Erdoğan-Biden görüşmesi, Türkiye dış politikasını nasıl etkileyecek?

NATO Zirvesi kapsamında dün gerçekleşen AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden görüşmesini, Emekli Büyükelçi Uluç Özülker ve Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu Cumhuriyet.com.tr'ye değerlendirdi.

Zeynep Çam

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden ile göreve gelmesinin ardından ilk yüz yüze görüşmesini Pazartesi günü Brüksel'deki NATO zirvesi kapsamında gerçekleştirdi.

90 dakika süren görüşmenin ardından bir basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, toplantının 'samimi ve yapıcı geçtiğini' aktardı.

Erdoğan, Brüksel'e yola çıkmadan önce havalimanında düzenlediği basın toplantısında Biden'ın 1915 olaylarını "soykırım" olarak kabul etmesini gündeme getireceğini söylemiş; "Bu yaklaşım bizi ciddi manada üzmüştür. Bunu gündeme getirmeden geçmemiz doğru değildir. Türkiye rastgele bir ülke değildir" demişti.

Ancak Erdoğan, Biden'ın 1915 olayları ile ilgili 'soykırım' kelimesini kullanmasının görüşmede gündeme gelip gelmediği sorusuna, "Hamdolsun hiç gündeme gelmedi" yanıtını verdi.

Erdoğan-Biden görüşmesini, Emekli Büyükelçi Uluç Özülker ve Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu Cumhuriyet.com.tr'ye değerlendirdi.

Amerika ve Türkiye arasındaki ilişkilerde bugüne kadarki en büyük sıkıntının diyalogsuzluktan başladığını belirten Uluç Özülker, tarafların ya sosyal medya aracılığıyla ya da basın yayın organları ile birbirleri hakkında ne söylendiği veya ne düşünüldüğüne dair bilgi edindiklerini belirtti. Normal olarak NATO Zirvesi'nde ABD ile yapılmış olan bu toplantı aslında sorunların çözümlenebileceği bir ortamı ifade etmediğini söyleyen Özülker, Türkiye yönünden beka sorunu oluşturan daha da önemlisi çözüm için ABD'nin geri adım atması gereken sorunların 45 dakikada karşılıklı olarak bir çözüme ulaştırılamayacağını kaydetti. Özülker, "Ama diyalogsuzluk da bu kapsam için fevkalade risklidir. Aynı durumu Yunanistan ile de yaşadık" dedi.

"Bugün problemleri çözemedik ama problemleri ele alıp da birbirimizi daha fazla kırmadan ve de neler yapılabileceği hususunu tartışabileceğimiz ortamla ilgili kararı çıkarabildik" diyen Özülker, süreci üç alt başlık altında izlenmesi gerektiğini anlattı:

"Birincisi; her halükarda Biden'ın Kongre ile karşılıklı olarak birtakım bağlantıları var. Mesela Kongre'de bütçe kanununa S-400 ile ilgili bir hüküm koydurdu. S-400'ler Türkiye hudutlarından Rus uzmanlarla birlikte dışarı çıkacak denildi. Aksi takdirde bu konuya ilişkin çözüm yoktur denildi. Bu bir kanun konusu oldu artık. Bu konuyla ilgili olarak Biden Kongre'ye hesap vermek mecburiyetinde. Dolayısıyla Amerika'nın bu tutumunda Biden'ın Türkiye ile ne ölçüde uzlaşacağına ve yine Türkiye'ye taviz vererek bu işi çözmek isteyeceğine bağlı. Bunu henüz net olarak bilmiyoruz. Yani bu niyet var mı yok mu?

Mesela PKK meselesinde geri adım atacak mı? FETÖ konusunda ne yapacak? Diğer taraftan da Halk Bankası davası nereye gidecek? Karadeniz'le ilgili olarak ortaya çıkan yeni gelişmeler kapsamında Amerika'nın tutumu ne olacak? 15 tane sorunumuz var. Amerika'nın ne yapacağını görmemiz lazım."

