Engin Günaydın: Ben artık bu işte yokum

150 dakikayı bulan dizi süreleri, setlerdeki çalışma şartları başarılı oyuncuyu isyan ettirdi. Ve kesin kararını ilan etti.

Neslihan Akdaş

 


“Konservatuvarda okuduğum yıllarda, abim memleketimiz Tokat Erbaa’da radyo açmaya karar verdi. Benim de başında olmamı istedi (Tansu Çiller’in ‘Radyomu istiyorum’ diyerek siyah kurdele taktığı zamanlar). Radyoyu açtık. Pink Floyd, Bon Jovi filan çalıyorduk. Pink Floyd’a ‘Pink Flayt’, Bon Jovi’ye ‘Ban Javi’ diyorduk. Acayip havalıydık. Sonra abim bu radyonun geliri nereden olacak, diye sordu. Reklam alman lazım, dedim. Uğraştı, reklam bulamadı. Sonra bir gün, bir fikirle geldi. Radyoya çok fazla şarkı isteği geliyordu. Bunları paralı hale getireceğiz, dedi. Abimin bu ticari çıkışından sonra istekler paralı oldu. Radyo para kazanmaya başlamıştı. Ama çaldığımız şarkılar bayağılığın dibindeydi. Dinleyicinin duygularını kullanan ajite şarkılar isteniyordu. Pink Flayt ve Ban Javi kalmamıştı. Sonra ne mi oldu? Radyo kapandı. Bu hikâyeyi nedense Türk televizyonuna çok benzetiyorum.” Bu sözler artık televizyon projelerinde yer almayacağını açıklayan oyuncu Engin Günaydın’a ait. “Biz özel televizyon çocuklarıyız. Buranın mezun verme zamanı geldi” demişti. Şimdi kendi sinema ve tiyatro projelerine yoğunlaştı Günaydın. Zaten mesleğe de öyle başlamıştı: “Konservatuvara başladığımda televizyon pek yoktu. Dizi de pek yapılmıyordu. Bütün amacımız devlet ya da özel tiyatrolar ya da şehir tiyatrolarına girmekti. Sonrasında televizyon dizileri başladı. Süreleri kısaydı. Üstelik para da kazanabiliyorduk. Daha geniş kitlelere ulaşma şansımız vardı. Televizyon dizileri çalışma üslubu olarak tiyatronun çalışma üslubunu kullanıyordu. Her şey yolundaydı. Sahneye provalı ve ezber çıkıyorduk. Mesleğimden çok memnundum.”

BANT YETİŞSİN DE NE OLURSA OLSUN

Bu memnun, mesut günler, yıl yıl azalmaya başladı: “Sonrasında ne olduysa dizilerin süreleri uzadı. Prova yapamıyorduk. Çünkü zaman yoktu. Sahneye hazırlıksız ve eksik çıkmaya başladık. Hatta sorun o kadar büyüdü ki, hatalı ve yanlış çekilmiş sahneler bile televizyon izleyicisinin önüne çıkar oldu. Hedef şu olmuştu: Bandı yayına yetiştirelim de ne olursa olsun. Tiyatro ve sinema bu konuda tehlike altında değil şimdilik. Ama ben mesleki yolculuğuma buralarda devam etmek istiyorum. Mesleğimi severek yapmak istiyorum çünkü.”

Timuçin Esen / Oyuncu

Oyuncuların sigortalanması kanuni zorunluluk olmalı Bu benim mesleğim. Ne kadar uzak kalabiliriz ki! 6 günde 140 dakika bölüm çekmek neredeyse imkansız. Bunu zorlamak hem kaliteyi düşürüyor hem de ekiplerin ve oyuncuların günde 16-17 saat, hatta bazen daha fazla sürelerde çalışmalarına neden oluyor. Bu da inanılmaz bir sürat gerektiriyor. Bunun böyle devam edebileceğini sanmıyorum. Dizi süreleri uluslararası standartlardaki gibi 45-60 dakika aralığına çekilmeli. Ayrıca Oyuncular Sendikası’nın devlet nezdinde gerekli görüşmeler de yaptığı 4/A uyarınca, oyuncuların “bağlı çalışan” olarak sigortalanmalarının kanuni zorunluluk olması gerekiyor. Bu Çalışma Bakanlığı’nca da tespit edildi. Bu sağlandığı zaman çalışma koşulları insani koşullara çekilmek zorunda kalacaktır. * 7 yıl ara verdikten sonra Gönül İşleri’nde oynuyor, dizisi mayısta bitiyor.

