Erdoğan Baykal'ın kıskacında
CHP'nin 85. yıldönümünde, İzmir'de konuşan Deniz Baykal; ''İzmir'den güç alıyoruz, İzmir de CHP'ye, Türkiye'ye sahip çıkıyor' diyerek İzmir'in CHP için önemini vurguladı. Ayrıca bugün Yaşar Çatak, Anıtkabir'e yaptığı ziyarette, özel deftere yazdığı yazıda Atatürk ilke ve inkılaplarına ilkelerine bağlı olduklarını yineledi.
cumhuriyet.com.trİzmir Konak Belediyesince yaptırılan Yenişehir pazar yerinin açılışını yapan Deniz Baykal, açılıştaki konuşmasında; 86 yıl önce İzmir'in büyük acılar ve ızdıraplar yaşadığını, bu ızdıraplara 9 Eylülde son verildiğini belirterek, ''Bu topraklarda kendi inancımız ve kültürümüzle, bağımsız yaşama hakkımızı bütün dünyaya 9 Eylülde tescil ettirdik'' dedi.
9 Eylül'ün ayrıca CHP'nin kuruluş yıl dönümü olduğunu ve partinin 85 yıl önce kurulduğunu anımsatan Baykal, CHP'nin Türkiye Cumhuriyeti'nin temel taşlarını yerine koyan ve bağımsızlığın güvencesi olan bir parti olduğunu dile getirdi.
Baykal, İzmir ile CHP'nin kaderinin paralel örüldüğünü ifade ederek, ''İzmir'den güç alıyoruz, İzmir de CHP'ye, Türkiye'ye sahip çıkıyor'' diye konuştu.
Yenişehir pazar yerinde esnafın daha sağlıklı, daha medeni ortamda hizmet edeceğini kaydeden Baykal, esnafın yüzünün gülmesinin ekonomik kalkınmanın ön şartı olduğunu söyledi.
Baykal, sıkıntılı günlere son verileceğini, insanların ürettiğinden, sattığından, aldığından mutlu olacağını belirterek, şöyle devam etti:
''Bugün maalesef üretici ürettiğinden, satıcı sattığından, alıcı aldığından memnun değil. Bu sistem üreticiye, satıcıya, tüketiciye hizmet eden bir sistem değil. İktidara sırtını dayayarak bin bir türlü yolsuzluk yapanlara yarayan bir düzen. Bu, ahlaklı, dürüst, inançlı bir düzen değildir. Bu düzende hırsızlar, yolsuzluk yapanlar mutludur. Bunu değiştireceğiz. O zaman burada 'Domatesi en ucuza nasıl alırım' diye dolanan emekli kardeşimin yüzü gülecek. ''
"Devlet düzeni kapalı kapılar ardında dönmeyecek"
Pazar yerinin açılışına katılan bazı yurttaşların ''Şaban Dişli gibilerinden kurtar bizi'' diye seslenmeleri üzerine Baykal, şunları söyledi:
''Arkası gelecek. Tepeden tırnağa hepsi elden geçirilecek. Devlet düzeni kapalı kapılar ardında, pazarlıklarla, karanlık tezgahlarla dönmeyecek. Her şey milletin gözü önünde, dürüst, ahlaklı, şeffaf olacak. İhale konuşuluyor, Başbakan 'Hayır, ben onu Çalık grubuna vereceğim' diyor. İhaleye girmek isteyen bir başkasına 'Olmaz' diyor. Bu ne biçim iştir? Başbakanlar, yabancı devlet adamlarıyla tezgah kurup damadının başında bulunduğu şirkete devletin imkanını avanta gibi verme imkanına sahip midir?''
Deniz Baykal, konuşmasının ardından, Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile pazar yerinin açılışını gerçekleştirdi.
Açılışın ardından Baykal, İzmir'deki CHP Merkez Yönetim Kurulu toplantısı öncesi düzenlenen basın toplantısında, demokrasinin yaşam biçimi, yaşam kültürü, çoğulcu bir yaşam kültürü olduğunu ifade ederek, devletin yalnızca iktidarda bulunanların kullandığı imkanlar bütünü olmadığını, herkesin sorumlu olacağını, herkesin hesap vereceğini, kuralların değişeceğini söyledi.
Yolsuzluklar tablosunun Türkiye'nin önüne geçtiğini ifade ederek, ''Büyük acılar çekmiş bir milletin evlatlarının para, pul, çıkar peşinde koşuyor olunmasına tanık olması acı verici'' diyen Baykal sözlerini şöyle sürdürdü:
Deniz Feneri'ne yapılan bağışlar
''Çıkıp yoksulların, mağdurların, mazlumların hakkını savunacaksınız. 'Din, iman, inanç, ahlak' diyeceksiniz. Bir bakacaklar ki sizin hazinenin tepesine geçip mali olanaklara hükmetmek, yeni bir hayat tarzını garanti altına almak niyetinde olduğunuz ortaya çıkacak. Yeni bir yaşam tarzı, lüks, gösterişli yaşam içine girme kavgası içine girildiğine tanık oluyoruz. Millete din iman diye yola çıkıp han hamam kavgası yaptığınıza tanık oluyoruz. Devletin olanaklarını kendi çıkarlarınız için kullandığınıza tanık oluyoruz. Lüks, gösterişli yaşam özlemine, içine girildiğini görüyoruz.''
