En yakıcı gerçek: İşsizlik / 5

Uzmanlar: Düzenli, güvenceli bir işi olmayan ve insanca yaşayacak gelir elde edemeyen yurttaşların bir işe sahip olduğu söylenemez.

cumhuriyet.com.tr

Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Özgür Müftüoğlu, düzenli, güvenceli bir işi olmayan ve insanca yaşayacak gelir elde edemeyen yurttaşların “bir işe sahiptir” diye tanımlanamayacağına dikkat çekerek “Meseleye bu çerçeveden baktığımızda işsizlik öyle açıklandığı gibi yüzde 14’ler seviyesinde değil, belki yüzde 80’ler seviyesindedir ve bu oran giderek de artmaktadır” dedi.

Müftüoğlu, işsizlik verilerinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilenin gerçeği yansıtmadığını belirterek “Çünkü orada istihdamın sürekliliği ve niteliği dikkate alınmıyor. Örneğin referans dönemi kabul edilen bir hafta içinde sadece bir saat iktisadi faaliyette bulunmuş olanları ya da son 3 ayda iş bulma umudunu kaybettiği için iş aramamış olanları TÜİK işsiz saymıyor. Bir gün çalışıp beş gün boş gezenler, ücretsiz aile işçisi olanlar ya da ayda 200-250 liraya hiçbir güvencesi olmadan çalışanlar da istihdam içerisinde gösteriliyor” dedi. Eğitimini tamamlayıp işgücü piyasasına girmeye hazırlanan gençlerin eğitimle edindikleri nitelikler yetersiz geldiği için piyasada tutunabilmek adına yeniden eğitim almak zorunda kaldıklarını belirten Müftüoğlu, şöyle konuştu: “Bu da ekmek parası kazanabilmek için yaşam boyu koşturmak zorunda kalan toplumsal sorunlardan uzak, güvencesiz, örgütsüz insanlardan oluşan bir toplum ortaya çıkarıyor. Güvencesiz çalışanlar, işten atılma korkusuyla sendikalaşmaz yani kolektif haklarını kullanmaz. Bugün gerek hükümet, gerekse sermaye kesiminin ısrarla yaygınlaştırmaya çalıştığı esnek çalışmanın ardındaki nedenlerden biri de budur.”
 

İki kat fazla işsizlik var

Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) işsiz sayısını hesaplarken iş bulma ümidi kalmayan bu nedenle de iş aramayan milyonlarca kişiyi dikkate almadığını belirterek, “TÜİK’in resmi hesaplama yöntemine bu kesimler de eklendiğinde Türkiye’de işsiz sayısı resmi açıklamaların neredeyse iki katına yükselmektedir” dedi. İşsizliğin, sosyal devletten uzaklaşmanın bir faturası olduğuna dikkat çeken Kumlu, çözüm için istihdam politikasının uygulanan ekonomik politikanın temel eksenine yerleştirilmesi gerektiğini vurguladı.

Kumlu, “Yaşanan kriz yapısaldır. 1980’li yıllardan başlayarak günümüze gelen neo-liberal politikaların yarattığı bir sonuçtur. Uygulanan ekonomik politikalarla yapısal sorunlarımızın çözülmesi bir yana, ertelenmekte, çözülmeyen sorunlar giderek birikmekte fakat oluşturulan sanal bir görüntü ile gözden kaçırılmaktadır. Türk-İş, dünyada yaşanan ve ülkemizi de etkileyen, işsizliği daha da yaygınlaştıran krizi sosyal devlet politikalarından uzaklaşılmasının bir bedeli olarak görmektedir” dedi.

İşsizlik ve istihdam göstergeleri ülkede uygulanan ekonomik ve sosyal politikaların önemli bir göstergesi olduğunu belirten Kumlu, “Türkiye’de işsizliğin ulaştığı boyut sosyal açıdan “vahim” diye nitelendirilebilecek noktadadır ve bu durumun temel nedeni ülkede uygulanmakta olan uluslararası sermaye örgütlerinin dayattığı ekonomik politikalardır” diye konuştu. Kumlu, “İşsizlik sorunu nasıl çözülür?” sorumuza ise “Demokratik değerlerin korunabileceği ve uygulanabileceği bir toplumu oluşturmak için “insan onuruna yaraşır iş olanaklarının yaratılması” önemli ve öncelikli olmaktadır. Bunun sağlanması doğrultusunda ortak bir anlayış oluşturulmasına büyük ihtiyaç bulunmaktadır. Bu hedefe ulaşılması için istihdam politikaları, ekonomik büyüme ve istikrar gibi makro ekonomik önceliklerle aynı statüde görülmelidir. Bunun ilk adımı ise istihdam politikasının uygulanan ekonomik politikanın temel eksenine yerleştirilmesi olmalıdır” yanıtını verdi.

