Engelliler Günü’nü geride bıraktık
.
Sedef ErkenBir 3 Aralık daha geçti, yine boş vaatler, yine “engelli kardeşlerini” çok seven yetkililerin fotoğraf çektirme törenleri... Aldanacak halimiz kalmadı, dudağımızda acı bir gülümseme ile olan biteni seyretmekle yetindik.
Neredeyse on yıldır engelliler alanında gönüllü çalışıyorum. İnsan bazen hiç ilerlemiyoruz diye düşünmeden edemiyor. Çünkü geçen bütün bu yıllar içinde aslında bizleri rahatlatacak somut hiçbir bir gelişme olmadı. Hâlâ bizden sonra çocuklarımız ne olacak derdindeyiz. Her gece bu kâbusla uyuyor, her sabah bununla uyanıyoruz.
KAHROLAN AİLELER
Her gün otizmli ailelerinden gelen başvurulara şahitlik ediyorum. Sorunlar aynı; okulların kapısından çevrilen aileler, evine kapanan otizmli çocuklar, istihdamda yok sayılanlar. Engelli çocukların sorunlarını umursuyor görünen ama hiçbir somut hamle yapmayan yöneticiler. Sürekli aynı mazeretler: Yetkimiz yok, bütçemiz yok, istedik ama göndermediler, mevzuat yetersiz, personelimiz yok bahaneleri. Makamından bir türlü kalkmayan etkisiz yetkililer.
Bizim bütün dünyamız olan çocuklarımızı sümen altında bekleyen sıradan bir dilekçe olarak gördüğü aşikâr, kaybedilen zamana içi yanan, her kayıp günün kıymetini bilip kahrolan ailelere duyarsız bürokratlar. Engelli maaşı alıyorsunuz daha ne istiyorsunuz diyebilen, eskiden bu da yoktu siz nankörsünüz, işte böyle insanlar olduğunuz için bu çocuklar size ceza diye verilmiş diyebilen küstah insanlar.
Bütün bunları yaşadıkça, hem de benim gibi dernek yöneticiliği yapıyorsa insan, bu kıymeti kendinden menkul, hasbelkader oraya oturmuş birinin, evladının kaderini yönettiği gerçeğini düşündükçe, bir gün cinnet geçirip birinin yakasına yapışıp sonra da kendini Silivri’de bulması işten bile değil. Ya sabır ya selamet deyip devam ediyoruz ama nereye kadar.
Şeytan diyor, tırman şu vasatın masasına, tut yakasından, “Efendi efendi sen ne konuşuyorsun, senin görevin bu işlerle uğraşmak, o yumuşak mabadını arada bir makamından kaldırıp derde derman olmak, aldığın maaşı da ödeyen biziz. Çünkü sandığın gibi devletten geçiniyor değiliz, aksine ödediğimiz her kuruşun yarısı vergi bu ülkede, çoğumuz kredi çekip vergi ödüyor, vergi ödeyip krediyi erteliyor, o karttan alıp öbürünü idare ediyoruz, devletten geçinen tembel asalak sensin” de, sonra uzat bilekleri taksınlar kelepçeyi.
ŞAKA MI BU?
Ya sabır deyip televizyonu açıyorsun, o sırada ilgili bakanlık “erişilebilirlik ödülleri” veriyor. 10 yıllık hazırlık süresi boyunca hiçbir ilerleme görmemiş, yine de ertelenmiş, ertelemeleri bittiği halde hâlâ ülkeyi bir engelli için erişilebilir hale getirememiş bir yasa ve onun ödüllerini dağıtan bakanlık. Kamera şakası gibi.
Neredeyse 2020 yılına giriyoruz, çağ değişti, iklim değişti, devir değişti, iletişim değişti, nesiller değişti. Dünyada çok şey değişti, bu ülkenin engelliler konusundaki zihniyeti de bir türlü değişmedi vesselam. İnşallah yakında değişecek, bizler değiştireceğiz hem de. İzleyin ve görün...