"Erbil Göktaş'la Yeni Tiyatro dergisi ve tiyatromuz"
Türkiye'nin ilk ve tek hakemli tiyatro dergisi olan Yeni Tiyatro'nun Genel Yayın Yönetmeni Doç. Dr. Erbil Göktaş ile tiyatromuzun nereye gittiğini ve son dönem tiyatromuzu konuştuk...
cumhuriyet.com.trOktay Emre: Yaklaşık üç yıldır yayınlanan Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni olarak bu iki yıl zarfında istediğinizi yapabildiniz mi?
Erbil Göktaş: Öncelikle Yeni Tiyatro'dan önce yayınlanan dergileri yeterli bulmadığım için, böyle bir dergiye gereksinim duyduğumu belirtmeliyim. Şimdi tek "yarışın" kendimle ve Yeni Tiyatro ile olduğunu vurgulayarak başlamalıyım. Hiçbir zaman yapılanları yeterli bulmam, çünkü bu, “yeniliklere” açık, sürekli “yeni”yi arayan ve “yeni” şeyler önermek isteyen bir dergi için “handikap” olur. Ancak, Yeni Tiyatro Dergisi’nin yayın yaşamına girdiği, 2007 Eylül’ünden bu yana, önemli bir tiyatral hareketlilik yarattığı, yayın yaşamında akademisyenlere ve “akademik” yazılara önemli bir yer ayırdığı hemen anlaşılacaktır. Bütün Sahne Sanatları alanında yayın yapması nedeniyle, (sadece tiyatro sanatına değil) tiyatronun yanı sıra, operaya, baleye, dansa da yer veren Yeni Tiyatro, ayrıca her sayıda yerli ve yabancı yazarlardan “oyun kitabı eki”ni de okurlarına “ücretsiz” olarak sunuyor. Yeni Tiyatro, “aylık” olarak çıkan, Türkiye’nin “ilk ve tek” hakemli-popüler sahne sanatları dergisidir. Bir de her ayın son Pazar günü, “Yeni Bir Dünya İçin Yeni Tiyatro Toplantıları” düzenliyoruz; ayrıca “gadre uğramış Türk yazarlarının oyunlarını sahnelemek için, (bunun yanı sıra) Yeni Tiyatro Dergisi’nin içinden İstanbul Yeni Tiyatro Topluluğu çıktı ve bu sezon, Aydın Arıt’ın “Bal Sineği” adlı oyununu çeşitli sahnelerde oynadık. Bu yaptıklarımızı, elbette yeterli bulmuyoruz; çalışmalarımız tüm hızıyla ve çeşitli "yeni"liklerle sürecek.
O.E. : Bir sanat dergisi yayınlamak oldukça meşakkatli bir iş. Bu dergi, hele bir sahne sanatları dergisi ise sanırım, zorlukları, yelpazesi oranında genişleyecek, niteliği oranında artacaktır.
E. G. : Biz, sadece dergi çıkarmak için dergi çıkarmıyoruz; her ay mutlaka bir de kitap eki veriyoruz; bu harcanan emeği en az ikiye katlıyor, ayrıca, maliyeti de çok artırıyor. Yukarıda dediğim gibi, “sahne sanatları” denince, tiyatronun yanı sıra operaya da, baleye de, dansa da, diğer sahne sanatlarına da yer vermek durumundasınız. Ne yazık ki, opera, bale, dans ve diğer sahne sanatları konusunda yazacak yazarlar ve eleştirmenler çok sınırlı; ben, sahne sanatlarının tüm alanlarında “eli kalem tutan” kişilerin kendi alanlarındaki gözlemlerini yazmalarını bekliyorum; nitelikli yazılar için sayfa sayısına sınır da getirmiyoruz bildiğiniz gibi; on sayfa on beş sayfa tutan nitelikli ve ufuk açıcı “inceleme” yazılarına da olanaklarımızı zorlayarak yer veriyoruz. Bu günümüz Türkiye koşullarında “müthiş” bir olanaktır, okurlar için de, yazanlar için de…
O.E. : Belli bir süre iki ayda bir yayınlanan Yeni Tiyatro dergisi neden ve hangi gereksinmeyle aylık periyoda geçti?
