Erdoğan: Bu ülkenin gençliği Gezi'deki vandallar, etek giyenler değil
Cumhurbaşkanı Erdoğan Ankara'da yaptığı konuşmada, "Burada gördüğünüz gençler Gezi'de gördüğünüz vandallar değildir" dedi.
cumhuriyet.com.tr
"100. Yılında Çanakkale Ruhu ve Gençlik" programında konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Burada gördüğünüz gençler Gezi'de gördüğünüz vandallar değildir. Bu ülkenin gençliği etek giyerek sokakları ateşe veren provokatörler değildir. Bu ülkenin gençliği masum kızlarımızı katleden o ırz düşmanları hiç değildir. Bu ülkenin gençliği işte buradadır" dedi.
Erdoğan: Bu ülkenin gençliği Gezi'deki vandallar değildir - VİDEO
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MEMUR-SEN tarafından Atatürk Spor Salonu'nda düzenlenen "100. Yılında Çanakkale Ruhu ve Gençlik" adlı programda konuşuyor.
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
Sizlerin bir farklılığı var. Sizleri bu ülkede molotofla, demir bilyelerle yakmakla yıkmakla değil, bilgiyle kültürle sevgiyle mücadele eden bir gençlik olarak görüyorum.
Buradaki her bir genç kardeşimin kim var diye seslenildiğinde sağına soluna bakmadan ben varım diyeceğine dava taşını gediğine koyacağına yürekten inanıyorum. Buradan milletime sesleniyorum burada gördüğünüz gençler Gezi'de gördüğünüz vandallar değildir. Bu ülkenin gençliği etek giyerek sokakları ateşe veren provokatörler değildir. Bu ülkenin gençliği masum kızlarımızı katleden o ırz düşmanları hiç değildir. Bu ülkenin gençliği işte buradadır.
İşte burada karşımda duran gençler, sizler bu ülkedeki gençliğin ta kendisisiniz. Birileri ısrarla diğerlerini gündeme getirebilir. Diğerlerini ön plana çıkartabilir. Ama biz biliyoruz ki bu ülkenin gençlerini asıl temsil edenler, ahlakınızla çalışkanlığınızla bilginizle enerjinizle sizlersiniz. Rabbim sizlerden razı olsun.
Bu yıl 18 Mart’ta Çanakkale zaferimizin yüzüncü yıl dönümünü kutluyoruz. Aziz şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, hepsine Allah’tan rahmet diliyoruz. Çanakkale savaşlarının yüzüncü yıl dönümünü çok farklı etkinliklerle mart ayı başından itibaren kutlamaya başladık. Yarın çanakkale’deyiz, tıp bayramını orada kutlayacağız. Bu unutulacak bir şey değil. yahya kemal’in ifadesiyle, çok enteresandır, o sıkıntılı günlerde ne diyordu “"Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yarabbi. Senin uğrunda ölen ordu budur Yarabbi. Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın, Galib et, çünkü bu son ordusudur islamın" diyordu.
Tüm üniversiteliler, lise öğrencileri çanakkale’deydi. Bu farklı bir mücadeleydi. Onun için bizler işte oradan alıyoruz asıl gücümüzü. Çanakkale’de ve ülkemizin pek çok farklı yerinde çeşitli kurumlarımız, STK’larımız tarafından düzenlenen etkinliklerle bu önemli yıl dönümünü en güzel şekilde idrak etmeye çalışıyoruz.
Her zaferin unutmayın, elbette bir bedeli vardır
Esasen Çanakkale savaşı diğer bir çok özelliğinin yanı sıra bir genç savaşıdır. Ülkemizdeki pek çok lise, üniversite Çanakkale savaşlarının olduğu yıllarda mezun vermemiştir. Niçin biliyor musunuz? Çünkü o okulun tüm öğrencileri Çanakkale cephesine gitmiş, kimi şehit olarak, kimi gazi olarak bir daha okullarına dönme imkanı bulamamıştır. Biz işte böyle bir ruhun, azmin neticesi olarak bugünlerimize kavuşmuş bir milletiz. Her zaferin unutmayın, elbette bir bedeli vardır. Evet biz kazandığımız muhteşem zaferle bu milletin makus talihini tersine çevirdik.