 

Politikalar insafsız ve insansız

HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu, ekonomide “insafsız ve insansız” politikaların tercih edildiğini belirterek işsizliğin 1980’lerden itibaren uygulanan istihdam dostu olmayan politikalardan kaynaklandığını ifade etti. Uslu, işsizlik sorununun artması durumunda Türkiye’nin bir felaket yaşayacağını belirterek “İşsizlik nedeniyle yaşanan sosyal sorunların yaratacağı tahribatları, patlamaları, tepkileri, dışlanmışlık psikolojisini tamir edemezsiniz” dedi.

HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu “Genel olarak Türkiye’de uygulanan liberal politikalara bakarsanız özellikle 1980’li yılların başından beri uygulanan politikalar istihdam dostu değildir. Ne yazık ki ekonomi politikaları belirlenirken insansız ve insafsız politikalar tercih edilmektedir. Bu nedenle yatırım ve üretim beraberinde istihdam artışı getirmemektedir” dedi. Uslu, “ İşsizlik oranı nasıl azaltılabilir” sorumuza “Dilek ve temennilerle işsizlik sorunu çözülmüyor. İstihdam sorununu bütünüyle özel sektöre yükleyerek de işsizlik sorununun çözümünü beklemek çok büyük saflık olur. Kamuda çok ciddi bir personel ihtiyacı var. Bugün gelişmiş ülkelerde her 15 kişiye bir kamu personeli düşerken bizde 30 kişiye bir kamu personeli düşmektedir. Türkiye’de bugün hem hizmet sektöründe, hem imalat sanayiinde, hem kamuda, hem de özelde çalışanların kanuni sürelere çalışmasını sağladığınız takdirde en az 2 milyon civarında ilave istihdam sağlamak mümkündür. Yurtdışından gelen 1 milyon kişi Türkiye’de hizmet sektörü başta olmak üzere tarım ve sanayi sektörlerinde çalışıyor. Bir diğer husus da, yaşlı Avrupa’nın çok büyük bir emek ihtiyacı vardır. Kısa dönemli meslek kurslarıyla, AB tarafından tanınmış meslek sertifikaları vermek suretiyle bizim dış piyasalara genç işgücü ihraç edebiliriz."

İnsanlar tarımdan koparıldı

Prof. Dr. Korkut Boratav, Türkiye’deki işsizliğin en büyük nedeninin 1998’den sonra Dünya Bankası desteğinde uygulanan tarım politikaları olduğunu belirterek “Üç milyondan fazla insanı tarımdan koparıp ekonominin ana bünyesine atarsanız işsizlik sorununu çözmeniz mümkün değildir” dedi. İkinci önemli nedenin ise Türkiye’nin küresel krize, uyguladığı Uluslararası Para Fonu (IMF) politikaları nedeniyle daraltıcı maliye ve para politikalarının etkisi altında hazırlıksız girmesi olduğunu belirten Prof. Boratav, “Ekonominin kriz ortamına makroekonomik genişleyici politikalarla yönelmesi krizin etkilerini hafifletti. Türkiye krize IMF politikaları sonucu büyük dış açık, dış borçla girdiği için bunu yapamadı. Türkiye’nin elini kolunu bağladılar. IMF’ye teslimiyetin bir ürünüdür bu da. Çünkü bu konumda krize yakalanmanın ardındaki bütün politika öğeleri IMF’ye aittir” diye konuştu.