E.G. : Özellikle “tiyatro” alanında “oylumlu” yazılara yer verdiğimiz için, bize gönderilen ve tabii ki bir an önce yayınlanılması istenen çoğu yazıyı, eleştiriyi, incelemeyi “iki aylık” bir derginin sayfalarında değerlendiremiyor, okur ve yazarlarımıza sürekli olarak "borçlu" kalıyorduk; yeni yetişen hevesli yazarlara daha fazla olanak tanımak ve daha fazla yazı yayınlayabilmek için “aylık” periyoda geçmek zorunda kaldık. Bu tamamıyla, toplumsal ve estetik gereksinimden kaynaklandı. Bir de, tahmin ettiğimiz süreden çok önce belli bir okur kitlesine ulaşınca, okurların dergimizi her ay kitapçı vitrinlerinde ve gazete bayilerinde görme isteği aylık düzene geçmemizi zorunlu kıldı. Bu bizim için bir "handikap"ı getirse de aylık periyoda geçmek zorundaydık. İki ayda bir verdiğimiz "oyun kitabı" ekini, şimdi ayda bir vermek durumunda kalmamızın oluşturduğu ekonomik sıkıntı, bizi oldukça zorlasa da, bu eki okurlara "ücretsiz" sunmayı, toplumsal ve estetik bir zorunluluk olarak gördüğümüz için, hiç de canımızı sıkmıyoruz!
O.E. : Ücretsiz oyun kitaplarını neye göre seçiyorsunuz ve gelen tepkiler nelerdir? Ayrıca bu kitaplar arasında çeviri kitaplar olduğu gibi, ilk kez oyunuyla karşılaştığımız isimler de mevcut…
E.G. : Oyun kitabı eklerimizi yayınlarken, öncelikle yayınlanmamış olmasına dikkat ediyoruz ya da daha önce yayınlanmış olsa bile, o anda “gündeme” getirilmesi gerekliyse yayınlıyoruz. Örneğin Coşkun Büktel’in Irvin Shaw’dan çevirdiği "Ölüleri Gömün" daha önce yayınlanmıştı. Ancak bu oyunun Devlet Tiyatroları’nda Şakir Gürzumar tarafından sahnelenecek olması bizi bu oyunu tekrar yayınlayıp okurlarımızla buluşturmaya yöneltti. Çünkü bu oyun, “savaşa karşı yazılmış en etkili” oyunlardan biridir ve Coşkun Büktel tarafından “mükemmel” bir biçimde çevrilmiştir. Oyun kitaplarını “ek” olarak vermek, Yeni Tiyatro Dergisi’nin en önemli üstünlüğüdür. Şimdiye dek on yedi kitap yayınladık ve bunların "Ölüleri Gömün" dışında, on altı tanesi ilk kez yayınlanan kitaplardan oluşuyor. Okurlarımız ve abonelerimiz oyun kitaplarını “ek” olarak vermemizi çok beğendiler ve bunun “sürekliliğini” istiyorlar. “Aylık” düzene geçtiğimizde maddi sorunlar bizi oldukça zorladı; biz de iki ayda bir verdiğimiz oyun kitabı eklerini, “her ay” verebilmek için “abone kampanyası” başlattık ve bunda önemli ölçüde başarılı olduk. Ancak, dergi her ay çıkıyor, her ay bu kitaplara önemli bir mesai harcıyoruz ve ciddi paralar ödüyoruz; bu yüzden “yeni abonelerin” de Yeni Tiyatro'yu sahiplenmesi gerekiyor. Her ay sekiz aboneye gereksinmemiz var; en azından bu sekiz aboneyi düzenli olarak gerçekleştirebilirsek, oyun kitabı eklerimizi “sorunsuz” olarak okurlara ulaştırabileceğiz.
O.E. : Yeni Tiyatro Dergisi’ne Beyoğlu'nda köşe başındaki bir gazete bayisinde ya da İstiklal Caddesi'nde büyük bir kitabevinde rastlamak mümkün ve bildiğim kadarıyla bir dağıtımcı şirketiyle çalışmıyorsunuz; yine de bu başarıyı nasıl sağlıyorsunuz?
E.G. : Evet, dediğiniz gibi, dağıtımcı olmadan bu “başarıyı” sağlamak kolay değil ve bizim dışımızdaki hiçbir "tiyatro dergisi"nin bu başarıyı sağlayabileceğini asla sanmıyorum… Ama Yeni Tiyatro’nun dostları var, okurları var, aboneleri ve yazarları var; bütün başarı onlara aittir; ben bir dergiyi “başarıya” ulaştırma potansiyeli taşıyan bu oluşumun “orkestra şefiyim”. Orkestrası olmayan bir şefin elinde tuttuğu değnek, sadece bir sopadır… Zaman içerisinde, orkestradaki tüm birimlerden en iyi “sesi” alacağıma inanıyorum; çünkü Anadolu’da yirmi kentte Yeni Tiyatro dostları dergiyi okurlara ulaştırmaya çalışıyorlar; tabii biz de onlara ve abonelere dergiyi ulaştırmak için “kargo” şirketlerine “ciddi” paralar ödüyoruz. Yani şunu açıkça söylemeliyim; abonelerden aldığımız paranın yarısı, kargo şirketine gidiyor; dergileri PTT'yle göndermek daha ucuz ama “gecikme” ya da başka bir “sorun” olmasın diye daha fazla ücret ödesek de kargo şirketiyle göndermeyi tercih ediyoruz.
