denli yatanlar veya yatırılanlar ne yazık ki hep bunun neticesinde oldu. Tabii bunca insan burada günahsız olarak içeride kalanlar var. Gerçekten, hakikaten suçu işlemişse ver kararını, geciktirme bu işi, ver kararını, herkes önünü görsün. Ama kimse önünü göremiyor. Böyle bir şey var. Bir savcı, bir hakim bu tür kararları verirken şunu sormalı, niye bekliyoruz, niye bekletiyoruz. Bu insanlar sıradan insan değil, emekli de olsa bunlar bu ülkede kuvvet komutanlığı yapmış, general olmuşlar buralara boşuna gelmedi. Bir kısmı muvazzaf onlar da general, onlar da kuvvet komutanlığı yapmış olanlar var. Bunlar niye bu kadar bekletiliyor demediler. 'Kalsın ya bir gün olur onları da yargılarız.' Bu mantıkla gitti. Çünkü hayatlarında bunların böyle bir şey yok. Orada yatmanın ne anlama geldiğini bunlar bugüne kadar görmediler."
"Sayın Başbuğ'dan bir teşekkür beklediniz gibi anladım" denilmesi üzerine Erdoğan, "Hayır ben genelleme yaptım. Ben kendisini telefonla aradım, hanımefendiyi aradım kendileriyle görüştüm, kendilerine 'geçmiş olsun' dedim. 'İnşallah ileride şu seçimi atlatalım bir araya da gelir dertleşiriz' dedim" ifadelerini kullandı.
Ülkemizin görüntüsüne zarar veriyor
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Benim buradan özellikle hakıma mesajım şudur; bu toplumsal olaylara özellikle kimsenin ilgi duymamasıdır. Bunlar ülkemize, ülkemizin görüntüsüne zarar veriyor ve birçok bireysel olaylar, toplumsal olaylara dönüştürülmek süretiyle, ülkemizin ve milletimizin geleceği karartılmak isteniyor" dedi.
Başbakan Erdoğan, Kanal 24 televizyonunun "Başbakan Erdoğan ile Özel" başlıklı canlı yayınında Star Medya Grubu Başkanı Mustafa Karaalioğlu'nun gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
"Sadece Ergenekoncular yok, siz söylediniz beraat anlamına gelmiyor. 28 Şubat'tan kalan bir sürü insan da var. Mirzabeyoğlu içeride, davasında bir ilerleme sağlanamadı. Yakup Köse, ağır ceza aldı ve tekrar bugünlerde içeri girmeyi bekliyor. 28 Şubat davasının hali içler acısı. 28 Şubat mağduru Erdoğan olarak ilgilendiğiniz bir dava şüphesiz. Ne dersiniz bunlara?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Ben o konuların da takipçisiyim. Gerek Salih'in olsun gerek Yakup'un olsun bütün bunlarla ilgili ve arkadaşımın bu konularla ilgili gerekli çalışmaları yapması konusnda gerekli talimatları verdim. Takipçisiyiz. Çünkü adam öldüren, öldürmeyen bunlara bakmaksızın böyle bir yaftayı yapıştır, o onun üzerinde kalsın, böyle bir şey olamaz. Buna benzer birçok olaylar var şu anda. Arkadaşlarla oturduk, başlıklarını koyduk ve bu konular üzerinde çalışmalarını istedik. Bir bütün olarak bunları ele alalım vei ona göre de bu işler düzene girer."
"İsrail'le Mavi Marmara olayından sonraki görüşmelerin olumlu gittiği, finalize olmak üzere olduğu söyleniyor. Netenyahu'nun iyimser bir açıklaması vardı, bir beklentisi vardı. Ne dersiniz yaklaştı mı Türkiye orada anlaşmaya?" sorusuna, Başbakan Erdoğan, "Özür meselesinde bir adım atıldı. Tazminat konusunda bir yere geliniyor. Onun için bazı arkadaşlarımızı görevlendirerek, çünkü o konunun da söz sahibi olan bana göre tabii burada şehitlerimizin, gazilerimizin yakınlarıdır, yani bunların kanaatleri bizim için çok çok önemlidir. Bununla ilgili arkadaşlarımız çalışmalar yapıyor" cevabını verdi.
Ablukanın kaldırılması noktasında olumlu gelişmeler olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bizim için Filistin'e hür türlü gıdanın, inşaat malzemesinin, ilacın, şunun, bunun girip çıkması önemli, bu konuda mutabıkız. Orada bir şey yok. Yani Gazze'ye Filistin'in diğer bölgelerine gidebilecek. Ve daha başka çalışmalar da oldu bunlarla ilgil olarak orada da olumlu gelişmeler var. Tazminatta şu anda bütün o şehit ve gazilerimizin yakınlarıyla ilgili çalışmalar neticelenip tekrar bir karşı görüşmeyi görevlendirdiğimiz arkadaşlar yapacaklar. İnşallah ondan sonra bir sona gelebiliriz. Bunu çözdüğümüz anda zaten normalleşmenin adımlarını atabilriz . Bununla ilgili tabii biz ayrıca mağdur birçok kesimle de farklı görüşmeleri yapıp ona göre bir hazırlığın içerisindeyiz."
