Enflasyon tahminleri düşürüldü
Merkez Bankası, enflasyon tahminlerini aşağı yönlü revize etti. Buna göre 2009 yılında enflasyonun yüzde 6.0 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. 2009 yılının ilk raporunda ise bu rakam yüzde 7.6 olarak öngörülmüştü.
cumhuriyet.com.trTürkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Durmuş Yılmaz, güncelenen tahminlerine göre enflasyonun yüzde 70 olasılıkla 2009 yılı sonunda orta noktası yüzde 6,0 olmak üzere yüzde 4,8 ile 7,2 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini bildirdi.
Yılmaz, Merkez Bankası tarafından hazırlanan ''Enflasyon Raporu''nu düzenlenen bir basın toplantısı ile açıkladı.
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, politika faizlerinde sınırlı bir miktar indirim gerçekleştirildiği ve sonrasında faizlerin sabit tutulduğu varsayımı altında güncelenen tahminlerine göre, enflasyonun yüzde 70 olasılıkla; 2009 yılı sonunda orta noktası 6,0 olmak üzere yüzde 4,8 ile 7,2 aralığında, 2010 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5,3 olmak üzere yüzde 3,5 ile 7,1 arasında gerçekleşeceğini tahmin edildiğini bildirdi.
Yılmaz, 2011 yılı sonunda ise enflasyonun yüzde 4,9 oranında düşeceğini öngördüklerini kaydetti.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Banka olarak kendilerine düşen görevin, güvenin tesis edilmesi için ihtiyaç duyulan likiditeyi, ihtiyacı karşılayacak kadar, ölçülü bir biçimde, düzenli ve sürekli bir biçimde vermek olduğunu belirterek, ''Biz bunu yapmaya çalışıyoruz'' dedi.
Başkan Yılmaz, faizler ile ilgili soru üzerine, enflasyon hedefleyen bir Merkez Bankası olduklarını belirterek, faiz kurulu kararının en önemli belirleyicisinin enflasyon cephesindeki gelişmeler olduğunu ve enflasyon düşmeye devam ettiği sürece de Merkez Bankası'nın faiz indirimlerine devam edeceğini bildirdi.
Faiz indirimlerinin bankacılık sektörü tarafından reel sektöre yansıtmamasına ilişkin soru üzerine de Yılmaz, kredi piyasalarındaki sorunun Türkiye'ye özgü bir sorun olmadığını, bunun bütün dünyanın sorunu olduğunu ve temelinde de güven sorunu bulunduğunu anlattı.
Yılmaz, ülkelerin bu sorunu aşmak için, kendi ülkelerine özgü durumları da göz önüne alarak, değişik tedbirler aldıklarını ama genelde alınan tedbirin Merkez Bankaları tarafından mümkün olduğu kadar bankaların ihtiyaç duydukları likiditeyi sağlamak olduğunu ve bu çerçevede TCMB'nin de farklı bir şey yapmadığını söyledi ve şöyle devam etti:
''Bankaların ihtiyaç duyduğu likiditeyi vermeye gayret ediyoruz. Ancak, güven bunalımından dolayı, her ne kadar likidite piyasa da varsa da bir kere kredi verilebilir özel sektör kuruluşları, kredi talep etmekte isteksiz davranıyorlar, kredi talep edenler de bankalar tarafından krediye uygun bulunmuyor. Tüm dünyadaki sorun bu ve bunun aşılmasının yolu, mümkün olduğu kadar kısa sürede güven ortamının tesis edilmesi ve tekrar bu piyasanın açılması. Bu zorlama ile olacak bir husus değil.
Dolayısı ile bize düşen görev, güvenin tesis edilmesi için ihtiyaç duyulan likiditeyi ihtiyacı karşılayacak kadar, ölçülü bir biçimde, düzenli ve sürekli bir biçimde vermek ve biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Şunu da görüyoruz ki son zamanlarda aldığımız kararlar çerçevesinde gerek şirketler kesimine verilen kredilerde, gerekse tüketici kesime verilen kredilere uygulanan faiz oranlarında çok önemli olmasa bile aşağı doğru bir trend başlamıştır. Güven tesis edildikçe, aşağı doğru eğilimin artacağını düşünüyorum.''
''Çelişki yok"
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, Kredi Garanti Fonu ile ilgili soru üzerine, şu anda özellikle orta ölçekli kobilerin bir takım kredilerinin bulunduğunu ve bu kredilerin yeniden yapılandırılmasında kullanılacağını söyledi. Yılmaz, böylecek şirketlere yeniden hayat kazandırılmasına, istihdamda bir daralmaya gidilmemesine, üretimde varolan kapasitelerinin muhafaza edilmesine ve içinde bulunulan ekonomik daralmanın içinden çıkartılmaya çalışılacağını söyledi.
''Yılın ilk çeyreğinde çift haneli ekonomik daralma görülecek diyorsunuz, arkasından mali disiplin diyorsunuz bu bir çelişki değil mi'' sorusu üzerine Yılmaz, şu yanıtı verdi:
''Elimizdeki veriler çift haneli gerilemenin olası olduğunu gösteriyor. Yılın ilk çeyreğinde çift haneli ekonomik daralma görebiliriz. Ancak, bu 2009 yılının tamamında böyle olmayacak. 2009 yılının son çeyreğinde de pozitif büyüme olacak, dolayısı ile 2009 yılının tamamında ekonomik büyüme birinci çeyrekte söz ettiğimizin çok daha altında bir yerde gerçekleşecek.