Prof. Boratav, işsizliğe neden olan bu politikaların sorumluluğunun AKP hükümetinde olduğunu belirterek “Her şey sıfırdan yeni baştan düşünülür, yapılır. İraden güçlüyse yaparsın. Ancak hükümetin uyguladığı liberal politikalar içinde işsizliğe çözüm bulmak mümkün değil” dedi. Prof. Boratav şöyle konuştu: “Türkiye ekonomisi dünya krizinin etkileri altına girdiği zaman, özellikle bu yerel seçim furyasını da atlattığı günden bugüne, daraltıcı maliye politikaları izliyordu mecburen. Bu nedenle krize handikaplı, kırılgan konumda yakalandı. Bunun için de Hindistan, Çin, Brezilya ve Arjantin’in de yaptığı gibi genişleyerek, talebi arttırarak, daralmayı telafi edici yöntemler de uygulayamıyor. Uygulayamadığı için işsizlik, krizden ve kendinin kullandığı krizi adeta pompalayan maliye ve daraltıcı ekonomi politikalarından ötürü daha da ağırlaşıyor. Yani ekonominin konjonktürel olarak kriz ortamına makroekonomik genişleyici politikalarla yönelmesi krizin etkilerini hafifletti”.


İcralara dolaplar yetmedi


İzmir’de, 25 ayrı icra müdürlüğünde icra takibi sayısı gelinen noktada 1 milyonu aştı. Takip dosyalarının başında, kredi kartı borcu, cep telefonu faturaları, otomobil, beyaz eşya, mobilya ve tüketici kredileri bulunuyor.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken İzmir’de günde 100 dosyayı karara bağlamaya çalışan icra tetkik hâkimleri, dosya başına en fazla 2 dakika ayırabiliyor. Kalemlere sığmayan icra takibi dosyaları koridorlara sıralanmış durumda.

İzmir Barosu Başkanı Özdemir Sökmen, il genelinde yaşanan icra takip işlerinin kaosa doğru sürüklendiğini söyleyerek “En çok icra takibi banka kredi borçları nedeniyle yapılıyor. Banka kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasına yönelik yasal düzenleme getirilmesi gerekiyor” dedi. Sökmen, 26 yıllık avukatlık yaşantısında ilk kez avukatların adliye koridorlarına kendi dolaplarını getirerek icra dosyalarını muhafaza ettiğine tanık olduğunu söyleyerek “İcra olayı İzmir’de tamamen bir felç haline geldi. Personel, dosyaların takibine yetişemiyor. Avukat, haciz işlemi için başvuruda bulunuyor ancak bir ay sonraya gün alıyor” dedi.

Borç alıp kapatamıyor da

Sökmen, konuyla ilgili şunları söyledi: “Eskiden hacze gidildiğinde, esnafın komşusu, eşi, dostu, arkadaşı veya akrabası geliyor, borcu kapatıyordu. Şimdi çoğu kişi para sıkıntısı çektiği için esnaf ve vatandaş borcunu ödeyemiyor. Yediemin depoları bankaların haczettiği mallarla doldu taştı. Sokakta, yurttaşlar çevrilip kredi kartı veriliyor. Burada bankalar da sorumlu. Kredi kartı verilen kişi buna uygun mu değil mi araştırılmalı.”


Rakamları açıklamayın talimatı


İskenderun’da Şubat 2009’da İŞKUR’a kayıtlı işsiz sayısının 17 bin 242 olduğu öğrenilirken, 12 ilçesi bulunan Hatay’da bu sayının ise 50 bine ulaştığı tahmin ediliyor. Ekonomik krizin İskenderun’daki işsiz sayısını yüzde 16 yükselttiği ifade ediliyor. Yetkililer, İskenderun’da işsiz sayısının bir önceki yıla oranla arttığına dikkat çekerek “Kriz buna yüzde 26 oranında katkı sundu” diyor. Hatay İŞKUR Müdürlüğü yetkilileri ise “kayıtlı işsiz sayısı nedir?” sorumuza Hatay Valisi M. Celalettin Lekesiz’in “kayıtlı işsiz sayıyı açıklamayın” talimatı üzerine bilgi veremeyeceklerini söylüyor.

İskenderun’da oturan ve 1.5 yıldır iş arayan Antakya Meslek Yüksekokulu Muhasebe Bölümü mezunu Özlem Bilgiç (21), işe girmek için bir tanıdığın ya da torpilin olması gerektiğine inanıyor. İşyerlerinin meslek eğitimi almış gençleri tercih etmesini isteyen Bilgiç, “Neden biz iş bulamıyoruz? İlla ki bir partiye mi üye olmak lazım? Ya da kılığımızı değiştirmemiz mi gerekiyor? Tesettür giysek iş sahibi olabiliriz” diyor. Bilgiç, teyzesinin de İskenderun’da devlet hastanesinin hizmet alımı kapsamında özelleştirilen bilgisayar bölümüne başvuru yaptığını ama hiç bilgisayar bilmeyen birinin işe alındığını söyledi.