Lüks yaşam ve paraya hükmetme anlayışının yolsuzlukları gündeme getireceğini belirten Baykal, son yolsuzluk olayının Deniz Feneri Derneği'nde yaşandığını iddia etti.
Baykal, ''Başbakan birdenbire heyecan, telaş ve tedirginlikle ortaya atıldı, tozu dumanı ayağa kaldırdı ve bir büyük mücadele açmış görüntüsü verdi. Ortada bir yolsuzluk olayı var, Başbakan'dan beklenen şeyler var. Birilerine, bir yayın grubuna yıpratma kampanyası açarak yolsuzluk olayını gözlerden saklaması mümkün değildir'' diye konuştu.
Yurt dışında Deniz Feneri adında ''güya'' bir yardım kuruluşunun bulunduğunu, bu kuruluşun iyi niyetli, yardımsever insanlardan para toplayarak oluşturulduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Topladığı para ne kadar? 41 milyon 600 bin avro. Bu para ne olmuş? Bu para Türkiye'ye gönderilmiş. Nasıl gönderilmiş? Şirketler kurulmuş, onlar eliyle gönderilmiş. Kuryeler tutulmuş, kuryelerle bir TV kanalının 3. katına gönderilmiş. Din, insanlık, yardım demişler, para toplayıp AKP siyasetini finanse etmişler. AKP siyasetini finanse eden kaynaklar birer birer ortaya çıkıyor.
Bu, dişli değil, çarktır. Daha önceki Dişli idi. Bu, kul hakkı, yetim hakkı yemek değil mi? Bunu doğal karşılamak, 'hayır bu olmadı' demek mümkün mü? Bu yorum değildir, bu Alman savcılığının tespitidir.
Bu tezgahta baş rollerde 2 kişi vardır, Zekeriya Karaman, Mehmet Gürhan. Başbakan'a soruyorum, Zekeriya Karaman ve Mehmet Gürhan'ı tanıyor musunuz, tanımıyor musunuz, ilişkiniz var mı, yok mu? Biri paraları gönderen, diğeri alan kişi. Daha önce 'Tanımıyorum' dedi, gazetelerde Mehmet Gürhan ile fotoğrafları çıktı. Bu ne biçim bir ilişki? Bu tablo ortaya çıkınca ona buna bağırıp çağırmak doğru mu?''
CHP lideri Baykal, savcının iddianamesine göre, Mehmet Gürhan'ın paraları Başbakan Erdoğan'a teslim etmesi için kendisine verildiğini söylediğini, Almanya'da tutuklu bir başka sanığın da paraları Başbakan Erdoğan'a vermesi için Mehmet Gürhan'a verdiğini söylediğini, 7 defa sorulması üzerine 7 defa aynı cevabı verdiğini anlattı.
Mehmet Gürhan'ın verdiği ifadede ''Paraları Başbakan'a vermedim, kayda geçmesini istiyorum'' dediğini, bir süre sonra söz alarak aynı sözleri 2 kez yinelediğini aktaran Baykal, bunun üzerine hakimin Gürhan'a ''Sen Başbakan'ın avukatı mısın?' diye sorduğunu söyledi.
Baykal, şöyle devam etti:
''Mehmet Gürhan'ın Başbakan'la, bakanlarla, RTÜK Başkanı'yla, AKP ile bağlantısı var mı yok mu? Başbakan Zekeriya Karaman'ı tanıyor mu, tanımıyor mu? Mehmet Gürhan'ın bu paraları topladığından kuşku yok. Mehmet Gürhan da inkar etmiyor. Herkes de biliyor. Mehmet Gürhan'a gelen paraları verenler ortada, açıkça ifade ediyorlar. Bu para böyle toplanmış. Şimdi bu kişi Başbakan'ı tanıyor mu, tanımıyor mu? Başbakan dışında bakanlarla ilişkisi var mı, yok mu? Türkiye'deki RTÜK başkanıyla ilişkisi var mı, yok mu? Bu kişinin AKP kadrolarıyla, siyasetiyle bağlantısı var mı, yok mu? Bu kişiyi bir kenara koyuyorum.
Zekeriya Karaman denilen kişi ki Türkiye ayağındaki önemli isim odur. Sayın Başbakan tanıyor mu? Onunla bir ilişkisi var mı? Kimdir Zekeriya Karaman? Kanal 7'nin başındaki bu kişiyle Başbakan'ın ilişkisi var mı, bugün gazetelerde görüyoruz. Başbakan ve Zekeriya Karaman'ın çocukları bacanakmış. Başka pekçok konuda da iş birliği yapıyorlarmış. Şimdi anladınız mı Başbakan'ın feryadının nereden kaynaklandığını?''
