Erdinç Utku’dan “Eyvah Zayıflıyorum!’ (29.08.2021)
Mizah yazarı Erdinç Utku ile yazarlığının 36. yılında farklı bir kulvarda “Tİ-YETisyen yazar” olarak kaleme aldığı, Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlanan yeni kitabı Eyvah Zayıflıyorum! ve mizah üzerine konuştuk.
Serpil Aygün
İlhan Selçuk’un “her tümce birkaç saniyelik bir zeka şimşeği çaktırıyor” ve Haluk Şahin’in “hayat serüvenlerinden imbikten geçercesine damıtılmış damlalar bunlar. Şimşek gibi çakıp bir anda karanlığı aydınlatıyorlar” diye tanımladığı aforizmaları ile tanıyoruz Mizah Yazarı Erdinç Utku’yu. Güncel olaylara mükemmel göndermeler yapılan, gündemdeki kişilere, özellikle siyasetçilere müthiş dokundurmalarda bulunulan Cumhuriyet’te, Yüksek Yerilim Hattı’ndaki aforizmaları ve Brüksel’den kaleme aldığı pazar yazılarından ismine aşina olduğumuz Utku, bu kez farklı bir kulvarda “yürüyor”. “Eyvah Zayıflıyorum!”da kişisel zayıflama deneyimini paylaşıyor. Özellikle koronavirüs salgını sonrası ciddi bir sorun haline gelen zayıflamaya neşeli bir bakış sergiliyor.
Kitap, içinde kitaplardan oluşan bir matruşka gibi. Aforizmalar, zayıflatan espriler, kişisel zayıflama deneyimi, mizahın zayıflatma gücü iç içe.
Diyetle, kendisiyle ve zayıflama sektörüyle dalga geçerek, mizahla yoğurarak daha sevimli hale getirdiği zorlu zayıflama macerasını kitaplaştıran Utku; zayıflama ve diyetle ilgili aforizmaları ve “Göbek önü yazıları”, “Postmodern zayıflama bedduaları”, “Göbek marşı” ve “Hayat Perhizoğlu sorularınızı cevaplıyor” gibi yazıların da bulunduğu kibrit kutusu büyüklüğündeki sayfalarca espriyle zayıflarken gülmemizi, gülerken zayıflamamızı hedefliyor.
Kitabın son bölümünde ise mizahın “hafifletici” gücü anlatılıyor. İşin aslı Utku diyete, “Tİ-yet”i katınca zayıflayabilmiş! 50 günde 10, 100 günde 17 kilo vermiş.
Öznur Kalender’in kapağını tasarladığı ve karikatürleriyle renklendirerek ayrı bir tat kattığı Eyvah Zayıflıyorum!’daki önsözde Haluk Şahin’in yazdıklarına bırakalım son sözü:
“Yazarlığın bir sözcük katma değil sözcük atma sanatı olduğunu çok iyi bilen Erdinç, diyet uğruna mahrum kaldıklarının ve özellikle “humor” uğruna reddettiği hamur tatlılarının acısını çıkartmak istercesine bol kepçe bir kitap yazmış. Kocaman bir kazan aşure de diyebilirsiniz: İçinde ne ararsanız var. Bilimsel olgular, güncel araştırmalar, toplumsal eleştiriler, okul kantini gırgırı, fıkralar, karikatürler, taşlamalar, özeleştiriler, sataşmalar, şiirler, maniler... Bunların tümünü bir araya getirip “Buyrun!” demek ustalık istiyor. Erdinç bunu, her şeyi mizahla şerbetliyerek başarıyor.”
- Brüksel’den Türkiye’nin mizahını yapmak zor olmuyor mu?
Yurt dışında da karikatürize, abartılı prototip küçük Türkiye’ler var. O anlamda sorun yok. Ayrıca Türkiye’de mizah yapanlara göre burada daha rahatız.