2009'da IMF de G-20 de mali alan imkanı olan ülkelerin iç talebi canlandırmak için, genişlemeci maliye politikiları uygulamalarını öngörüyor ve tavsiye ediyor. Türkiye'de bu çerçevede yapabileceği kadar önlem aldı. Dolayısı ile biz bunu çelişki olarak görmüyoruz. Bizim burada söylediğimiz, 2009'da bunlar yapıldı, bütçede sapmalar olacak, bütçe açıkları artacak, dolayısı ile borç yükü de artacak. Fakat ileriye yönelik olarak bu senenin verilerini esas alarak, ileriki yıllarda tekrar mali disipline dönmek için ne yapılacağı konusunda önceden taahhütte bulunması gerektiğini söylüyoruz, bir çelişki söz konusu değil.''
''Borç/Milli gelir oranı brütte yüzde 45'e yükselebilir"
Borçlanma limitlerini artıran tasarıya ilişkin soru üzerine de Yılmaz, kamu borçlanma gereği artarsa, borç verebilen fonların önemli bir kısmını kamu borçlanarak çekerse, özel sektörün ihtiyaç duyduğu fonların azalacağını söyledi.
Yılmaz, bunun azalmaması için mümkün olduğu kadar kamunun borçlanma gereğini azaltıcı tedbirler alması gerekir dediklerini hatırlatarak, şöyle devam etti:
''Gerçekten özel sektörün elinde kalacak fonlar azalır ise bu bizim uyguladığımız faiz düşürmenin sonucu ortaya çıkacak ekonomik aktiviteyi canlandıracak para politakası etkinliğini azaltır diyoruz. Bu bir teorik çerçeve.
Hükümet, mümkün olduğu kadar piyasa oyuncularına bir perspektif vermeli. Orta vadede ne tür bir maliye politikası, ne tür bir borç dinamiğinin gelişeceğini ortaya koyması lazım. Bu sene elimizdeki veriler bugün itibariyle, borç milli gelir oranı bir miktar artacak, brütte yüzde 45, nette de yüzde 33-34 seviyelerine kadar yükselebilir. Bu oranlardan geriye nasıl döneceğiz, aşağı çekilmesi için ne tür tedbirler alınacağının önceden taahhüt edilmesi gerekir diye söylüyoruz.''
Net hata noksan kalemi
Yılmaz, Varlık Barışı ve net hata noksan rakamına ilişkin soru üzerine de kendi ellerinde de Varlık Barışı ile ilgili bir rakamın söz konusu olmadığını bildirdi.
Ödemeler dengesinin, bir ülkenin dış dünya ile tüm ilişkilerini yansıtan bir bilanço olduğunu, içinde ölçülebilir ve ölçülemeyen kalemlerin olduğunu anlatan Yılmaz, dış dünya ile dengeyi sağlamak için de net hata noksan kaleminin konulduğunu ve ölçülemediğini, 14,9 milyar dolarlık bu rakamın nerelerden geldiğinin açıklanması gerektiğini, bununla ilgili 3 faktör ortaya koyduklarını söyledi.
Yılmaz, bu rakamın tekrar revize edilmeyeceğini, rakamın değişmeyeceğini ancak, bu rakamın açıklaması ile ilgili farklı veriler ortaya çıkabileceğini kaydetti.
Memur maaşları
''Raporları hazırlarken hangi verileri baz alıyorsunuz'' şeklindeki soruya da Yılmaz, ''Elimizde en son KEP var, onun dışında biz elimizdeki veriler çerçevesinde çıktı açığı vesaire hesaplıyoruz, ona göre bu raporlarımızı oluşturuyoruz. Biz bir rapor hazırlamak durumundayız, şu anda kamu maliyesi ile ilgili olarak elimizde ne tür bilgiler var ise bu varsayımların içine koyduk. Bunlar bir taahhüt değildir, yeni rakamlar çıktığında bunlar değişecektir'' şeklinde konuştu.
Hükümetin yaptığı düzenlemeler ve aldığı tedbirler ile ilgili sorular üzerine de Yılmaz, 2009 için değil ama 2010, 2011 ve takip eden yıllar için, bunların nasıl düzeltileceğine ilişkin bir taahhütte bulunulmalı dediklerini bildirdi. Yılmaz, ''Bu sene için risk olarak görmüyoruz, ancak bunun nasıl telafi edileceğinin taahhüt edilmesi gerekir'' dedi.
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, memur maaşları ile ilgili soru üzerine de enflasyon hedefi ile uyumlu bir ücret politikası olması gerektiğini, dolayısı ile maaşların, milli gelir içindeki payının mevcut seviyesini koruması ve artmaması gerektiğini belirtti.
Yılmaz, KEP'teki yüzde 3,6'lık küçülmenin bir tahmin olduğunu, ortaya konulmuş tutturulması gereken bir hedef olmadığını, şartlar değiştiğinde bu rakamın da revize edilebileceğini sözlerine ekledi.