Erdoğan diktatöre dönüştü ama...

İngiliz Financial Times ve Daily Telegraph gazeteleri bugün, Soma faciasının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tutumuna ilişkin tutumunu değerlendirdikleri makalelere yer veriyor.

cumhuriyet.com.tr

Financial Times gazetesi “Zapt edilemeyen Erdoğan bölünmüş bir Türkiye’ye başkanlık edecek” başlıklı makalesinde, Başbakan Erdoğan'ın siyasi söylemleri ve tavrının ülkede “kutuplaşmaya yol açtığını” yazıyor.

David Gardner imzalı makalede Soma'da hayatını kaybeden madenciler için "siyah kuğular" benzetmesi yapılıyor ve Soma'daki facianın, “büyük bir öfke patlamasıyla” karşılık veren Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi tehdit oluşturabileceği yorumu yapılıyor.

BBC Türkçe'nin yansıttığı habere göre, Gardner, Ağustos'taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden “zaferle ayrılacağı inancında olan Erdoğan'ın Soma'daki kazaya verdiği yanıtın kutuplaşan halk arasında yeni öfke dalgaları yarattığını” söylüyor.

Soma'daki facia sonrası için "ülkeyi bir araya getirme, bu trajedi karşısında birlik sağlama zamanıydı" ifadelerini kullanan yazar şöyle devam ediyor:

"Bu, bir liderin yapacağı, özellikle de gelecekte cumhurbaşkanı olacak birinin yapması gereken şeydi. Erdoğan ve çevresindekilerin yaptığı ise bu inancı zayıflattı."

Başbakan Erdoğan'ın Soma'daki felaket için maden sektörünün “fıtratında” olduğunu söylemesi, öfkeli protestoculara tepki gösterip bir süpermarkete sığınması ve bir kişiye yumruk atmasına da değinilen makalede Erdoğan'ın danışmanı Yusuf Yerkel'in de bir protestocuyu tekmelerden çekilen fotoğraflardan da bahsediliyor.

Soma'daki kazayla ilgili hükümet ve işletmeci firmanın ihmalleri olduğu suçlamasıyla protesto gösterileri düzenlendiğini de hatırlatan David Gardner, kazadan üç hafta önce muhalefetin sunduğu Soma önergesinin de mecliste AK Parti oylarıyla reddedildiği haberlerinin öfkeyi alevlendirdiğini belirtiyor.

TÜRKİYE'YE DEĞİL, MUHAFAZAKAR ANADOLU'YA SESLENİYOR

Financial Times gazetesindeki makalede, Soma'daki faciadan dört gün önce Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun hükümete eleştiriler yönelttiği konuşmasını yarıda kesip "edepsizlik" ifadesini kullanmasına da yer veriliyor.

Başbakan Erdoğan'ın “Türk seçmenlerle olağanüstü dostane bir ilişkiye sahip olduğunu” ama siyasete de uygun olmayan davranışlarda bulduğunu ifade eden yazar bu durumu bir "paradoks" olarak tanımlıyor, Erdoğan içinse bir "tezat" oluşturmadığı yorumunu da şu sözlerle yapıyor:

“Türkiye'ye değil, 'benim milletim' dediği, yani 'yeni İslamcı' siyasi partisinin kimlik kazandırdığı ve ülkenin gelirinden büyük pay verdiği Anadolu'nun dindar muhafazakâr kalbine sesleniyor.

İçgüdüsünde kutuplaştırmak var ve 2002'den bu yana seçimlerdeki sekiz galibiyetinin ardından hiç kimse ona [kutuplaştırmanın] işe yaramadığını kanıtlayamaz.

Soma'daki tekmeleme olayı İstanbul ve Ankara'daki Twitter kullanıcıları için, siyasi olarak kalıcı bir trajedi imgesi olabilir ama Erdoğan'ın destekçileri muhtemelen bunu görmemiştir, onların çoğu Twitter'da değil ve Erdoğan'ı destekleyen gazeteler de üstüne gitmedi. Destekçileri başbakanın kendisine yargı darbesi yapmaya niyetlendiklerini iddia ettiği yargı yetkililerine ve kentli laik elitlere karşı düşmanca tutumu alkışlayabilir de.

Erdoğan, tüm farklı görüşleri ve saygısızlık olarak gördüğü her şeyi kendisinde nesnelleşen milli iradeye karşı bir komplo olarak sayıyor. Yerel seçimler Türklerin yüzde 44'ünün kendisiyle aynı fikirde olduğunu gösterdi. Erdoğan ve AKP, hukukun üstünlüğü ilkesini modern liberal demokrasilerde 'olmazsa olmaz' şartlardan biri olarak görmekten çok, 'var olması iyi' bir ilkeymiş gibi değerlendiriyor."