O.E. : Bir dergi eğer ki alanında ilk değilse, mutlaka bir boşluk görmüştür ve bu boşluğu doldurmak için yola çıkmıştır ya da tiyatro yayıncılığı piyasasına tepki olarak kendini doğurmuştur. Derginiz yazarları arasında akademisyenler, eleştirmenler, genç ve olgun eleştirmenler bulunmakta. Yeni Tiyatro dergisi bu yazarlarla hangi boşluğu doldurdu, ya da bir tepki olarak mı kendini doğurdu?
E.G. : Sorunun “yanıt” şıklarında “hepsi” var mı?.. “Hepsi” tabii ki… Bu kadar zahmetli ve mali açıdan bu kadar külfetli bir tiyatro dergisi, alanında önemli bir “boşluk” olmasa nasıl ayakta durabilir ya da yayın yaşamını nasıl sürdürebilir?.. Tabii ki “olgun” yazarların ve akademisyenlerin yanı sıra “gençlere” de yer veriyoruz; önemli hedeflerimizden birisi de sahne sanatları alanındaki tüm akademisyenlerin yanı sıra gençlerin de yazmasını sağlamak; bu alandaki verimleri geliştirmek ve çoğaltmak… Açıkça söylemem gerekirse, bir “tepkiden” çok, Yeni Tiyatro “kendiliğinden”, kendisini doğuran bir oluşumdur. Yeni Tiyatro, şu an birçok ilçeye ve yirmi iki kente ulaşıyor. Ben daha fazla ilgilenebilsem ya da birileri omuz verip benim yükümü biraz da olsa alabilse, Yeni Tiyatro “dünya” çapında da önemli bir yere gelecek… Şu an bireysel çabalarımızla on ülkeye de ulaşmış bulunuyoruz çünkü…
O.E. : Alanında Kürtçe röportaj yapan ve yayınlayan ilk dergi Yeni Tiyatro. Cuma Boynukara'yla yapılan bu röportaja gelen tepkileri öğrenebilir miyiz?
E.G. : Çok “olumlu” tepkiler aldık… Çünkü biz bu röportajı gerekliliğine inandığımız için yaptık, konjonktür öyle gerektirdiği için yapmadık; yani samimiydik… Bizi sevenler de, temkinli yaklaşanlar da bu “samimiyetimizi” gördüklerinden bizim, Cuma Boynukara'yla yaptığımız bu Kürtçe röportajı takdirle karşıladılar. Ayrıca olanaklar elverdiğinde altmış dört sayfanın üzerinde çıkan bir dergide altı sayfa “Kürtçe” söyleşiye yer vermek bizim için bir zorunluluktur da… Çünkü biz “gündemi” takip ettiğimiz kadar “gündem” yaratan bir dergiyiz.
O.E. : Sayılarınız arasında “12 Eylül Özel Sayı”sını görmekteyiz. Kapkara bir kapak?
E.G. : Dediğim gibi, “gündem” yaratmak da önemli hedeflerimiz arasında… Yeni Tiyatro “12 Eylül Özel Sayısı”yla da "tiyatro gündemini" belirlemiştir. 2008 yılının Eylül ayında derginin tamamını “12 Eylül”e ayırıp 2009’da da bu konuda ısrarlı olmamız sonucunda, önemli bir hareketlilik yaratılmış ve “12 Eylül” her alanda olduğu gibi “tiyatro” alanında da yoğun bir biçimde tartışılmıştır. Evet, “kapkara” bir kapak… Çünkü “kapkara” bir dönem… Bu "kapkara" dönemle hesaplaşmadan, Türkiye, ne tiyatro alanında ne de toplumsal ve ekonomik alanda hiçbir sorununu “gerçek” anlamda çözemez.
O.E. : Yeni Tiyatro Dergisi Anadolu’ya daha fazla uzanmak istiyor mu?
E.G. : Yukarıda da söyledim, Yeni Tiyatro şu anda on ilçeye ve yirmi iki kente ulaşıyor. Hedefimiz tiyatro yapılan en ücra kasabalara, ilçelere kadar Yeni Tiyatro Dergisi’ni ulaştırmak… Biz de insanların bize ulaşmasını bekliyoruz; her anlamda; haberleriyle, yazılarıyla ve talepleriyle…
O.E. : Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?
