Engel tanımayan baba ve oğul

Beşiktaş maçını görme engelli oğluna anlatan baba, Türkiye'nin gündemine oturdu. O isme Cumhuriyet ulaştı...

Cumhur Önder Arslan / Cumhuriyet Spor

Bir babanın, görme engelli oğluna spor salonunda basketbol maçı anlatırken görüntülenmesi 7’den 70’e herkesin tarifi pek de mümkün olmayan duygular hissetmesini sağladı. Peki kimdi bu baba ve oğul; tüm Türkiye bir yandan da bu sorunun yanıtını arıyordu. Cumhuriyet, bu unutulmaz tablonun mimarlarına ulaştı. Baba Sühan Özkan; spor, medya ve siyaset dünyasının içinde olan; geçmişte ANAP milletvekilliği, Futbol Federasyonu ve Rizespor idareciliği, Anadolu Ajansı ile TRT’de üst düzey yöneticilik yapmış bir isim... Oğlu Selim Özkan ise doğuştan görme engelli... Ancak hiçbir ‘engel’, 28 yaşındaki Selim’in kendini geliştirmesini, hayata tutunmasını ‘engel’lememiş.. Bir de Beşiktaş’ı çok sevmiş Selim, öyle ki hiç görmediği takımının maçlarını spor salonunda, statlarda Galatasaraylı babasından canlı dinleyecek kadar.. Selim’in 28 yıldır gözlerindeki kara görüntüyü; Beşiktaş, ‘beyaz’ıyla aydınlatmış, sevinci olmuş onun bazen de üzüntüsü... Selim’in bilinmeyen dünyasını babası Sühan Özkan anlatıyor:

Selim ve siz Beşiktaş - Telekom maçındaki görüntünüzle Türkiye’nin gündemine oturdunuz. Neler söyleceksiniz?

SÜHAN ÖZKAN: Biz fırsat buldukça Selim ile birlikte maça gidiyoruz. Sadece maça değil, birçok etkinliğe birlikte katılıyoruz. Bunu her zaman yapıyoruz. Bizi bu konuda kısıtlayan hiçbir şey yok. Gidiyoruz, geliyoruz. Ama önceki gün basketbol maçında herkese yakalandık (gülerek söylüyor). İnsanların böyle güzel reaksiyon vermesine şaşırdım açıkçası. Çünkü Selim’le maça gitmemiz, benim ona anlatım yapmam, bizim için rutin bir işti... Sonra bazı arkadaşlarımın gösterilen reaksiyonla ilgili yaptığı açıklamalar hoşuma gitti. Türkiye’de iyi hassasiyetlerin yoğun olması, çabuk ortaya çıkması, toplumun geleceği açısından umut verici. İnsanların birbirlerine sahip çıkması, ilgilenmesi önemli gelişmeler ve değerler. Toplumun bunun farkında olduğunu bu sayede tespit ettik.

Selim’in özel uğraş alanları var mı, nelerle uğraşıyor, hayatını nasıl sürdürüyor?

SÜHAN ÖZKAN: Selim müzisyen. Lozan’da Ribaux - Pierre Yüksek Müzik Enstitüsü’nü bitirdi.

Şimdi Lozan Konservatuarı’nda yüksek lisans yapıyor. Portekizce de dahil İngilizce, İtalyanca, Almanya, İtalyanca, Fransızca.. Her dili biliyor. Selim sahneye de çıkıyor. Kendisi aynı zamanda tenor, klasik ses sanatçısı olarak kendini geliştiriyor. 15 yıldır İsviçre’de yaşıyor, tatillerde İstanbul’a geliyor. Selim küçük yaşlardan itibaren müzikle ilgilenmeye başladı, biz de onun bu alana yönelmesini istedik, ona destek olmaya çalıştık. Benden fazla annesi Lale Hanım ile 24 saat beraber yaşıyorlar. Bütün yükü annesi çekiyor. Ama kendisi bunun yük olduğunu söylemiyor. Babaların babasının yanında anaların anası da var.

Selim’in Beşiktaş aşkı nasıl doğdu? Hiç görmediği Kara Kartal’ı hangi etkiyle desteklemeye başladı?

SÜHAN ÖZKAN: Geçmişte evimizde bize yardımcı olan bir hanımefendi vardı. Kendisi Beşiktaşlıydı. O, Beşiktaş’ı Selim’e hep anlatıyordu. Beşiktaş’ın büyük bir kulüp olduğunu, çok sevilen bir takım olduğunu hep Selim’e aktardı. Selim de bu şekilde Beşiktaşlı oldu.

Beşiktaş kazanınca veya kaybedince Selim neler hissediyor?

SÜHAN ÖZKAN: Selim, çok cool bir adamdır. Bütün olayları gerektiği gibi reaksiyonlarla karşılıyor. Beşiktaş yenilince biraz üzülür.. Kendini bu konularda çok fazla fanatik boyutlarda tutmaz. Her zaman centilmenlikten ve saygıdan yanadır. Kavgasız gürültüsüz maçların geçmesini ister.

Siz ve Selim, Türk sporunun içinde bulunduğu ortamda ülkeye önemli bir mesaj verdiniz. Bu düşünceye katılıyor musunuz?

SÜHAN ÖZKAN: Biz onlara vesile olduysak seviniriz. Bazı değerleri kaybetmemek lazım. Spor budur. Mümkün olduğu kadar dostluk ve sevgi... Sevgiyi transfer edersek sporumuz gelişir. Biz hem sporda hem de toplumsal hayatta barışın ve sevginin hâkim olmasını istiyoruz. Dayanışma lazım. İnsanlar birbirleriyle dayanışırsa sevgi yeşerir.