En uzun direniş...

TÜMTİS örgütlenmesi nedeniyle 2017 Temmuzu’nda işten atılan 7 çalışanın direnişi sürerken, sendika işyerinde çoğunluğu sağladı. Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri sürüyor. Sendikanın öncelikli talebi, atılanların geri alınması...

Hilal Köse

 

DHL Express’te, Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) üyesi olduktan sonra işten çıkarılan 7 ‘beyaz yakalı’, 531 gündür direnişte. Yeni yılı ikinci kez direnişte karşılayacaklar. Kaç bayram geçti, kaç yaz, kaç bahar geçti, bir anda hesaplamak güç... Bağcılar’daki merkez ofis önünde direniş çadırında buluşuyoruz. Masadaki kitaplar, satranç takımı ve tavla dikkatimizi çekiyor. Tüplü küçük soba nedeniyle içerde birazcık tüpgaz havası var. İşçilerden beşi iş mahkemesindeki davayı kazanmış. İki dava sürüyor. Sendikaları da toplu sözleşme masasında. TÜMTİS örgütlenme uzmanı Murat Küçükşahin, “59 maddelik sözleşmenin anlaşmaya varamadığımız 12 maddesi kaldı. Bizim için öncelikli talep, sendikal örgütlenme nedeniyle atılan arkadaşlarımızın geri alınması. Bunu başaracağımıza inanıyoruz” diyor.

8 dakika sürdü

Finans bölümünde üye sayısı yüksekti. Aynı anda 7 kişiyi birden çıkardılar... Biz çok güzel destek aldık. Hiç yalnız kalmadık. Daha sonra bizi kovan direktör ve müdür de kovuldu.

Ferhat Sönmez, 36 yaşında. İşletme mezunu. İki çocuk babası. 13 yıldır çalışan. Müşteri hizmetleri bölümünde işe başlamış. Finans bölümüne terfi etmiş. Sendika sürecinde öncü olmanın karşılığı olarak işsiz bırakılmış. “Beyaz yakaya sendikayı anlatanlardan biriyim” diyor. İşe geri döneceğine inancı tam. Mahkeme de sendikal faaliyet nedeniyle çıkarıldığını tespit etmiş: “Hepimiz aynı nedenle çıkarıldık ama davayı kazanan dört arkadaşımın kararında bu gerekçe yer almadı. Avukatımız o kararlara da itiraz etti. Davalarımızın her biri farklı iş mahkemelerinde görüldü. Benim davam sonuçlanalı üç ay oldu. Bekliyoruz, iş talebimizi tekrarlıyoruz. Gezdiğinizde görmüşsünüzdür, Türkiye’de hak arayan işçinin kaderi bu biraz. Örgütlenirken en zorlandığımız şey insanların inançsızlığıydı. Korkuyorlar, çekiniyorlar. Olmayacağını düşünüyorlar. Biz biraz da onu yıkmaya çalışıyoruz. İki yıldan beri konuştuğumuz ve önceki gün karar verip üye olan arkadaşlar var. Yavaş yavaş... Demek ki burada boşuna durmuyoruz. Bir şeyleri değiştiriyoruz.” Sendikanın İstanbul şubesinde yöneticilik de yapmaya başlayan Sönmez, mavi-beyaz yaka ayrımına da karşı çıkıyor: “Sendika mavi yaka kısmında hızla ilerliyordu. Onların problemleri bizden fazlaydı. Hepimiz aynı yasaya tabiyiz. İşçiyiz. Türkiye’de beyaz yakanın iş güvencesi var mı? DHL’de yok. Bizim kovulmamız 8 dakika sürdü. Sendikalı olmak için bir sebebe ihtiyacımız da yok. Anayasal hakkımızı kullanmak istedik sadece...”

Öfkenin nedeni yakamızdı...

Ne kadar okumuş olursan ol, başına gelmediği sürece haklarını bilmiyorsun. Direnişe başladık polis geldi, ‘OHAL var’ dedi. Taburelerde oturuyorduk. Hepimiz ayağa kalktık. Sendika uzman Muharrem (Yıldırım) Abi, ‘oturun’ dedi. Polislere de ‘İçeriye söyleyin, OHAL’de işçi çıkarmak da yasak’ dedi. Biz bir oh çektik. Bir yandan da korkuyoruz. Polisler her gün geliyor... Sendikanın bize verdiği özgüvenle durduk burada.