'İlk kez siyaset finanse ediliyor'
Baykal, eskiden insanların zengin olmak için yolsuzluk yaptıklarını, şimdi ilk kez doğrudan bir siyaseti finanse etmek için milletin yardım amacıyla verdiği paraların alınıp kullanıldığını belirterek, ''Müthiş bir yolsuzluk bu. Bu yolsuzluğu yapanların insan içine çıkmaya, kimsenin gözünün içine bakmaya hakkı yoktur. Başbakan'ın çırpınmasında, feryadında, gelecek haftaya randevu vermesinde, olayı bir zeminden alıp bir başka kavga zeminine çekerek olayı örtbas etme çabası yatmaktadır'' dedi.
CHP lideri Baykal, Doğan Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan'ın Yumurtalık'ta rafineri kurma müracaatı üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Sana vermeyeceğim, Çalık Grubu'na vereceğim'' dediğini belirterek, ''Başbakan her konuda konuşuyor, bu konuda bir şey söylemedi. Bu sözleri Başbakan söyledi mi söylemedi mi, şimdi bunu öğrenmek istiyorum'' dedi.
Baykal, konuya ilişkin şöyle konuştu:
''Sayın Doğan, Sayın Başbakan'dan bu müracaat üzerine ruhsat istiyor, '2,5 milyar dolarım var, bu yatırımdan Türkiye ekonomisi kazanacak. Teşvik, prim, para, kredi, vergi kolaylığı istemiyorum' diyor. 'Biz o konuyu bizim Çalık Grubu'na vereceğiz. Putin ile Berlusconi ile çalışma yapacaklar. Sana vermeyeceğim, Çalık Grubu'na vereceğim' diyor Sayın Başbakan. Bunu Aydın Doğan dedi iki gün önce, kulaklarıma inanamadım. Aradan bu kadar zaman geçti. Başbakan her konuda konuşuyor, bu konuda bir şey söylemedi. Bu sözleri başbakan söyledi mi, söylemedi mi, şimdi bunu öğrenmek istiyorum. Başbakan 'Ben rafineri ruhsatını sana vermeyeceğim' dedi mi, demedi mi bunun anlaşılması lazım. Dediyse bu, Türkiye'de siyaset nasıl yapılıyor, devlet nasıl yönetiliyor bunu ortaya koyması açısından fevkalade önemlidir.''
Putin ve Berlusconi
Baykal, Putin ve Berlusconi'nin adının yolsuzluk söylentilerine Başbakan tarafından karıştırıldığını ifade ederek, ''
Yani şirket kayırma, şirket tercih etme, şirket engelleme, devletin doğrudan doğruya işin içinde bulunduğu ticari çıkar ortaklıkları. Çok garip bir manzara, bunun aydınlığa kavuşturulması lazım''
diye konuştu.
Başbakan'ın damadının genel müdür olduğu Çalık Grubu'nun devlet imtiyazıyla donatılıp donatılmadığını soran Baykal, '
'Bunu anlamak, seyretmek mümkün değildir. Bunun derhal aydınlığa kavuşturulması lazım. Başbakan bu konuda en kısa zamanda kamuoyunu aydınlatmalıdır'
' dedi.
Deniz Baykal, Türkiye'nin bütün bu yolsuzluklara göz yumacak noktaya gelmemesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
''
Son günlerdeki yolsuzluk tartışmalarının zemininde Başbakan'ın Deniz Feneri yolsuzluğuyla bağlantısının giderek netleşmeye başlamış olması yatıyor. Bu telaş, bu korku, Başbakan'ı bu kavganın içine çekmiştir, öyle anlıyorum. Ama bizim görevimiz her iddiayı kendi zemininde değerlendirmektir.
Bağlantı vardır. Orada bir yolsuzluk var. O yolsuzluğu yapan insanlar din, iman adına hareket eden insanlardır. Yaptıkları yolsuzluğu gelmişler, Türkiye'de AKP siyasetini finanse etmek için harcamışlardır. AKP siyasetinin altında bu haram para yatıyor. Yetim hakkı, kul hakkı yatıyor. Bunun hukukta, demokraside yeri yoktur. Bunu söylemek de bizim görevimizdir. Başbakan'ın iş yapma tarzıyla ilgili ortaya çıkan iddiaları bir an önce aydınlığa kavuşturma gereği vardır. Başbakan ortaya çıkmalı, bu konudaki anlayışını açıkça kamuoyuyla paylaşmalıdır.
Putin'i, Berlusconi'yi uluslararası tezgahın parçası olarak göstermekte haklı olup olmadığını, böyle bir girişimin olup olmadığını, böyle bir yolsuzluk projesinin yürütülüp yürütülmediğini hep birlikte görmeliyiz.''