Bir yıl önce 19 Mayıs Üniversitesi Büro Yönetimi Bölümü’nden mezun olan Hande Demirkent (22), işverenler gibi üniversitelerde meslek eğitimi alanların da işyeri kriterinin olduğunu vurguluyor. Demirkent “İş arayanların kadın olmasının dezavantaj olduğuna inanıyorum. Bu durumda da iş ararken ya çok donanımlı olmanız ya da taviz vermeniz gerekiyor” diyor.


Erdoğan’ın sözü unutulmadı

Bir dönemler hayvancılığın ve sınır ticaretinin gözde merkezlerinden biri olan Van’da artık her şey bambaşka. Kentte resmi rakamlara göre işsiz oranı yüzde 55. Gayriresmi rakamlara göre bu oran yüzde 70’lere kadar çıkıyor.

Vanlılar işsizlikle ilgili konu açıldığında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yerel seçimler öncesinde yaptığı konuşmayı anımsatıyor. Erdoğan’ın “Van’la ilgili bir hayalim var. Devasa fabrikalar Van’ı çevrelese. Van turizmin, eğitimin merkezi haline gelse ve böyle bütün dünyada tanınsa. Bölge ülkelerinden ciddi bir çekim oluştursa. Bitlis’i, Hakkâri’yi, Ağrı’yı da içine alsa. Kültür, sanat, spor daha da gelişse, Van dünyada bir marka haline gelse” sözlerine dikkat çeken Vanlılar, hayallerin gerçekleştirilmesini beklerken, ekonomik krizin gün geçtikçe daha da büyüdüğüne işaret ediyor.

Yüksek okul mezunu olan ve 8 yıldır iş arayan 32 yaşındaki Haydar Özlemez, iş bulamadığı için köyde hayvancılıkla uğraşıyor. Yaz aylarında inşaatlarda amele olarak çalıştığını, kışın ise köyde kalarak ailesinin geçimini sağladığını belirten Özlemez, “Torna tesviye bölümü mezunuyum. 3 çocuğum var. Ben de çocuklarıma iyi bir gelecek hazırlamak istedim. Bunun için girmediğim sınav, çalmadığım kapı kalmadı. Sıkıntılarla boğuşuyorum. Emekli olan babamın maaşı olmasa çocuklarımı dahi okula gönderemez durumda kalırdım. Karamsarlık içindeyim. Okuduk ama bir işe yaramadı. Acaba çocuklarım da benim kaderimi mi yaşacak ümitsizliğini yaşıyorum.”
 

Umutlar kurslara bağlandı

İzmir’de Türkiye İş Kurumu’na kayıtlı 106 bin 474 işsiz bulunduğu belirtilerek, kurum tarafından açılan meslek edindirme kurslarına da 8 bin 55 kişinin katıldığı öğrenildi.

Türkiye İş Kurumu İzmir İl Müdürü Süleyman Boyacıoğlu, geçen yıl 195 farklı meslek grubuna yönelik 395 kurs gerçekleştirildiğini belirterek, “Her eylül ayında, bir sonraki yılın kurslarına yönelik çalışmalar yapılıyor. Meslek örgütleri, odalar, vakıflar, derneklerle yapılan görüşmeler sonucu hangi mesleklere talep olduğu belirleniyor. Valimizin başkanlığında oluşturulan komisyonlarda kurslarımız belirleniyor. Kurslar 10, en fazla 25 kişilik sınıflarda veriliyor. Kurslar haftada 40 saati aşmamak kaydıyla 6 ay kadar sürebiliyor” dedi.

Kurslara 4 bin 961 erkek, 3 bin 94 kadın, toplam 8 bin 55 kişinin katıldığını bildiren Boyacıoğlu, etkinlikler için 16 milyon 469 bin TL kaynak aktarıldığını, AB projelerine yönelik de 932 bin 547 Avro harcandığını söyledi.