Asıl zorluk gerçek hayatın mizahı solladığı, artık hiçbir şeye şaşırılmayan Türkiye’nin mizahını yapmak! Hayatın kendisi kara mizah olunca mizahçı bocalıyor. Türkiye’de gündem de diziler gibi tekrara giriyor. 30-35 yıl önce bulduğum bir aforizmayı bugün yayınlasam güncelliğinden hiçbir şey kaybetmiyor.
- Mizah sizin için ne ifade ediyor?
Mizah, kültür ve sanatın yaramaz çocuğu. Ama halkın işine en çok yarayan çocuğu... Ezilenlerin, halkın yanında olmalı ama yeri gelince uğradığı haksızlıklara duyarsız kalan, tepki göstermeyen halka da batırmalı iğneyi. Mizahçı kendisiyle de alay etmeli. Moda deyimiyle “damardan mizah” benim yaptığım. Hayatın tıkanmış damarlarına yaptığım “by-pass”tır mizah. Yaşamı güzelleştirir.
- “Koronovirüs’ün ilacı mizah” diyorsunuz kitabınızda..
Korku, kaygı, yalnızlık, bilinmezlik, ekonomik kriz ve stresle başa çıkma mekanizmasıdır kahkaha. Koronavirüsten sonra, psikolojik sorunlar tavan yaptı. Mizaha odaklanmaya devam etmeliyiz. “Gerilimi boşaltmak için bir vanadır mizah. Vidaları gevşetin” diyor işin uzmanları. “Mizahın sosyal, psikolojik ve fizyolojik olmak üzere birçok açıdan faydası vardır. Bunun için mizah tıpta kullanılması gereken bir metottur” diyen bilim insanları var.
- Durup dururken nereden çıktı bu apolitik Tİ-yet, “humor işi” mizahla zayıflama kitabı?
“Eyvah Zayıflıyorum!” obezleri hasta değil, müşteri ve para olarak gören zayıflama endüstrisine isyanın ürünü. DiyetİSYAN yani!
Koşu bandı ilk olarak mahkumları cezalandırmak için icat edildi, sonra işkence aleti olarak kullanıldı. Günümüzde ise üzerinde volta attığımız, evlerimizi modern yaşam hapishanelerine çeviren çağdaş cezalandırma ve işkence aletleri olarak işlevini sürdürüyor. Yanı başımızdaki parkta, açık havada yürüyerek, doğal ve taze kendi pişirdiğiniz besinlerle, doğada doğal olarak zayıflamanın öyküsünü anlattım kitapta.
“Online zayıflama ve interaktif mizah hattı” kurarak verdiğim kiloları neredeyse bir borsa endeksi ciddiyetiyle sosyal medyada an an paylaştım. Baktım ki çok insan ilgileniyor ve bilgi istiyor, kitap yazmak en iyi çözüm oldu. Kızılderili filmlerinden akılda kalma “Oturan Boğa” adına layık bir yaşam biçimi, hamur işi ve tatlıya endeksli abartılı boğazına düşkünlüğüm ile ben bile kilo verebildiysem, dünyada herkes kilo verebilir.
- Bir de “MENÜfesto” yazmışsınız.
“Dünyanın tüm kilolu insanları rejimde birleşin. Kilolarınızdan başka kaybedeceğiniz hiçbir şeyiniz yok ama kazanacağınız kocaman sağlıklı bir dünya ve gelecek sizi bekliyor. Et lobisi ile anti-sağlıklı yaşam lobisi ve bazı odakların kışkırtmaları bizi yıldıramaz!”
- Mizahla zayıflamak mümkün mü?
Gülebilme yetinizle, umutsuzluk ve korkuyu hayatınızdan çıkarabilir, mizahı yaşamınızın bir parçası haline getirerek daha mutlu olabilirsiniz. Kitapta anlattığım Tİ-YET serüvenimde “kilo verip hafiflemek uğruna çekilen çileyi mizahla hafifletmek” prensibini uyguladım. Mizah ile zayıflama sürecim hafifledi, güldüm, güldürdüm, eğlendim ve kendimin bile şaşırdığı bir hızla zayıfladım. En önemlisi 1 yılı dolduran bu süreç artık yaşam biçimim oldu.