Serkan Yıldız, 34 yaşında, bir çocuğu var. Uluslarası ilişkiler okumuş. 9 yıldır finans bölümünde. “Maaşlar kötü değildi ama” diye söze başlıyor: “İş garantinizin olmadığının farkındasınız. 20 yıllık personeli beş dakikada çıkarabiliyorlar. Antrepoda çalışan arkadaşlar asgari ücretli. Hepsini görüyorsunuz... Sendika ayağımıza gelince bu fırsatı kaçırmak istemedik açıkçası. Çünkü buradan emekli olmak istiyorsanız, iş güvencesi istiyorsanız, sendikaya üye olmaktan başka çare yoktu. Üye olduk ve baskılar başladı. finans bölümünde ve genel olarak beyaz yakalılarda bu kadar çok üylik onlarda şok etkisi yarattı. Çok sert bir şekilde kovulduk. ” Bir yemek sonrası dördünü birden müdür çağırmış. Toplantı yapacağını söylemiş. Konuşma çok kısa sürmüş. Direktör, ‘sizin bölümü kapatıyoruz’ demiş: “ Ferhat’ın elindeki işi bitirmesine bile izin verilmedi. Bizi tek sıra dizdiler, arkamızda müdür, koridorda gidiyoruz böyle tutuklu gibi... Arkadaşlarımızla bile vedalaşamadık.” En çok da bu durumdan rahatsız olmuşlar: “Hiçbir arkadaşıma gidiyorum diyemedim. Ağlayanlar oldu kadın arkadaşlarımızdan. İnsan kaynaklarından iki eskort var yanınızda ve eşyalarınızı bile tam toparlayamıyorsunuz. Bunca emeğe karşılık yapılması gereken buysa tebrik ediyorum onları... Biz suç işlemedik. Şirkete zarar vererek gidenleri bile daha güzel gönderdiler... Sonradan anladık ki öfkelerinin nedeni bizim beyaz yakalı oluşumuzdu.” Yıldız, direniş boyunca, sendikanın yanlarındaki dik duruşundan, maddi desteğinden güç aldıklarını anlatıyor üzerine basa basa. “Biz burda kazandık. Toplu sözleşmeye oturdu sendikamız. Mahkemelerimizi de kazandık. İşe döneceğimize inanıyoruz. Sendika bize bu güveni verdi. Burdaki arkadaşlığımız da öyle. Gerçekten inandık. Görüşmelerin sonucunu bekliyoruz” diyor.

Ağladık hep birlikte...

Rakamlar vardı işimde. Rapor hazırlıyorum müdüre veriyorum, işe dokunamıyorum. Marangoz eserine dokunur mesela... Burası benim eserim işte. Diğer beyaz yakalılara da bunu söyleyebilirim. Ömür bitecek geride ne bıraktın? Bir insana dokunamamışsındır. Bir dikili ağacın yok derler ya benim burası dikili ağacım.

Gökhan Cayak, 35 yaşında. 5 yıllık çalışan. Turizm mezunu. O da finanstan. DHL öncesi Afrika ve Afganistan’da iş deneyimi olmuş. “Direnişi anlatmaktan keyif alıyorum. Serüven gibi. Ben neymişim diyorum. Yemekten sonra Starbucks’tan kahve alıp masasına oturup çalışan bir insandım. Ferhat’tan etkilendim. Mavi yakalarla zaman geçiriyor, onlarla futbol oynuyor, onların dertlerini anlatıyordu. Bana enteresan geliyordu. Utanmaya başlıyordum. O sırada bir arkadaşımız çok çirkin bir şekilde atıldı, sendika üyesi olduğu için. 5 dakikada, vedalaşamadan... Eskortlar vardı başında. Çok zorumuza gitti. Kötü bir hikayemiz yoktu ama bunu yaşayabilirdik. Sendikanın da yetki belgesi için beyaz yakalıların destek vermesi lazımdı. Kendime dair endişelerle girmedim sendikaya...” diyor. Atılan o arkadaşının mahkemesinde şahitlik yapınca sendika üyesi olduğu ortaya çıkmış: “Sistem, şahit yoksa davayı kazanamazsınız diyor. Bütün şirketlerde böyledir, böyle zamanlarda şahit bulmak çok zor. Şirket, işçi haklarına saygı gösterdiğini söylüyordu ama bunun doğru olmadığını gördük. İşten atıyor, profesyonel hayat diyorlardı. Mide bulandırıcı...” Cayak, atıldıktan sonraki süreci şöyle özetliyor: “Ofisten çıkarken geri geleceğiz diye mırıldandık ama içimizden bağırdık. Veda edemedik. Yönetici kadrosu dışında gidişimize herkes çok üzüldü. Bir dönem düştük, ‘olmayacak’ dedik ama kazandık. Davaları kazandığımızda burada hep beraber ağladık da... En güzel kıyafetlerimizi giyiyoruz, mahkeme gidiyoruz, çok haklıyız, ilk duruşmada biter zannediyoruz. Hakim olmuyor. Üç ay sonra gidiyoruz, hakim, dosyayı okumadım diyor... Yargıyla mücadele, orayla mücadele (eliyle şirketi gösteriyor), cephe çok ama sendika bizi çok iyi hazırladı.” Bunca yılı kitap okuyarak, satranç oynayarak geçirmişler. Hatta bir de kısa film çekmişler: “Akdeniz Üniversitesi öğrencileri direnişin filmini çekti. Festivallere gönderiyorlar. Filmi izlerken de ağladık. Filmin adı All Together. (Hep Beraber)” Cayak, filmin adını İngilizce söyleyince Serkan Yıldız araya giriyor: “Beyaz yakalı işte” :)

Döneceğiz!..

