Erdoğan BM'de konuştu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''21'inci Yüzyılı; savaşların değil barışın, korkunun değil güvenin, haksızlığın değil adaletin, terör ve şiddetin değil huzurun, açlık ve fakirliğin değil refahın hakim olduğu bir yüzyıl yapabiliriz'' dedi.
cumhuriyet.com.trBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in 64. Genel Kurul Genel Görüşmeleri'nde Genel Kurul'a hitap etti.
"Yeni bir liderlik anlayışına ihtiyaç var"
Erdoğan, sorunların çözümü için herkesi kucaklayan, adil, paylaşımcı, farklılıkları zenginlik olarak gören ve güven esasına dayalı bir küresel düzene ihtiyaç bulunduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Risk ve tehdit algısına dayalı bir dünya tasavvurundan, güven ve dayanışma esasına dayalı bir küresel düzene geçiş mümkündür. Bu, artık hepimiz için bir zaruret haline gelmiştir. Bunun için yeni bir liderlik anlayışına da ihtiyaç var.
21'inci Yüzyılı; savaşların değil barışın, korkunun değil güvenin, haksızlığın değil adaletin, terör ve şiddetin değil huzurun, açlık ve fakirliğin değil refahın hakim olduğu bir yüzyıl yapabiliriz. Bu dünyanın kurulmasına katkı sunmak, dili, dini, milliyeti ne olursa hepimizin ortak sorumluluğu ve tarihi görevidir.
Terörizm ve nükleer silahların yayılması gibi tehditler küresel ölçekte ciddi birer endişe kaynağı haline gelmiş durumda. Açlık ve yoksulluk, artan salgın hastalıklar, gıda ve enerji güvenliğine ilişkin kaygılar, yabancı düşmanlığı ve radikalizmdeki artış gibi sorunlar da ciddiyetini koruyor. Öte yandan, küresel ısınma ve küresel finans krizi, köklü çözümler gerektiren iki temel alan olarak öne çıkıyor.''
"Kıbrıs Türk tarafı hâlâ haksız izolasyonlara maruzdur"
Erdoğan, ''Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir çözümün Doğu Akdeniz'in bir barış, istikrar ve işbirliği alanına dönüştürülmesine büyük katkı sağlayacağına'' dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bu anlamda, herkesi üzerine düşeni yapmaya çağırıyorum. Öte yandan, 2004 yılında BM Kapsamlı Çözüm Planı'nın içerdiği tüm fedakarlıkları kabul eden Kıbrıs Türk tarafı hala haksız izolasyonlara maruzdur. Çözümsüzlüğün bedelinin Türk tarafınca ödenmesini beklemek hakkaniyete uygun değildir. Kıbrıs Türkleri üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması, sadece bir haksızlığı gidermeyecek, çözüm sürecini de hızlandıracaktır.''
'Komşularla sıfır problem'
Birleşmiş Milletler'in 64. Genel Kurul Genel Görüşmeleri'nde Genel Kurul'a hitap eden Erdoğan, Türkiye'nin, bölgesinde, bir barış ve istikrar unsuru olarak mevcudiyetini sürdürdüğüne işaret ederek şunları söyledi:
''Özellikle son 7 yıllık süre zarfında, tüm komşularımızla sorunlarımızı çözmenin gayreti içinde olduk. 'Komşularla sıfır problem' politikası olarak ifade ettiğimiz bu yaklaşım sayesinde Türkiye, komşularıyla sorunlarını çözüm yoluna koymuş, ilişkilerini son derece iyi bir noktaya getirmiştir.
Bölgemizdeki sorunlar, aynı zamanda küresel sonuçları da olan sorunlardır. Bu yüzden bölgemizde izlediğimiz yapıcı ve barışçı politika, sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel barışa hizmet etmektedir. Fakat biz bunu da yeterli görmüyoruz. Pasif iyi komşuluk ilişkisinden, aktif dostluk ve işbirliği ilişkisine geçmeyi hedefliyoruz. Bunun bölge ve dünya barışına yaptığı katkı doğulu ve batılı bütün dostlarımız tarafından takdir edilmektedir.
Komşumuz Yunanistan'la devam eden diyalog süreci, bu durumun somut örneğidir. Keza, son dönemde hız kazanan, komşumuz Ermenistan'la ilişkilerimizi normalleştirmeye yönelik gayretlerimiz de meyvelerini vermeye başlamıştır. Azerbaycan'la, Ermenistan arasındaki ihtilaflar başta olmak üzere Kafkaslar'daki diğer ihtilafların da bölge ülkelerinin toprak bütünlüklerinin korunması temelinde kalıcı çözümlere kavuşturulması zamanı gelmiştir.''
Irak'ın toprak bütünlüğü
Başbakan Erdoğan, bu konuda bölge ülkelerinden Türkiye'nin barış, güvenlik ve istikrar vizyonunu paylaşmalarını beklediklerini belirterek, şöyle devam etti:
''2008 Ağustos ayında yaşanan kriz sonrasında ortaya koyduğumuz 'Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu' önerimiz, bu yöndeki çabalara önemli katkılarda bulunabilecek önemli bir projedir.