Karaalioğlu'nun, "Herhalde final aşamasına geldi diyebiliriz. Seçim öncesi mi sonrası mı nedir beklentiniz?" sorusunu yönetlmesi üzerine Erdoğan, "Yürüyor çalışma. Onu yürüten zaten malum teknokrat ve bürokrat arkadaşlarımız götürüyorlar. Seçimedn sonra inşallah takipçisi oluruz" ifadesini kullandı.
"Hesabını millet sorar"
"Seçimden sonra demokratikleşme beklentisi yüksek tabii. Sizin 'yeni Türkiye' çok kullandığınız birşey. Seçimden sonra yeni bir atak olabilir mi? 'Alevi paketi'ni ertelediğinizi söylemiştiniz" sorusuna karşılık Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu, şeffaflaşma olayı. O konularla ilgili çok adımlar attık, şu anda gündemimizde yok. Bizim için şu anda şeffaflaşma ile ilgili bir çalışma yapıldı ve bu çalışmayı masaya oturtacağız, onunla ilgili şeyimizi şöyle bir ele alacağız ve onu Parlamentoya getireceğiz. Bizim Parlamentoda hazirana kadar yapmamız gereken önemli bazı yasa çalışmaları var. Onları bititerek şu anda ülke bir defa nelerden rahatsız bunları çözmemiz lazım. Ne konuşuyoruz, paralel yapıyı konuşuyoruz değil mi? Şu anda bizim gündemimizde bizi rahatlatacak adımların atılması lazım ve bunu biz hukuk içerisinde çözeceğiz. Hukuk içerisinde çözmemiz için bazı yasal düzenlemelerin olması lazım. Bunları halletmemiz gerekiyor, bunları hallettiğimiz andan itibaren de gerekli adımları atacağız. Çünkü biz bu konuda bir neticeye varamazsak bu ülkeye yazık olur, bu millete yazık olur. Sorumluluk makamında, mevkisinde olduğumuza göre bizim birinci derecedeki atmamız gereken adım, bu adımdır. Ve bizi güçlendirecek olan nedir? Yasama organıdır. Yasama organıyla da bunları bizim tabii çalışmamız gerekiyor. Çalışarak inşallah burada bir neticeye varmamız gerekir diye inanıyorum."
Karaalioğlu'nun, "Kendinizi bu konuda çok bağlıyorsunuz" demesi üzerine Erdoğan, "Şu anda başbakansanız, bir hükümetin başıysanız ve üstelik de tek başınıza iktidarsanız bunun hesabını millet size sorar. 'Niye' der, 'niçin' der. 'Bunu hem tespit ediyorsunuz niye geciktiriyosunuz?' Bunu sorar. Bunun adımını atmaya bir bakıma mecburuz" dedi.
"Şehitler gelmiyorsa sebebi var"
"Çözüm sürecinin akıbeti konusunda endişelenmemize gerek var mı?" sorusuna Erdoğan, "Hayır. Ben meydanlarda çözüm sürecinden bahsettiğim zaman tepkiyi görüyorum. Bizim kararlılığımız asla düşmez. Kararlığımızda gerileme asla olamaz" cevabını verdi. Erdoğan, şunları söyledi:
"Eğer şu anda 1 yıl aşkın zamandır Güneydoğu'dan, Doğu'dan artık şehitler gelmiyorsa bunun bir sebebi var. İşte bu, çözüm sürecidir. Bu, milli birlik, kardeşlik sürecidir. Ve dolayısıyla bakın geçen 21 Mart'tan bu güne hamdolsun bir vaka yaşamadık. Ciddi bir vaka yok eğer şu Gezi mezi bu tür olayları bir tarafa koyarsanız, herhangi bir şey yok. Şimdi bu 21 Mart Nevruz geliyor, inşallah bunu yine bir bayram, bahar içerisinde inşallah bunu atlatacağız. Ve bu bahar inşallah bir yaza dönüş olacak, bir kışa değil. Biz öyle temenni ediyoruz. Hazırlıklarımız hep onun üzerine ve bunu da istiyoruz ki Parlamentodaki diğer partilerle beraber gerçekleştirebilelim, onlardan da bu desteği alalım. Ama tabii bu seçimin neticesinde nasıl bir tablo ortaya çıkar onu tabii kestirmek şu anda zor. Ama temennim o ki inşallah bunu da başarıyla atlatırız. Çünkü bu, yerel seçim, genel seçim değil. Ve bizim bu atacağımız adımla beraber de öyle veya böyle istikametimiz belli, şu anda yasama organında yapacağımız çalışmaların öncelikleri de belli. İnşallah Meclis kapanmadan gayet başarılı bazı yasa çalışmalarını yapar, onları da bitiririz."