Gökhan Cayak,Ferhat Sönmez,Murat Küçükşahin,Ulaş Kurt, Birol Bozkurt (sendikacı)

Davamız bir buçuk yıl sürdü. Beyaz yakalıların çok hak kaybı var. Uzun çalışma saatleri var mesai yok. Sadece müdüre iyi görünmek, terfi umuduyla hiçbir hakkı talep edemiyorlar. Bazen mavi yakalılar beyazlardan daha avantajlı.

Ulaş Kurt. 14 yıllık çalışan. 40 yaşında. Bir çocuk babası. Birçok biriminde çalışmış. Son beş yıldır finansta. Yıllardır yaptığı işi için ‘yapamıyorsun, İngilizce bilmiyorsun’ demişler: “Bölümümde İngilizce bilmeyen arkadaşlar çalışmaya devam ediyor. Bunca yıl en ufak bir uyarı almamışım işle ilgili.. Diğer arkadaşlara da sizin bölümü kapattık dediler ama bölüm hala açık. Amaç yıldırmak. İçeride keyfilik söz konusuydu. Terfilerde, atamalarda... Yöneticiye yakın olan kişinin zam oranı farklı oluyordu.” Bir buçuk yıl nasıl dayandıklarını soruyorum. Kurt, “Mahkemelere hep umutla gidiyorduk, biz buna inandık gerçekten. Beyaz yakalılar da direnir. Bizim asıl amacımız içeriye girip toplu sözleşme düzeninde çalışabilmek. Bizi burda 550 gün tutan bu sebep bu. Tabelamıza gün yazıyorduk artık kazandık ibaresi var. Bu çadır kararlılığımızın göstergesi oldu” yanıtını veriyor. Çalışanların sendika ihtiyacını da şöyle anlatıyor: “Aynı işi yapan iki çalışanın birine yüzde 2 birine yüzde 5 zam yapılıyordu. Niye eksik zam aldım? Üst yönetimin kararı. Niye böyle oldu? Üst yönetim. Eleştiri yapamazsınız. İşle ilgili tartışamazsınız. Yöneticinin lafı kanun. Kimse iş kanununa bakmıyor. Benim yöneticim toplantılarda çok konuşuyorum diye primimi kesti. Bu politika bizi sendikalaşmaya itti. Kaderim yöneticinin iki dudağı arasında olmasın. Gelecekle ilgili kaygılarım olmasın. Ne kadar prim, ne kadar zam alacağımı bileyim. Fiilen 1989 yılında Türkiye’ye gelmiş şirketin şu ana kadar, biri malulen, 6 emeklisi var. Çünkü insanları emekli edecek kadar burda tutmuyorlar. Buna karşı tek yöntem sendika ve birlik olmak.”

İşe dönmek birincil talep

Gaziantep Babacanlar Kargo’da sendikamız üyesi 9 işçi, işveren ve adamları tarafından darbedilerek işten çıkarılmıştı. 7 Eylül 2017’de başlayan direniş devam ediyor. İşe iade davaları kazanıldı. Dosyalar istinafta.

TÜMTİS örgütlenme uzmanı Murat Küçükşahin, DHL örgütlenmesine dair şunları söylüyor: Buradaki temel sorun maaş değil, iş güvencesiydi. Biz hamal sendikasıyız, kargo işçilerinin sendikasıyız. İlk defa plazada örgütleniyoruz. Biz de çok şey öğreniyoruz. ‘Light’ bir direniş oluyor. Antep’te Bababacanlar Kargo önünde durmaya bile izin vermiyorlardı. Hiçbir direniş yeri kolay kazanılmıyor... İşçiler arasında ayrım yok. Patronların, egemen sınıfların bölmek için ürettiği kavramlar var. İşçiler, kiralık, taşeron, kadrolu, beyaz yakalı, mavi yakalı diye bölünmemeli. Hepsi aynı kanuna dahil. Hepsi işçi. DHL, Uluslararası Taşıma İşçileri Federasyonu (ITF) ile protokol imzalamıştı. İşçilerin sendika hakkına saygı duyacağını söylemişti. Ancak, Türkiye’de, Arjantin’de, Panama’da, Şili’de, Hindistan’da saygı duymadı. Ancak protokolun katkısını örgütlenme sürecimizde gördük. İşyerinde çoğunluğu alınca, şirket el altından ‘istifa’ baskısı yaptı. Arkadaşlarımızı kapıya koydu. Yetkiye itiraz etti. Şu an toplu sözleşme masasındayız. Kardeş sendikalarımız 26 farklı ülkede eylem yapınca, DHL itirazını geri çekmek zorunda kaldı. 59 maddelik sözleşmenin, 12 maddesi kaldı. En başında da arkadaşlarımız geliyor. Arkadaşlarımızın geri alınmasını istiyoruz. İlk talebimiz bu. Büyük bir emek var burada. 531 gündür kapıdalar.

 <haber-yatay:1180093,1179895,1180729,1181145,1182163,1182224,1183196,1183229>