Financial Times yazarı David Gardner, Başbakan Erdoğan’ın iktidarını sarsabilecek herhangi bir zorlukla karşı karşıya olmadığını belirtip "Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanacak gibi görünüyor" diyor ve makalesini şöyle sonlandırıyor:

"Ama bölünmüş bir ülkeye başkanlık edecek. Hukukun üstünlüğü ilkesi altında demokratik, Müslüman kimliğiyle müsterih, uzun zamandır süre gelen NATO üyeliğini AB'ye girerek tamamlamaya çalışacak bir Türkiye için yeni bir toplumsal sözleşme yaratma fırsatını çarçur etti. Bu Türkiye için çok acı."

İNGİLTERE ÖRNEĞİ DOĞRU DEĞİL

Başbakan Erdoğan'ın Soma faciası sonrası tutumunu değerlendiren bir diğer makale de The Daily Telegraph gazetesinden.

Gazetenin internet sitesinde yer alan Damien McElroy imzalı analiz “Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidar hevesinin geçeceğine dair bir işaret yok" başlığı taşıyor.

Gazetede, Başbakan Erdoğan'ın Soma faciası sonrası İngiltere'de 1862 yılında meydana gelen ve 200'den fazla madencinin öldüğü kazayı örnek vermesi için "modern tarihte meydana gelen bir felaketle doğru paralellikler taşımıyor" yorumu yapılıyor, Erdoğan içinse "Fakat Türkiye’nin tecrübeli lideri, Viktorya döneminde kendi kendini yetiştirip kömür sanayiinin başına geçenler gibi ağzına geleni söylemekten korkmuyor" deniyor.

Makalede şu ifadeler yer alıyor:

"Soma’da 301 kişinin öldüğü olayların ardından Erdoğan'ın, Türkiye'deki elektriğin beşte ikisini karşılamak için yer altından yakıt çıkarırken hayatlarını kaybeden bu çalışkan adamların ardından tüm ulusu, acılarını paylaşmak için bir araya toplama fırsatı vardı. Fakat Avrupa'nın kapısındaki Müslüman demokraside 11 yıldır tek parti iktidarına sahip olan Erdoğan farklı bir yol seçiyor.

Soma'da yaşananlar Erdoğan'ın projesinin kalbine gidiyor ve iktidarını bir on sene daha sağlamlaştırmak için her bir kişiyle nasıl mücadele ettiğini gösteriyor.

Daily Telegraph'ın makalesinde, AKP'in Anadolu'daki maden işletmeleri patronlarıyla yakın ilişkiler kurduğunu ve maden sanayiinin güvenlik konusundaki kötü siciline yönelik eleştirilere cevap vermek yerine 'maden sektöründeki felaketlerin tarih boyunca benzerlikler taşıdığı' sözleriyle sorumluluğu saptırdığını yazıyor.

RUSYA'YLA AYNI YOLA GİRİYOR

Erdoğan'ın ülkeyi böldüğü yorumunu yapan yazar, ülke içinde ve dışında “diktatöre dönüştüğü” yönündeki korkulara rağmen gördüğü desteği de yitirmediğini ekliyor.

Bu yaz cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağını ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yaptığı gibi başbakanla cumhurbaşkanının görev değiştirebileceğini ifade eden yazar, "Türkiye cumhurbaşkanının gücü sınırlı, dolayısıyla Erdoğan bu rolün etki alanını kendi zevkine göre değiştirmek için anayasal reforma gitmeli" diyor.

Erdoğan için "mutabakat koalisyonu kurmak için Kürtler gibi azınlıklara elini uzattığı günler geçti" yorumu yapılırken, cumhurbaşkanlığını ülkeyi kendi görüşüne uygun bir şekilde idare etmek için kullanmaya niyetlendiği görüşüne yer veriliyor.

Makale şu ifadelerle sonlandırılıyor:

"Erdoğan, yürütme yetkileriyle Türkiye'ye kendi yeni Osmanlı bakışına benzer hale dönüştürecek değişiklikler getirecek.

Yardımcıları özel görüşmelerde Erdoğan'ın bölünme yaratma arayışında olmadığını söylüyor. Bu yılbaşında Londra’daki bir toplantıda yardımcılarından biri Erdoğan'ın başbakanlık görevini bırakacağı sözüne sadık kalacağını söyledi. Fakat Türk liderin, demokratik yetkililerini de var olduğu sürece kullanacağını ekledi.

Açıkça verilen mesaj, Erdoğan’ın değil, sistemin değişeceği yönünde.

Putin'in iktidar hevesinin Rus demokrasisi kurulması çabalarını karaladığı artık küresel anlamda kabul gören bir gerçek.

Belirgin gündemi ve frenlenemeyen davranışlarıyla Erdoğan da Türkiye’yi aynı yola sokuyor."