En ‘mit’ dizimiz başladı: Teşkilat
Teşkilat’ı izlerken ister istemez Kurtlar Vadisi’ni hatırladım. Polar Alemdar, istihbarat tarafından görevlendirilmişti, öldüğü söylenerek adı değiştirilmiş, devleti uğruna tüm sevdiklerinden ve gerçek kimliğinden vazgeçerek, çok zor bir göreve atanmıştı.
cumhuriyet.com.trElif Aktuğ, Cumhuriyet Cumartesi eki için yazdı.
Aksiyonlara müthiş ilgim var, ben öyle bol gözyaşı akıtılan, aşklı meşkli, kavuşamamalı işlere mesafeliyim. Çok baba oyuncular varsa ancak izlerim melodramları; aksiyon da ender çekilen işlerden ya memlekette, heyecanla bekliyordum Teşkilat’ı.
Beklediğime değdi mi, henüz karar veremedim. Şurası muhakkak, vurdulu kırdılı sahneler, bombalar, patlamalar başarılı, kırsalda geçen sahneler görsel olarak çok etkileyici, Ankara plato olarak çok zengin, hikaye zaten herkesin her zaman merak ettiği istihbarat etrafında dönüyor, orada da sıkıntı yok.
İstihbarat filmlerini CIA’dan KGB’den MOSSAD’dan, MI6’den biliyoruz, bir ajan nasıldır, ne yapar ne eder? Biliyoruz dediysem, Hollywood ne kadar öğrettiyse o kadar biliyoruz yani ve haliyle gerçeği de filmdekiler gibi belledik. Erkek ajan, bomba yapımından her türlü silah kullanımına dek her şeyi becerir, fiziksel üstünlüğü vardır, dövüş sanatlarında uzmandır, birçok yabancı dil bilir, asla yenilmez, ülkesini satmaz, davasından vazgeçmez. Kadın ajan tüm bunların ötesinde bir de cillop gibidir, gün içinde elinde belinde silahla çöllerde terörist avlar, gece dedin mi saçını topuz yapar, beline kadar yırtmaçlı elbisesini giyer, silahını jartiyerine takar ve operaya gider.
MİT konusuna sinemada pek yanaşılmadı, ucundan kıyısından bir miktar konu edildi, o kadar. En son Kurtlar Vadisi’nde, bir devlet ajanı mafyanın içine sokulmuştu, takipçisi hatırlar; benim de senaryo ekibinde görev aldığım sıkı bir diziydi. Ajanın mafya içinde yükselmesi ve devletle işbirliği içinde mafyayı bitirmesiydi konu.
Teşkilat’ı izlerken ister istemez Kurtlar Vadisi’ni hatırladım. Polar Alemdar, istihbarat tarafından görevlendirilmişti, öldüğü söylenerek adı değiştirilmiş, devleti uğruna tüm sevdiklerinden ve gerçek kimliğinden vazgeçerek, çok zor bir göreve atanmıştı.
Teşkilat’da da aynı şey yapılmış; konularında uzman altı ajanı öldü gösterilip özel ve çok önemli bir devlet görevi için bir araya getirildi.
Birinci bölümde sıkıntı sadece diyaloglarda göze çarpıyordu Teşkilat’ta, fazla didaktik, fazla sıkıcıydı. İlla öğretici ve had bildiren cümleler kuruyor kahramanlar, konu neyse artık illa insanın gözüne sokuyorlar. Seyirci bir devlet ajanının çocuğunu ailesini geride bırakıp, kendini devlete adadığını görüp takdir ediyor zaten, neden illa gözyaşı ve dramatik sahneler abartılıyor, uzatılıyor, anayım ben ana gibi klişeler kullanılıyor, anlamadım gitti.
Mesut Akusta gibi izlemeye doyulmaz oyuncular da var ekipte (Yavuz Bingöl de cuk oturmuş uzun saçlı tipiyle, bayıldım), bir ajan olarak ne kadar inandırıcı olabileceklerinden emin olmadığım kadın oyuncular da var. Erkek cast’ı çok daha başarılı bulduğumu söylemeliyim, genç ve güzel kadın kontenjanından bir gıdımcık feragat edilmeli artık. Dizide üç kadın oyuncu vardı başrol diyebileceğimiz ilk bölüm itibarıyla, elbette hepsi de iyi oyunculardır, ona sözüm yok ama bari bir tanesi orta yaşta falan olamaz mıydı? Nikita’da takılıp kaldı sanki senaristler, yapımcılar.
Operasyon yöneten ajan mesela, saçı fönlü, pırıl pırıl cildiyle, sabaha dek süren hayati bir kovalamacayı yönetirken asla buruşmayan gömleğiyle, topuklu ayakkabısıyla, aklı evinde yavrucağında kalan bir anne/ajan olarak inandırıcı geldi mi size? Bana gelmedi, böh desen korkudan bayılacak kadar nahif bir genç kadın gördüm orada çünkü.
Kılık değiştirme konusunda yetenekli diye müsteşarın ekibe aldığı ajan, kırklarında olsaydı ya; birçok yabancı dil bildiği ve farklı kültürlere aşina olduğu söylense daha etkili olmaz mıydı? Kahramanlara zamanla alışıyor insan, ilerleyen bölümlerde mutlaka kanı kaynar seyircinin, severim ben de kadın ajanları, konu zaten devlet meselesi, zaten her cümlede insanın tüylerini diken diken edecek mesajlar veriliyor. Kalkıp kalkıp alkışlamak istiyor insan diziyi izlerken, öyle ya bayrak devlet memleket söz konusu, çekirdek çitleyerek izleyemiyorsunuz ki.
Ha bir de müsteşarın yüzüğünün üstünde ay yıldız var, yedi yüz kez falan yakın plan gördük anladık, yönetmen anlamadığımızı düşünüyor olabilir diye, belirtmek istedim…