"TÜRKİYE'YE BANA BİAT EDECEKSİN DENİLDİ"

İkinci olarak, AB ülkeleri ve Putin ile yapılacak görüşmelere değinen Özülker, "Bu görüşmeden ne çıkıp çıkmayacağını da beklemek lazım. Sebebi çok basit; NATO 2015 yılında bir karar almıştı. Benim de düşmanım Rusya'dır ve terörle de uğraşacağım demişti. Terör konusunda bize yardım ettiklerini söyleyemem. ABD'nin PKK ile ilgili tutumu hiçbir şekilde destek veya yardım şeklinde düşünülemez. Hele bu koşullar altında bir de Rusya düşman edildi. Ardından Türkiye'ye bana biat edeceksin denildi" dedi.

ABD, "RUSYA İLE İLİŞKİNİ KESECEKSİN" DİYEBİLİRDİR

Dün 2030 perspektifinde neler yapılabileceğine dair görüşüldüğünden bahseden Özülker, "Rusya yine bir numaralı düşman olarak gösteriliyor. Çin bir rakip olarak tanımlanıyor. Türkiye'nin Rusya ile çok yakın bir ilişkisi var. Nükleer santralden başlayarak, boru hatları... Bütün hepsi ABD'nin hedefinde. NATO'nun almış olduğu bu karar kapsamında ABD bana dönüp, 'Rusya ile ilişkini keseceksin başka çaren yok' diyebilirdi. Eğer 16'sında Putin ile işler biraz daha gerginleşme noktasına giderse... Biden çok net bir şekilde siber saldırıyı ön plana çıkararak 'ben de aynı şekilde sana cevap vereceğim' diyebilir. Bu koşullarda Türkiye'nin Rusya ile ilişkisi bir yandan NATO müttefiki olarak alınan kararlar... Diğer taraftan ABD'nin bu bağnazlığı ve arkasından da Türkiye ile Rusya ilişkilerinin içinde bulunduğu duruma bakıldığında nasıl ilerleyeceğimizi görmemiz lazım" diye konuştu.

Türkiye’yle yaşanan Doğu Akdeniz krizini AB krizine dönüştürmeyi başaran Yunan Başbakanı’yla görüşme, 24-25 Haziran’da toplanacak AB liderler zirvesinin de gündeminde olacak.

"MÜZAKERE ETMEYE MECBURSUNUZ"

Söz konusu görüşmeye ilişkin üçüncü hususun; demokrasi, insan hakları konularının önemsenerek dile getirilmesi olduğunu kaydeden Özülker, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye ile ilgili de açıklama yaptılar. Söylenenlerin bir bölümünün Türkiye tarafından yapılabilmesi mümkün değildir. Türkiye elini Doğu Akdeniz'den çeksin deniliyor. Orada barışçıl bir ortam oluşmuştur deniyor. Nasıl oluştu? İran çekildi hiçbir faaliyet gösterilmedi ve barış oldu. Durum bu. Açık açık okuduğumuz zaman Türkiye'ye dönük olarak Yunanistan ile tekrar kapışmayacaksın öbür taraftan Doğu Akdeniz'de şunu yapmayacaksın şeklinde birtakım şeyler söyleniyor. Bunlar yerine getirilmiş olduğu takdirde yaptırım vs. bu konularla ilgili olarak bir tutum alınacaktır deniliyor.

Bütün bunları alt alta yazdığım zaman dünkü toplantının diyalog yolunu açmak ve dolasıyla riskleri azaltmak yönünde bir başarı olduğunu ama bunun ötesinde herhangi bir getirisi bulunmadığını düşünüyorum. Netice itibari ile 45 dakikada bunların çözümlenmemiş olmasını da yadırgamamak gerektiğini kabul etmek lazım. Bir adım atılmıştır. Savaş ile bir yere gidemezsiniz bunu aklımızdan çıkarmayalım. Yüzde yüz kazanılmış bir savaşta dahi masaya oturup müzakere etmeye mecbursunuz."