Elbette en doğrusunu Allah bilir. Savaşın sonuçlarını ve bedelini iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Ben burada bu savaşların sadece bir yönü üzerinde durmak istiyorum. Bugünlerde hepimizin yüreğini yakan öyle hadiseler yaşanıyor ki, çanakkale’den ders çıkarılmasını ummadan edemiyorum. Bu savaşta bulunmuş bir Fransız generali hatıralaırnda şöyle bir olayı naklediyor. Diyor ki “yerde bir Fransız askeri yatıyor. Bir türk askeri de kendi gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor. Kendisine tercüman aracılığıyla niçin yardım ettiğini sorduğumuzda, Fransız askerini elinde tutuğu kadın resmini işaret ederek, bu herhalde annesi, benim kimsem yok, o kurtulsun annesinin yanına dönsün istedim” diyor. Üstelik bu türk askerinin göğsünde, Fransız askerinin yarasından daha derin bir yara vardı diyor. Biraz sonra her ikisi de öldü.
Bir başka örnek 1956’da avustralya’da müsabakaya giden, Vehbi Emre anlatıyor bunu. Kafile başkanı. Avustralya’ya vardıklarında orada bir aile kendilerini ısrarla evlerine yemeğe davet ediyor. Yemeğin sonunda orada bulunan ve Çanakkale savaşında bulunmuş olan Avustralyalı şunları anlatıyor “İngilizler 17 yaşımdayken beni askere alıp çanakkale’ye gönderdiler. Bir akşam şiddetli bir çatışmada türk askeriyle karşı karşıya geldim. Çok enteresan burası. Süngüsünü göğsümde hissettim. Tam her şey bitti, öldüm herhalde diye düşünürken, türk askerinin bana bağırarak, geriyi göstererek bizim siperleri işaret ettiğini gördüm. Hemen toparlanıp siperime geri döndüm. Oradaki tercümana türk askerinin ne dediğini söyledim. Türk askerinin “Be çocuk burası er meydanı senin ne işin var burada. Haydi git” diye bağırdığını söyledi.
Bugün ise masumların acımasızca katledilmesini görüyoruz. İşte suriye, ırak. İşte mısır’da esma’larımız şehit oldu. bitmedi myanmar’da ruanda’da bütün bunlar oldu. somali’de bunlar oldu. dünya ne yapıyor? Dünya seyrediyor. Biz suriye’den ve Irak’tan iki milyon insana ev sahipliği yaparken, tüm avrupa’da 250 bin kişi var. bizi gördüklerinde takdire şayan diyorlar. Ey batı kendine gel kendine, bu bizim medeniyetimizin inancımızın gereğidir de onun için bunu yapıyoruz. Savaşın da bir haysiyeti ahlakı vardır. Bugün suriye’de ırak’ta olanları görüyorsunuz. Kadın çocuk yaşlı denmeden üzerlerine bombalar atıyor.israil gazze’de bu bombaları yağdırdı. Plajda babasının kucağında atılan bombalara yapacak hiçbir şeyi olmayan yavrunun nasıl sarıldığını biliyoruz değil mi, şehit oldu. dünya sessiz. Uluslararası sularda Marmara gemimize nasıl saldırdıklarını gördük değil mi? Kafalarına kurşun sıkılarak, palalarla doğranarak insanlar katlediliyor. İşte ülkemizde, soruyorum diyarbakır’da apartmandan atılarak üzerinden geçilen genç hakkında acaba onlar adına sokaklarda bulunanlar o gençler bunu nasıl izah edecekler?
Kalkıp da dün yine istanbul’da, türkiye’de her tarafı kan gölüne çevirmek isteyenler, acaba yasin’le ilgili olan o tavırlarını neyle izah edecekler? Adil olmadıktan sonra hakkın ve hakikatin yanında yer almadıktan sonra hiçbir toplumun iflah etmesi mümkün değildir.
DEAŞ denen örgüt kafa keserek, topluca insanları kurşuna dizerek, camileri türbeleri okulları yıkarak bir medeniyet katliamı gerçekleştirerek, onlar sadece örgüte katılan üç beş vatandaşlarının derdindeler. Esed, 350 bin kişiyi katlederken onlar hala BM dengelerini gözetmenin çabası içindeler. Onun için diyorum ki dünya beşten büyüktür. Artık BM’ye bir güncelleme gerekiyor. Tüm dünyanın temsil edildiği bir BM Güvenlik konseyi. Her dinin temsil edildiği bir BM Güvenlik konseyi. Yok daimi yok geçici üyeymiş, böyle bir mantık olmaz. Orada 20 ülke mi olur belirlenir hepsi de daimi olur, dönerli olur. Bir iki yıl görev yaparlar. Adalet budur.
Mısır’da hemde canlı yayında, tüm dünyanın gözü önünde demokrasi talebinden başka talebi olmayan halk kurşunlanarak, onlar darbecilerin katillerin yanında yer aldılar. Filistin’de myanmar’da insanlar inançlarından dolayı zulme uğrayıp öldürürken, modern vicdan kutup ayılarının azalan sayısına odaklanmış durumda.