"Kararlıyız, pirim vermeyiz"
"Seçime giderken bir mesaj. Siz mitingleri sürdürüyorsunuz, rakipleriniz sürdürüyor. Ülkede bazı olaylar cereyan ediyor eş zamanlı olarak. Genel olarak ne demek istersiniz?" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Benim buradan özellikle hakıma mesajım şudur; bu toplumsal olaylara özellikle kimsenin ilgi duymamasıdır. Bunlar ülkemize, ülkemizin görüntüsüne zarar veriyor ve birçok bireysel olaylar, toplumsal olaylara dönüştürülmek süretiyle, ülkemizin ve milletimizin geleceği karartılmak isteniyor. Bir defa bu konuda şuna inanmasını istiyorum ben halkımın, biz kararlıyız, bu tür şeylere prim vermeyiz. Çünkü biz, bu ülkeyi çok rahat zeminde bulmadık. Hangi şartlarda bulduğumuzu çok iyi biliyoruz. Dünyada kaçıncı sıradaydık, şu anda kaçıncı sıradayız? Hamdolsun 2023 hedeflerini belirlemiş bir iktidarız ve nereden nereye geldiğimizi halkım zaten çok iyi biliyor. Düşünün, parasının içinde bir rakamının yanına 6 tane sıfır koymuş olan bir ülkeden şu anda parasının değeri yerini bulmuş ve bununla da birçok ülkeyle kendi parasıyla alışveriş yapabilecek konuma gelmiş bir ülkeyiz. Onun için ülkemizi, dünya kamuouyuna olumsuz göstermek suretiyle, kendi kredibilitemizi yok etmeye, zayıflatmaya kimsenin hakkı yok. Onun için toplumsal bazı olayları şu seçimi sabote etmek, provoke etmek üzere yapanlar bilsinler ki onlar bu ülkede bir özgürlük adına bunu yapmıyorlar. Çünkü biz özgürlükler noktasında cumhuriyet tarihinde hiçbir iktidarın sağlayamadığı özgürlüğün alt yapısını sağladık."
Benzer olayların çok yaşandığını, bunu kalkıp kendisi için malzeme haline dönüştürenleri çok gördüklerini vurgulayan Erdoğan, "Onun için bu oyunlara asla prim vermemek lazım. Ve buna tabii Türkiye'de aşırı terör örgütleri var. Bu örgütler, bu tür puslu havaları sever. Ve ondan sonra onu değerlendirmek isterler. Hiç ilgisi olan, olmayan bu oyunlara girmeden sandığı huzur içinde değerlendirmek ve demokrasinin en önemli aracı olan sandıktan da bizim yerel yönetimlerde 30 Mart sonrası bu ülkeyi kim yönetecek bunları belirlememiz lazım" değerlendirmesinde bulundu.
"Herkes gelsin iradesini oraya yansıtsın ve ona da hep birlikte saygı duyalım. Olayın neticesi budur" diyen Erdoğan," Ben onun için milletime, böyle bir gecede en kalbi duygularla selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum. Diyorum ki; biz bir olalım, beraber olalım, kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım, bunun başka çıkışı yoktur. Bunu sağlamamız lazım" ifadesini kullandı.
"İki yüzlü olmanın anlamı yok"
Seçimden sonra balkon konuşması yapıp yapmayacağına ilişkin soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bizim, bu tür oyunlara gelmemiz lazım. Ben her gün meydanlarda balkon konuşması yapıyorum. Böyle, şablon ifadelerle siyaset idare edilmez. Siz bunu yeri gelir binanızın balkonu müsaittir, oradan yaparsınız. Eski binamda da böyle bir imkan vardı, orada yaptık. Burada da var. Burada da yaparız. Biz her zaman bunu yapıyoruz. Meydanlarda da bunu yapıyoruz. Balkon konuşmasına hasret kaldığını söyleyen bazı bize karşı cephelere şunu söylüyorum, 'Acaba sizin peşinizde olduğunuz kişiler söylemek istediklerinizi ne denli bu ülkede yerine getirdiler ki yüzde 25 veya yüzde 14 oy alıyorlar.' Eğer AK Parti yüzde 50 olabilmişse, demek ki halkına bu noktada kucaklama mesajlarını, birlik mesajlarını, kardeşlik mesajlarını en güzel şekilde veren parti olmuştur. İki yüzlü olmanın bir anlamı yok. Ya olduğunuz gibi görüneceksiniz, ya göründüğünüz gibi olacaksınız."
Halkın efendisi değil, hizmetkarı olduğunun altını çizen Erdoğan, efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldiklerini dile getirdi.
Kimsenin gidemediği Doğu, Güneydoğu illerine gittiklerini ifade eden Erdoğan, gittiği yerlerin yarıya yakınının Güneydoğu illerinin oluşturduğunu söyledi.
Orada tek milleti anlattığını dile getiren Erdoğan, "Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla, Arap'ıyla, hepsi tek millet diyorum. Sizi ben, ne Türk olduğunuz için, ne Kürt olduğunuz için ne Arap olduğunuz için seviyorum. Sadece beni yaradan Allah yarattığı için seviyorum" dedi.