TELEFONLARA CEVAP VERİLMEMESİNDEN 45 DAKİKALIK GÖRÜŞMEYE

Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Erdoğan-Biden görüşmesinin, 6 ay gecikmeli de olsa bir takım diyalogların başlamış olması açısından olumlu olarak yorumlanabileceğini söyledi.

Kalaycıoğlu, sürenin uzunluğu, Türkiye'den gelen telefonlara cevap verilmemesi gibi davranışlara bakıldığında, bu görüşmenin önceki yönetimlere göre çok daha düşük düzeyde bir ilişki ve yakınlık içerdiğini vurguladı.

Kalaycıoğlu, yeni ABD yönetiminin liberal içerikli bir dış politika izlediğinin altını çizdi. 

"STRATEJİK HEDEFLER AÇISINDAN MÜTHİŞ BİR UYUMSUZLUK VAR"

Kalaycıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu Türkiye'yle ilişkilerde çok önemli bir değişiklik, aynı zamanda şu an Türkiye'deki hükümet açısından da önemli bir sorun. Çünkü Türkiye liberal demokrasiyle olan ilişkisini 2000lerin, 2010'ların ikinci yarısında hemen hemen tamamen terk etti. Ortada ciddi stratejik hedefler açısından müthiş bir uyumsuzluk var. Bunun nasıl giderileceğini bilmiyoruz. Bu konuların konuştuklarını gösteren herhangi bir kanıt da henüz yok."

"ERMENİ SOYKIRIMI" SORUSUNA "HAMDOLSUN" CEVABI

Erdoğan ile Biden'ın gerçekleştirdiği kritik toplantıda ABD'nin 'Ermeni soykırımı' kararının da ele alınması bekleniyordu. Toplantı öncesi "gündeme getireceğim" diyen Erdoğan'a görüşmenin sonra ermesinin ardından bu konu soruldu. Erdoğan'ın "Hamdolsun, hiç gündeme gelmedi" cevabı şaşırttı.

Erdoğan'ın "Hamdolsun" cevabına ilişkin değerlendirmede bulunan Kalaycıoğlu, şunları söyledi:

"Bu ilginç bir gelişme oldu çünkü beklenti NATO'da yapılacak görüşmelerde, soykırım konusunda Türkiye’nin rahatsızlığını cumhurbaşkanın dile getireceği şeklindeydi. Bunu bir de 'hamdolsun' diye ifade edince, bunu sadece dile getirmeyi düşünmediği aynı zamanda gelmesini istemediği gibi de bir görüntü ortaya çıktı. Buradaki temel yaklaşımlarda, hem bunu izleyenler açısından hem de bu süreci en üst düzeyde yürüten siyasiler açısından  bir belirsizlik ve kavram kargaşası var gibi görünüyor. Onun dışında bir şey söyleyebilmek pek mümkün değil." 

"BU DURUMUN KABUL EDİLME ŞANSI YOK"

Ermeni meselesi konusunda olayların 'soykırım' olarak tanınması hususunda Türkiye açısından yapılabilecek bir şey olmadığını dile getiren Kalaycıoğlu, "Bunu herhangi bir hükümetten beklemek zannederim mümkün değil. Uluslararası hukuk açısından İkinci Dünya Savaşı öncesindeki, soykırım sözleşmesi hukuki olarak uygulanamıyor. Dolayısıyla hukuki olarak bu durumun kabul edilebilme gibi bir şansı yok."

Olumlu havayı bozmamak için konunun gündeme getirilmediğini belirten Kalaycıoğlu, son olarak şunları söyledi:

"Açıklama yaparlarsa daha ayrıntılı anlarız ama bunu gündeme getirmesi gereken ABD değil, bizdik. 'Hamdolsun' dendiğine göre biz de istemiyormuşuz gündeme getirmek."