Bizi ve bütün dünyayı yakından ilgilendiren konuların başında, Irak'ın, toprak bütünlüğü, siyasi birliği ve iç barışı geliyor. Irak'ta tüm kesimleri kapsayan siyasi diyalog sürecinin devamına ve ulusal uzlaşının tesisine büyük önem atfediyoruz. Bu önemin bir tezahürü, Türkiye'nin girişimiyle başlatılan Irak'a Komşu Ülkeler Süreci'dir.
Irak bağlamında vurgulamak istediğim diğer bir konu da gerek terörizmle mücadele, gerek ikili ilişkiler için önem arz eden Stratejik Diyalog Mekanizması'dır. Bu sürecin de geliştirilerek sürdürülmesine desteğimiz tamdır.''
Filistin-İsrail ihtilafı
Türkiye olarak üzerinde hassasiyetle durdukları diğer bir bölgesel meselenin de Filistin-İsrail ihtilafı olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Filistin-İsrail ihtilafının, yan yana barış ve güvenlik içinde var olacak iki devlet temelinde çözüme kavuşturulmasını, bölge ve dünya barışının vazgeçilmez bir şartı olarak görüyoruz. Filistin'de ulusal uzlaşının sağlanması, bağımsız Filistin devletinin kurulması sürecini hızlandıracaktır. Türkiye, Filistin halkının her zaman yanında olmuş ve bundan böyle de olmaya devam edecektir.
Şuraya dikkatlerinizi çekmek istiyorum; 2008 yılının sonunda patlak veren Gazze;ye yönelik saldırı, kısa sürede bir insanlık dramına dönüştü. Fosfor bombalarının atılması neticesinde, Bin 400'e yakın insan, çocuk, kadın hayatını kaybetti, 5 binin üzerinde insan yaralandı. Ve Gazze'nin alt yapısı yerle bir edildi.
Birleşmiş Milletler'in Gazze'deki binaları dahi bu yıkımdan kurtulamadı. Sayın Genel Sekreter Ban Ki-Moon, bu yıkımı bizzat yerinde görmüş ve tepkisini dile getirmiştir.''
"Gazze'deki insani trajedi halen devam ediyor"
Başbakan Erdoğan, Gazze Şeridi'ndeki çatışmaları sona erdiren ateşkes ilanlarının ve Güvenlik Konseyi'nin 1860 sayılı kararının üzerinden 8 ay geçtiğini anımsatarak, şunları söyledi:
''Aynı şekilde, uluslararası toplumun Şarm el Şeyh'te Gazze'nin yeniden imarı için milyarlarca dolarlık taahhütte bulunmasının üzerinden de 6 ay geçti. Ancak, üzülerek ifade etmeliyim ki Gazze'deki insani trajedi halen devam ediyor. İnsanlar çadırlarda yaşıyor, içilecek su bulamıyor, bu tabloya karşı biz insani görevimizi yapıyor muyuz? Acaba BM ne yapabiliyor veya Güvenlik Konseyi ne yapabiliyor? Böyle bir yaptırım gücü var mı yok mu? Bunun üzerinde özellikle hassasiyetle durmamız gerekiyor.
Gazze için verilen sözler tutulmadı. Gazze, saldırı sırasında olduğu gibi, saldırının ve ağır tahribatın ardından da kendi kaderine terk edildi. Şu anda Gazze'ye inşaat malzemelerinin girişine dahi izin verilmiyor. Sadece ilaç, gıda, Gazze halkının acıları ve sıkıntıları devam ediyor. Biz, hem İsrail'in, hem de Filistinliler'in barış ve güvenliği için bu engellerin derhal kaldırılmasını ve Gazze'deki yaşamın normalleşmesini talep ediyoruz.
Filistin sorunu, sadece bir tarafın talepleri esas alınarak çözülemez. İsrail'in güvenliği kadar Filistinlilerin güvenliği de önemlidir. İsrail'in istikrar talebi kadar Filistin halkının özgürlük ve barış talebi de meşrudur.''
"İnsani ve vicdani sorumluluğumuzdur"
Bölge ve dünya barışının önündeki en büyük engellerden biri olan Filistin sorununun çözümünün, ancak herkese adil ve eşit muamele edilmesi halinde mümkün olacağını ifade eden Erdoğan, ''Biz, Türkiye olarak, Gazze'deki insani durumla ilgili vahim tabloya göz yumulamayacağını her vesileyle vurguladık, vurgulamaya da devam ediyoruz. Gazze'deki insanlık dramının sona erdirilerek kalıcı huzur ortamının tesisi, insani ve vicdani sorumluluğumuzdur'' dedi.
Erdoğan İran'a gidecek
ABD'deki temaslarını sürdüren Başbakan Erdoğan'ın Ekim ayında İran'a bir ziyarette bulunacağı öğrenildi.