Kenan İmirzalıoğlu / Oyuncu

Karadayı’dan sonra bırakıyor Diziler 60 dakika olmazsa Karadayı’dan sonra ben oynamayacağım. Türkiye’deki diziler dünyada 80 ülkeye ihraç ediliyor. Yani böyle bir değeri korumamız için bu süreleri kısaltıp sektördeki insanların mutlu bir şekilde çalışmasını sağlamamız lazım. Ben sadece kendi konforum adına söylemiyorum bunu. Bu sektörde çalışan insanların mutlu yaşaması adına söylüyorum.


Perran Kutman / Oyuncu

İki erkek birbirine kaç dakika uzun uzun bakabilir ki! Sanatta 50’nci yılım. Ne özel hayatımda ne mesleğimde başımı hiç önüme eğmedim. Ama sanattan, emekten anlamayanlar dizimi kaldırdı. Artık yapamam. Haksızlık yapılıyor. Genç oyuncular da kırılıyor. Perihan Abla 45 dakika yayınlanırdı. Şimdi 150 dakikaya çıkan diziler var. İzleyenin de zamanına yazık. Süre doldurmak için bir sahnede iki erkek birbirine kaç dakika uzun uzun bakabilir? Mümkün mü?

 

Meltem Cumbul Oyuncular Sendikası Başkanı Sendikaya en çok şikayet çalışma saatleri konusunda geliyor. Ardında ücretlerin zamanında ödenmemesi veya hiç ödenmemesi sorunları. İşi yetiştirmek için insani çalışma koşullarının sınırları çoktan zorlanmış ve kırmızı çizgi geçilmiş durumda. Ekipler yorgun ve uykusuz! Kamera arkası veya önünde çalışan arkadaşlarımız bundan daha kötüsü olamaz herhalde, diyorlar. Bu şartlar iş güvenliğini de doğrudan etkiliyor. Malum daha önceki yıllarda ‘Yerli dizi yersiz uzun’ eylemleri yapıldı, 90 dakika dizi süresi olur mu, diye tartışıldı. Ve geldiğimiz noktada süreler kısalacağına daha da uzadı. İlgili devlet kurumlarının sektöre ve sektörün işleyişine hakim olmamaları bugüne kadar kapsamlı bir denetim yapılmasına engel olmuş. Dolayısıyla sektör kendi haline bırakılmış. Sendika olarak bu konuda oldukça yol aldık. Setler az tehlikeli sınıftan tehlikeli sınıfa alındı. Çocuk oyuncular için yasaya ek bir madde getirildi, şu an bu maddenin Resmi Gazete’de yayımlanmasını bekliyoruz. Oyuncu, opera, dans, seslendirme ve figüran meslek tanımları yapıldı. Çalışma hayatıyla ilgili emsal davalar kazanıldı.


Sina Koloğlu / TV eleştirmeni

SANKİ 50 DAKİKA OLSA DİZİLER SENARYOLAR DÜZELECEK Mİ?

Eylül ayından bu yana 31 dizi bitti. 26 yeni dizinin bir bölümü yayına girdi. Eskisi ve yenisiyle şu anda 49 dizi yayında. Elindeki dizileri en iyi kullanan kanal Fox. Az ve öz gidiyor. Star fena değil, sürdüğü diziler tutuyor. Atv ‘ucuz olsun idare etsin’ politikası uyguluyor. Show TV, TMSF’nin elinde geçiş döneminde. tv8’in Maral’ı tuttu. Bakın kaç kanaldan bahsettik? Daha TRT var. Samanyolu var, Kanal 7 var... Bu kadar çok kanalın dizi yapması ve para kazanması mümkün mü? Bir gerçek var, senaryolar aynı kalıptan çıkma ve özensiz. Film gibi senaryo sistemi devam ettikçe bu değişmez, demek doğru bir tespit. Ama sanki 50 dakika olsa diziler, senaryolar düzelecek mi? Seyirci bedava televizyon izlediği ve tüm gelir gider dengesi reklamcının elinde olduğu sürece bu değişmez. Kapitalizmin kurallarını uygulamak istemiyorlar ama olmuyor işte! Hem para kazanalım hem seyirci bedava dizi izlesin ile olmaz bu iş. Yanlış gidişin içinde ‘doğru’ olduğunu zanneden bir sektör. Dizi hem sayısal hem de ekonomik olarak belli bir seviyede tutulacak. Yarışmalar ve sinema prime time’da daha fazla yer alacak. Kanallar internete ağırlık verecek. Yerli dizilerin kaliteli olanları buraya kaydırılacak. Ulan İstanbul bir ilk deney oldu. Bence arkası gelir ve doğrusu da budur. Netflix (Dünyanın en büyük ücretli-online film, TV şov ve dizi servislerinden) olayı bizde de karşılığını bulacak diye düşünüyorum.