E.G. : Her ayın son Pazar günü başlattığımız “Yeni Tiyatro Toplantıları”nı hiç ara vermeden sürdüreceğiz. Bunun sadece dergimiz için değil, tiyatromuz için de, ülkemiz için de çok önemli olduğuna inanıyoruz. Ayrıca “farklı” bir “ödül” sistemi oluşturmak için çalışıyoruz. 2010-2011 yılı sezon başında “maddi” sorunları çözersek, bu alanda da “sanatçılarımızı” onurlandırmayı ve “teşvik” etmeyi düşünüyoruz. Bu konuda bir “yönerge” hazırladık; “Yeni Tiyatro Toplantıları”nda bu konuyu da okurlarımız, yazarlarımız ve sanatçılarımızla tartışıp işe öyle girişmek istiyoruz. “Oyun kitabı” eklerimizi tüm zorluklarına karşın inatla ve ısrarla vermeyi sürdüreceğiz. Daha pek çok “projemiz” var ama bunları yaşama geçirdiğimizde konuşmak daha doğru olacak.
O.E. : Derginin www.yenitiyatrodergisi.com diye bir de sitesi var; bundan da bahseder misiniz?
E.G. : Derginin “web sitesi” için, bu yaz aylarında bir ekip kuracağız. Çünkü biz, haberleri, yazıları, eleştirileri “geldiği gibi” değil, “düzelterek” ve “yeniden oluşturarak” yayınlamak istediğimizden bu konuda istediğimiz “hamleyi” tam olarak gerçekleştiremedik. Bildiğiniz gibi, sadece “tiyatro yayıncılığı” değil söz konusu olan… Türkçenin doğru, temiz ve işlevsel kullanılmasını da istiyoruz. Bu dergi için de büyük bir sorundur; üzülerek söylemeliyim ki, yazı yazanların büyük bir kısmı bırakalım, kuram geliştirmeyi, düşünce üretmeyi, “yazım kurallarını” bile doğru bilmiyorlar. İnternet bu alanda çok “vahim” durumda… Dergide bile “düzeltmeleri” yapmak en az on günümüzü alıyor; o yüzden bu konuda şu an üç-dört kişiyle çalışıyoruz; bu arkadaşlardan ikisini “web sitesi” için çalıştıracak duruma getirmek için uğraşıyoruz. 2010-2011 tiyatro sezonunda bu konuda da “atılım” yapmak hedeflerimiz arasında.
O.E. : Derginin ve web sitenizin geleceğine dair yeni projeleriniz var mı?
E.G.: Yukarıda “yeni” projelerimizin bazılarının “ipuçlarını” verdim. Söylediklerimizi gerçekleştirmek için çalışacağız. Ama bunun için “maddi” sorunlarımızı çözmemiz gerekiyor. Ödenekli tiyatro kurumlarından yılın tamamında “reklam” ya da “ilan” alamadığımızdan istediklerimizi tam olarak hayata geçiremiyoruz. Özel tiyatroların yüzde doksan dokuzu ise “dergilere” reklam vermiyorlar; “devlet desteği” alan tiyatrolarımız da buna dahildir. Reklam vermeyen “ödenekli” kurumlarımızla, “özel” tiyatroların da bu sürece dahil olmalarını ben “şahsen” bekliyorum. Reklam ücretleri “atla deve” değil ki; eninde sonunda anlaşılabilir; küçük ama önemli bir destektir bu!.. Samimiyetimiz olanlara bunu söylüyoruz ama samimi olmadığımız ya da tanışmadığımız tiyatrolara bu taleple gitmeyi ben “incitici” buluyorum; çünkü bir telefon açtığınız zaman, “bin dert” dinliyorsunuz. Talebin tiyatrolardan gelmesi gerekiyor; tüm tiyatroların bunun önemine “inanmaları” gerekiyor. Sonuçta “dilenci” değiliz, önemli bir iş yapıyoruz. Şimdiye kadar bu işin önemini kavramış olan kurumlarımız arasında Devlet Tiyatroları’ndan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan “ilan” aldık. Bence “ilan” ya da “reklam” vermek, kurumlara da “prestij” kazandırır ve onların gerçekten “kurum” olduğunu gösterir. Önümüzdeki dönemde umarım bunun önemini, diğer kurumlara da anlatabiliriz; sonuçta Yeni Tiyatro Dergisi de bir “kurum”dur ve kurumların “işbirliği” içinde olması bir zorunluluktur. Ben zaman zaman yazılarımda bu konuya değinerek geçtim ama gelinen bu süreçte, “açık açık” söylemek zorunda kaldım. Ne yapalım ki, bizim ülkemizin gerçeği bu; iğneyle kuyu kazarak ilerleyeceğiz. Ancak en büyük projemizin daha çok “okura” ve daha çok “aboneye” ulaşmak olduğunun da altını çizmeliyim.
O.E.: Sorularıma içtenlikle verdiğiniz yanıtlarınız için teşekkür ederim.
E.G.: Ben de yukarıdaki konularda “düşünmemi” sağlayan sorularınıza çok teşekkür ediyorum. Ben “her şeyin” daha güzel olacağına inanıyorum; çünkü ben "okuyan insana" inanıyorum…