Ömer Özgüner / Star Genel Müdürü

REYTİNG SİSTEMİ DEĞİŞMEZSE KANALLARIN TERCİHİ UCUZ YAPIMLAR OLUR


Bu sezona 7 yeni diziyle başlayan 3’ü ekrana erken veda eden Star Genel Müdürü Ömer Özgüner “Buradan yola çıkıp bütün suçu dizilerin başarı ve başarısızlığına bağlamak haksızlık olur” diyor. Değişen reyting sistemine işaret ediyor: “Bir kere seyirci profili net bir şekilde değişti. Değişimi de bir cümleyle özetlemek imkansız. Hâlâ bazı dizilerde standart üstü bir çalışma var. Bazıları ise vasat. Eğer bir sorun olacaksa bu vasatın kaliteye galebe çalmasında aranmalı. Türk dizileri bu bütçelerle ve bu çoklu yapı içinden çıkmakta zorlanacak. Çünkü pastanın dilimleri zayıfladığı için, parayı veren kanalların gelirleri giderek azalıyor. Önceden sadece hissedilen bu tehlike artık hem yapım hem TV tarafının görmesi gereken bir gerçeğe dönüştü. Seyirci profili geliştikçe 4-5 yıl öncesinin reytinglerine dönülür ve TV piyasası rahatlar. Bu iyimser tahmin. Eğer aksi olur ve bu yatay reyting sistemi devam ederse kanalların tercihi ucuz yapımlar olur. İşte bu dizi sektörü için kırmızı alarm demektir. O zaman bahsi geçen bütçelerde iş yapmak yapımcı, senarist, TV kanalı ve tabii ki oyuncular için hayal olur. Bu yıl projelerin hiç olmadığı kadar reytinge mağlup olduğu istatistiki bir gerçek. Ben hikayelerin bittiğine inananlardan değilim. Tersine seyirci iyi işlere daha çok prim veriyor. Bu yıl yaşanan sorun, sezon başında başlayan çok sayıda dizinin bittikçe yenisinin gelmesi ve bu bolluğun doygunluk yapması oldu. Bu kısır döngünün bir suçlusu yok, olamaz. Bir dizinin ekonomisi elbette reklamla sağlanıyor. Dizi bütçelerini karşılamak için üç-dört kuşak reklam yayınlamanız gerekiyor. Bütçelerin artmasını, oyuncu ücretlerini, senaryoların pahalılığını unutmamak gerek.

Prof. Tayfun Atay / Sosyolog-TV yazarı

HERKES ÇÖKÜŞÜN FARKINDA

Yapımcısından yönetmenine, senaristinden oyuncusuna aslında herkes bir çöküş içinde olunduğunun farkında. Ama 4-5 yıl öncesinden kalma başarılı, verimli, bereketli havanın hâlâ tümden yok olmamış etkisinden dolayı kimse bunu dert edip, kafa yoracak noktada da değil. Herkes anı kurtarma, sermayeden yeme telaşında. * Diziler: Batan Geminin Malları başlıklı Cumhuriyet’teki yazısından.


EN ÇOK KAZANAN OYUNCU, EN PAHALI YAPIM

• Kenan İmirzalıoğlu, Halit Ergenç, Meryem Uzerli ve Beren Saat bölüm başı 60 bin lira üzeri ile rekor ücretlere imza atıyorlar.

• En çok kazanan yapımcılar geçen sene TİM’S ve Ay Yapım’dı. Bu yıl Avşar Film ve Süreç öne geçti. • Şu an bütçesi 1 milyon TL üzeri olan iki dizi var: Birincisi Karagül (Fox), ikincisi Diriliş (TRT).

• Geçen sene sektörde 3 milyar TL döndü. Bu sene bu rakamda yüzde 10 artış bekleniyor.